Sabiha Kurtulmuş, project partner and Merkür Gallery owner

“Gerçek Galerici Sanatçı Gibidir, Sanat Hayatının Merkezindedir”

“Yıllanmayı ve deneyimi önemsiyorum” diyen, 30 yıldır Türk çağdaş sanat arenasının önemli aktörlerinden biri olan Sabiha Kurtulmuş ile öncülüğünü yaptığı Artweeks’i ve yerel ve evrensel sanat dünyasını konuştuk.

İlginizi çekebilir:  İBB, Artweeks’e Baharı ve Tesla’yı Getiriyor

Bir süre önce galericiler bir araya gelip bir dernek kurdunuz. Bu birleşme nasıl gerçekleşti, arkasında nasıl bir süreç yaşandı, nasıl gelişti ve nihai durum nedir bizimle paylaşır mısınız?

30 senedir sanat sektörünün içindeyim. Bu süreçte en az birkaç defa dernek girişimi faaliyetlerine denk geldim. En ciddi yaklaşım ise yaklaşık 10 sene kadar önce Haldun Dostoğlu ve Hazer Özil’in teşvikiyle olmuştu, henüz yeni bir galericiydim. Sanatın en etkin galericilerinin bir araya geldiği toplantılar yaptık, gündemi masaya yatırdık. Ancak o ciddi girişim biraz eski galericilerin kendi aralarında geçmişe dayalı hukuklarından dolayı ilerleyemedi ve çok kısa sürede de dağıldı. Önerilen organizasyon şeması da çok komplike idi.

Şu an çağdaş sanat ortamına baktığımızda birçok yeni galericinin görünür ve etkin olduğunu görebiliyoruz. Farklı sebeplerle kamu ve devletle ilişki kurmaya çalıştığımızda hep aynı cevabı alıyorduk: Kişilere değil bir yapıya (dernek-vakıf) destek olabiliriz! Uluslararası Sanat Galericileri Derneği de aslında başlangıçta bu ihtiyaçtan ortaya çıktı. Tüm döviz kuru zorlamalarına rağmen birçok galeri yurtdışında kişisel eforlarla fuar yapmaya, sanatçılarını desteklemeye çalışıyor. Bizler de diğer yapılar gibi kamu ve devlet önünde kaale alınmak ve desteklenmek istiyoruz. Ayrıca galericilik mesleğinin çok iyi bilindiğini düşünmüyoruz.

Biraz açar mısınız?

Hâlâ bizi sanatçılar üzerinden kazanç sağlayan yapılar olarak gören ciddi bir kesim var. Kurucularımızın her birinin farklı düşünce ve çalışma önerileri var ve hepsi de sistemimizi ciddi bir şekilde destekliyor olacak.

Artweeks Akaretler sırasında acilen dernek kurmamız gerektiği düşüncesini Tankut ile paylaştım (Öktem Aykut Galeri), o da ihtiyaçlarımızın çok farkında olarak hızlıca bir araya gelmeyi önerdi. Daha önceki deneyimlerime dayanarak kuruluşu çok geniş tabanda değil, daha etkin, çalışkan, uyumlu birkaç galeriyle başlatmak mantıklıydı ve bu düşüncede olabilecek, hızlıca çalışacak yedi galeri (Pi Artworks, MERKUR, Martch, Galerist, Öktem Aykut, Versus ve Sanatorium) bir araya geldik. Pratik çözümlerle ilerleyeceğimiz altyapımızı oluşturup hızlıca derneğimizi kurduk. Yeşim Turanlı başkan, ben yardımcısıyım, yakında sizlere hep birlikte yapımızı ve çalışmalarımızı anlatıyor olacağız. Yapmayı planladığımız ilk etkinlik Gallery Weekend olacak.

Samimi Bir Hikâye

Artweeks’in kuruluş hikâyesi sizin girişiminizle organik bir şekilde gerçekleşti aslında değil mi? Bize bu süreci ve geldiği yeri anlatır mısınız?

Artweeks Akaretler’in çok samimi bir hikayesi var, arada yeniden anlatmayı çok seviyorum. Danışmanlık zaten işimizin bir parçası, onun dışında galeri mekânının dışına çıkan, bazen zorlayıcı da olabilen sanat projelerini yapmayı seviyorum. Sanat dünyasında 30 yıldır etkin birisiyim ve bu süreçte edindiğimiz dostlukların önemine inanırım. Serdar Bilgili de uzun yıllardır sanat dünyasının içinde hem alım yapan hem de projelerinde sanata yer veren değerli bir dostum. Tamamen onun önerisiyle başlayıp sonrasında Sinan Temo’nun ciddi katkısıyla Akaretler’de sanatla dolu altı yıl geçirdik.

