Beral Madra, Fotoğraf: BM Çağdaş Sanat Merkezi
Beral Madra, Fotoğraf: BM Çağdaş Sanat Merkezi

Sanat Kutuplaştırıcı Tartışmalara Merhemdir

“Kutuplaştırıcı tartışmaların açtığı aralığı kapatacak bir sergi organize etme düşüncesi uzun zamandır aklımdaydı” diyen Beral Madra ile görsel bilgelik kavramı altında MERKUR Galeri kapsamındaki dokuz sanatçının katılımıyla gerçekleştireceği sergiyi ve çok daha fazlasını konuştuk.

İlginizi çekebilir:  Yaramaz Bir Çocuk, 500 Yaşında Bir Bilge

2000’lerden bu yana sanat üretimi yeni bir bağlama evrildi. İlişkisel sanat (relation aesthetics) 21. yüzyılda sanat tarihinde modern, kavramsal ve çağdaş estetiğin kümülatif olarak eriştiği nokta oldu. 20-28 Nisan 2024 arasında Artweeks Istanbul’un 9. Edisyon’unda sergilenen işleri bu bağlamda okumak, ilişkisel sanatın kapsadığı geniş alanı ve toplumun zihin yapısını değiştirici gücünü göstermesi anlamında önemli.

Bu doğrultuda ilişkisel sanat devrimcidir, politiktir. Sanatçısı da devrimcidir; sanat terminolojisinin dogmalarını geride bırakabilir ve sanatsal tercihlerini belirgin hâle getirmemiş bir toplumun zihnini “bulandırabilir.” Bu sanatçının işleri izleyicinin kafasını karıştırır. Sistemi eleştirir, eleştirirken özgürleşir ve izleyicinin alışılagelen düşünce kalıplarından soyutlanmasına yardımcı olur.

İlişkisel sanatın, tarihten müziğe, teknolojiden dilbilime, şiirden sosyolojiye, mimarlıktan matematiğe tüm hümanist/insani bilimleri kapsayan yapısı, sanat yapıtının aslında insanın tüm veçheleriyle “bağlantılı, bağıntılı” bir dışavurum olduğunu kanıtlar. Söz edilen bağıntı, dünyanın ücra bir köşesinde çıkan kasırga dalgalarının kilometrelerce ötede bir su birikintisini şıpırdatması gibidir.

Işık Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sanat Bilimi Doktora öğrencisi Gökhan Balkan’ın İlişkisel Estetik ve Mekân Etkisi isimli makalesine göre mikro-topluluk kurmak için aracı olan sanat yapıtının saydamlığı ve düzselliği ile mekânın festival havasına bürünen uzlaşmacı görünümü içinde bir aradalığa davet eden açık sanat anlayışı, sanat kurumlarının tekeline bırakılan ‘yüksek sanat’ın tekrar halk ile bütünleşmesini de beraberinde getirir.

MERKUR Galeri’nin Artweeks Istanbul bünyesinde sunduğu işler, sanat üretiminin toplumla buluşmasına, toplumu değiştirmesine ve toplumun kafasını karıştırmasına namzet. Nisan’ın son iki haftasında, The Ritz-Carlton Residences, İstanbul B Blok’ta gerçekleşen Artweeks Istanbul’un 9. Edisyon’unda, MERKUR Galeri’nin, Beral Madra küratörlüğünde sergilediği dokuz sanatçının işleri, eserden topluma bumerang etkisi oluşturacağa benziyor.

Burak Kutlay, Triptych (exist), Ahşap üzerine akrilik ve epoksi, 55 x 65 cm, 2023
Burak Kutlay, Triptych (exist), Ahşap üzerine akrilik ve epoksi, 55 x 65 cm, 2023

