Başka Yol Yok Mu? Just Stop Oil

///

Son aylarda küresel iklim krizine dikkat çekmek isteyen aktivistlerin eylem metotlarından biri dünyaca ünlü sanat eserlerine saldırı… Bu durum, Birleşik Krallık merkezli sivil toplum örgütü Just Stop Oil’in eylem alanlarını müzelere taşımalarıyla daha da popüler hale geldi. Avrupa’daki müzeler başta olmak üzere pek çok kültür kurumu, aktivistlerin sanat eserlerini tehdit edici şekilde birbirini izleyen performanslarla sergiledikleri protestolar karşısında kaygılı. Peki, sanat eserlerinin iklim protestolarına alet edilmesi amaca ne kadar hizmet ediyor?

Birleşik Krallık merkezli Just Stop Oil (Sadece Petrolü Durdurun) adlı çevreci aktivist gruba üye Phoebe Plummer ve Anna Holland, 14 Ekim’de Vincet van Gogh’un Londra’daki National Galeri’de (Ulusal Galeri) sergilenen Sunflowers (Ayçiçekleri) tablosuna bir kutu domates çorbası fırlatarak, aktivist grupların eylem taktiğini yeni bir safhaya taşıdı. Just Stop Oil son eylemlerinde iklim değişikliği ve fosil yakıt tüketimine dikkat çekmek için genelde araç trafiğinin yoğun olduğu saatlerde kendilerini otoyollara, köprülere ve binalara yapıştırarak medyada yer almaya çabalıyordu. Ancak National Galeri’de tahmini değeri 72,5 milyon sterlin olan Van Gogh’un dünyaca ünlü tablosuyla sahneledikleri performans, medyanın açık ara en çok ilgisini çeken eylem oldu. Küresel haber değeri garantili eylem, kocaman “Just Stop Oil” yazılı sloganlarla süslenmiş tişörtler giyen iki genç aktivistin, önce cam çerçeveyle korunan tabloya çorba fırlatıp; ardından ellerindeki yapıştırıcıyla kendilerini duvara sabitlemesiyle devam etti. Küresel iklim krizine, yoksulluğa, yangın ve kuraklıklara bağlı oluşan açlığa dikkat çeken iklim aktivistlerini; Van Gogh amaçlarına ulaştırmıştı. Daha önceki performanslardan farkı, öncekilerin hiçbirinde böylesine bir sanat eserinin odağa alınmamış olmasıydı.

Yoğun Bir Yaz

Her ne kadar sosyal medyada hızla yayılan videoların da etkisiyle en çok ses getiren eylem “Just Stop Oil” in Van Gogh’un Ayçiçekleri tablosuna çorbalı saldırısı olsa da; 2022 yazında Avrupalı çevreci grupların dünyaca ünlü sanat eserlerini kullanarak gerçekleştirdikleri protesto haberlerinin hızına yetişmek pek mümkün olmadı. Dilerseniz bu bölümde en baştan başlayarak hafızalarımızı şöyle bir tazeleyelim…

Medyaya düşen ilk saldırı haberi yaz başında Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Louvre Müzesi’nde meydana geldi. Yaşlı kadın kılığında tekerlekli sandalyeyle müzeye gelen bir kişi yanında getirdiği pastayı Leonardo da Vinci’nin ünlü tablosu Mona Lisa’ya fırlattı. Sanatçı ve çevreci aktivist olduğu tespit edilen eylemci saldırının ardından “Sanatçılar dünyayı önemsiyor, bu yüzden bunu yaptım. Gezegeni düşün!” diye bağırdı. Leonardo da Vinci’nin 1503 ve 1519 yılları arasında ürettiği ve sanat tarihinin en önemli eserlerinden biri olan Mona Lisa cam bariyer sayesinde herhangi bir zarar görmedi.

