Naile Akıncı, Haliç, Tuval üzerine yağlıboya / Oil on canvas, 1978. İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu / İstanbul Museum of Modern Art Collection

Naile Akıncı Hakkında Her Şey

Cumhuriyet’in öncü kadın ressamlarından Naile Akıncı'nın işlerini odağına alan retrospektif sergi, 2025 yılının 15 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Akıncı'nın işleri ve Lâle ve Cengiz Akıncı Koleksiyonu'nun İstanbul’un kültürel hafızasına sunduğu katkı üzerine...

/

Sanat hamiliği, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, önce sarayın, ardından devletin, günümüzde özel kuruluşların, daha da önemlisi koleksiyonerlerin desteğiyle sürüyor. Sanatçının ve eserinin korunması, kendisinden sonra gelen kuşaklara aktarılması, koleksiyonların yalnızca sanatseverin mülkünde değil, kamuya açılmasıyla daha bir işlerlik kazanıyor.

700 Eserlik Bağış

Bu doğrultuda şunu söylemek mümkün: Lâle ve Cengiz Akıncı’nın İstanbul Resim Heykel Müzesi’ne  bağışladığı 700 eserlik Naile Akıncı birikimi, İbrahim Çallı’dan Halil Paşa’ya, Naile Akıncı’dan Cevat Dereli’ye, Turan Erol’dan Eşref Üren’e, Sami Yetik’ten Hüseyin Gezer’e, Ali Avni Çelebi’den Hale Asaf’a, Zühtü Müridoğlu’ndan Léopold Lévy’ye, İsmail Hakkı Oygar’dan Aliye Berger’e, Avni Arbaş’a ve Zeki Faik İzer’e yalnız geç Osmanlı ve öncü Cumhuriyet kuşağının saygın ressamlarının işlerinin değil, Vedat Ar’dan Atilla Galatalı’ya bu coğrafyada üretilen zengin seramik külliyatının kamusal alana taşınması ve kültürel belleğe aktarılması açısından hatırı sayılır bir değer taşıyor.

ARTI 700 Sergisi

Yaklaşık 56 yıllık bir seçim sürecinin ürünü olan eserlerdeki yapıtların her biri, kendi özgün kıymetinin yanında bir araya geldiği ve bütünlediği parçalarla hemhal, bütüncül bir mana içinde. Yapıtlar, Lâle Akıncı’nın ifadesiyle, “yaşamak gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözünü hatırlatırcasına hem müstakilliği hem de bir birlikte oluşu izleyenlere geçiriyor.

Bu minvalde de İstanbul Resim Heykel Müzesi (İRHM), Akıncı koleksiyonunun 100 küsur parçadan oluşan kısmını ARTI 700 adıyla 2 Eylül’de sanatseverlerle buluşturdu. Önceleri 31 Ekim’de kapılarını kapatmaya hazırlanan ilk sergi,  Aralık sonuna kadar açık kaldı. Serginin küratörlüğünü Ali Kayaalp, art direktörlüğünü ise Ebru Nalan Sülün üstlendi.

Lâle ve Cengiz Akıncı, koleksiyonlarını oluştururken öncelikle akademi mezunu sanatçılardan derledikleri bir seçime ve bilhassa 1930’lu yılların yapıtlarına ağırlık verirken zamanla çeşitli dönemlerden tercih ettikleri peyzajları, ölü doğaları, baskıları, soyut resimleri; seramik ve cam eserlerini koleksiyonlarına iliştirmiş.

Naile Akıncı, bu yıl ölümünün 10. yılında retrospektif sergisiyle anılacak.

İkinci Sergi de Yolda

Çiftin İRHM’ye bağışladığı yapıtların diğer etabı ise 2024’ün Ekim’inde açılması planlanan bir ikinci sergiyle sanatseverlerin ilgisine sunulacak. Bu ikinci sergide cam, heykel ve seramik olmak üzere üç boyutlu işlere ve bu işleri üreten sanatçıların iki boyutlu çizimlerine ve resimlerine yer verilecek. 2025’in Ekim’inde ise yapıtların ilk iki ekspozisyonunda görücüye çıkmamış olanları sergilenecek.

Gençlere Burs

Lâle ve Cengiz Akıncı’nın kültürel mecraya katkıları, salt sanat yapıtı koleksiyonlarının bağışlanmasıyla sınırlı değil. Aile büyüklerinin ve çevrelerindeki bazı dostlarının kayıplarının da etkisiyle, ortaklaşa bir kararla gerek kendilerinin gerekse anne ve babalarının ilgi alanlarına ve mesleklerine göre, Naile Akıncı adına resim, Jale Aldıkaçtı adına Romanoloji, Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı adına hukuk ve Ferruh Akıncı adına arkeoloji ve tarih alanında eğitim gören gençlere burs verilmesine öncü oluyorlar. Öte yandan Van Konservatuvarı Resim bölümünün amfisine de Naile Akıncı Amfisi adı verildi.

Kız Öğrencilere Öncelik

Keza, sahip oldukları üç ayrı koleksiyonun, ilgili kurumlara intikalini vasiyet ederek Osmanlı dönemine ilişkin olan ve eski Kütahya çinilerinden ve seramiklerinden oluşan koleksiyonlarının Kütahya’daki Çini Müzesi’ne, eski Çanakkale seramiklerinden oluşan koleksiyonlarının Çanakkale’deki Seramik Müzesi’ne intikalini öngörerek, anneleri adına tahsis ettikleri Naile Akıncı bursunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Ana Sanat Dalı’nda eğitim gören kız öğrencilere verilmesini talep etmişler.

