Sanatçıların her daim düşünce üretim pratiklerinin yakın tanığı olan ‘kağıt’ şimdi Levent Çalıkoğlu’nun araştırma projesinin merkezine yerleşiyor. Modern ve çağdaş sanatta kağıdın kullanımını araştıran sergiler dizisini ve yayını kapsayan projenin ilk ayağı Artweeks’te izleyiciyle buluşuyor.
Çalıkoğlu’nun küratörlüğündeki Kağıt Üzerine – 1 adlı sergi, yüzeyine karakalem, füzen veya pastelle imge çizilen klasik materyal algısından bir nesne olarak kağıdın varlığını ön plana çıkaran güncel yaklaşımlara değin uzanarak bu kolay ulaşılabilir malzemenin zengin olanaklarına odaklanıyor. Abidin Dino, Balkan Naci İslimyeli, Erol Eskici, İrfan Önürmen, Fatma Tülin, :mentalKLINIK, Mustafa Horasan, Sadık Arı, Seçkin Pirim, Serkan Özkaya’nın yapıtlarını sunan sergiyi ve projeyi Levent Çalıkoğlu’ndan dinledik.
Artweeks İstanbul ile bir araya nasıl geldiniz?
Artweeks’in organizatörlerinden Sabiha Kurtulmuş’un daveti üzerine etkinliğe katıldım. Bu vesileyle hem Sabiha’ya hem de organizasyonun sahibi olan Bilgili Holding ve Bilgili Sanat’a çok teşekkür ederim. Bu yıl 9. edisyonu gerçekleşecek olan Artweeks İstanbul önem verdiğim bir sanat etkinliği, parçası olmaktan dolayı mutluyum.
Kağıt Üzerine – 1, Artweeks’e özel olarak oluşturduğunuz bir proje mi yoksa zaten planlarınız arasında vardı ve bu etkinliğe mi eklemlendi?
Fikir yıllardır aklımdaydı. Yakın bir zamanda kurumsal bir kimliğe bürünecek olan bu projenin ilk edisyonu Artweeks’in davetiyle başlamış olacak. Sanat tarihi eğitimimden gelen bir ön bilgi ile klasik anlamda ana yapıtı oluşturan çizim, desen gibi ifade alanlarının ne kadar önemli olduğunu bilen bir geçmişe sahibim. 2001 yılında küratörlüğünü üstlendiğim Deseni ve Kendisi ile başlayan bu merak ve ilgi, Ali Akay ile 2004 yılında ortak düzenlediğimiz Hayalet Çizgi ve 2006 yılında gerçekleştirdiğim Alacakaranlık Defter sergileriyle devam etti. Her üç sergi de modern ve çağdaş sanatta kağıt, çizim, desen ekseninde farklı jenerasyonlardan sanatçıları bir araya getiriyor, konunun sınırlarının ne kadar geniş ve özel olduğunu göstermeye çalışıyordu.
Kişisel olarak edindiğim tüm bu bilgi, gözlem ve tecrübe artık yeni bir yönelime evriliyor. Bu sergiyle birlikte kağıt malzemeyi merkezine alan uzun soluklu bir araştırma ve sergileme projesini hayata geçirmek istiyorum.
Neden ‘kağıda’ odaklanan bir proje gerçekleştirmek istediniz?
Kağıda ve sanat dünyamızdaki yerine ilişkin kişisel tecrübemin tabii ki çok büyük bir etkisi var ama beni her zaman için sanatçıların kağıtla kurdukları öznel bağın derinliği ve anlamı büyülüyor. Bu konuda sınırsız bir külliyat var ama ülkemizde ne yazık ki pek bir kayıt veya yayın yok. Oysa dünyada sadece kağıdı merkezine alan pek çok etkinlik düzenleniyor, sergiler açılıyor, yayınlar oluşturuluyor. Yıllar içerisinde oluşan arşivim, sanatçı atölyelerinde geçirdiğim zaman, konuya ilişkin düzenlediğim sergiler ve yayınlar artık bu alanda bir girişimde bulunmam gerektiğini hissettirdi.