Mona Lisa’ya pastalı saldırı şoku henüz atlatılamadan İtalya’nın Floransa kentinde iklim aktivistleri, fosil yakıt kullanımını protesto etmek için ellerini Rönesans ressamı Sandro Botticelli’nin Primavera adlı tablosuna yapıştırdı. Aktivistlerin adresi bu kez de İngiltere’ydi. Birleşik Krallık merkezli Just Stop Oil aktivistleri, hükümeti yeni fosil yakıt projelerine son vermeye ve sanat kurumlarını sivil direnişte onlara katılmaya çağırmak için kendilerini Londra’da Van Gogh ve Primavera’da McCulloch’un resimlerine yapıştırdı. Protestocular, “Herkesten özür dileriz, bunu yapmak istemezdik. Bu güzel tabloya yapıştırılmış durumdayız, çünkü geleceğimiz için çok endişeliyiz” diyerek söz konusu Van Gogh’un eserinin yaşanabilecek kuraklığa dikkat çekmek için bilinçli seçildiğini vurguladılar.

İngiltere merkezli eylemler hız kesmeden devam ediyordu. Başkent Londra’da bulunan Kraliyet Akademisi’ne gelen beş iklim aktivisti, Leonardo Da Vinci’nin öğrencisi Giampietrino tarafından 1520’lerde yapıldığı bilinen Son Akşam Yemeği’nin kopyası tablonun çerçevesine ellerini yapıştırdı. Galerideki bir protestocu, hükümeti İsa’ya ihanet eden Yahuda’ya benzeterek; bu ünlü tabloyu, geleceği her zamankinden daha karanlık gördükleri için seçtiklerini söyledi.

Just Stop Oil’in, National Galeri’de sergilenen Vincent van Gogh’un dünyaca ünlü Ayçiçekleri tablosu üzerine domates çorbası fırlatması küresel boyutta şok etkisi yaratmayı başardı. İki genç protestocu, camla korunan tabloya çorba fırlattıktan sonra kendilerini galerinin duvarına yapıştırdı. Aktivistlerden Phoeve Plummer eyleme ilişkin şunları söyledi: “Hangisi daha önemli, sanat mı hayat mı? Yemekten daha mı önemli? Adaletten daha mı önemli? Bu tablonun güvenliğinden mi endişe ediyorsunuz? Peki gezegenimizin ve insanların güvenliği ne olacak?”

Tüm dünyada tablonun bu eylemin ardından zarar görüp görmediği merak konusuydu. National Galeri’den yapılan açıklamada tablonun zarar görmediği bildirildi. Galeri, eylem sırasında sanat eserinin sergilendiği odadan ziyaretçilerin çıkarıldığını güvenlik güçlerinin çağırıldığını yapılan açıklamaya ekledi. Aktivistler eylemin ardından gözaltına alındı.

İklim aktivistleri eylemlerini bu kez Almanyaya taşıdı. Almanya merkezli grup ise Letzte Generation, Postdam kentindeki Barberini Müzesi’nde sergilenen Claude Monet’in Les Meules eserine patates püresi fırlatarak seslerini duyurmayı seçmişlerdi. “İnsanlar ölüyor, insanlar donuyor, insanlar açlık çekiyor. Bir iklim felaketinin içindeyiz. Dinlemeniz için bir tabloya patates püresi fırlatmamız mı gerekiyor?” diye soran iki aktivist tutuklandı. Müzeden yapılan açıklamada camla korunan tabloya herhangi bir zarar gelmediği belirtildi.

Bu yazıyı kaleme aldığımız sıralarda iklim krizine dikkat çekmek için sanat eserlerine yemek fırlatma eylemlerinden sonuncusu, İnci Küpeli Kız tablosuydu. Gerçekleştirdikleri eylemlerle artık dünyaca bilinen çevreci grup Just Stop Oil, bu kez Hollanda Lahey’deki Mauritshuis Müzesi’nde sergilenen Johannes Vermeer’in ünlü başyapıtıİnci Küpeli Kız tablosunu hedef aldı. Esere kafasını yapıştıran ve domates çorbası fırlatan protestocular, “Güzel ve paha biçilmez bir şeyin gözlerinizin önünde yok edildiğini gördüğünüzde nasıl hissediyorsunuz? Kızgın mı? İyi! Gezegenin yok edildiğini görürken bu duygunuz nerede?” diye bağırdılar. Lahey polisi, eylemin ardından üç kişiyi tutukladı. Müzeden yapılan açıklamada, camın arkasında kalan eserin restoratörler tarafından incelendiği ve hasar görmediği belirtildi.