Görsel Sanatın Bilgeliği

Beral Madra, MERKUR Galeri bünyesindeki sergiyi görsel bilgelik kavramı altında değerlendiriyor ve Lalepar Aytek’ten Ahmet Elhan’a, Nalan Yırtmaç’tan Çağrı Saray’a, Erinç Seymen’den İhsan Oturmak’a, Leyla Emadi’den Neriman Polat’a ve Sabire Susuz’a dokuz sanatçının işlerini bu bağlam çerçevesinde kuruyor. Görsel Sanatın Bilgeliği başlıklı yazısında Beral Madra, Türkiye toplumunun 1980’den bu yana siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel bağlamda, olumlu ya da olumsuz, ama her yönden sert epistemolojik ve ontolojik gelişmeler yaşadığını, bu süreçte Osmanlı ve Cumhuriyet Modernizmi’nden başlayarak post-modernizme evrilerek çeşitli aşamalar geçiren, çağdaş sanat, görsel sanat ve ilişkisel estetik tanımlamalarıyla gelişen üretim birikiminin görsel dilin kurduğu bilgelik tanımında değerlendirmesi gerektiğini dile getiriyor. Ayrıntılı ve yoğun siyasal, ekonomik, kültürel içerikler, irdelemeler ve yorumlar içeren bu üretimin, özel, kamusal sergiler, bienaller, bağımsız etkinlikler ve bunların katalogları ile geniş kitlelere ulaştırıldığını ve The Ritz-Carlton Residences’ta dokuz sanatçının görsel bilgelik kavramı bağlamında üretilen yapıtlarının MERKUR Galeri tarafından topluma sunulduğunu belirtiyor.

Türkiye’nin tarihi, coğrafyası ve kendine özgü modernizmi dolayısıyla önceleri Doğu-Batı, şimdilerde Doğu-Batı-Kuzey-Güney arasındaki ikilemli, çelişkili ve karmaşık konumu ya da durumunun, günümüzde de küresel gelişmeler bağlamında geçerliğini koruduğunu, yakın ve uzak çevreyle olan kültürel ve sanatsal etkinliklerin, alış-veriş ve ilişkilerin bu konumdan ya da durumdan payını aldığını, Türkiye’deki dikkat çekici kültür ve sanat üretiminin ağırlıklı olarak özel sektörün desteği ile ayakta durduğunu ve dünyaya bir ölçüde tanıtıldığını söylüyor. Beral Madra’ya serginin içeriği ve ilintili konular üzerine söyleştik…

Sanatsal Örgütlenmeler

Artweeks Istanbul’un 9. Edisyon’undaki MERKUR Galeri’nin işlevi nasıl gelişti?

MERKUR Galeri, Artweeks’in oluşmasında öncüldür, aktif bir galeridir ve bir süre evvel bu amaçla yaklaşık yirmi galeriyi birleştirdi ve bir dernek kurdu. Türkiye’nin politik ve ekonomik koşullarında sanatsal örgütlenmelerin olmazsa olmazlığı açıktır. Geçmişte de buna benzer örgütlenmeler olmuştur, bazıları tutmuş bazıları sürdürülememiştir. Ancak kültür ortamında daha önce bu kadar yoğun üretimler görülmüyordu. Sanatçılar işlerini bir örgütlenmenin çatısı veya koruyuculuğu altında olmadan kendi başlarına üretebiliyorlardı. Şimdi üç-dört kuşak aynı anda çok yoğun üretim yapabiliyor. Genç kuşak söz konusu alana katıldı. Bununla birlikte, Türkiye’nin epistemolojik ortamı bu genç sanatçılara hizmet etmiyor ve onların örgütlemeli bir altyapı kapsamında işlerini sergilemelerini gerektiriyor. Galeri MERKUR, kurduğu dernekle genç kuşağın işlerini daha güvenli ve sürdürülebilir bir çatıda birleştirmelerini ve sergilemelerini sağlıyor.

Üç kuşak sanatçılar yazmak, çizmek, fotoğraf ve video çekmek, resim ve heykel yapmak, seçtiği binbir türlü malzemeyi kullanıp yerleştirme yapmak, gösteri ve performans yapmak gibi sanat tekniklerinin hepsine ayrı ayrı ya da aynı anda el atıyorlar. Sanat tarihinin kesin sınırlar çizdiği alanlar arasında istedikleri gibi gidip gelerek, bir bakıma şimdiye değin sanat tercihini belirginleştirmemiş bir toplumun başını daha da döndürmek istiyorlar. Bunu bir başarı gibi değilse bile bir sonuç alma gibi görüyorlar. Sanat yapıtlarında kullanılan malzemeler ve teknikler ve bu malzemelerin yan yana getirilişi ve sunuluşu, sanatçı adaylarının kendilerine sağlamaya çalıştıkları rahatlığın ve özgürlüğün, gerçekte içinde yaşadıkları aşırı tüketim ve kapitalist medya dayatmalarının denetiminde olduğu izlenimini vermekten de kaçınmıyor.