Bu projede nasıl bir yaklaşımla hareket ediyorsunuz? Nasıl bir amaçla yola çıktınız?
Birbirini takip eden sergilerden oluşacak bu proje, sanattaki geleneksel kullanımı ile yüzeyine karakalem, füzen, pastel vb. herhangi bir malzemeyle imge çizilen klasik materyal algısından, bağımsız bir ifade alanı olarak çizgi ve boyaya ev sahipliği yapan uygulamalara, bir nesne olarak kağıdın varlığını öne çıkaran güncel yaklaşımlardan sosyo-kültürel çözümlemelere aracılık eden kavramsal metotlara kadar kağıt malzemenin sanat dünyasındaki zengin kullanım olanaklarına odaklanıyor.
“Kağıt Üzerine” dediğimizde salt kâğıt üzerine yapılan işler mi aklımıza gelmeli yoksa bizzat materyal olarak kağıdın kullanıldığı yapıtları da içeriyor mu?
Kağıdın nesne olarak varlığını, rengini, dokusunu, kültürel özelliğini gösteren, gizlemeyen, örtmeyen tüm yaklaşımlar kafamdaki araştırma projesinin özünü oluşturuyor. İster karakalem ister boya kullanılsın, kağıdı bir ifadenin, düşüncenin çözüldüğü bir yüzey olarak kullanan tüm yaklaşımlar projenin ilgi ve araştırma alanına giriyor. İçine görsel notlar düşülen bir el defterinden tutun da elle dökülmüş kağıt hamuruna uygulanan profesyonel çizimlere ve resimlere kadar merkezinde kağıt olan bir araştırma projesi bu.
Kağıt Üzerine’yi, ‘bir araştırma projesinin ilk edisyonu’ olarak tanımlamışsınız. Bunu biraz açabilir misiniz; nasıl bir proje söz konusu olan? Sadece bir sergiyle sınırlı olmadığını biliyoruz.
Evet birbirine takip edecek olan bir sergi dizisi ve etkinlik programı öngörüyorum. Bugünün dijital ve tüketim alışkanlıklarında kağıdın hâlâ çok değerli ve ulaşılabilir olduğunu göstermek, hâlâ sonsuz bir imkan ve olasılığa yol açabileceğini hatırlatmak ve sanat dünyasındaki yerini, önemini sağlamlaştırmak istiyorum.
Proje kapsamındaki sergilerin birbirinden ayrılan/benzeşen, birbirlerini tamamlayan yönlerine dair neler söyleyebilirsiniz?
Sanatçıların, her dönemde düşünce ve üretim pratiklerinin yakın tanığı olan bu kolay ulaşılabilir malzemenin sanat uygulamalarında eşsiz ve yeri kolay doldurulamaz bir ayrıcalığı mevcut. Sanatçıya göre çeşitlenebilen ve her kullanımında şaşırtıcı sonuçlar doğuran kağıdın, günümüz dünyasının interaktif doğasına uygun katılımcı motivasyonu canlı tutan bir özelliği de var. Her yaştan bireyin çiziktirmekten veya resim yapmaktan mutlu olduğu amatör bir duygunun, profesyonel dünyanın kurallarıyla yakınlaştığını hissettiren nadir bir malzeme kağıt.
Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin neredeyse organik bir canlı gibi insan doğasının ve buradan doğan yaratıcılığının en yakın tanığı ve dostu olmaya her zaman devam edecek. Dolayısıyla her serginin ortaya çıkarmak istediği, gözden kaçmış çalışmalar olacak. Farklı jenerasyonların ve sanatsal tavırların kağıtla kurdukları ilişkiyi canlı tutmak ve hatırlatmak istiyorum. Bu konuda bir yayın olmadığı gibi bir web sitesi de söz konusu değil. Sergilerin periyodlarına bağlı olarak ortaya çıkan birikimi yayınlaştırmayı istiyorum. Kısa süre içerisinde de bu girişimi kurumsal bir yapıya oturmak öncelikli amacım.