2018’de hayata geçirdiğimiz etkinlik Türk Çağdaş Sanat ortamında kendi yerini almış oldu. Telefonuma cevap verip heyecanla organize olan koleksiyoner, galerici ve sanatçı dostlarımla başlayan etkinliğimiz şimdi Artweeks Istanbul olarak yeni evinde 9. Edisyonu’nu yapıyor olacak.

Artweeks bu yıl Akaretler değil İstanbul ismiyle, Sıraevler’de değil Ritz-Carlton Residences’da yapılacak. Bu isim ve mekan değişikliği ister istemez etkinliğin daha güçlendiği ve iddiasının artığı anlamına geliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Biz her zaman tutarlı bir söylem içinde olduk. Sanatın farklı dinamiklerini Akaretler Sıraevler’de bina sayısı izin verdiği sürecek bir araya getireceğiz dedik ve sekiz edisyonumuzu Akaretler’de yaptık. Sıraevler ticari yapılar ve birçoğu şu an ofis binalarına dönüşmüş durumda. UBS’in de bize katılmasıyla birlikte katılımcı sayımız çoğaldı ve binalar yetersiz kaldı. Bilgili bunu önceden öngördüğü için RCR binasını Artweeks için hazırlamaya başlamıştı. Bilgili’nin mekan sponsoru olduğu ArtShow’da bina sanat izleyicisine açıldı. ArtShow sırasında eksiklikleri belirleyip şimdi onları gidererek hazırlanıyoruz.

Akaretler Sıraevler, birbiriyle iç içe bir ev ortamında samimi bir sergileme sunuyordu, RCR ise çağdaş sanatın sunumlarına daha uygun bir yapı. Her bir katı 1000’er m2 olmak üzere 6 kattan oluşuyor. Tek alanda, geniş bir açıda birkaç farklı sergilenmeyi bir arada izleyebiliyorsunuz. Şehrin merkezinde böyle bir binanın sanata ayrılması önemli. Bizlerden sonra da RCR farklı sanat etkinliklerine yer verecek.

Samimiyetin Getirdiği Amatör Ruh

Geriye dönüp baktığınızda Artweeks’in mihenk taşları nelerdir sizce? İlk edisyondan bugüne sizin gözünüzden aşamaları dinlesek…

Tek kelimeyle söylemem gerekirse samimiyet…. Samimiyetin getirdiği amatör ruh… Katılımcılar, Bilgili hepsi profesyonel yapılar ama biz Artweeks’i her zaman gönülden çalışmayla, her yapıyı destekleme ana amacıyla kurgulayıp hayata geçirdik. Galericileri destekledik, bizleri destekleyen koleksiyonerler bizlerle beraber sergilemeler yaptı, insiyatifler ve bağımsız sanatçılara alanlar verdik. Her bir edisyonda farklı sunumlarımız oldu, bu da bizim oyun alanımız oldu.

İlginizi çekebilir:  “Vizyonumuz Kültürel Kalkınma”

Üstüne basa basa bu etkinliğin bir fuar olmadığını hep söylediniz… Peki, bu etkinliği hiç bilmeyen birine nasıl tarif edersiniz?

Fuar olmadığımızı ve tüm etkinlik süresince ücretsiz olduğumuzu her edisyonda hatırlattık. Fuarlar galericiler için çok önemlidir ve giriş ücretlidir. Gerek CI, gerekse dünya fuarlarına baktığınızda katılımcılar sadece galerilerdir. Bir fuarın içinde sanatın farklı yapı ve kurumları yer almaz. Tüm fuarlar sırasında yan etkinlikler olarak farklı bina ve adreslerde sergilemeler olur. Dolayısıyla biz fuar değiliz; aynı yapının içerisinde galerilere, koleksiyonerlere, sanatçılara, küratörlere, kurumlara yer veriyoruz ve bir arada sergileme yapıyoruz.

30 Yıldan Geri Bakınca

Sadece Artweeks’in mimarlarından biri değilsiniz. Çok uzun yıllardır sanat dünyasında varolan MERKUR galeriyi kuran biri olarak Türk çağdaş sanatının geçirdiği evreleri anlatmanızı istesem, nasıl izah ederdiniz?

90’ların başında sanat dünyasına sanatçı asistanı olarak girmiş biri olarak, ciddi bir belleğe sahibim (30 yıl). 90’lar bienallerin, kavramsal sanatın, kolektif sergilerin, banka galerilerinin en etkin olduğu yıllar… 99 yılında bienalin yapıldığı Antrepolar’da Robert Rauschenberg ile tanıştım, birlikte Taner Ceylan’ın küçük bir eserine tekrar baktık, çok güzel zamanlardı… 2000’lerin sonlarına doğru ise piyasa ile tanıştık, dünyaya açıldık, dünya ayağımıza geldi. Mim Kemal’deki galerimden çıkarken Thaddaeus Ropac Delicatessen’e giriyordu mesela… Sonra Gezi olayları ile birlikte yine kendi kapalı dünyamıza geri döndük. Galericiliğin ne kadar meşakkatli olduğunu öğrendiğim yıllardır Gezi ve sonrası. Şimdi ne durumdayız derseniz, koronadan sonra ciddi bir şekilde yükselen ilgi yavaşlamış olsa da devam ediyor. Bizim gibi ülkelerde öngörü yapmak zor ancak bu durumun bu şekilde devam edeceğini düşünüyorum yavaşlamış ama aktif.

