Opening Night Party with Thick&Tight Elenor Perry by Darren Evans

Dansın ve hareketin dönüştürücü gücü

Eylül ayında İstanbul, tiyatro, müzik, dans ve performansı merkezine alan üç ayrı festivale ev sahipliği yapıyor. Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali, Istanbul Fringe Festival ve Sound of Europe’u yöneticileriyle konuştuk.

/

Bu yıl eylül ayında gerçekleşecek üç festivalle İstanbul sonbahara hareketli başlıyor. Bunlardan ilki olan Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali (IDF), 9 Eylül-2 Ekim arasında düzenleniyor. Üçüncü yaşını kutlayan ve Avrupa Birliği Festivali etiketi ve EFFA (European Festival  Association) uluslararası festival ağına katılma ayrıcalığını kazanan festivalin bu yıl ağırlık verdiği projeler yabancı koreograflar ile yerel sanatçıların bir araya gelerek gerçekleştireceği üretimlere odaklanan ortak yaratımlar. Bu ortak yapım projeler; İtalyan ekip Sanpapie Dance Company ortak yaratım performansı Crossing Boarders, koreograf DamienJalet’in dansçısı Vittoria De Ferrari’nin Türkiye’den 24 kadın dansçının  katılımıyla gerçekleşecek Bleach performansı ve The School of Hard Knock akımının direktörü Yoshiko Chuma ile Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları bölümü ve öğrencileri ortaklığıyla yapılacak Shock Wave Delay performansı. Çeşitli mekanlarda seçme ve provaları olacak ortak yapım projelerin performansları farklı tarihlerde kentin çeşitli kamusal alanlara yayılacak. Sahne üstü performansların ve atölyelerin de programda yer aldığı festival bu yıl Yücel Kültür Vakfı’nın ev sahipliğinde gerçekleşecek olup, Turizm ve Kültür Bakanlığı, İsrail-Hollanda-Almanya Konsolosluğu, AkbankSanat, Hope Alkazar, Arter Koç Müzesi ve Bilgi Üniversitesi gibi önemli kurumların katkılarıyla destekleniyor.

Her yıl eylül ayının 3. haftasında, Türkiye’den ve yurt dışından tiyatro, dans, performans disiplinlerinden işlerin izleyicilerle buluştuğu Istanbul Fringe Festival ise beşinci kez gerçekleşiyor. Paribu’nun desteğiyle, 16-23 Eylül tarihlerinde düzenlenecek festival, 21 gösteri, 6 atölye ve panellere ev sahipliği yapacak. Festivalde “Son birkaç yıldır giderek artan bir şekilde kadınlık ve kadın bedeni üzerine kadınları güçlendiren bir yerden bakan gösterilerin ağırlandığı”  ifade edilirken, ‘içinde yaşadığımız toplumsal bağların çözüldüğü, kişisel ilişkilerde yakınlık kurmanın zorlaştığı çağda bu konulara yönelik gösterilere sıklıkla rastlandığı’ belirtiliyor. Programda yer alan Hansel&Gretel Alteration, My Favorite Person, Herkes Yolunda ve Fringe Kısalar programındaki Le Contraire de Un, bu temanın bireysel yansımalarına odaklanıyor. Kentin pek çok noktasında 10 ülkeden ekipleri ağırlayacak festivalin, bu yılki mekan destekçileri arasında Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, Caddebostan Kültür Merkezi, Çıplak Ayaklar Dans Akademisi, DasDas, ENKA Sanat, Fişekhane, HOPE Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy, Karga, Sakıp Sabancı Müzesi ve Tuhafier yer alıyor.