Müze Protestoları Yeni Değil

Almanya merkezli haber sitesi Artnet News’de yer alan haber, iklim aktivistlerinin eylemlerini gerçekleştirirken 1910’ların süfrajet protestocularından esinlendiklerine dikkat çekiyor. Taylor Dafeo imzalı haber, 1914 yılında kadın hakları savunucusu, sanat öğrencisi ve gazeteci Mary Richardson’ın Londra’daki National Gallery’de sergilenen The Toilet of Venus eserine bıçaklı saldırısı hatırlatılıyor. İspanyol ressam Diego Velazquez’in kalan tek nü eseri tabloyu parçalayan Richardson, eylemi kadın hakları savunucusu siyasi aktivist Emmeline Pankhurst’ün tutuklanması üzerine gerçekleştirdiğini vurgulayarak, “Adalet, tuval üzerindeki renk ve ana hatlar kadar güzellik unsurudur” demişti. 6 ay hapis cezasına çarptırılan Richardson cezaevinde açlık grevi yapınca birkaç hafta sonra serbest bırakılmıştı. Üzerinde yarıklar oluşan The Toilet of Venus ise restore edildikten sonra tekrar sergilenmeye başlanmıştı.Just Stop Oil’in dünyanın en meşhur sanat eserlerine şimdiye kadar zarar vermeden gerçekleştirdikleri eylemlerin ardında grup sözcüsü Alex De Koning, Sky News ile yaptığı bir röportajda grubun yakında mesajlarını iletmek için resimleri şiddetli bir şekilde kesen süfrajetlerin izinden gidebileceğini söylüyor. De Koning, “İşlerin tırmanması gerekiyorsa, geçmişteki başarılı hareketlerden ilham alacağız ve elimizden gelen her şeyi yapacağız” diye uyarıyor.

Avrupa müze yöneticileri tedirgin

Aktivistlerin, 2022 yaz aylarından bu yana, aralarında Leonardo Da Vinci, Van Gogh Picasso, Vermeer ve Monet’nin eserlerinin de bulunduğu yaklaşık iki düzine ve belki de daha fazla ikonik sanat eserine yönelik eylemlerinin her biri sosyal medyada viral oldu. Şimdiye kadar gerçekleştirilen saldırılar her durumda sanat eserlerine kalıcı hasar vermeyecek şekilde kasıtlı olarak düzenlendi. Ancak müze yöneticileri aktivistlerin sanat eserlerini tehdit edici şekilde birbirini izleyen performanslarla sergiledikleri protestolar karşısında kaygılı.

Alman Sanat Tarihi Derneği, geçtiğimiz aylarda yayımladığı bir bildiriyle aktivistlerden kültürel eserlere saldırmayı bırakmalarını istedi. Dernek yayınladığı bildiride, sanat eserlerini korumanın gelecek nesillere karşı bir sorumluluk olduğu vurgusunu yaptı. Stuttgart Üniversitesi Sanat Tarihi Profesörü ve Alman Sanat Tarihi Derneği Başkanı Kerstin Thomas, Alman medya organı DW’ye yaptığı açıklamada iklim aktivistlerinin endişelerini paylaştıklarının ancak müzelerde yaptıkları eylemleri desteklemediklerinin altını çizdi. Prof. Thomas, saldırıya uğrayan hiçbir eserin küresel iklim krizinden sorumlu olmadığını ve gençlerin protestoları sosyal medyada yayımlamasıyla eylemlerin yüceltilip körüklenmesinin müzelerde tehlikeli boyutlara yol açacağını vurguladı.

Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) iklim aktivistleri tarafından yapılan saldırıları kınayan bir açıklama yayınladı. Konsey üyesi 92 müzenin yetkililerinin imzaladığı açıklamada, “Saldırıları gerçekleştirenler eserlerin kırılganlığını hafife alıyor. Sanatın yeri doldurulamaz. Artan risk yüzünden endişeliyiz. Müzelerin sosyal iletişim için güvenli bir alan olması için çalışmaya devam edeceğiz” denildi. Müze yetkilileri, eserlerin ‘riskli biçimde tehlikeye atılması’ dolayısıyla ‘sarsıldıklarını’ ifade etti.

Aktivistler Hapisle Karşı Karşıya

İklim aktivistleri, iklim krizinin aciliyetini vurgulamak için giderek daha provokatif taktikler kullandıkça, hükümetler onları durdurmak için sert yasalarla karşılık vermeye başladı. Hükümetler gösterileri azaltmayı amaçlayan bir dizi yeni yasayı yürürlüğe koydu. Örneğin; göstericilerin çoğu artık gösterileri nedeniyle hapis cezası alma olasılığıyla karşı karşıya.

En son Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in İnci Küpeli Kız tablosunu hedef alan iklim aktivistlerine 2 ay hapis cezası verildi. Yetkililer konuyla ilgili yaptıkları açıklamada aktivistlerin tabloya zarar vererek gösteri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığına işaret edildi. Lahey’deki Mauritshuis Müzesi’nde yer alan tabloda herhangi bir hasarın meydana gelmediği, olayın müzeye 2 bin avroya mal olduğu ifade edildi.

İklim aktivistlerini müze temelli eylemleri, müzelerin koruma ve güvenlik yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeye teşvik etti. Dünyaca ünlü pek çok müze, eserleri camla kaplamaktan başlayarak koruma düzeylerini yeniden güçlendirme konusunda hem fikir. Protestolara yanıt olarak, pek çok müze güvenlik personel sayısında da artışa gitti.

Birkaç somut örnek vermek gerekirse; Wipplinger, Gustav Klimt ve Egon Schiele’nin ünlü tablolarını içeren çok katlı koleksiyonunu korumak için Viyana Leopold Müzesi yönetimi ziyaretçilerine çanta ve mont yasağı getirdi. Müze, beş katında devriye gezmesi için fazladan muhafızlar tuttu. Norveç Ulusal Müzesi ve Almanya’nın Potsdam kentindeki Barberini Müzesi de Leopold Müzesi gibi ziyaretçilerinin sergi salonlarına çanta ve ceket getirmeleri yasakladı. İtalya›nın kültür bakanı Gennaro Sangiuliano, yaptığı basın açıklamasında müze giriş ücretlerinin artacağını duyurdu.

Madrid’deki Reina Sofia Müzesi’nin sanat yönetmeni yardımcısı Mabel Tapia ise dünyaca ünlü sanat eserlerinin eylem nedeniyle koruyucu camlar arkasında mecbur edilmesini eleştirerek; eserle izleyici arasında engelin sanatın ruhuna aykırı bir davranış olduğuna dikkat çekti. Tapia, Reina Sofia Müzesi’nin en önemli eseri olan ve “Özgürlüğün ve faşizme karşı mücadelenin bir simgesi” diye nitelendirdiği Pablo Picasso’nun 1937 tarihli savaş karşıtı eseri “Guernica”nın asla camın arkasından sergilenmesine izin vermeyeceğini ekledi. Müze güvenlik görevlilerini yüksek profilli işlere odaklanabilmeleri için yeniden görevlendirdiğini söyleyen Tapia, “Gerçekten yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Bunun dışında yapılabilecek tek önlem, müzeyi kapatmamızdır ve bunu yapmayacağız. Müzeler, insanların önemli konular hakkında düşünmek için bir araya geldikleri yerlerdir. Onları açık tutmalıyız,” dedi.

İklim Aktivistlerinin Saldırılarını Tartışmanın Daha İyi Bir Yolu Var Mı?