Mevcut çağdaş sanat piyasasını nasıl değerlendirirsiniz?

Özellikleri kendisine has olsa da artık bir çağdaş sanat piyasasından bahsedebiliriz. Eğer yine ülke gündemini ciddi anlamda etkileyecek bir değişiklik olmazsa sanat alım-satımları devam edecektir. Gerek galeri satışlarına, gerek müzayedelere baktığımızda (yaza giriyoruz yavaşlama etkisi yüksek) ticaretin devam ettiğini görüyoruz. İyi sergiler izleniyor ve satılıyor. Yeni yaş grubu koleksiyonerler, alıcılar da yetişiyor, bizlerle ilişki içerisinde takipteler. Dünyanın hiçbir yerinde sürekli alım yapan koleksiyoner yoktur. Belli zamanlarda durabilir ve sadece izlemeye geçebilir ya da sıkılmış olabilir, bu da çok doğal. Ancak gerçek bir sanatseverin sanattan tamamen uzaklaşması mümkün değildir.

Bizde koleksiyoner, sanatçı, galerici ve sanat kurumları dinamiklerini nasıl görüyorsunuz?

Biz dernek olarak tüm bu sıfatların işleyişlerinin altını çizmek ve gündeme getirmek istiyoruz. Kişisel olarak bendeki anlamlarından bahsedersem… Koleksiyoner: Sadece isimleri toplayıp bir araya getiren (alıcı) değil, sevdiği sanatçıların her dönem ve aşamalarını takip eden, keşfeden kişi… Sanatçı: Bu işi para için, meslek olarak değil, yaşam biçimi olarak seçip kendisini her daim geliştiren, gündemi takip eden disiplinli, üretken kişiler… Galerici: Ticari bir kurum, sanatçıların CV’lerini geliştiren, sanat ortamına sunan, kişi ve kurumlarla aracı görevini üstlenen tüzel kişi… Sanat Kurumları: Sanatı desteklemek amacında olan, sanatçı ve galericiyi destekleyen yapı… Bendeki anlamlarından bu şekilde bahsedebilirim.

Galericiliğin Tanımı

Esas kimliğiniz bir galerici olmak üzerine inşa edildiği için siz galericiliğin evrensel ve yerel tanımını nasıl yaparsınız? Aynı şekilde bu mekanizmanın önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Galericiliğin genel tanımlarından bahsetmiştim, biraz da yapı olarak varlıklarına değinebilirim. Sadece çevre gücüyle galerici olunamaz. Sanat eserini okuyabilecek bilgiye, geçmişe sahip olmak gerekir. Yıllanmayı ve deneyimi önemsiyorum. Gerçek galerici sanatçı gibidir ve sanat hayatının ana merkezindedir. Sevil Binat bir söyleşisinde, “Sanat konuşamadığım hiç kimseyle yeni dostluklar geliştiremiyorum” demişti. Şimdi ben de belli bir yaşa geldiğim için aynı şekilde düşünüyorum. Sanatçıları görünür kılan çok önemli yapılardır ve çağdaş sanat piyasası var olduğu sürece galericiler önemini koruyacaktır.

Dünyada bir müzeye girebilmek için mutlaka bir galerinizin olması gerekir. Sistemin işleyişi böyledir. Eğer gerek olmasaydı Gerhard Richter, Anselm Kiefer, Jeff Koons, Alex Katz gibi dünyanın en önemli isimleri hâlâ galeri sanatçısı olurlar mıydı? Sosyal medya birçok sanatçıyı görünür kıldı bu güzel bir şey, ticaretin de olması aynı şekilde… Ancak değeri belirleyen kim? Bu soru nasıl cevaplanıyor ona bakmak lazım. Sanatın artık günlük hayatın bir parçası olduğu gerçeğine gelelim. Çok doğru… Kurumlar, kişiler, kamu, sanatı her projesinde kullanmaya çok istekli son birkaç yıldır. 90’larda da çok popülerdi sanatla iç içe olmak. A5 boyutundaki sergi davetiyesinde sponsor logolarını sıkıştırmak başlı başına dert oluyordu, şimdi o yoğunlukta olmasa da sanat pek çok yerde… Bu dönemsel bir durum, her zaman oldu ve olacak. Ancak hiçbir zaman yıllanmış, istikrarlı bir galerinin ilişkiler ağının önüne geçemeyecektir.

Previous Story

“Artweeks, Etkileşim ve Keşif Odaklı Bir Platform”

Next Story

“Herkese Sıkışmışlığı Hissettirmeliyim”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.