Resimlerinde kişisel hikâyesini toplumsal tarihle birleştirerek özel ve kamusal olan arasında hassas bir denge kuran Nazım Ünal Yılmaz’ın Galerist’teki ikinci kişisel sergisi “Atsız Süvari”, 16 Ocak’ta izleyicilerle buluşuyor. Sanatçı sergisinde özne-nesne, insan-hayvan ilişkisini ele aldığı eserleriyle güç dengelerini sorgulayan görsel bir anlatı oluşturuyor.
“Atsız Süvari” sergisindeki figürler, nesneleşmiş bedenler olarak izleyici karşısına çıkar. Etken gibi görünen fakat edilgen kalan topluluklar, yarışanlar ve savaşanlar… Bununla birlikte atlar; özgürlük, bağımsızlık ve güç gibi geleneksel anlamlarinin ötesinde, Kafkaesk birer özne olarak resmedilir.
Ritmin ve rengin ön plana çıktığı eserler, ilk bakışta sezgisel Alman resim geleneğine yakın görünse de yakından incelendiğinde kompozisyonlar bir kolaj gibi analitiktir. Sergi anlam çıkartmak için izleyicinin imgeler ve tuvaller arasındaki sembolik ve kavramsal bağları görmesini umar. Galeri mekânına yayılan düzenleme, sergideki monolitik tuvalleri hem bireysel hem de toplu bir şekilde sunar.
Avusturyalı şair H.C. Artmann, “Bizzat mantık dışı bir jest, layıkıyla yerine getirildiğinde, olağanüstü bir güzelliğin eylemine, evet, şiire dönüşebilir,” sanatçıya sergiye hazırlanırken ilham olur. Artmann’ın dizelerinden yola çıkarak özne-nesne ilişkisini bir tartışmadan ziyade ironik bir şiir olarak okur. Bu bakış açısı aynı zamanda serginin adının da ilham kaynağı olacaktır. Kısacası Atsız Süvari sergisi, ipsiz cambaz veya boyasız ressam gibi özne/nesne ikilikleriyle şekillenen bir düşünsel sürecin ürünüdür.
Katalog metnini Alexander Koch’un kaleme aldığı “Atsız Süvari”, 22 Şubat’a dek ziyaret edilebilecek.
Nazım Ünal Yılmaz
2024 yılında Avusturya Kültür ve Sanat Bakanlığı tarafından verilen Statsstipendium ödülüne layık görülen sanatçı, resimlerinde kişisel hikâyesini toplumsal tarihle birleştirerek özel ve kamusal olan arasında hassas bir denge kurar. Poetika ve siyaseti harmanlama yeteneği, dışavurumcu figüratif resim dilini yenileyerek eserlerine hem güç hem de bireysellik kazandırır. Kimlik, milliyet ve kişisel özgürlük gibi temaları işlerken biçimsel tercihleriyle didaktik veya pedagojik olmaktan kaçınır; aksine, izleyiciyi resmin şifresini çözmeye aktif olarak katılmaya davet eder.
Sanatçının resimlerindeki fırça darbeleri, ilk bakışta hızla savrulmuş gibi görünse de her biri son derece özenle yerleştirilmiştir. Tatsızlık, zevksizlik, tasarlanmış amatörlük, hoş olmayan renkler ve bulanıklık, her zaman açıkça kasıtlıdır. Beceri ile ona karşı çalışmak arasındaki bu çelişki, sanatçının resim yapma biçimindeki gerilim, güç ve özgünlüğü doğurur. Geniş anlamda ifade etmek gerekirse, Yılmaz’ın eserleri, son derece kişiselleştirilmiş bir ifade tarzının, politik ve bireysel olanı dengeleyen bir mizacın hizmetinde kullanılmasına örnek teşkil eder.
Nazım Ünal Yılmaz’ın resimleri; Belvedere21, Viyana (2023); Harkawik, New York (2023); Exil, Viyana (2020); PSM Galerie, Berlin (2018); Gallery Sanatorium, Istanbul (2017); Funktion Room, Londra (2015); Pilevneli Project, İstanbul (2012); Ve.Sch, Viyana (2011); Forum Stadtpark, Graz (2008); Galerie Kunstbüro, Viyana (2007) gibi prestijli mekânlarda sergilenmiştir. Ayrıca Magenta Plain, New York (2021); Tallinn Art Hall (2020); Crone Berlin (2019); Carbon12, Dubai; Kunstraum D21 Leipzig (2018); Arp Museum, Remagen (2015); Frankfurter Kunstverein (2012); Gallery C24, New York (2011); Depo, İstanbul (2011); Das Weisse Haus, Viyana (2011); Kunsthaus Stade (2010); Ernst Barlach Museum, Hamburg (2009); Ausstellungshalle, Frankfurt (2008); Kunstforum BACA, Viyana (2007); Kunsthalle Krems (2007); Kunsthaus Merano (2006); Borusan, İstanbul (2005) gibi önemli karma sergilerde yer almıştır.