Güzel Sanatlar Müzesi Acı çekmek konusunda asla yanılmadılar Eski ustalar: Nasıl da iyi anladılar Acının insani durumunu: Nasıl aynı anda yaşandığını; Birisi yemek yerken, pencereyi açarken ya da öylesine yürürken… Brueghel’in İkarus’unda mesela, Her şey nasıl da sakince felakete sırtını çevirir:
Pandemi sonrası herkes tekrar açıldığında bambaşka bir tiyatroyla karşılaşacağımızı hayal ediyordu ama öyle olmadı. Bazı salonlar maske dağıttılar ve bir sandalye boşlukla oturttular, bazıları maske dışında hiçbir kural getirmedi. Oyunlar değişmedi. Eski normalle yeni normal iç içe geçip aynılaştı. Eski-yeni normal’e evrildi.
Pandeminin bonuslarından: iki yıla yakındır dünyanın her yerinden türlü çeşit operaya çevrimiçi ulaşma şansımız oldu. Bizde hiç sahnelenmeyen/sahnelenmeyecek eserler, bilmediğimiz, yeni veya eski olup da kenarda köşede kalmışlar, farklı salonlar, açıkhava prodüksiyonları…Bedavaya opera devr-i alemi yaptık. Hala da yapabiliyoruz. Ne büyük zenginlik…
Bazı olaylar toplumsal hafızada öyle derin yer eder ki, aradan yıllar da geçse, o gün nerede olduğunuzu, ne yaptığınızı çok net hatırlarsınız. 12 Eylül 1980 de Türkiye için böyle bir gündü. Yaşı tutan herkes, eminim, darbe ilan edildiği an nerede olduğunu, ne
Sahne bomboş, sadece bir saksı ve bir oyuncu var. Oyuncu, Nezaket Erden/Dirmit, saksı ise bu tuhaf ergen kızın hayal gücü geniş, yalnız dünyasına davet ettiği dert ortağı bitkisi “Kepçe”. Latife Tekin’in 1983’te yayınlanan ve 80’li yıllara damgasını vuran büyülü gerçekçi romanı “Sevgili
Sahne sonsuza uzanan bembeyaz bir boşluk… Akıl hastanesi, insanlar üzerinde deneylerin yapıldığı bir laboratuvar, yaşamla ölüm arasında kalanların gördüğü ışık, araf, karakterlerin ruhları? Belki de bunların hiçbiri. Büyük ihtimal Avustralyalı yönetmen/oyuncu, tiyatronun yaramaz çocuğu Simon Stone “Medea” uyarlamasında seyircinin karakterlere odaklanmasını için
Evvel zaman içinde, Ayvalık’ın karşı yakası Midilli Adası’nın Mandamados kasabasında kırk rahibin yaşadığı, Taksiarhis namlı bir manastır varmış. Bir gün bu manastırı korsanlar basmış ve rahiplerden 39’unu öldürmüşler. Bir tanesi, Gabriel, çan kulesinde saklandığı için sağ kalmış. Gece düşünde Baş melek Mikail
Salgından henüz tam kurtulmuş olmasak da aşının yaygınlaşmasıyla normalleşme yolunda önemli adımlar atılıyor, tekrar perde açan sahneler de bu normalleşmenin önemli bir parçası. 2021-2022 sezonunun yenilerinden ümit vadedenlerine de bir göz atıyoruz. Aralarında geçtiğimiz sezon çıkan ama kısıtlamalar yüzünden hakettiği ilgiyi göremeyenler
Pandemi tiyatroyu global anlamda vurdu. Hemen iptaller başladı, seyircisiz yapamayan bu canlı sanat dalı dünyanın her yerinde büyük darbe aldı. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, pandeminin en ağır koşullarında bile bir şekilde gerçekleştirildi. Çevrimiçi oyunlara, yerli prodüksiyonlara ağırlık verildi, önemli olan umut taşımak
Modern zamanların en distopik günlerini yaşıyoruz. Bir virüs geldi ve çok övündüğümüz “ileri” sistemimizi altüst etti, bildiğimiz dünya düzenini sarstı. Pandemiden bütün sektörler ve insanlar çeşitli derecelerde etkilendi ve etkileniyor fakat bütün varoluşunu birebir seyirciyle ilişki üzerine kurulmuş performans sanatları en ağır