“Bedenin Sınırlarının Çizilmemesi Gerekiyor” - ArtDog Istanbul
Payidar. Fotograf: Tarkan Serengül

“Bedenin Sınırlarının Çizilmemesi Gerekiyor”

Deniz Alp, Devlet Opera ve Balesi’ne bağlı Modern Dans Topluluğu’nda üretimlerini sürdüren koreograf, dansçı ve eğitmen olarak, hem güncel projeleri hem de modern dansın bugünkü durumunu ArtDog Istanbul’a anlattı.

//

Koreograf, dansçı, eğitmen Deniz Alp kuruluşundan kısa bir süre sonra dahil olduğu, Devlet Opera ve Balesi bünyesinde yer alan Modern Dans Topluluğu’nda (MDT) üretimlerine devam ediyor. Deniz Alp ile hem MDT’nin güncel projeleri, hem de modern dans üretiminin bugünü üzerine konuştuk.

Devlet Opera ve Balesi bünyesinde yer alan Modern Dans Topluluğu’nun (MDT) kuruluşundan başlayalım. MDT nasıl kuruldu, gelişti ve sen nasıl dahil olun topluluğa?

MDT’nin temeli 1992 yılında, Cihan Yöntem, Binnaz Dorkip, Yasemin Erkan, Fahrettin Güven, Nurdan Sinkil ve Salima Sökmen tarafından başlatılmış girişim üzerine o dönemin Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen’in Beyhan Murphy’yi davet etmesiyle atılmıştı. Bir süre eğitim dönemi oldu. Ben o zaman konservatuvarda son sınıf öğrencisiydim ve sürekli topluluğa gidip geliyordum. Seyirciyle buluşan iki ya da üç programın ardından, yani kurulduktan bir sene sonra ben de topluluğa girdim.

Ben klasik bale kökenli bir dansçıyım. Okulda klasik bale ağırlığıyla yetiştirilen birisinin modern dansı seçmesi aslında kolaydı çünkü benim dönemimde konservatuvarda -ki ben’94 yılında mezun oldum-, düzenli olarak yaptığımız modern dans derslerimiz vardı. Bale bölümünde okurken modern dansın ne olduğu, hareket kalitesinin nereye doğru gittiği hakkında bilgiler edinmiştik. MDT kurulmaya başladıktan sonra bu algı biraz daha gelişti ve bizler okuldaki son senelerimizde bale temelimiz olsa da, kalbimiz, ruhumuz, bakış açımız, yönümüz o tarafta olduğu için modern dansı seçtik ve Modern Dans Topluluğu da çalışmalarına başladı.

“İşimizi Aşkla Yaptık”

İlk 10 sene Beyhan Murphy ile devam etti. Sonraki senelerde bizim içimizden arkadaşlarımız idareciliğe ve sanat yönetmenliğine geçti. Her dönem başka bir bakış açısı ile yönetildi. Ama ilk 10 seneki ekip yoğun bir çalışma ve eğitim süreci ile yetişti. O nedenle de aşkla işimizi yaptık. O dönemde koreografi yapan Türki sanatçıların yaptığı eserlerde bizim kültürümüzü yansıtan çok özel noktalara değindiği için seyirciyi yakalamak da zor olmadı ve o noktada modern dansa doğru bir eğilim oluştu. Seyirci bizi takip etmeye başladı. Sonra değişen sanat yönetmenleriyle ve farklı işlerle birlikte seyirci de zaman içinde değişti.

Bu dönemde Ankara’da Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nin Konservatuvarlarında modern dans bölümleri açıldı. İlk 10 seneden sonra, oradan yetişen öğrenciler de yavaş yavaş topluluğa yönelmeye başladı. Onlarla birlikte yüzümüz de değişti. 1992’de kurulan ve bir repertuar topluluğu olan MDT 1993’te gösterilerini sahnelemeye başlamıştı ve 2023’te de 30. yılını kutladı.