Devlet, Yerel,  Yönetimler, Özel Sektör

Örgütlenmelerden söz açmışken insanın aklına devletin, yerel yönetimlerin ve özel sektörün sanatsal üretimin görünürlüğüne sunduğu katkının yeterliliği/yetersizliği sorusu düşüyor.

İlginizi çekebilir:  Eşsiz Bir Malzeme: Kağıt

Devlet, yerel yönetimlerin kültür ve sanat politikalarıyla bağımsız kültür politikaları uyuşmuyor. Devlet, yerel yönetim ve özel sektör birlikte bir şeye odaklanmalı ve ayrışmaları ortadan kaldırmalı. Üretimlerin kendi ideolojileri var, buna saygı göstermek şart. Başka türlü sanat eserleri, küresel kültür ortamına çıkamaz. Avrupa’da devlet müzeleri kuruyor, yerel yönetimleri müzeleri koruyor, özel sektör destek oluyor. Bu müzelerin yönetimi işini bilenler tarafından yapılıyor. 20. yüzyıl sanat tarihini yorumlayabilmek için üretimlere baktığımızda modernizmin ve post modernizmin etkilerini görebiliyoruz. Modern sanat, kavramsal sanat, land art o nedenle söz konusu bilgiler küratör için çok önemli.

İlişkisel Estetik

İlişkisel estetiği biraz açabilir miyiz?

İlişkisel estetik, geniş bir yelpazede görülmeli ve ekonomi, siyasi, teknoloji gibi bütün humanities -insani bilimler- disiplinleriyle alakalıdır.

Türkiye’nin sanat üretiminde nasıl bir konumda olduğunu düşünüyorsunuz?

Türkiye bulunduğu bölgede tek üretim yeri. 2000-2024 arasında neo-liberal küresel kapitalizm egemenliği kesinleşti, sanal ortam ilişkileri ve iletişim ağları önem kazandı, müzayede şirketleri, sanat fuarları ve koleksiyoncu egemenliği öne çıktı. Bu değişim karşısında sanatçı davranışları, sanat yapma teknikleri ve kamusal alan sanat pratiklerinin geliştirilmesiyle eleştirel bir direniş söz konusu. Bu üretimlerin şimdilerde en önemli özelliği özgür düşünce, ifade ve üretimi temsil etmesidir.

2000’li yıllarda aşırı siyasetler ve dünyayı borsa olarak formülleştiren ve ekolojik sorunlar üreten ekonomi, halkları felaket gelişmeleri karşısında boyun eğmeye ya da baş kaldırmaya zorluyor. Türkiye’de sanatçılar bu ikilemin bilincindeler. Kışkırtıcı yapıtlarıyla bölgedeki savaş siyasetine ve demokratik olmayan yönetimlerine, kutuplaştırma girişimlerine ve ayrımcılığına karşı koyma cesaretini gösteriyorlar. Gelenekler bir bellek altyapısı oluşturduğu gibi kültürel ve görsel olarak zengin bir esin kaynağı da oluşturuyor; sanatçılar kültürel miras ve belleğin gizeminde esin ve görüngü arıyorlar ve buluyorlar da. Post-modern düşünce de sanatçılara, eklektik alıntılar ve bireysel şifreler kullanarak geleneği dönüştürme olanağını veriyor.

Leyla Emadi, Stop, Profil Demir, LED, 100 x 70 cm, 2014
Leyla Emadi, Stop, Profil Demir, LED, 100 x 70 cm, 2014

Türkiye’nin dışında sanatsal üretim nasıl?

Günümüz Moskova’sında sanatsal üretim var mı? Siyasi karmaşadan dolayı Ukrayna, Rusya, Mısır gibi ülkelerde sanatsal üretim düştü. Siyaset ve sanat arasında sembiyotik bir ilişki bulunuyor. Örneğin geçen Venedik Bienali’nde İsrail pavyonu hangi sonucu aldı? Toplum İsrail pavyonunda sergilenen işleri nasıl bir tepki verdi? Kabul etti mi? Siyasetin gidişatı; ilişkisel estetikte, bir eserin toplum tarafından alımlanmasını olumlu ya da olumsuz yönde etkiler.

