İstanbul eylül ayında kelimenin tam anlamıyla çağdaş sanata doyacak. Bir yandan kentin dört bir yanına yayılan 17. İstanbul Bienali merakla ve heyecanla beklenirken, diğer yandan Haliç’teki Tersane İstanbul’un tarihi mimarisine konumlanan Contemporary Istanbul (CI), günümüz sanatının örneklerini sanatseverlerle buluşturacak. Bu yıl dünyanın dört bir yanından 65 çağdaş sanat galerisi ve inisiyatiflere, Akbank ana partnerliğinde ev sahipliği yapacak Contemporary Istanbul, 558 sanatçının 1.476 eserini sunacak. 22 ülkeden galerileri ağırlayacak fuarda 193 Gallery (Paris); Anca Poterasu Gallery (Bükreş); Firetti Contemporary (Dubai); Hesti (Belgrad); Hofa Gallery (Londra, Los Angeles, Mikonos); Iram Art (Ahmedabad); Mucciaccia Contemporary (Roma); Muse Contemporary Art (İstanbul); Navahi Projects (Tahran); Oblong Contemporary Art Gallery (Dubai, Forte dei Marmi); Prime Cut Culture (Bratislava); Roya Khadjavi Projects (New York) ve Wadstörm Tönnheim (Marbella, Malmö) ilk kez yer alacak. Fuar aynı zamanda Türkiye’de yükselen farklı çağdaş sanat girişimleri arasından Are Projects (Antalya), EKAV (Istanbul), İmalat-hane (Bursa), Loading Art Space, (Diyarbakır), Noks Art Space (Istanbul), Viable (Istanbul), Videoist’e (Düzce, İstanbul) de ev sahipliği yapacak.
İnisiyatifler
Misyonunu, sanatın iyileştirici gücüne daha fazla kişinin erişmesi, yaşama farklı pencerelerden bakmamızı sağlayan sanatçıların ve eserlerin daha fazla insana ulaşması ve bu yolla toplumsal gelişim ve refah katkımızı artırmak olarak tanımlayan Hepsiburada’nın sanat platformu SanatBurada ve CI işbirliğiyle fuarda göreceğimiz inisiyatifleri biraz tanıtmamız gerekirse: Diyaloğa yönelme, sanatın işlevlerini sorgulama, proje ve iş birliklerini teşvik hedefleriyle 2019’da Antalya’da kurulan Are Project, disiplinler arası sanatsal üretimleri destekliyor. Sergi programının yanı sıra konuşma etkinlikleri, atölye çalışmaları, sanatçı programları ve dijital tartışma kampları geçmiş projelerinin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Ekavart Gallery, 23 Kasım 1991’de sanatı toplumun her kesimine ulaştırmak, geleceğin genç sanatçılarına destek vermek amacıyla kurulan EKAV / Eğitim, Kültür ve Araştırma Vakfı’na bağlı, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. Bağış makbuzu ile çalışılıyor ve etkinliklerden elde edilen gelirler, sanat dalında eğitim gören bursiyerlere aktarılıyor. Süzer Plaza’da Ritz Carlton Oteli altında bulunan Ekavart Gallery, sanat diliyle, estetiği birleştirerek toplumun yaşam ve bilinç düzeyinin kalitesini yükseltmeyi hedefliyor. Galeri açılışından bu yana, Türk resminin usta ve genç sanatçılarının yapıtlarından oluşan solo ve karma sergiler, kişisel gelişim seminerleri, imza günleri, atölye çalışmaları, müzik dinletileri gibi sayısız etkinliğe imza attı. Fahrel Nisa Zeid, Ergin İnan, Süleyman Saim Tekcan, Muzaffer Akyol, Balkan Naci İslimyeli, Seyyit Bozdoğan, Okan Bayülgen, Mercan Dede, Nezih Çavuşoğlu, Ali Alışır, Sezin Aksoy, Uğur Çakı, Yalçın Bilgin, Ardan Özmenoğlu gibi sanatçıların sergilerine ev sahipliği yaptı.