Kökler. Fotograf: Tarkan Serengül

MDT’nin bugünkü çalışmalarından ve güncel projelerden bahseder misin?

Modern Dans Topluluğu, Devlet Opera ve Balesi içinde varlığına devam ediyor. Öncelikle, MDT’nin en önemli bir devlet kurumunun içinde var olabilmesi özelliğini çok önemli ve değerli buluyorum. Bir modern dans topluluğunun Ankara’da profesyonel olarak ilk kez bir kurum içinde yer almasını çok kıymetli.

Az da olsa konservatuvarın bale bölümünden modern dans bölümüne geçen dansçılarla, dans hayatına Modern dans bölümlerinde başlayan dansçıları, farklı bakış açılarıyla buluşturmak adına özellikle 1-2 senedir davet ettiğimiz isimlerle, dansçıların yaklaşımlarını daha çağdaş bir yere çekip, bedenlerini başka bir yöne doğru evriltebilir miyiz diye çalışıyoruz. En son gösterimiz olan Enternasyonel III’te yurtdışından iki koreograf olan Tu Hoang ve Dong Kyu Kim ile, Tavşan Deliği (Rabbit Hole) ve Heyecan (Thrill) gösterilerini çalıştık. Bu iki eserden oluşan bir gece yaptık ve özellikle Tavşan Deliği’nde dansçıların kendi bedenlerinden çıkan hareketler koreografinin temelini oluşturdu. Bu uzun zamandır yapmadıkları bir şeydi. O nedenle hem onlar hem benim için bu çok değerli bir süreçti. Çünkü neticede bu kendilerinin ortaya çıkardığı bir eser oldu, koreograf onlara tasarım, hareket enerjisi ve konsept konusunda bir destek olarak yaratısını ortaya koydu. Gelecekteki planlarımızda ise, başka kültürlerden koreograflar ile bir araya gelerek, onları tanıyarak, bedenlerini o kültürlere uygun şekilde dönüştürebilmelerini sağlamak var. Beden her seferinde başka bir koreografın hareket diline dönüştükçe sınırlarının daha da ötesine gitme dürtüsünü yakalıyor bence. O nedenle de elimizden geldiğince dansçılarımızı farklı kültürlerle bir araya getirmek istiyoruz.

İlginizi çekebilir:  Alternatif Bir Doğa Tasviri: “Habitat: Bloom”


Modern dans topluluklarla var olan bir pratik gibi görünüyor. Topluluklar bu yaratımın ve üretimin gelişmesinde neden önemli?

Topluluklar çeşitliliği ve farklı bakış açılarını besliyor. Ama kumpanya dediğimiz şey iki kişi, hatta tek kişi de olabilir… Kumpanya mutlaka belli bir sayının üzerinde dansçıdan oluşmak zorunda değil. Tek dansçının bir ışıkçı ve sesçi ile çalıştığı bir kumpanya da mümkün. Aslında işi kumpanyalaştıran genellikle proje oluyor.

Bir yandan da ülkemizde daha faza topluluk oluşması gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda bağımsız tiyatro toplulukları çoğaldı ve tüm ekonomik zorluklarına rağmen bu çabayı çok önemli görüyorum. Çağdaş dans alanında da toplulukların benzer şekilde çoğalması önemli. Kumpanyaların çeşitliliği topluma çok farklı renkler olduğunu göstermek açısından değerli. Böylece toplumun bakış açısının yelpazesi de genişleyebilir. Tüm bu farklı bakış açılarını göstermek için daha fazla sayıda kumpanya olmalı. Kumpanyalar kendi yapmak istediklerini hayata geçirebilmek için bir alan yaratıyorlar kendilerine sonuçta.

Bugün artık bireysel ve toplumsal olacak gittikçe derinleşen varoluşsal meselelerimiz var. Bu meseleler için bedenin başrolde olduğu bir kolektif üretim alanı olarak kabul edebileceğimiz modern dans nasıl bir hikâye anlatıcısı?