Sanat bir söylemdir, kendisini kuşatan disiplinlerden birbirini etkiler. Bu gözlemlere ve örneklere bakılırsa, 2000’lerde sanatın Türkiye’de büyük kentlerde yaşayan bir izleyici topluluğuna, güncel siyaseti ve tüketim dünyasını anlamlandırmak için, tinsel bir doyum ve esneklik sağladığı açıktır. Metaforlarla ve dolaylı biçimde de olsa, sanat yalnız söz konusu kutuplaştırıcı kalıntılardan kurtulmak üzere değil, tüketim ve medya ideolojilerini dönüştürmek üzere de yol ve strateji gösteriyor. Sanat yapıtlarıyla oluşturulan metaforlar kutuplaştırıcı tartışmaların açtığı yarığı dolduruyor ve olumsuz ideolojilerin ağından çıkış şifreleri sunuyor.

Artweeks Istanbul 9. Edisyon bünyesindeki MERKUR Galeri sergisini hangi fikirlerle kurdunuz?

Kutuplaştırıcı tartışmaların açtığı aralığı kapatacak bir sergi organize etme düşüncesi uzun zamandır aklımdaydı. Bu düşüncemi sevgili Sabiha Kurtulmuş ile paylaştım ve MERKUR’deki sergi projesi doğdu. Bu projenin önemli ayırt edici niteliklerinden biri, –Sabiha Kurtulmuş’un yakın gelecek için düşündüğü projeler kapsamında- sanatçıların bu sergide yer alan işlerinin yurtdışında da sergilenmek istenmesi. Bilindiği gibi sanat üretimi şimdilerde belirli yerlerde neredeyse durmuş durumda. Son Belediye seçimleriyle oluşan demokratik atmosferin Türkiyeli sanatçılarının işlerinin yurtdışında görünürlüğünü artıracağına inanıyorum.

Ya ülkedeki galeriler?

Bizim ülkemizdeki galerileri yurtdışındaki bazı galerilere göre daha güçlü görüyorum. Yurtdışına açılmada kimi galerilerin önleri açık. Artweeks bünyesinde, Galeri MERKUR’ün sergilediği işler, sanatçılarının yurtdışında da adlarını duyurmalarına yardımcı olacak. Biraz da benim katkımla.

Bu demek değildir ki daha önceden herhangi bir sanatçı işlerini yurtdışında sunmadı. Daha önceden de dile getirdiğim gibi gerek Türkiye’nin gerek dünyanın içinde bulunduğu siyasi hava uzun zamandır kutuplaştırıcı ve birbirinden ayrık bir tavır içindeydi. Türkiye’nin son siyasi seçimlerle yakaladığı umut, Türkiyeli sanatçıların üretimlerini yeniden ve belki de daha sürekli bir biçimde kabulünü sağlayacak.

Neriman Polat, Plastik Eldiven, Fotoğraf, 50 x 42,5 cm
Neriman Polat, Plastik Eldiven, Fotoğraf, 50 x 42,5 cm

MERKUR Galeri’nin sergisindeki dokuz sanatçının Söyleml(er)i nasıl tanımlanabilir diye soracağız son olarak…

Sergiye iştirak eden sanatçıların hepsi toplumu ilgilendiren sorunlara değindiler. Siyasal sorunların bütün karmaşaları bu yapıtların içinde metaforlarla görülüyor. Sanatçılar temel üretim olan desen ve tuval resmine sahip çıkıyor, foto-gerçekçilik ve yeni-klasikten yeni-dışavurumculuğa giden teknik yelpaze içinde kişisel öykülerini yansıtıyor, kent, doğa ve toplum manzaraları üretiyorlar. Resmin zor ama değerli bir sanatsal ifade aracı olduğunun bilincindeler. Ama aynı zamanda resmin algılama açısından faydacı yönünü de biliyorlar. 2000’lerde kadın sanatçıların yağmalayıp keskince irdeledikleri alanlar çok geniştir; genel olarak performanslar, fotoğraf ve videolarla erkek egemen ve babaerkin düzeni, cinsel ve ruhsal tacizi, kadın ve çocuk imgesinin medyalardaki kötü kullanımını eleştiriyorlar.

Feminist renkte sanatçılardan mimari kurgudan işler üreten sanatçılara son derece ilginç yapıtlar izleyicileri bekliyor.

Previous Story

Eşsiz Bir Malzeme: Kağıt

Next Story

“Artweeks, Etkileşim ve Keşif Odaklı Bir Platform”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights