Her Daim Söyleyecek Sözü Var

Metin Akpınar: “Bir ülkenin siyaseti, ekonomisi, kültür sanat etkinlikleri, eğitimi hepsi değişime bağlıdır ve değişmelidir, nitekim değişmiştir de. Yalnız siyasi otoriteler değiştikçe, bu siyasi otoriteler muhalif olan sanat ve sanatçı popülasyonu ile tarihin hiçbir döneminde barışık olmamıştır. Batıda olduğu gibi bizde de böyledir.”

//

Sadece kabare tiyatrosunun ya da Türkiye tiyatrosunun değil, Türkiye’deki kültür sanatın da son 60 yılının içeriden ve birebir tanıklarından biri Metin Akpınar. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım oyunu ile profesyonel olarak adım attığı sanat hayatında sinemadan televizyona, oyunculuktan yönetmenliğe her zaman üretim ve yaratım süreçlerinin içinde oldu. İsmail Dümbüllü Ödülleri, Altın Portakal Film Festivali, Uluslararası İstanbul Film Festivali’ndeki onur ödülleri, ömür boyu çabasının örneklerinden sadece birkaçı…

Haliç Üniversitesi ve Okan Üniversitesi konservatuvarlarında “Tiyatroda Kabare Tarihi” dersleri de veren Metin Akpınar, son günlerde Ataşehir Belediyesi ile işbirliğiyle Örnek Mahallesi’ndeki Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde açılan Devekuşu Kabare Müzesi ve Devekuşu Kabare Müzesi Tiyatrosu projeleri ile gündemde.

Türkiye tiyatro tarihinin 25 senesine imza atmış Devekuşu Kabare’nin bir müzeyi hak etmediğini düşünmek haksızlık olur. O yüzden bu fikir nereden çıktı diye sormayacağım ancak bu fikir nasıl gerçeğe dönüştü?

Devekuşu Müzesi, Devekuşu Kabare Tiyatrosu kapandıktan sonra üç hedefim vardı: Bir kitap yapmak, müze açmak ve belgesel çekmek. Belgeseli (İyi ki Yapmışım, 2020) çektik, Zeynep Miraç sayesinde kitabı (Sahneye Adanmış Bir Ömür: Metin Akpınar, 2022) da çıkardık. Bir tek müze kalmıştı, müze için ilk önce yer lazımdı. Kimi üzerine yeteri kadar eğilmedi, kimilerini ben kabul etmedim. Ancak dönemin Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi önerdiğim anda “Yapalım ağabey” dedi. Buranın seçilmesinin ana sebebi bu.

T.Volkan Aslan’ın Ataşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü döneminde müze çalışmaları başladı. Bu dönemde proje hazırlandı, sergi parçaları listelendi ve koruma altına alındı. Utku Çakmak da belediyenin son kültür ve sosyal işler müdürü olarak, müzenin hayata geçmesinde büyük emek verdi. Üniversiteden (Okan Üniversitesi) de yardım alıp bizim tasarım ve uygulama ekibimizin cansiperane çalışmaları sayesinde sonunda Ataşehir’in yeni dönem belediye başkanı Onursal Adıgüzel ile açılışı gerçekleştirdik.

Müze ile Devekuşu Kabare belleğini bugüne taşımanın dışında, sanat tüketicisine bu belleği anımsatacak Devekuşu Kabare Müzesi Oyuncuları’nı kurduk. Benim yetiştirdiğim öğrencilerden oluşan bu ekip kabare oyunları oynayacak.

ArtDog Istanbul 22. Sayı150,00Mayıs – Haziran 2024

6. MARDİN BİENALİ “GELECEĞE” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Görseli: Halil Altındere, “Star Wars: Mardin,” 2024, 3D animasyonlu video, 3D Generalist: Utku Turan
PİLOT Galeri’nin izniyle

Başarılı

Müzede gezerken afişler ve kıyafetler bir yana hologramı andıran videolarla Ayşen Gruda, Zeki Alasya, Kemal Sunal, Haldun Taner, Nezih Tuncay gibi kaybettiğimiz ustaları da görüyoruz. Devekuşu Kabare Müzesi’nde eski ekip arkadaşlarınıza rastlamak, oyunlarınızda kullandığınız eşyaları ve kıyafetleri artık sonsuzluğa taşınmış bir biçimde bir müzenin duvarlarında görmek size nasıl hissettiriyor?

Annemden edindiğim alışkanlıkla hiçbir şeyi atmam, naylon torbaları bile lazım olur diye düğümleyip saklarım. Kabareden de hiçbir şeyi atmamaya özen gösterdim. Sadece Astronot Niyazi kostümleri, ışık sistemimiz, ısıtma cihazlarımız gitti. Kostümler, aksesuarlar ve butaforlarla bu müzeyi yaptık. Türkiye’de ilk kabare tiyatrosunu açtığımız gibi kabare tiyatrosu müzesini de ilk defa açtık.

Devekuşu Kabare’nin çeyrek asırlık hizmetinden çok eleman geldi geçti, çoğunu maalesef kaybettik. Kaybettiklerimizi hatırlatmak babında bir “Cennet Odası” kafamda hep vardı. Bunu hologram ile yapmayı düşünüyordum fakat olmadı. Arkadaşlarımız sayesinde benzer bir teknoloji ile müzedeki odayı yaptık. Yarın biz de aralarına katılacağız, anılmaları bana kendimi iyi hissettirdi. “Sanatçılar yaşarken ölümlüdür, öldükten sonra ölümsüzdür” sözünün gereğini yerine getirdik.

Devekuşu Kabare Müzesi

Devekuşu Kabare’yi 1967’de Haldun Taner, Ahmet Gülhan ve Zeki Alasya ile birlikte kurdunuz. 1978’de ayrılan Gülhan 2019’daki AA röportajında, Devekuşu’nun 200 kişilik salonlardan kalabalık salonlara geçme kararında sizi eleştirdiğini ve sonradan sizin de ona hak vererek, yıllar sonra “Ortak sana bir özür borcumuz var” dediğinizi aktarıyor…

Haldun Hocamızın kabare özlemi ve kabare tanımlaması azami 300-400 kişilik salonlarda, zeki oyun yazarlarının ürettiği, zeki insanların oynadığı ve zeki sanat tüketicilerinin izlediği bir formattı. Hatta Batı’daki örneklere bakıldığında bunun içinde ön sıralarda havyar ve şampanya servisinin yapıldığı rafine bir olgu. İstanbul’da da gerçekten küçük salonlarda o özeni göstererek başladık. Tabii seyircimiz de yöneticimiz de teknisyenimiz de biz de kabareyi bilmiyorduk henüz. Hep beraber Haldun Taner sayesinde öğrendik, topluma ve kente mal ettik.

Anadolu turnesi geleneği tüm tiyatrolar gibi bizde de vardı ancak her yerde küçük salonlar bulmak mümkün değildi. Biz turneye gidince olay kendi kendine büyüdü ve Zeki-Metin Tiyatro’nun kuruluşundan itibaren katkısı olan sanatçılardan daha sivrilir hale geldi. Kabareyi Haldun Bey’in tanıdığı formatta yaşatmak büyük kalabalıklarla zor, hatta imkansız olacaktı. Kabare doğaçlamaya oldukça uygun ve açıktır. Kendi salonumuzda oynarken metne bağlı kalmaya ve rafine espriler yapmaya özen gösterirdik. Ancak büyük kalabalıklarla karşılaşınca, oraya her kademeden seyirci geldiği için, hepsini memnun etmek gibi zor bir işe soyunduk.

İlginizi çekebilir:  Rezan Has Müzesi’nden online 23 Nisan kutlaması

Daha apaş, daha hafif espri isteyenlere onu sunduk, diğerleri katlandı. Daha rafine espri isteyenlere de istediklerini sunduk, bu kez “apaş” isteyenler katlandı. Bu formülle Türkiye’de hiçbir tiyatroya nasip olmayan büyük kalabalıklara ulaştık. O yüzden Haldun Bey’in talebinde de Ahmet’in yorumunda da bir yanlışlık yoktu. Biz de böyle yorumladık, iyi ki de böyle yorumlamışız.

Müzenin açılış gününde Devekuşu Kabare’nin Yasaklar oyununu da yeniden sahneye koydunuz. Tamamen genç ve amatör bir kadrodan böyle bir performans görmek hepimizi şaşırttı.

Bu oyunlar büyük kalabalıklara oynanmış, reaksiyonu ölçülmüş oyunlar. Ben bunların hepsinin yönetmen, süpervizör ya da oyuncu olarak içindeydim. Neyin seyirciye geçip geçmediğini bilirim. Çocuklarım da çok amatör değil, bizden mezun olduktan sonra başka işlerde çalıştılar. Onları bizim oynadığımız formatta, seyirciye ulaştıracak şekilde sahneye çıkardım. Aldığımız reaksiyonlar sağlamdı, o yüzden ekip başarılı oldu. Daha iyi de olabilirdi, ben çocuklarımdan, aslında sanatçı arkadaşlarım demeliyim, alabileceğimin yüzde 60’ını aldığım kanaatindeyim. Yüzde 100 performansa ulaşsalar bile onun üzerine de çıkacak potansiyele sahipler.

Yasaklar ya da Devekuşu Kabare’nin sahneye koyduğu diğer oyunlar tekrar sahneye çıkacak mı? Bu konuda bir planlama ve takvim var mı?

Ataşehir ve çevresi bizi ne kadar besleyecek bilmiyoruz. İstanbul’un koşullarında Bakırköy ve Levent gibi yerlerden buraya gelmek güç olacaktır. O yüzden iyi bir duyuruyla bu çevreden seyircinin bize gösterdiği ilgiye bakacağız.

Oyun bitince seyircisi azalınca yeni oyun sahneye gelecek. Burada videosu olan altı oyunumuza öncelik vereceğiz. Sonra eski oyunlardan kolajlar yapılabilir, yalnız kabare şansonları ve dansları yapılabilir. Yeni üretilen kabare oyunları olabilir, dışarıdan kabare formatında oyunlar alınıp oynanabilir. Hem müzenin hem de müze tiyatrosunun uzun dönem yaşamasını amaçlıyoruz.

Dil gibi, zaman gibi politik bakış ve tavır da zamanla değişiyor. 80’lerde kullanılan bazı kalıplar ya da mizansenler bugün için “faşizm”, “kadın düşmanlığı” ya da “homofobi” içeriyor. Siz de oyunun metnini birebir kullanırken günümüzün politik doğruculuğuyla çelişebilecek noktalarda eleştirilere maruz kalabileceğinizi düşündünüz mü?

Tabii ki düşündüm ama eleştirileri göze aldım. Benim bir prensibim var. Bir oyun yıllar sonra yeniden oynanacaksa otantik ve oynandığı sahneye koyulmalı. Bazı espriler tabii ki eskiyebilir ama onları düzeltmek ve güncellemek çok başka bir format. Aranjman şarkı gibi olur, aranjör şarkıyı değiştirerek uygular, yeni bir dinleyici kitlesi kazanır. Bunu tiyatroda yapmak pek hoş değildir. Hem aslına sadık kalarak hem de onu o zamanı anımsatarak sunmak daha doğru bir yöntem gibi geldi. Bilinçli bir tercihti.

Tiyatroda da güncel ve çağdaş yorumlar var. Covid-19 öncesine kadar Dot bu alanda çok öne çıkmıştı. Şimdilerde Dasdas’ta bu tarz oyunlar oynanıyor. Bu yeni ekolleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tiyatro bir bütündür ve içinde bütün ekollerin yeri vardır. Kabare tiyatrosu da ilk çıktığı zamandaki manifestosunda yayınlandığı gibi, kendinden evvel uygulanmış oyunların, yönetimlerin ve kendinden önce yorumlanmış formatların tekrarı olmayacağı iddiasıyla çıktı. Biraz dadaizmden, biraz varoluşçuluktan yararlanarak yeni bir üretimdir. Her formatın yeri olduğu gibi Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun da bir yeri olduğunu kanaatindeyim. Ben klasik tiyatronun, operanın, balenin, gazete tiyatrosunun, seks tiyatrosunun, sandviç tiyatrosunun, korku tiyatrosunun da olması taraftarıyım.

90’ların ortalarından itibaren görünür hale gelen toplumsal bir değişim yaşadık. Son günlerde ise sanki o değişimin doğurduğu yeni bir değişim dalgasının içindeyiz. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiyesinin tarihine bilfiil tanıklık eden biri olarak bu değişim sizce kültür sanat dünyasını nasıl şekillendirir?

Bir ülkenin siyaseti, ekonomisi, kültür sanat etkinlikleri, eğitimi hepsi değişime bağlıdır ve değişmelidir, nitekim değişmiştir de. Yalnız siyasi otoriteler değiştikçe, bu siyasi otoriteler muhalif olan sanat ve sanatçı popülasyonu ile tarihin hiçbir döneminde barışık olmamıştır. Batıda olduğu gibi bizde de böyledir. Ancak kabare tiyatroları her devirde söyleyecek sözü olan formatlardır. O bakımdan en müstebit devirlerde ve yönetimlerde de, en demokratik devirlerde ve yönetimlerde de söyleyecek sözü vardır.

Devekuşu Kabare Müzesi’nin bir hayaliniz olduğunu ve yıllardır bunu gerçekleştirmeye çalıştığınızı röportajlarınızdan biliyoruz. Bir sonraki hayaliniz için çalışmaya başladınız mı? Sırada ne var?

Sırada hem müzeyi hem müze tiyatrosunu yaşatmak hem de belli eğitim programları ve paneller gerçekleştirerek burayı daha canlı tutmak ve daha ileri taşımak hedefim. Türkiye’de kabare tiyatrosu yazarlığı çok yok, tiyatro yazarı eksikliği de hissediyorum. Hoca bulabilirsem eğitimlerini yapmak istiyorum.

Previous Story

Çocukların Hakları ve Umutları Var

Next Story

Onur Haftası İstediğini Sevebilme Hakkı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.