Kağıt üzerine yakın geçmişte birçok sergi ve çalışmayla karşılaştık; sizin projenizi diğerlerinden ayıran nedir?
Süreklilik ve mesleki geçmişimdeki bilgi ve tecrübem sanırım benim projemin ayrıcalığını oluşturuyor. Devamlılığı olan bir proje inşa etme arzusu da şu ana kadarki sergilerde olmayan bir özellik.
Sanatçı seçiminde nasıl hareket ettiniz?
Abidin Dino, Balkan Naci İslimyeli, Fatma Tülin, İrfan Önürmen, Mustafa Horasan, :mentalKLINIK, Serkan Özkaya, Seçkin Pirim gibi yakından tanıdığım, uzun yıllara yayılan bir süreçte pek çok sergide birlikte çalıştığım, metinler kaleme aldığım, düşünce ve üretim tarzları üzerine kafa yorduğum sanatçılar; şüphesiz araştırma projemin öncelikli isimleri oldu, bundan sonra da olacak. Bu isimler bir araya geldiklerinde konunun derinliği ve anlamını çoğaltacağını, yeni bir dikkat alanı oluşturacağını biliyorum. Konunun çeşitliliğini göstermek açısından da bu sanatçıların üretimleri pek çok açıdan tartışmaya ve düşünmeye değer. Öte yandan bugüne kadar birlikte çalışma fırsatı bulamadığım iki genç sanatçı da var bu sergide. Sadık Arı ve Erol Eskici’nin kağıtla kurdukları ilişki bu sergide öne çıkarılması gereken bir alanı da kapsıyor.
Sergide Seçkin Pirim, Abidin Dino, Balkan Naci İslimyeli gibi kağıt dediğimizde ilk aklımıza gelen birkaç sanatçıyı görüyoruz. Ama bunların yanı sıra üretim pratiklerinde kağıdın başat bir rolde olmadığı Serkan Özkaya ya da :mentalKLINIK de var. Neden?
Tam da meselenin ne kadar zengin ve çeşitlenebilir olduğunu göstermesi açısından adını andığınız isimlerin bu sergide olmaları elzemdi. Matbaanın icadı ile birlikte sanayileşme sonrası pek çok alanda hızlıca bulunabilir ve tüketilebilir bir nesne olarak kağıdın önemine dair güncel ve köklü iki kavrama odaklanıyor Serkan Özkaya ve :mentalKLINIK’ın çalışmaları.
Hatırlayanlar çıkacaktır: 21 Eylül 2003’te Radikal gazetesi ön ve arka kapağı Özkaya’nın çizimiyle hazırlanmış olarak dağıtıma çıkmıştı. O günün gazetesinin aydınger kağıt üzerine yapılan çizimi olan bu çalışmanın sanatçının elinden çıkmış orijinalini En Hakiki Öz Radikal adıyla Hayalet Çizgi sergisinde göstermiştik. Bence hâlâ güncelliğini koruduğu gibi kağıt ve çizimle varılabilecek sınırsız bir kavram zincirine de açıklık getiriyor. Kağıdın kopya ve gerçeklik ilişkisine, basılı medyanın gücüne ve tarihsel anlamına, orijinal ile kopyası arasındaki ilişkinin kağıt üzerinden çözümlemesine kadar pek çok farklı alanı tartışmaya açıyor. 0.4 uçlu rapido kalem ile yapılan çizim basit bir aydınger kağıdın, tarihin yerine alabileceğini göstermesi açısından da ilginç bir örnek.
:mentalKLINIK’ın Time dergisi kapaklarından ürettiği seri ise kağıdın güç ve iktidar ile ilişkisine dair geniş bir düşünce alanı oluşturuyor. Üzerlerindeki müdahaleler ciddiyetin ve önemin gelip geçiciliğine ve görsel etkinin ironiliğine dair yeni bakış sunuyor. Emoji ve sticker görsellerinin yarattığı tezatlık ise basılı medyanın temsil malzemesi olan kağıdın dijital dünya tarafından nasıl tüketilip saf dışı bırakıldığına dair eşsiz bir yorum bence.
Sanatçıların sergiye özel üretimleri söz konusu mu? Yoksa üretim pratiklerinden bir seçki mi yaptınız? Seçimlerinizde özellikle nelere dikkat ettiniz?
Sergi tamamen sanatçıların üretim pratiklerinden bir seçkiyle oluşturuldu. Sanatçıların kağıt ile kurdukları derin, hakiki ve öznel bağı çeşitlendirerek üzerine düşünen bir seçki bu. Kağıt ile neler yapılabileceğine dair bir dikkat alanı oluşturmasını istediğim bir seçki oldu.
Kağıt, sanatçıların en önemli malzemelerinden biri. Bir küratör olarak siz özellikle çağdaş sanatta kağıdın kullanımına dair ne tür tespitlerle bulunabilirsiniz? Siz bu malzemeyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kağıt öncelikle kolay ulaşılabilir, ekonomik bir malzeme. Çoğu durumda çevresel hassasiyetleriniz ölçüsünde çekinmeden yırtabilir, yok edebilirsiniz, geri dönüştürebilirsiniz. Saklamanız çok kolay, yer değiştirirken rahatlıkla yanınızda götürebilirsiniz.
Fatma Tülin’den alıntılayarak söylüyorum, ‘arkadaşça bir malzeme’ kağıt. Duygu ve düşüncelerinizi çekinmeden paylaşabileceğiniz, içinizi döktüğünüz, aranızda hesapsız bir diyaloğun ve paylaşımın geçebileceği eşsiz bir malzeme. Ayrıca amatör duyguları pekiştiren, sanat üretebileceğinizi düşündürten, katılımcı ve demokratik bir malzeme kağıt. Çocukluktan itibaren herkesi karşısında eşitleyebilen nadir bir gücü ve kırılganlığı var.
Çağdaş sanatın katılımcı doğasının çeşitliliğini göstermesi açısından vazgeçilmez malzemelerden biri kağıt. İzleyici ile olan mesafeyi hızlıca bertaraf ettiği gibi, sanatın ulaşabileceği mesafeleri kısaltıyor. Bir kağıt üzerine yerleşen bir resmin, desenin, çizimin çok hızlı bir şekilde dolaşıma girebileceğini unutmayalım. Çoğu durumda sosyal medyadaki paylaşımları aşan bir dolaşım ve algı etkisi var kağıt üzerine yapılan imgenin.
Ayrıca sadece sanat dünyasını değil, tasarım, moda, mimarlık, grafik gibi alanları birbirine bağlayan bir bağlaç etkisi de var kağıdın. Bu açıdan da disiplinlerarasılığın ana malzemelerinden biri gözüyle bakabiliriz kağıda.
Projenin ilk ayağı olan bu sergi nasıl bir manzara sunuyor; izleyici nelerle karşılaşacak?
Farklı zamanlara ait üretimler ile birlikte kağıdın çizgiyle kurduğu ilişkinin hem yalınlığını hem de giriftliğini görecek izleyiciler. İlk algıda beyaz bir renge sahip olduğu düşünülen kağıdın malzeme olarak çeşitliliğine hayran kalacaklar. Kağıt ile neler yapılabilir, neler eklenir veya neler çıkarılabilir, bu soruların cevaplarını bulacaklar. Kağıdın kendi başına bir temsil malzemesi olduğunu ve günümüz sanatının hemen hemen her alanına nasıl dokunabildiğini görecekler. Üzerine eklenen üçüncül malzemeler ile bazen nasıl görünmez olduğunu bazen de bu malzemelerin eklenmesiyle nasıl eşsiz bir görselliğe kavuştuğunu izleyecekler.