Eylül ayının diğer festivali, bu yıl ikinci kez, 22, 23, 24 Eylül tarihlerinde İstanbul Alan Kadıköy ile birlikte Ankara Çankaya Ahlatlıbel Atatürk Parkı ve İzmir Bostanlı Seyir Terası’nda gerçekleşecek olan Sound of Europe. Avrupa müziğinin yeni ve başarılı seslerinin Türkiye’den müzisyenlerle bir araya geldiği festival programında caz, folk, elektronik, klasik müzik gibi çeşitli janralardan 30’a yakın konser yer alıyor. Bu konserler arasında 7th Sense, Ukulele, Goril Reggae Band, Doludizgin, Sercan Debelec ve Salut de Smyrne gibi pek çok uluslararası ekip yer alıyor. Sound of Europe’un en ilgi çekici performansları yerli grupların Avrupalı sanatçıların sahnesine konuk olacakları konserler olacak. Festivalin bu yıl ayrıca Ankara, İstanbul ve İzmir’in yanı sıra bu sene Hatay’a da taşımayı hedefliyor. 26 Eylül’de Hatay’da gerçekleştirilecek Deli Teli ve Jan Mittendorp& Sarp Keskiner konserleriyle izleyicilerle buluşacak.

Sound of Europe

Sophie Gauthier Aydoğdu

Institut Français de Turquie, Ankara Atanmış Direktör, EUNIC Ankara Cluster Başkanı

Sounds of Europe dahil olmak üzere 2023 yılı boyunca uygulanacak 18 projeye ortak finansman sağlayan EUNIC Cluster Fund yapısının hedefini nasıl özetlersiniz?

EUNIC Cluster Fund, EUNIC (European Union National Cultural Institutes) dünya çapında 100’den fazla ülkede bulunan ve kültürel projeleri organize etmek için başvurabilecekleri bir fon. Fonun amacı, kültürel girişimler yoluyla gençleri desteklemek ve üyelerle sahadaki proje ortakları arasındaki işbirliklerini güçlendirmek.  2022’de Ankara ve İstanbul EUNIC Cluster tarafından oluşturulan “Sound of Europe”un bu hedefle mükemmel bir şekilde örtüştüğüne inanıyorum. Bu yıl sadece Ankara ve İstanbul’da değil, İzmir’de de olacağımız ve Hatay’da küçük bir uzantımız olacak. Kültürel alışveriş ve içerik açısından daha da önemlisi, yerel müzisyenlerin de katılımıyla 6 konser ve Türk müziği öğrencilerine yönelik 4 masterclass düzenleyeceğiz. Sound of Europe”u Türkiye’deki gençlerin kültürel gündeminde sürdürülebilir bir etkinlik haline getirme hedefimiz var.

Kolektif, kültürel üretimin, müzik gibi yaratıcı alanlarda yerel keşiflerle küresel bir alan açması ne anlama geliyor?

Sound of Europe, 1982’de Fransa’da yaratıldığı şekliyle Fête de la musique veya Music Day, basit bir fikirden yola çıktı; Avrupa ve dünyada 21 Haziran Müzik Günü olarak tanındı. Bu arada bu seneki istisnadan sonra seneye haziran ayına geri döneceğiz. Music Day’in ilkesi, müziğin herkes tarafından uygulanan ve paylaşılan ortak bir değer olması. Bundan ilham alarak genç ve yetenekli Avrupalı ve Türk müzisyenlere aynı sahneyi paylaşma fırsatı vermek istiyoruz. Ayrıca Sound of Europe, Avrupa ülkelerinin ve Türkiye’nin genç müzisyenlerinin buluştuğu, ilham aldığı ve genç akranlarıyla paylaşımda bulunduğu bir platform.

Birlikteliğe ihtiyaç duyan günümüz dünyasında bu tür festivallerin ve kültür alışverişi platformlarının kritik rolünü nasıl tanımlarsınız?

Özellikle, teknolojiyi etkileşimlerimizin merkezine her zamankinden daha fazla koyan Covid’den sonra ve gergin jeopolitik bağlamın halklarımız arasında mesafe yaratma eğiliminde olduğu bugünlerde, bir araya gelmenin gerekliliğine kesinlikle inanıyorum. Gerçek olan, fiziksel deneyim ve duygu arasındaki bağ. Gençlerimizin düzenli olarak bir araya gelme ve birlikte üretme fırsatları olursa geleceğimiz daha güvenli olacak. Sound of Europe’un üç şehirde, konserler ve ustalık sınıflarıyla üç gün boyunca Avrupalı ve Türk genç müzisyenler ile müzikseverler arasında kalıcı bir buluşma ve gerçek paylaşım fırsatları yaratarak buna katkı sağladığını düşünüyorum.

