Antonio Cosentino, kleptokrasi bahçesinde, kağıt üzerine pastel, 70x100cm, 2024
Antonio Cosentino, kleptokrasi bahçesinde, kağıt üzerine pastel, 70x100cm, 2024

Cosentino’nun Sorusu: ‘Duyumsamam Nerede?’

Artweeks Istanbul 9. Edisyon’unda Antonio Cosentino’nun solo seçkisine yer veriyor. Seçkide sanatçının son üç sergisinden seçilmiş eserler yer alıyor.

İlginizi çekebilir:  Yaramaz Bir Çocuk, 500 Yaşında Bir Bilge

Artweeks Istanbul’da solo sergilerde sizin eserlerinizden bir seçki göreceğiz. Serginin temasıyla ilgili bilgi verebilir misiniz?

Serginin içeriği ve temaları, etkileşimde olduğum durumlarla iç içe gelişiyor. Son üç sergimde- sırasıyla Cigara viski kolileri denizlerde, ferare sevgilim, Summer was a beautiful day ve jpeg takımadaları adı altında gerçekleşti ve bunların hepsi bir üçleme oluşturdu. Ben de kendi üretimimdeki akışı sergi konusu haline getirdim.

Sergideki eserleri kronolojik bir sırayla mı göreceğiz?

Eserleri üretirken takip ettiğim konular, hikayeler mevcut. Tüm bu konuları ve hikayeleri iç içe kullanarak sergiyi zaman içinde kendi kendine tamamlanan bir süreç haline döndürdüm.

Antonio Cosentino, şeyler, tuval üzerine yağlıboya, 80x100cm, 2024
Antonio Cosentino, şeyler, tuval üzerine yağlıboya, 80x100cm, 2024

Eserlerinizde kendi geçmişiniz, kendi gözlemlerinizle bir bütün yaratmaya doğru ilerliyorsunuz diyebilir miyiz?

Benim üretim süreçlerime ve tabiatıma karşılık gelen disiplinler arası anti sistematik bir kurgum oluyor. Bu bana süreci maceralı, doğurgan ve bilinmez bir alan olarak verimli hale getiriyor. Devam ettiğim çalışma sürecinde yarın nasıl bir etkiyle devam edip ne ile ilgileneceğim benim için de bilinmez bir süreç. Bir bütün yaratmaktan çok akışta kalabilmek ve bu akış içinde amaçsız bir şekilde duygu yaratabilme isteği taşıyorum. Eğer kendim için duyusal bir titreşim yaratabilirsem sanırım izleyen için de bu anlamlı hale geliyor. Aslında, sanat üretimim de, bana olayların, durumların ve anıların nasıl hissettirdiğiyle ilgili kişisel bir süreç haline geliyor. Eserlerimde, bir bütün yaratmaktan çok bir kargaşanın içinde, güvensizliğin içinde hissediyorum kendimi, düşüncenin başıboşluğu, anlık etkileşimler, ani fikirler ve yapılar diyebilirim.

İzleyicinin eserlerinize ilk baktığında hissettikleri ya da düşündükleri sizin için ne derece önemli?

Açıkçası izleyicilerden daha çok, iletişimde olduğum ve yargısına güvendiğim kişilerin yorumlarını dikkatlice dinlerim. Onlar eğer eserlerime bakarken hissettiklerini açığa çıkarırlarsa ve ben de verimli ve yüksek bir titreşim yaratabildiğime inandıysam, o çalışmayla ilgili kimsenin ne dediğinin bir önemi yok. Zaten iyi izleyicinin sanat eserinde görmek istediği şey, kendine açık bir yorum alanı, hatta belirsizlik, açık ve doğurgan bir imgelem. Sıradanlık ya da çalışkanlık ya da güven değil, aksine izleyicinin güvensiz bir alanı aradığına inanıyorum.

 Antonio Cosentino, Köşecik, tuval üzerine yağlıboya 150x210cm, 2011
Antonio Cosentino, Köşecik, tuval üzerine yağlıboya 150x210cm, 2011

Siz 1996’da İstanbul’da oluşturulan Hafriyat Grubu adlı çağdaş plastik sanatlar topluluğunun kurucularındansınız. Bu sanat oluşumunun içindeydiniz ve o zaman sanat ortamı daha farklıydı. O zamandan bu zamana neler değişti ve sanat ortamı sizce olumlu ya da olumsuz yönde mi ilerledi?

İlginizi çekebilir:  Anadolu’dan İstanbul’a Çağdaş Sanat

Sanat ortamının olumlu ya da olumsuz mu geliştiği hakkında bir fikrim yok. Ama her şeyin hızlı bir biçimde değiştiğini ve değişiyor olduğunu söyleyebilirim. Kendi adıma arzu ettiğim şekilde ilerleyebilmek hissi oldukça tatmin edici.

Açıkçası büyük kurumlardan daha hızlı hareket eden cesur galerilerin açılması sanatçıları daha özgür kıldı. Amacın sadece eser satmak olmadığını ve bunun çok ötesinde bir amaç olduğunu benimseyen ve sanatçılarla güven ilişkisi kuran galeriler, sanat ortamını hantallıktan kurtardı. İster modern ya da çağdaş olsun, ister geleneksel, kurumların hepsi de içlerinde bir ideoloji barındırıyorlar. Büyük kurumlar büyük bütçelerine rağmen politik eğilimler yüzünden yaptıkları her şeyi ve her etkinliği öngörülebilir bir çerçeve içinde ve hantalca sunuyorlar. Diğer yandan bu oldukça tutucu (konservatif) bir durumu da beraberinde getiriyor. Bugün ise deneyim alanının cesur galerilerin bünyelerinde çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Sanatçı ve galerici ilişkisi genç sanatçılar için bir boyunduruk olarak da tezahür edebilir. Bu yüzden, genç sanatçıların bunu dikkatle düşünmeleri ve sanat üretimlerinden, kendi bakış açılarından taviz vermemeleri gerekiyor.

Sizin eserlerinizde belirlenen merkezin değil de daha farklı ve kıyıda köşede kalmış konuların da ana mesele haline geldiğini görüyoruz. Bu eğilimin ana nedeni nedir?

Tasarladığım her sahneyi, her düzenlemeyi hayata geçirmem için bana bir sebep vermesi gerekiyor ki eylem alanı yaratabileyim. Her üretimin, sonuçlarını tasarlayamadığım bir hayal vaat etmesi gerekiyor. Bazen kendi iç düzlemimde kalabilmek için kendi alanımda durabilmek için dışarısı ile iletişimi kısıtlı kurmam gerekiyor. Sanat aynı zamanda görsel ve sanal bir alanda kalabilmek demek, tanımlanamaz yapılar kurmak, yapının yapısını kurarak sentetik olarak ilerlemek demek. Bu inşaat için gerekli, öngörebildiğim her malzeme benim için verimli. Buna resim yapma eylemi de dahil. Bir enstrümana hâkim olmak ve bir armoni ile ilişkide kalmak gibi… Tasarladığım şeyleri bazen tonları, ritimleri olan şarkılar gibi de düşünüyorum. ‘Duyumsamam nerede?’, sürekli bu soruyu aklımda tutuyorum. Değişen şeyler benim değişkenlerim elbette ve tüm bu değişkenler dünyanın değişkenleri ile iletişim halinde.

Previous Story

One Akaretler 101 Seçkisi: Dört Kadın Bir Sergi

Next Story

İki Halka: Geçmişten Geleceğe

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.