Avrupalı iklim aktivistlerinin sanat eserlerine yönelik artan radikal eylemleri hem aktivistleri hem de kamuoyunu ikiye böldü. Kimisi protestoların dünyayı harekete geçirmek için gerekliliğini savunurken, kimisi de bu eylemleri IŞİD’in sanat eserlerine verdiği zararla kıyaslayacak kadar ileri gidiyor. Pek çok kişi konuyla ilgili “Daha değerli olan nedir: Sanat mı, hayat mı?” sorusuna yanıt arıyor.

İlginizi çekebilir:  1 Milyona Yakın Nadir Eser Dijital Ortamda

Artnet News haber sitesinin Ulusal Sanat Eleştirmeni Ben Davis, son kaleme aldığı yazılarından birinde aktivistlerin kültürel düğmelere basma stratejisinin bir bedeli olup olmadığını ayrıntılı bir şekilde soruşturuyor. Yazısında aktivizmin doğası gereği kışkırtıcı olduğuna vurgu yapan Davis, ancak medyanın bu tür eylemleri tırmandırma, kışkırtma ve yabancılaştırma taktiklerinin de göz ardı edilmemesini ekliyor: “Şu anda sanat saldırısı taktiğini kullanan beş veya altı farklı ülkede beş veya altı farklı çevreci grup var. Bu oluşumların iç işleyişi hakkında, güdüleri hakkında çok fazla şey söyleyecek kadar bilgim yok, ancak medya dinamikleri ve bu tür eylemlerin tuzakları hakkında düşünmeye değer olduğunu düşünüyorum. (…) Farkındalık, eksikliğinin temel sorun olduğu benim için net olmaktan çok uzak . Ölümcül orman yangınları, seller ve süper kasırgalarla ilgili neredeyse sürekli haberler insanları uyandırmaya yetmiyorsa, bir tabloyla tüm perdenin yırtılıp atılacağından emin değilim.”

David yazısında çevreci hareketin bu yeni sanat saldırısı odaklı ‘radikal kanadını’ inceleyen bir araştırmacının AP’ye verdiği mülakatta, ‘Bu taktikler özellikle medyanın dikkatini çekmeye yönelik” olduğu şeklinde yorumladığını aktarıyor.

The Guardian’ın sanat editörlerinden Alex Needham Twitter hesabından yaptığı paylaşımla “Bunu bir kamu kurumunda yapmanın akıllıca olduğunu düşünmüyorum. O tablo hepimize ait” diyerek aktivistlerin gerçekleştirdiği eylemleri eleştiriyor. Just Stop Oil ise juststopoil.org internet sayfalarında yayımladıkları açıklamalarla “Neden sanata saldırıyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Evet; sanat değerlidir. Bu sevgiyi derinden paylaşıyoruz. Yapmak istediğimiz, insan yaratıcılığının hala mümkün olduğu bir geleceği kurtarmak. Bunu kaybetmeye korkunç derecede yakınız, bu yüzden kuralları çiğnemek zorundayız. Bu da kışkırtmak, meydan okumak ve şok etmek için kültürel düğmelere basmak anlamına gelir. Başka yol yok.” 

Guardian yazarı Dorian Lynskey, çorba saldırısının arkasındaki Birleşik Krallık grubu Just Stop Oil’in aktivistleriyle yaz başında yaptığı söyleşide aktivistlerin “harekete geçmek için çok az zamanımız kaldı” cümlesine dikkat çekiyor. Çoğu aktivist ise çevreci aktivistlerin son protestolarının ardından tutuklanmalarına tepki gösterse de bu eylem tarzını sahiplenmiyor. Örneğin, iklim aktivisti ve felsefe profesörü Rupert Read, eylemlerin daha fazla insanı mücadeleye çekeceğine inandığı ılımlı bir kanat oluşturması gerekliliğine dikkat çekiyor. Guardian’a konuşan Read’e insanların, iklim mücadelesine katılmak için kendilerini “Aktivist olarak tanımlaması gerekmemeli” diyor ve ekliyor: “Bu sonsuza kadar devam edemez: Gittikçe daha fazla sevilmeyen biri olursunuz. Ve gitgide daha fazla kutuplaşırsanız, kazanma şansınız da azalır.”