İmalat-hane, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ni mesken edinmiş bir sanat mekânı olarak Bursa’da güncel sanat eserlerinin üretimine, sergilenmesine ve tartışılmasına imkân yaratmayı amaçlıyor. Şehrin, sanat ekosistemine eklemlenmesini hedefliyor. Üretilmesine ve dolaşımına destek verdiği projelerin Bursa’nın belleğine eklemlenen belgeler olduğunun bilinciyle hareket ediyor. Programını Bursa’nın ekonomik, toplumsal ve coğrafi altyapıları üzerine düşünen çalışmalarla kurguluyor. Farklı kesimlerden paydaşların desteğiyle kendi kendine yeten bir ekonomik sistemi hayata geçirerek sanatsal üretimin bağımsızlığını sağlamaya çalışıyor. Sanat için yerel olan ile küresel olanın iç içe geçtiği merkez dışı, alternatif bir durak olmayı istiyor. Her sınıftan ve gruptan insanın mesken edinebileceği, içinde yaşamın imal edildiği bir varoluş alanı, sıra dışı bir hane olmayı arzuluyor.
Diyarbakır’da yaşayan ve üreten sanatçılarla birlikte hareket eden Loading sanat mekanı, kentin uluslararası alandaki sanatsal farkındalığını ve etkileşimini güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu çerçevede oluşturduğu kütüphaneyle Diyarbakır’da -kurumsal ya da kişisel düzeyde- gerçekleşen çağdaş sanat etkinliklerini arşivleyip bir veritabanı oluşturarak, araştırmacı ve sanatçılara ulaştırıyor. Güncel sanatın içinde kendi tavrıyla var olacağı bir oluşum başlatmak isteğiyle yola çıkan Loading, yerleşik bir yapının parçası olmak yerine, var olan sanat ortamından beslenen aynı zamanda kendi söylemini geliştirip bu ortama yeni bir görüş alanı sunan bağımsız bir yapı olarak faaliyet gösteriyor.
Elvan Ekren ve Volkan Kızıltunç tarafından 2017 yılında kurulan Noks Art Space, Kadıköy’de yer alan ortak bir çalışma, üretim ve sergileme alanı olarak dikkat çekiyor. Noks; sergi, atölye çalışmaları ve deneysel projelere ev sahipliği yapıyor. Bağımsız, kültürlerarası birlikteliklerin ve disiplinlerarası etkileşimin ön planda tutulduğu bir platform sunuyor. Sergi, konuşma ve atölye çalışmalarının yanı sıra uzun soluklu projeler de gerçekleştiriyor. Sanatçılar arası kolektif üretim ve dayanışma yöntemleri üzerine odaklanarak profesyonelleriyle iş birlikleri kurmayı amaçlıyor. Bünyesinde yayıncılık faaliyetleri gerçekleştiren ve sanatçı kitaplarının üretimi, gösterimi ve yayılmasını amaçlayan NOKSBooks’u ve belgesel sinema, video-art ve deneysel sinema arasında köprü kurarak deneysel belgesel filmler üretmeyi hedefleyen NOKSDocs’u barındırıyor.
Viable yeni düzenlenen bir sanat platformu ile sanata bilinen galeri mekanizmasının dışında bir alan sunmak için kuruldu. Farklı lokasyonlarda sanatın ve sanatçının ihtiyacına göre sergiler organize etmeyi planlıyor. Sanatçı ve organizatörlere deneysel ve mekan-odaklı işler yaratabilmesi için Viable alternatif bir fonlama sistemi hedefleyerek sürdürülebilir ve dürüst bir mekanizma oluşturmayı amaçlıyor.