Dans artık sahnede tek bir stilde konuşmuyor aslında. Dijital sanattan, tiyatrodan, tasarımın çeşitli alanlarından etkileniyor. Tasarım artık -özellikle büyük prodüksiyonlarda- sahne performansında çok önemli. Modern dans bu anlamda önemli bir görev üstleniyor, çünkü sınırı yok. Zaten modern dansta amaç çağdaş yapıyı yakalamak ve çağın gidişatına ayak uydurmaksa, yaşadıklarımızın hepsini de sahneye koyabilmemiz gereken bir noktadayız.

Ben burada sahnedeki bir anlatımda bedenin sınırlarının çizilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sınırı çizdiğiniz zaman anlatmak istediğinizi de kısıtlamış oluyoruz. Bunun için de bir derdimiz olması gerekiyor. Üzerinde durmamız gereken çok konu var. Önemli olan bu dertleri kabullendikten sonra, sahnede onu çözüme ulaştırmak mı, yoksa yalnızca göstermek mi gerekiyor sorusu?

Sahnede artık pratiklerin ve yaratıcı alanlarının birbiriyle daha fazla iç içe geçtiği bir sahneleme ve üretim yöntemi gelişiyor. Bu, koreografi ve dansı nasıl etkiliyor?

Bir proje yaratmak hiç kolay değil, alt yapısını çok özenle çalışmak, çok araştırma yapmak, neyin vurgulanmak istendiğini seçmek, hareket diline karar vermek, ışık, kostüm gibi unsurları düşünmek lazım. Tüm bunlar çok emek istiyor. Sahne tasarımının üzerine bir iş yapmak sınırları çok genişletiyor. Bedeni tasarımla ilişkilendirmek, bütünleştirmek durumu yelpazeyi genişletiyor. Çalışılan konsepti tasarım ile bütünleştirmek mümkün. Dolayısıyla artık farklı bir sürü yöntem söz konusu. Burada önemli olan hangi yöntemi seçeceğine dair düşünüp iyi bir planlama yapmak.

Ben Türkiye’de sahne tasarım konusunda sınırları daha da genişletmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bizim coğrafyamızda “yer”, toprak çok değerli ve çok kültür barındırıyor. Bunu özgün ve yenilikçi tasarımlarla sahneye taşımak çok önemli. Çağdaş danslarda kullanabileceğimiz bu coğrafyaya dair çok farklı, özel, özgün, anlamlı ritüeller var. Bunları hareket diliyle öne çıkarabiliriz. Diğer yandan, kültürümüzden etkilenerek yapılan işlerin yanı sıra çağdaş dans soyut ve somut fikirler üzerinden de yaratılabilir.

Önünde heyecan verici yeni proje veya tasarı olarak ne var?

Bir perdelik, bir gecelik bir proje yapmayı çok istiyorum. Ben Karadenizliyim. Oradaki kültürün etkisiyle neler yapabileceğimi araştırıyorum. Karadeniz’in kültüründe kullanılacak çok fazla malzeme ve fikir var. Türkiye’nin içinde bize ait, bize özel olan çeşitli ritüeller var ve bunları izleyici ile buluşturmayı çok istiyorum. Çağdaş sanatlar bu yönden değerli ve bu işlerin farklı coğrafya ve kökenden gelen çok daha fazla insana ulaşabilmesini de ayrıca önemsiyorum. Bunun yanı sıra atölye ve dersler vererek kişilerin bedenlerini tanımalarına destek olmak bana çok keyif veriyor. Bu son zamanlarda çok üzerinde durduğum bir konu.

Previous Story

Fotoğrafçı Avni Lifij

Next Story

Bağımsız Sanatçı Olmak: Yoksunluk mu Özgürlük mü? – Raziye Kubat

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.