İklim aktivistleri Claude Monet’in Les Meules adlı eserine saldırdıktan sonra. Fotoğraf: Last Generation/AP

Türkiye’den sanatçı ve iklim aktivisti Eymen Aktel, Independent Türkçe’ye verdiği demeçte “Hayatını sanata adamış ve bunun uğrunda sefalet içinde yaşamış Van Gogh’un resmine neden saldırılıyor?” diyerek protestoların niteliğini sorguluyor: “Yani sanatsal anlamda da bir şeyler söyleyebilmesi gerekiyor. Bir mantık çerçevesine oturması gerekiyor ki tüm tarafların bir araya gelebileceği bir söylem ortaya çıkabilsin. Bu açıdan değerlendirdiğimde de Just Stop Oil eylemleri kafamda soru işaretleri bırakıyor.”

Türkiye’de uzun yıllardır iklim değişikliğine dikkat çekmek için büyük bir mücadele yürüten siyaset bilimci, radyocu, yazar ve aktivist Ömer Madra, 17. İstanbul Bienali kapsamında 30 Kasım gerçekleştirdiği “Barın Han’dan Radyoya” programında ünlü İspanyol asıllı New Yorklu sanatçı Antoni Muntadas’ı ağırladığında, konuğuna gündemdeki resimlere domates çorbası fırlatan Just Stop Oil eylemcileri hakkında ne düşündüğü soruyor. Mutadas soruya şöyle cevap veriyor: “Krzysztof Wodiczko’yu bilir misiniz? Polonyalı bir sanatçı. Heykellerin veya binaların üstüne kendi işlerini yansıtıyor. Hem işlere zarar vermiyor hem de yansıtma, projeksiyon şöyle de bir imkân veriyor: Yansıttığınız işle yansıtılan iş birbiriyle etkileşime geçiyor. Bu ilişkiyi göstermeniz için bir fotoğraf çekmeniz yeter. Eylemciler grafik boyutu da düşünebilseler, yaptıkları daha incelikli olacaktır. Aynı anda hem bir iş yansıtıyorsunuz, hem de bir şeye yansıtıyorsunuz ve bunlar üst üste gelince çok etkili olabiliyor. Krzysztof, Londra’daki Güney Afrika konsolosluğuna bir swastika görüntüsü yansıtmıştı. Üstelik tam da apartheid zamanı yapmıştı bunu. Dünya çapında etkisi olan güçlü bir görüntü çıkmıştı ortaya.”

Ömer Madra, “Ben aynı fikirde değilim. Bahsettiğimiz bu müze eylemleri yapılan şeyin etkili olduğunun doğrudan kanıtı değil mi?” diye ekliyor. Madra söyleşide “Ama çok az zamanımız kaldı! Bir an önce… Üstelik eylemcilerin herhangi bir şeyi yok ettiği de yok!” diyerek “Şirketlerin sorumluluğu tabii ki apaçık ortada, ama bana soracak olursanız sorumluluğun daha da büyük bir kısmı, belki de en büyük kısmı medyada. Korkunç!” ifadelerini kullanıyor.

Youtube kanalından yaptığı felsefe programlarıyla tanınan Pelin Dilara Çolak, Açık Radyo’da 28 Kasım tarihli yayında şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Olaylar ilk başladığında, Ayçiçekleri resmine çorba fırlatıldığında benimde ilk tepkim bunu çok rasyonelleştirerek altındaki felsefeyi anlamak türünden değildi. Hepimizde bir öfke, bir hayret ve endişe duygusu yaratıldı. Öfkenin altındaki temel motivasyon şu: Yerine konulamayacak bir şey yok edildi. Benden böylesine bir değer alındı ve gelecek nesiller bunu deneyimlemekten mahrum bırakıldı. Buna ne hakları var. Neden bu kadar öfkeleniyorum. (…) Aktivizm ile performans arasında bir farklılık olması gerekir. Aktivizmin en temelde değiştirmek istediği bir konu var. Bir mesaj vermeye çalışıyorsunuz, bir sorunu görünür hale getirmeye çalışıyorsunuz. (…)Bu olaydan sonra kimse fosil yakıtları konuşmadı. Hepimiz sanat eserine çorba fırlatılmasından bahsettik. Sanki mesajını gölgelemiş gibiydi bu eylem. (…) Doğa ve sanat. Ne yaparsak yapalım yerine aynısını üretemeyeceğimiz iki şey (…) Bir sanat eserinin tehlikeye düştüğü an bile bizi dehşete uğratırken nasıl oluyor da yerine asla konulamayacak bizi sarıp sarmalayan doğaya karşı bu şekilde duyarsız olabiliyoruz. Bu aslında kocaman bir toplumsal deneydi. Bizi kendimizle ikiyüzlülüğümüzle yüzleştirdi.”

Just Stop Oil’i kim finanse ediyor?

Just Stop Oil, Climate Emergency Fund (İklim Krizi Fonu) adlı kuruluş tarafından finanse ediliyor. Fonunun kurucusu, ABD’nin en zengin ailelerinde Aileen Getty. Aile servetini 1942’de kurdukları Getty Oil petrol şirketiyle yaptı. Just Stop Oil’in  petrol devi aileden aldığı milyar dolarlık bağışlar medyanın dikkatinden kaçmadı.

Türkiye’den İklim Aktivistleri ve  Gazeteciler Anlatıyor

Just Stop Oil’in başlattığı ve büyük yankı uyandıran eylemler sürerken ArtDog İstanbul olarak sözü Türkiye’den iklim aktivistleri ve gazetecilere verdik.

“Eleştirilmesi gereken,  bu krize sebep olanlardır”

Atlas Sarrafoğlu – İklim aktivisti

  • Sizce bu eylemler amacına ne kadar hizmet ediyor? Neden sanat eserleri ve müzeler hedef alınıyor?

Atlas Sarrafoğlu: Pek çok kişi yapılan bu eylemlerin üzerine aktivistlere karşı eleştirilerde bulunuyor. Bir taraftan da tüm bunlar olurken fosil yakıt şirketleri rekor kârlarını, CEO’lar aldıkları maaşlarla ne yapacaklarını bilemediklerini açıklıyor. Ekonomik ve enerji krizi içindeyken, kimileri bir tencere çorba pişiremiyor. Hükümetler canlıların ölümüne sebep olan fosil yakıt üretimini hızlandırmaya çalışıyor ve bunlarda insanlığı başarısızlığa götürüyor. Sanat hâlâ üzerinde birçok kişinin konuşabildiği bir alan dolayısıyla kesinlikle bu sanat eserlerine zarar vermek niyetinde olmayan aktivistlerin amacı eyleminin ve amacının yaygınca konuşulması. Ve eğer eleştirilmesi gereken bir şey varsa, bu krizin ortasında buna sebep olanlardır.

Sanat eserleri kullanılarak yapılan eylemlere öfke, nedense Afrika Boynuzu’nda yaşanan kıtlık ve ölümlerden veya Pakistan’da 33 milyon kişinin yerinden edilmesinden ve hâlâ süregelen hastalıklara sebep olan fosil yakıt şirketlerine gösterilmiyor. Ama eylemlerin sebebi de gittikçe daha fazla konuşulmaya başlandı.

  • İklim aktivistlerinin eylemlerini aşırılık olarak nitelendirebilir miyiz? Bu tür eylemlerin Türkiye’de bir yansıması, karşılığı olabilir mi?

Atlas Sarrafoğlu: Bir iklim acil durumu içindeyiz. Ve tabii ki bir yok oluşun eşiğindeyken, aşırı hava olayları, iklim felaketleri sebebiyle ölümlerde ve etkilenenlerdeki aşırılığı yok sayamayız. Yani o zaman hükümetlerin bu durum karşısında eylemsizliği mi yoksa iklim aktivistlerinin yaptıkları mı aşırılık diye sormak gerekir belki de. Türkiye’de bu tip eylemleri yapacak hareket Yok Oluş İsyanı olabilirdi ama onlar da son zamanlarda aktif değiller. Bu yüzden şu anda bu eylemlerin yapıldığını da göremiyoruz.