1990’ların sonlarından itibaren video yapıtlar ve etkinlikler üreten ikilinin Hülya Özdemir ve Ferhat Satıcı’nın kurduğu Videoist, video sanatı enstitüsü olmasını hedefiyle yola çıkılan bir kolektif. Kurguladıkları sergi, gösterim, sunum, workshop, ders ve eylemlerinin toplamını içeren kolektif, bir video hafızası olma yolunda, 2003 yılından beri gezici olarak etkinlikler düzenliyor. Türkiye’ de İstanbul, Mardin, Diyarbakır, İzmir, Balıkesir, Çanakkale ve Ankara, Almanya’da Münich, Kiel, Herford, Giessen, İspanya’da Huarte, Bulgaristan’da Sofya, Hollanda’da Amsterdam, Danimarka’da Vejle kentlerinde kendi yapıtlarıyla birlikte, arşivlerinde ve seçkilerinde yer alan video sanatı örneklerini farklı etkinliklere taşıdılar. İkili aynı zamanda 6.Çanakkale Bienali’nin ve 3. Mardin Bienali’nin organizasyonel ekibinde yer almış, eş küratörlük yaptı.
Artist in Residence
Tekrar fuara dönecek olursak. CI’ın bu yıl önemli bir iş birliğine imza attığını görüyoruz: Çağdaş sanatta ekolojik farkındalığa odaklanan Contemporary Istanbul Vakfı ve Tosyalı Holding iş birliğinde hayata geçen Artist in Residence programı kapsamında beş sanatçı, hurda ve atık malzemeleri sanat eserine dönüştürdü. Bu yılki ilk programa katılan sanatçılar Chiara de Rocchi, Emrullah Örünklü, Koray Tokdemir, Nermin Ülker ve Songül Girgin, Tosyalı Holding’in Osmaniye’deki tesislerini ziyaret ederek, üretim alanlarında hurdaya ayrılan atık materyalleri seçti. Sanatçıların seçtikleri hurda malzemelerle ürettikleri yapıtları, 17. CI’da sergilenecek. Programa katılan sanatçılardan Chiara de Rocchi “Upcycle eser üretmeye geçen sene kendi tasarımlarından arta kalan metallerle başlamıştım. Metale hayat vermek başlı başına sabır ve tutku gerektiriyor. Eserlerimi ürettiğim ilk günden itibaren statik görüntüsü olan metali akışkan bir kimliğe büründürmek için çalışıyorum. Hep kendi atıklarımla bunu hissettirmeye çalıştım. Bu programla kendi atığımın dışında farklı şekillerde olan metalleri dönüştürmek farklı bir tecrübe olacak” derken Emrullah Örünklü programın heyecan verici bir deneyim olduğunu belirtiyor: “Dönüşüm ile malzemelerin yeniden üretilmesi heykelimde oluşturacağım formlar için de bir referans oldu. Metalin tekrar sürdürülebilir bir biçimde heykel formuna dönüşmesi aslında metali yeni bir anlatım aracına dönüştürüyor. Ben de heykelde bu unsurları ele alıp eserimi oluşturacağım.”
Artist in Residence’a katılan bir diğer sanatçı Nermin Ülker, programın kazanımlarına dair şunları söyledi: “Karadeniz Ereğli Demir Çelik fabrikası sınırlarına konumlanmış bir mahallede, orda çalışan işçilerin hikayeleriyle büyümüş birisi olarak Tosyalı Holding’ in tesislerinin içini gezme düşüncesi beni bayağı heyecanlandırmıştı. Her ne kadar malzeme odaklı işler üretiyor gibi görünsem de malzemede; kullandığım renk, geometrik form gibi sembolik anlamlar taşıyor. İlk defa malzemenin beni bir yerlere götürmesi dileğiyle bu projeyi kabul ettim. Fabrika içindeki eritme potalarının ve alevlerin devasa görünüşü, etrafa yaydığı sıcak, beni, çocukluğumun cehennem tasvirinin içine çekti. İster istemez kendimi orda çalışanların yerine koyarken buldum. Bu yüzden çalışanlar ile mekan-insan, atık malzemelerin dönüştürülmesi ile de yaşam-ölüm ilişkisini konu aldığım işlerimi hayata geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.”