İlginizi çekebilir:  Kahlo’dan Troçki’ye

Uluslararası Doğaçlama Dans Festivali (IDF)

Esma Akın

Kurucu Ortak

Doğaçlama Dans Festivali’ni sadece festival değil, bir hareket akımı olarak tanımlıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Dans ve hareketin, hayatları dönüştürme gücüne inanıyoruz ve ansın ne anlama geldiğini yeniden tanımlamayı amaçlıyoruz. Festival platformumuz, doğaçlamanın dönüştürücü gücü sayesinde nelerin mümkün olduğunu yeniden tanımlama fikri üzerine kurulu. Farklı düşünmeye yer açarak, utanç ve önyargı kaynaklarını silerek, herkesin dansın mutluluğunu deneyimleyebileceği kapsayıcı bir alan yaratıyoruz. “7.5 Hz’ini Bul” sloganımız, insan vücudunun doğal frekansını, hareket aracılığıyla keşfetme ve tanımlama sürecini temsil ediyor. Sınırları zorlayarak dans dünyasını devrimleştirmeyi amaçlıyoruz ve insanları, en iyi doğal benliklerine ulaşabilmeleri için teşvik ediyoruz. Doğaçlama, yaratıcılık aracılığıyla nelerin mümkün olduğunu sürekli olarak yeniden tanımlamaya devam etmeyi hedefliyoruz.

Bu yıl festival programını oluştururken özellikle göz ettiğiniz içerikler oldu mu?

Başvuran sanatçılarımızı da doğaçlama dans pratikleri üzerine yoğunlaşan sanatçılar, akademisyenler çerçevesinde bir araya getirdik. Sadece sahne üstü performanslara değil, kamusal alanlara yayıldığımız, klasik sahne kurallarını da bir yerde yıkmaya çalıştığımız, sürdürülebilir bir festival yapısı olmak için adımlar atıyoruz. Bu sayede ekolojik ve aktivist bir altyapı ile beraber ilerlemeye çalışıyoruz.

Festivalin bu yıl 3. edisyonu gerçekleşiyor. İlk günden bu yana performans sanatları ve dansın çeşitli alanlarında kolektif ve disiplinler arası üretim bağlamında ne gibi gelişmeler oldu? Bu gelişmelerin yansımalarını festival programında görebilecek miyiz?

Doğaçlama tekniği, uzun yıllardır sadece sanat alanında değil, aynı zamanda fizyoterapi, psikoloji gibi farklı uzmanlık alanlarında da kullanılan etkili bir teknik. Özellikle sahne sanatlarında ise anlık ve spontane yaratıcılığı teşvik etmede önemli bir rol oynuyor. Festivalimizin ‘doğaçlama’ya odaklanması sayesinde son yıllarda bu tekniğe önem veren sanatçılar, eğitmenler, atölyeler ve içerikler daha fazla görüyoruz. Bu sayede, tekniklerin daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak sağlıyoruz. Sanat okulu eğitimi almamış ancak dans ve hareket konusunda ilgili olan kişiler, doğaçlama yoluyla anın tadını çıkarmaya ve yaratıcılıklarını ifade etmeye başladılar. Bu sayede kendini geliştirme şansı yakalayan takipçilerimiz, ortak yaratım projelerimizin destekleri ile uluslararası bir eserde, yabancı koreograflar ile çalışarak üretim yapma şansı ve festivale eser üretme şansı yakalıyorlar.

Istanbul Fringe Festival

Zeynep Uğur

Kültür Politikaları Direktörü

“IstanbulFringe Festival, 5. Yılında Sınırları Sorguluyor” diyorsunuz? Bunu nasıl yapacağınızdan bahseder misiniz?