“Türkiye’de daha sakin eylemler yapılıyor”

Melis Alphan – Gazeteci-aktivist

  • Avrupa’daki iklim eylemlerinin Türkiye’de bir yansıması, karşılığı olabilir mi?

Melis Alphan: Türkiye›de iklim aktivizmi dâhilinde daha sakin eylemler yapılıyor. İklim buluşmaları veya yürüyüşleri düzenleniyor. Yurt dışındaki iklim için okul grevi tarzında eylemlerin kısıtlı sayıda çocuklar tarafından gerçekleştirildiğini de gördük. Ama öyle çok ses getiren, iklimle ilgili agresyonu yüksek protestolara pek şahit olmadık. Sözünü ettiğiniz tarzda sanat eserlerine yönelik eylemlerin benzerlerinin Türkiyeli iklim aktivistleri tarafından burada gerçekleştirileceğini pek sanmıyorum.

“Şiddet içermeyen eylemler bunlar”

Serkan Ocak

Gazeteci-aktivist

  • Sizce bu eylemler amacına ne kadar hizmet ediyor?

Serkan Ocak: Gençler, bence iklim konusunda harekete geçme noktasında daha agresif bir tutum sergiliyorlar. Bu agresifliği de eylemlerin, protestoların şeklini değiştirerek gösteriyorlar. Dünyanın en kıymetli eserlerine zarar vermiyorlar ve zarar vermeyeceklerini de biliyorlar. Bence sonuçta şiddet içermeyen eylemler bunlar. Dolayısıyla bir gazeteci olarak, çevre muhabiri olarak bunları destekliyorum. Çünkü iklim değişildiğini durdurmak için aksiyon almak ve bunu hemen şimdi yapmak gerekiyor. Ama karar vericiler yani hükümetleri yönetenler, bir tür oyalanma peşinde ve hemen harekete geçilmesi gerekiyor. Eskiden iklim krizinin bir sorun olup olmadığı tartışılıyordu. Şimdi ise bu tartışma bitti ve soruna nasıl müdahale edecekleri tartışılıyor. Ama artık bu tartışmanın da sona erip herkesin bir aksiyon alması gerekiyor. Sonuçta hiçbir şey de yapılmıyor değil. Bir şeyler yapılıyor. Örneğin Türkiye beğenmesek de bir hedef açıklıyor. Eskiden hiçbir hedef yoktu. Şimdilerde bu gelişmelerin yaşanmasının en büyük nedeni aktivizm.

  • Avrupa’daki iklim eylemlerinin Türkiye’de bir yansıması, karşılığı olabilir mi?

Serkan Ocak: Türkiye’de bu tür eylemler olur mu, olmaz mı ya da Kaşıkçı Elması’na Topkapı Sarayı’nda bir pasta atarlar mı? Bilmiyorum… Bence dikkat çekmek maksadıyla yapılmalı mı? Zarar vermeden, şiddet içermeden bu tarz protestolar da yapılmalı. Ama bu Türkiye’nin konjonktürüyle de çok alakalı. Demokratik tutumlar, hukuk anlayışı burada belirgin bir etken. Eskiden Greenpeace köprüye çıkıp bir pankart asabiliyordu. Ama şu anda yapsalar herhalde asanları hapse atarlar. Türkiye’de durum git gide biraz daha Rusya’ya benziyor. Örneğin Rusya’da gözaltı süresi 30 gün. Şu an biz o kadar kötü durumda değiliz ama git gide bu tarz müdahaleler sertleşmeye başladı. Karşılığı hapis cezalarına döndüğü için toplumsal olaylarda daha temkinli davranılıyor. Tabii Avrupa’da bu tarz büyük yaptırımlar yok. Kısacası Türkiye’de bu tür eylemler olmalı mı? Olmalı… Ama aktivistlerin biraz daha çekingen davrandığını düşünüyorum. Bence bu konuda daha cesur davranılmalı.

Previous Story

Işığın Rehberliğinde Bir Ömür

Next Story

Ev ve Evden Öteye

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.