Bir diğer sanatçı Koray Tokdemir seçtiği malzemelerle dört farklı fikir üzerinden çalıştığına dikkat çekiyor: “Metal ve organik malzemelerin ortak kullanımı, cüruf ve bir takım ek malzemelerle oluşturulacak doku katmanları, büyük ölçekli levhaların yanı sıra küçük ölçekli tel ve benzeri atıkların kullanılabileceği farklı çalışmalar düşünüyorum.” Songül Girgin ise iki ana unsurun birleşiminden oluşan eserini şöyle anlatıyor: “Alt ızgara şeklinde kurulu konstrüksiyon; mimariye atıfta bulunurken, kararlı olmayı, bir aradalığı, emeği temsil ediyor. Bu bölüm için, Paul Klee’nin tarifi üzerine derinliği işaret eden ve mimari ile tasarımda sık rastlanan siyah rengi tercih ediyorum. Üstteki akışkan form da ise tüm dünyada ve birçok alanda kullanılan çeliğin esnek, değişken, doğal yapısına işaret ediyorum. Güç, dinamizm, sevgi kavramlarını ise kırmızı renk ile güçlendirmeyi amaçlıyorum.”
Disruption
Fuarda dikkat çeken projelerden bir diğeri de Disruption. Hande Şekerciler ve Arda Yalkın’dan oluşan ha:ar sanatçı ikilisinin Pernod Ricard Türkiye sponsorluğunda, House of Brothers Lounge’ta gerçekleştireceği eseri, heykel-performansı ile teknoloji ve sanat ilişkisini tartışmaya açıyor. İkili, sanat, makine ve yapay zeka ilişkisini ele alarak, modern teknolojinin sanat kavramını kökünden değiştirme potansiyelini masaya yatırıyor. Disruption kapsamında, yapay zekanın ve teknolojinin sanat alanındaki yerinin, bu ilişkinin doğasının ve bu doğrultuda sanatın geleceğinin tartışılacağı konuşmalar da fuar boyunca House of Brothers Lounge’da gerçekleştirilecek.
**
CIF Dialouges by TAV kapsamında gerçekleşecek ve moderatörlüğünü Geneva Müzesi Direktörü Marc Olivier Wahler’in üstlendiği konuşmanın teması “Art Spaces of Today and Tomorrow” başlığı altında, “Testing the Elasticity of the Art Space” olurken, Amerikalı heykeltıraş ve ressam Jeff Koons’un tasarladığı BMW M850i, Borusan Otomotiv’in Türkiye distribütörü olduğu BMW’nun partnerliğinde Türkiye’de ilk defa Contemporary Istanbul’da sergilenecek.
Bir kez daha sanat dünyasının tüm aktörlerinin buluşma noktası olacak Contemporary Istanbul’un 17. edisyonu hakkında detaylı bilgiye https://contemporaryistanbul.com/tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Katılan Galeriler
193 GALLERY, Paris; AB GALLERY, Seul; AMBIDEXTER, İstanbul; ANCA POTERASU GALLERY, Bükreş; ANNA LAUDEL, Dusseldorf, İstanbul; ART AGENCY, Sofya; ART ON İSTANBUL, İstanbul; BAVAN GALLERY, Tehran; BERMAN CONTEMPORARY, Johannesburg; BOZLU ART PROJECT, İstanbul; BÜROSARIGEDİK, Istanbul; C24, New York; C.A.M. GALERİ, İstanbul; GALLERY SCHMIDT, Zürih; COLLECT GALLERY, Sofya, İstanbul; DIFOART, İstanbul; DIRIMART, İstanbul; FIRETTI CONTEMPORARY, Dubai; FREMIN, New York; GALERİ 77, İstanbul; GALERİ NEV İSTANBUL, İstanbul; GALERİ SİYAH BEYAZ, Ankara; GALERIE DIX9, Paris; GALERIA JOAN