Latince’de ‹fringere’ fiilinden gelen kelime ‹kenar, sınır, çeper, saçak’ gibi anlamlara geliyor. ‹Fringere’ bizi çevreleyen bir şeyin içindeyken onu dışarıya doğru açmak; ışığın içeri girebileceği bir çatlak yaratmak, dışarıya, yani açık havaya, ötekine doğru gitmek gibi anlamlar da taşıyor. Bu dışarı doğru gitme eylemi yaratırken dışarının da içeri girmesine izin veren sürekli hareket fikri bize ilham verdi. İlk yılımızdan beri basında daha çok ‹kenarda kalanların festivali’ gibi marjinal ve alternatif bulunana dair ifadelerle anılıyorduk; bu tanımların bizi tam olarak yansıttığını düşünmüyorduk aslında. Kariyerinin başındaki sanatçıların yenilikçi ve alternatif işlerine yer veriyoruz ama bunu tamamen yeraltı, alternatif, ana akım olana dair her şeyi reddeden bir yerden yapmıyoruz. Kaldı ki özellikle Türkiye’de ana akım-alternatif ayrımının oldukça geçişken olduğunu düşünüyoruz. İçerisi-dışarısı, ana akım-alternatif, merkez-çeper gibi ikiliklerin arasındaki sınır fikrinin kendisini sorgulamayı anlatıyor bu bizim için. Bu ikiliklerin birbirinin içine geçebileceği, birbirini dönüştürebileceği, bu tanımlarla sınırlanmayan üçüncü ihtimallerin ortaya çıkabileceği bir alan yaratmakla ilgileniyoruz.

Festivalin ilk gününden bugüne özellikle performans sanatları ve diğer yaratıcı alanlar arasındaki işbirliğinde neler gelişti? Bu gelişimleri festivalde görebileceğimiz performanslar olacak mı?

Dünyada bugün tiyatro, dans, dans tiyatrosu, performans sanatı gibi alt disiplinler arasındaki ayrımlar giderek silikleşiyor. Istanbul Fringe temel olarak bir performans sanatları festivali olsa da farklı alanlarla disiplinlerle iş birliğine her zaman açığız ve bu disiplinlerarasılık bizi heyecanlandırıyor. Sinemayla olan iş birliği doğrultusunda bu seneki programda üyesi olduğumuz dünyanın en geniş dans ağı Aerowaves’in belgeseli gösterilecek. Ayrıca müzisyenlerle disiplinlerarası çalışmalarımız da hep oldu. Bu seneki programda açılış etkinliğinde davul sanatçısı Danae Plaka yer alacak. Ayrıca bu sene festival programında bir VR projesi yer alıyor. Facebook Hub iş birliğiyle gerçekleşecek Cypresence, Yusuf Onur Aydın’ın yazıp yönettiği ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Performans Sanatları Bölümü öğrenci ve mezunlarının sahne aldığı bir VR performansı.

Festivalin kent ve kentteki mekanlarla nasıl bir ilişkisi var? Bu yıl dahil olan yeni mekanlar var mı?

Mekânsal olarak kentle kurduğumuz ilişki çok önemli. İstanbul’un çok katmanlı kent yapısıyla ilişkilenen bir festival olmayı önemsiyoruz. Ana akım ve alternatif, merkez ve çeper arasında hareket yaratma hedefimizle de bağlantılı olarak hem çok merkezi, hem normalde kültür sanat destinasyonu olmayan semtlerde mekanlar seçiyoruz. Ölçek olarak da hem çok kurumsal, bilinen mekanlara, hem de çok küçük ölçekli ve alternatif mekanlara yer veriyoruz. Dolayısıyla her sene festival programına yeni mekanlar dahil ediyoruz. Bu sene dört yeni mekanımız var. Uzun Cumartesi etkinliğinde bir kürasyonla yer aldığımız Arter, hepimizin üstünde büyük etkisi olan ve sonunda beraber çalışmaktan mutluluk duyduğumuz Çıplak Ayaklar Dans Akademisi, ilk gününden beri heyecanla takip ettiğimiz ve eş vizyonda olduğumuza inandığımız HOPE Alkazar ve yıllardır İstanbul’daki favori adreslerimizden Karga!

Previous Story

Pergeller, Şişeler, Fanuslar, Zincirler

Next Story

Şehre dönüş heyecanı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.