Dijital Decameron: Korona Hikâyeleri

Çin’de başlayan korona virüsü salgını dünyaya yayılmaya devam ediyor. Şu ana kadar virüsten ölenlerin sayısı  8 bin 925 kişiye yükseldi,  aralarında Türkiye’nin de olduğu 172 ülkede, Aralık 2019’dan bugüne toplamda 218 bin 910 kişide virüs görüldü. Bu kişilerden 85 bin 724’ü tedavi edildi.

Korona virüsünün görüldüğü ülkelerde hükümetler, vatandaşlardan salgının önüne geçilebilmesi için evde kalmalarını istiyor. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla müzeler, galeriler ve kültür alanları kapatılırken pek çok etkinlik de ya iptal edildi ya da ertelendi. Karantina günlerinde evden çıkamayanlar için müzeler şimdilerde sanatseverleri çekmek için sanal turlar düzenliyor; Viyana Devlet Operası’ndan Berlin Filarmoni Orkestrası’na kadar pek çok kurum da konserleri çevrimiçi sunmaya başladı. Kültür kurumları hızla dijital arşivlerini açıyor ama korona virüsü nedeniyle yaşanan iptallerin ve karantinanın, kültür-sanat hayatını nereye götüreceğini kestirmek şimdiden mümkün değil.

Diğer taraftan salgın kendi sanatını da yaratmaya başladı. Salgının sanata dönüştüğü ilk işlerden biri, ‘TV Boy’ takma isimli sokak sanatçıcı Salvatore Benintende’nin, Barcelona sokaklarında bir duvara yaptığı ‘Mobile World Virus’ isimli duvar resmi oldu. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sına maske takan ve eline de bir cep telefonu veren sanatçı, aynı zamanda Barcelona’da düzenlenen dünyanın en büyük mobil teknoloji fuarı Mobil Dünya Kongresi‘nin (MWC) korona virüsü nedeniyle iptal edilmesine de gönderme yapıyordu.

Salvatore Benintende sanatını birkaç hafta önce sokakta icra edebilmişti, oysa şimdilerde sanatçılar da herkes gibi evelere kapanmış durumda. Evden yapılan  ilk sanat projelerinden birisiyse Kuzey Batı İsviçre Uygulamalı Bilimler ve Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı Basel’deki Sanat Enstitüsü’nün direktörü olan İspanyol küratör, sanat tarihçisi ve yazar Chus Martínez’den geldi. Martínez, instagram hesabında 12 gündür korona hikâyeleri yazıyor.

Ancak, projesine ‘Corona Tales’ ismi veren Martínez bugünü değil, bundan yüz yıl öncesini anlatıyor. Instagramdaki hikâyeler, 1918 ile 1920 yılları arasında görülen İspanyol Gribi günlerine ait. İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın ölümüne sebep olmuştu, bu rakam o dönemde yaşayan nüfusun yüzde 15’ine tekabül ediyordu. İnsanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olarak tarihe geçen İspanyol Gribi, Birinci Dünya Savaşı’nın son aylarında tüm dünyayı etkisi altına almış, hatta kimi tarihçilere göre dört yıl süren savaşın sona ermesinde önemli bir etken olmuştu.

İlginizi çekebilir:  Netflix Elif Şafak'ın ''Aşk'' Romanını Uyarlıyor

Martínez’in ailesi de İspanyol Gribi’nin mağdurlarından; sanatçının anne ve baba tarafından büyük akrabaları bu salgında hayatını kaybetmiş. Alman kültür sanat dergisi monopol ile yaptığı söyleşide Martínez, ‘Corona Tales’ fikrinin nereden çıktığına dair soruya yanıtı verirken şunları söylüyor: “Birkaç gündür evden çalışıyoruz. Fakat öncesinde ekibimle çalışırken, bir kişi dahi öksürdüğünde ortamda herkesin gerginleştiğini fark ettim. Büyükannem ve büyükbabamın anlattığı İspanyol Gribi hikâyelerini hatırladım. Biz de evlerimize kapanacaktık. Instagram’da her gün, eğlenceli küçük bir hikâye anlatacağım ‘decameron’ fikri aklıma böyle geldi.”

Martínez bunu söylerken  Giovanni Boccaccio’nun, 1349-1353 yılları arasında yazdığı başyapıtı Decameron kitabına gönderme yapıyor. Edebiyatta salgını konu alan eserlerden biri olan Decameron’da veba salgınından kaçmak için şehirden uzak tepelerde bir eve kapanan yedi genç kadınla üç genç erkek, on gün boyunca yüz öykü anlatıyor. Hikâyenin kahramanları on gün boyunca şehrin dertlerinden uzak, neşeli bir hayat sürmeye çalışıyor.

Decameron ile kurduğu bağlantı nedeniyle Martínez, şimdiden on dört günü bulan Instagram hikâyelerinde bugünü değil, geçmişi anlatıyor. Görünürde anlatılan İspanyol Gribi ama Martínez, dün ve bugün arasında bir bağlantı olduğunu da söylüyor:

“Yazarken ahlaki bir bakış açısı amaçlamadım. Biliyorsunuz, bir kültür enstitüsünün başındayım, önümüzdeki birkaç ay içinde hiç kimse alışageldiği gibi çalışamayacak, atölyelerimizi yapamayacağız, birçoğumuz gelecek günlerin nasıl olacağını merak ediyor. Yazdığım bu hikâyelerle, ‘Ah bir zamanlar daha kötüydü,’ demek istemiyorum. Sadece tüm bunların üstesinden gelebileceğimiz umudunu taşıyan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

Martínez yarı kurgu bu hikâyelerin siyasi-hayal gücüyle düşünmeyle ve bundan sonra olacak yapısal değişiklikler hakkında fikir yürütmeyle ilgili olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu hikâyeler bir tür küratöryel bir araya gelme.”

https://www.instagram.com/p/B92ErvAFIkR/?utm_source=ig_web_button_share_sheet

 

 

Previous Story

Edebiyat ve Salgın

Next Story

Karantina Günlerinde Sığınabileceğiniz Sanat Kitapları

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.