GASPAR, Barselona; GALERiST, İstanbul; GALLERY TABLEAU, Seul; HESTIA, Belgrad; HOFA GALLERY, Londra, Los Angeles, Mikonos; IRAM ART, Ahmedabad; IRANSHAHR GALLERY, Tahran; JD MALAT GALLERY, Londra; LEILA HELLER GALLERY, Dubai, New York; MARIANA CUSTODIO GALLERY, Lizbon; MARK HACHEM GALLERY, Paris, Beyrut; MARTCH ART PROJECT, İstanbul; MIXER, İstanbul; MOHSEN GALLERY, Tahran; MUCCIACCIA CONTEMPORARY, Roma; MUSE CONTEMPORARY ART GALLERY, İstanbul; NAVAHI PROJECTS, Tahran; OBLONG CONTEMPORARY ART GALLERY, Dubai, Forte Dei Marmi; OPERA GALLERY, Dubai; ÖKTEM AYKUT, İstanbul; PG ART GALLERY, İstanbul; PI ARTWORKS, İstanbul, Londra; PİLOT, İstanbul; PIRAMİD SANAT, İstanbul; PRIME CUT CULTURE, Bratislava; RED ART İSTANBUL, İstanbul; ROYA KHADJAVI PROJECTS, New York; SANATORIUM, İstanbul; SEVİL DOLMACI ART GALLERY, İstanbul; SUMMART, İstanbul; VILLA DEL ARTE, Barselona; VISION ART PLATFORM, İstanbul; WADSTRÖM TÖNNHEIM GALLERY, Marbella, Malmö; ZILBERMAN, İstanbul, Berlin.
The Yard İkinci Yılında
Fuarın merakla beklenen bölümlerinden ilki, geçtiğimiz yıl da düzenlenen The Yard başlıklı açık hava sergisi. Heykeller, videolar, performanslar ve mekana özel enstalasyonlar olmak üzere 26 projeyi bir araya getiren The Yard, Tersane İstanbul’un açık alanına yayılacak. CI kapsamında, 17-22 Eylül tarihlerinde ziyaret edilebilecek açık alan sergisinde bu yıl Anke Eilergerhard, Ardan Özmenoğlu, Ayla Turan, Bilal Hakan Karakaya, Bedri Baykam, Can Yıldırım, Canan Tolon, Erdil Yaşaroğlu, Ergin Cavuşoğlu, Günnur Özsoy, Güvenç Özel, Halil Altındere, Isaac Chong Wai, Ingravi Desa, Itamar Gov, İrfan Önürmen, Kemal Tufan, Luis Cera, Martian Tabakov, Mehmet Ali Uysal, Osman Dinç, Renée Levi, Sergen Şehitoğlu, Stefano Bombardieri, Uğur Cinel, Vuslat’ın da aralarında bulunduğu sanatçıların yapıtları sergilenecek. The Yard’ta öne çıkan yapıtları şöyle özetleyebiliriz:
- Türkiye’nin uluslararası alanda da tanınan sanatçılarından Halil Altındere’nin Güvenlik Ağacı isimli heykeli, PİLOT Galeri desteğiyle sergileniyor. Altındere’nin Güvenlik Ağacı, ilhamını, 21. yüzyılın gözetleme merakından alıyor. Gözetlemenin neredeyse bir obsesyona dönüştüğü çağımızda, göz retinası okuyan kameralar, drone’lar, internet çerezleri ve daha birçok araç, bedenlerimizin bildiğimiz ve bilmediğimiz verilerini toplar ve işlerken, gözetlenmek giderek daha sofistike/görünmez ve gerekli olduğu düşünülecek şekiller alıyor. Telefonunuza indirdiğiniz app’lerle, robot call center çalışanlarının kaydettiği sesinizle veya instagrama yüklediğiniz fotoğraflarınızla, çoğu zaman gönüllü olarak paylaştığınız bilgiler, sizle ilgili bir bilgi ağacı oluşturuyor. Altındere’nin eseri, tüm bu gözetleme kültünün bir metaforu olduğu gibi, uygarlığımızın arka bahçesindeki ağacın, 21. yüzyılda açan çiçeklerinin nasıl göründüğünün bir akıl yürütmesi olarak da görülebilir.