Uzun süre kurumsal bir görev yürüttünüz, şimdi ise bağımsız çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz. Bu durum yani bağımsız çalışmak size nasıl bir deneyim sunuyor?
Bunca yılın bilgi, tecrübe ve görgüsü ile artık tamamen eksikliğini hissettiğim ve yapmaktan mutlu olacağım proje ve sergilere odaklanmak istiyorum. Ayrılır ayrılmaz pek çok teklif ve proje geldi ama içlerinde özellikle Casa Botter beni en çok heyecanlandıran oldu. Bildiğiniz üzere Selma Gürbüz sergisi ile başlayan, Nuri İyem, Mehmet Güleryüz ve Komet ile devam edecek olan Solo Botter sergilerine küratörlük yapacağım.
Eski İBB Genel Sekreter Yardımcısı ve İBB Kültür Varlıkları Dairesi Başkanı olan Mahir Polat’ın daveti üzerine başladığım bu sergi dizisi, odak noktasına sanatçıların karakteristik, çoğunlukla daha önce gösterilmemiş çalışmalarını, henüz detaylı bir şekilde yazılmamış monografilerini ve bugüne kadar kaleme alınmamış özelliklerini sanat tarihsel bir bağlamda ele alıyor. Modern ve çağdaş sanatımızın önemli isimlerini farklı yönleriyle yeniden keşfetmeye, özellikle de İstiklal Caddesi’nin eşsiz ziyaretçi potansiyeliyle buluşturmaya çalışıyor.
Bağımsız çalışmak bana eşsiz bir zaman yönetimi, sınırsız bir düşünce ve en önemlisi özgürlük alanı sunuyor. Bundan çok keyif alıyorum doğrusu. Kurumsal disiplinin körelttiği pek çok fikri, projeyi yeniden düşünmeye ve kurgulamaya çalışıyorum. Kurumsal sınırlar ve kurallar kültür yönetiminde pek çok fikrin içinden ve etrafından hızlıca geçmenizi şart koşabiliyor. Kurumun kimliği, ekip çalışması, bütçe sorunları, zaman yönetimi, mevzuattaki çıkmazlar sizi bazı kararlar almaya mecbur kılıyor. Kısıtlayıcı ve mücadele içinde olmanıza rağmen istemeden insana sirayet eden bazı düşünce ve davranış modellerinden kurtulmam biraz zaman alacak ancak edindiğim tecrübe ve profesyonelliğin bundan sonra yapacaklarım açısından pek çok avantaj sunduğunun da bilincindeyim.
Sanat tarihi disiplininden geliyorum. Müzecilik mastırı yaptım, sayısız serginin küratörlüğünü üstlendim. Sanat kurumlarının kuruluşlarında kuruculuk rolü üstlendim. Modern müzeciliğin ülkemizde yerleşmesinde önemli bir sorumluluğumun olduğunu biliyorum. Bunun için yıllarca çalıştım, emek verdim. Ayrıca farklı üniversitelerde neredeyse 15 yıllık bir hocalık geçmişim var. Modernin çağdaşa nasıl evrildiğini gören ve içinde yer alan kişilerden biri olarak 1994 yılından bu yana sanat ortamının bir parçasıyım. Demek ki 30 yıldır sanat üzerine düşünüyor, yazıyor ve aralıksız üretiyorum. Bu bilgi ve tecrübenin getirdiği duyarlılık ve bakış açısı ile sanatçılar, sanat dünyası ve izleyicisi için önemli olduğunu bildiğim projeler gerçekleştireceğim.
“Kağıt Sanatçı İçin Arkadaşça Bir Malzemedir”
Fatma Tülin
Sanatta malzeme sorunu, işin en can alıcı ögelerinden birisidir. Söz konusu resim ise zemin olarak kullanılacak malzemenin cinsi, yapıtın karakterini, rengin ya da renksizliğin bürüneceği doku türünü, yansıtacağı ışığı, izleyicinin işle kuracağı ilişkiyi belirler.
Seçilen malzemenin kağıt olduğu durumda, ilk akla gelen ne tür bir kağıt sorusudur. Bu konuda büyük bir çeşitlilikle karşılaşmak kaçınılmazdır çünkü… Örneğin Artweeks’de yer alan sekiz adet kağıt işimde iki farklı türden kağıt kullandım. Kağıt, tuvalden sonra en sık kullandığım malzeme… Benim için kağıtla ilişki, tuvale göre daha teklifsiz, daha çabuk sonuç veren, daha samimi ve gerilimi az bir ilişki… Sonucu, iyi ya da kötü anlamda hemen eleveren bir malzeme.
Bu yorumu, sergide yeralan F. Tülin imzalı resimlerden yola çıkarak örneklendireyim: Yapıtların tümü, Fransa’nın batısındaki büyük transatlantiklerin yapıldığı tersane ve liman kenti olan St. Nazaire’de gerçekleşti. Bu kentte beni büyüleyen, alabildiğine sınırsız alanlar, saniyede bir değişen gökyüzü konfigürasyonu, geometrik, keskin biçimler ve olağandışı parlaklıktaki ışıktı. Çalışma masamı geniş pencerenin önüne kurdum ve iki hafta boyunca evden hemen hiç çıkmadan büyük bir hızla ve coşkuyla 28 adet kağıt iş gerçekleştirdim. Guajı kağıdın üstünde kurumadan biçimlendirmek, bulutların ve ışığın değişim hızını kovalamak bana müthiş bir heyecan ve haz verdi.
Bu hızı ve çeşitliliği ancak kağıtla çalışarak elde edebilirdim. Malzeme seçimimi zamanın kısıtlılığı belirlemişti. Buna karşılık, 80 x122 cm. boyutlarındaki dört kağıt üzerine yapıt, olayı daha geniş bir ölçeğe taşıma arzusuyla farklı bir boyut ve farklı bir kağıt seçimine götürdü beni… Diğerlerinden daha yüklü olan bu malzemenin yoğunluğu öncekilerden değişik bir anlatımı da getirdi beraberinde; zaman kullanımında daha ağır davranmaya yönlendiren bir ifade; öyle ki, bu yüzden biletimi iptal ederek birkaç gün daha kaldım St. Nazaire’de… Kağıt bence arkadaşça bir malzemedir sanatçı için…
“Kağıdın Binbir Yüzü Vardır”
İrfan Önürmen
Kağıt, resim yapmak için sık tercih ettiğim, benim için son derece pratik bir malzemedir. Her zaman elimin altında ve atölyemin her yerinde olmasını istedim. Kâğıdın yenisini ayrı güzel, eskimişini ayrı güzel bulurum. Binbir yüzü vardır, pelürdür, mukavvadır; dokusu, gramajı vardır örneğin. Üzerine bir iz bıraktın mı artık duygu ve düşüncelerin uçup gitmesine izin vermez kağıt, saklar. Bir nevi bellektir, hatırlamaktır. Kağıdın içe dönük bu halini severim.
Kağıt iş aslında içe yapılıyor gibidir. Deneyselliktir bir yandan, kendini şaşırtmaktır. Olanaksızlığın, zamanın kısalığını telafi etmenin bir yoludur. Kağıt üzerinde çalışırken dolaysız olma halini hep sevmişimdir. Başlamak ve bitirmenin kısalığı, bitmemişlik hissi hazdır. Sonuçta genellersek kağıt, duyguların, düşüncelerin ve yeni denemelerin yoğun ve hızlıca aktarıldığı ideal bir ortamdır.
“Küçük Bir Ateşle Büyük Bir Yangın Çıkarmak Gibi”
Mustafa Horasan
Kağıt öncelikle kolay, basit, taşınabilir, yok etmesi, saklanması kolay ve ulaşılabilir bir malzemedir. Benim için grafik eğitimimde olmazsa olmaz grafik tasarımcının hammaddesidir. Şimdi dijital çağda aynı şeyi söyleyemeyiz belki. Hem üretim anında hem sonrası çoğaltım sırasında yanı başımızdadır.
Kağıtla çalışmak bazen küçük bir ateşle büyük bir yangın çıkarmak gibidir. Elimin altında skeçten başlayıp büyük boyutlu işlere kadar çokça kullandığım malzeme 70 x 100 tam bir baskı boyutu olduğundan ve böylece kolay bulunduğundan birçok işimin boyutunu oluşturmaktadır.
Kağıt aynı zamanda narin de bir malzemedir. Suyla ilişkisini gözden kaçırmamalısınız. Ayrıca yüzeyinin duygusu beni her zaman dokunmaya ve üstünde yeni hinlikler yapmaya iter.
Bu seri eski yeni desenleri biraz daha büyütmek, renklendirmek için yola çıktı. Pigment mürekkep ,toz pastel ve guaj malzemenin sınırlarında bazen kaygı verici, bazen de uçucu bir maceraya yolculuk gibi..
“Son Bakışta Aşk”
:mentalKLINIK
Rönesans ve Aydınlanma gibi düşünsel hareketlerin başlamasına vesile olan ’kağıt’ basılı bir medium olarak bilgi, fikir ve ideolojilerin aktarımı, yayılımı açısından bizim için kritik bir öneme sahip. Bizi heyecanlandıran ise nispeten ucuz ve yaygın bir malzemenin ‘sanat’ alanında tekilleşme ihtimali. Dokulu, derin ve dokunsal yüzeyler yerine, parlak, pürüzsüz ve neredeyse bir ekran gibi düzgün yüzeyleriyle renkli basılı medyanın bir unsuru, popüler kültürün bir öznesi olarak ele aldığımız kağıt malzemeyi dijital dünyaya geçişte ‘son bakışta aşk’ olarak değerlendiriyoruz.
2017 yılından bu yana devam ettirdiğimiz “Some-Time” serisi her biri tekil eserlerden oluşan, zamanın ruhunu, politik atmosferini kayda geçiren bir seri. Taraflı ve popülist yaklaşımı ile global dünya stratejilerini manipüle eden Time Dergisi’nin sansasyonel ve yönlendirici kapak konularından bir koleksiyon yapıyoruz. Buna paralel olarak popüler imge ve emojilerden oluşan bir çıkartma (sticker) koleksiyonunu da oluşturuyoruz. Dergi kapakları ve çıkartmalar arasında günün eğilimleri ve ifade biçimleri arasında kurulan diyalog ile Time Dergisi kapaklarını tekrar manipüle ederek derginin politik stratejileri üzerine şüphe düşürürken ‘Gerçek olan yeterince doğru olmadığında ‘sanat’ nasıl yalan söyleyebilir’ sorusunu yöneltiyoruz.
“Some-Time” eserleriyle Time Dergisi’nin kapaklarını masum renkli, pürüzsüz çerçevelere hapsederek, taze bir bakışın, yeni bir ‘doğruluk’ fikrinin arayışındayız. Ucuz üretimli popüler emojiler, çocuksu, komik, aptal, güncel çıkartmaların düşük estetiği Time kapak sayfalarının empoze ettiği ciddiyetli konuları tiye alan eleştirel filtreler olarak yeni bir estetikte buluşuyor. Bu yaklaşımla aynı zamanda izleyiciyi dijital dünyanın anlık tepkileri, sosyal medya jargonu, kişiselleştirilmiş tekillik yanılsamaları ile yüzleştirirken günümüzün zorunlu eğlence kültürüne de göz kırpıyoruz.
“Some-Time” serisi düzenli veya normal olanı hatırlatma girişiminde bulunmak yerine, ‘gerçeğin’ kaygan zemininde yol alarak gerçekliğe (ve sanata) vurucu bir darbe indiren, sıradışı ve sorgulayıcıdır.
Ayrıca :mentalKLINIK’in bulunduğu zamana bakışını arşivleyen bir eser serisi olarak önemli bir arşiv niteliğinde.