- İstanbul doğumlu Renée Levi için erken çocukluğunu geçirdiği bu şehir temel bir ilham kaynağı. Sanatçının 2019’da Baden’daki Museum Langmatt’ta gösterilen, farklı renklerin geniş bloklar halinde birbirlerini tamamladıkları Color Field serisinden Babra isimli büyük ebatlı resimleri, Tersane İstanbul’a özgü bir yerleştirme ile yeniden ele alınacak. 340×340 cm ebatlarındaki iki eser, özel olarak yapılmış metal konstrüksiyon ve çelik halatlarla Haliç’in kıyısına konumlanacak. Öktem Aykut tarafından temsil edilen Levi’nin cesur renklerle boyadığı geniş formatlı tuvalleri, içerdikleri büyük jestlere rağmen, tersanenin genel bağlamı ile şaşırtıcı derecede yumuşak bir diyalog kurup, uzun süre hatırlanacak ikonik bir manzara oluşturacak.
- Vuslat Doğan Sabancı, neredeyse yirmi yıldır tamamı henüz halka açık sergilenmemiş heykeller yapan, kendi kendini yetiştirmiş bir sanatçı. 2020 yılında Türkiye’nin ilk ve tek küresel hayırsever girişimi olan Vuslat Vakfı’nı (www.vuslatfoundation.org) kuran Vuslat Doğan Sabancı’nın sergide yer alan eseri Birlikte Düşmek başlığını taşıyor. Eser bir formun nasıl kısa ömürlü olabileceğini ve aynı zamanda sağlam bir şekilde köklenebileceğini somutlaştırıyor. Birlik ve beraberliğin, dinamizmin ve hareketin bir kutlamasını sunan çalışma, biçim değiştirmeye, uyum sağlamaya açık olmanın bir tezahürü olarak okunabilir.
- Can Yıldırım’ın Sıradan Seferler isimli mekana özgü yerleştirme işi çıkış noktasını Manu Larcenet’in aynı adlı isimli çizgi romanındaki bir kareden alıyor. Çizgi romanın hem girizgahını hem de roman içindeki tekrarı üzerinden önemli bir sembol olma görevini üstlenen bu kare, romanın ana karakteri Marco’nun babasının evlerinin bahçesinden gözlemleyebildiği deniz manzarasına girip çıkan, ufuk çizgisiyle bir olmuş iki renkli bir gemi siluetini resmeder. İleri seviye demansı olması sebebiyle baba, manzaraya giren her gemiyi, görüş hizasından çıkıncaya kadar yeni gemiler olarak görür. Eskinin hep yeni, yeninin hiçbir zaman kök salamadığı bu durum, içinde hem kaçınılmaz bir burukluk, hem de ironik bir şekilde çatallanan ihtimalleri barındırır.
- Martian Tabakov’un eserler bütünü, soyutlaştırılmış figüratif heykeller ve izleyicinin ses yaratmak için kullanabileceği tamamıyla soyut heykellerden oluşuyor. Figüratif eserler insan bedenine atıfta bulunurken soyut eserler ise seyircinin katılımlı bir eylemin parçası olabilmesini amaçlıyor. Bu eserler görsel ve duyumsalın birleştiği hoş bir deneyim sunuyor.
- Sanatorium tarafından temsil edilen Sergen Şehitoğlu’nun cubes S_S1 adlı heykeli, apolitik bir veri görselleştirme olarak fuarın dış mekanında yer alıyor. Şehitoğlu, bu üretim için kullandığı verileri, 10 yıldır organik bir şekilde bağlı olduğu galerisinin Karaköy Mumhane caddesi No:67’deki mekanından elde ediyor. Galerinin, ‘en işlevsel’ yapı bölgesi olan duvarlarının, son 5 yılda gerçekleşen tüm sergilerinde algılanan renk verilerini, ‘görsel ağırlıklarına’ göre karesel alanlara ve küplere çevirerek, çeşitli varyasyonlarda işler üretiyor. Bu işlerden heykel formunda olan cubes S_S1, belirli sayısal verilerin, zorunlu ve keyfi kararlarla küplere uygulanması ve bu küplerin üst üste yerleştirilmesinden oluşuyor.