2023 Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında kışlık ve yazlık konutlarında sergilenen, özel depolarında korunan (bu yazının başında belirttiğimiz) 700 parçalık sanat koleksiyonu ise İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü’ne teslim edilmiş. Bağış, Cumhuriyet döneminde ve akademi tarihinde yapılan en büyük bağış olarak nitelendiriliyor. Koleksiyonun ilk bölümünün 1 Eylül 2023’te MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Geçici Sergiler Salonu’nda sergilenmesine, 2024 ve 2025’te ise koleksiyonun tamamının ilgililerle buluşturulmasına ve müze tarafından 10 ay içinde tüm koleksiyonun katalog halinde düzenlenmesine karar verilmiş.

Naile Akıncı Retrospektif Sergisi

Konu, Algı ve Çeşitlemenin ressamıydı, Naile Akıncı. 15 Nisan-15 Mayıs 2025 aralığında, Naile Akıncı’nın aramızdan ayrılışının 10. yıldönümü nedeniyle, MSGSÜ Tophane-i Amire Binası’nda “Naile Akıncı Retrospektif Sergisi” kapılarını açacak.

Türk resim sanatının mihenk taşlarından Naile Akıncı, dokuz sene önce 91 yaşında aramızdan ayrılmıştı. Desenlerin yolculuğunda 75 yıl geçiren ressam, ardında özgün desen kimliğini yansıtan çok zengin bir koleksiyon bırakmıştı. Belirli bir konu üzerine farklı plastik yorumlamaları içeren tuvalleriyle Naile Akıncı, gerçeği kendi algısıyla çeşitleyerek klasikle soyutu birleştirmiş ve kendi peyzajlarını inşa etmişti.

Sadece Eyüp Ressamı mı?

Desen yalnızca araçtı, Akıncı’nın eserlerinde. Çoğu kişi, Naile Akıncı’yı Eyüp semtinin ressamı olarak bilir. Evet, bu semtle ilgili, Eyüp Çeşitlemeleri isminde hatırı sayılır desenler çizmiş, hatta eserlerinin çoğunun konusu ve fonunu Eyüp oluşturmuştu ancak pek az kişi, Eyüp’ün, ressamın, aynı coğrafya üzerinde geliştirdiği farklı desen arayışlarına konu olmaktan öteye gitmediğini bilir.

Naile Akıncı, Eyüp, Tuval üzerine yağlıboya, 1954. Lale – Cengiz Akıncı Koleksiyonu

Piyer Loti’ye çıkıp fırçasını eline aldığında, Eyüp görünümünü farklı tuvallerde farklı plastik tatlarla desenlemeyi hedeflese de aynı görünümle ilgili farklı plastik tatları vurgulamaya, desenlediği ortamla ilgili kendi özgün algısını tuvale katmaya itina ediyordu. Belirli bir coğrafi parçanın farklı tuvallerde çeşitlenirken tekrara düşmemesi, Levent Çalıkoğlu’nun deyimiyle, ressamın “ancak kendi duyumsayış modelini üreterek parçası olduğu dünyanın içerisine nüfuz edebilmesi” ve ayrıca “Doğu kaynaklı bir çeşitleme (tenevvü) anlayışını” benimsemesiyle mümkün oluyordu.

Belirli bir konu ve üzerine bitip tükenmek bilmeyen çeşitlemelerden söz edersek konunun Akıncı’nın eserlerinde çoğu kez İstanbul’un Eyüp semti olmasının yanında Bebek semti, Marmara ve Ekinlik Adaları olarak kendini gösterdiği görülür. Eyüp, Bebek, Marmara ve Ekinlik Adaları ressamın desenlerinde çeşitlenmiş, tek bir konuya/gerçeğe dair Naile Akıncı’nın özgün algılamaları ortaya çıkmıştır. Akıncı her ne kadar bir doğa ressamı olsa da aynı konuyu farklı tuvallerde çeşitlerken ışıktan çok desene önem verdiği için izlenimci değildir.

İlginizi çekebilir:  Meşher'den Yeni Sergi

Galerici Evin İyem, Naile Akıncı’nın “plastik kaygıların ön planda olduğu yapıtlarında önce desen ve kompozisyonu, daha sonra da rengi sanatının temel taşları” olarak gördüğünü ifade ederek ressamın “Peyzaj Ressamı’’ hatta daha özelleştirilerek ‘Eyüp Ressamı’ olarak tanınmasına karşın aslında konunun onun için hep ikinci planda olduğuna” işaret etmişti.

Kente Tanıklık

Desenleri planlarken Akademi’deki hocası Zeki Kocamemi’den Paul Cezanne’a evrilen bir biçim anlayışında olan Naile Akıncı eserlerinde konu, her ne kadar bir araç olsa da, ele aldığı coğrafyaların farklı zamanlarda, farklı resimsel tatlarda çeşitlenmesi, o coğrafyanın tarihini de ortaya çıkarıyordu. Bunun nedeni, sanatçının zamana ilişkin eklektik tutumunun eserlerine yansımasıydı. Eserlerinde zamanın bugüne uzanan boyutlarını vurgulamayı biliyor, bununla birlikte içinde yaşadığı çağın ressamı olduğunu da bilhassa öne çıkarıyordu. Geçmişi içeren ve farklı zaman dilimlerini bugünde yansıtan bir zaman anlayışında ressamın bıraktığı resim mirası üzerinden İstanbul’daki kentsel değişime, özellikle Eyüp ve Haliç peyzajlarıyla yarım asırlık bir kentsel değişime tanık olunması mümkündü.

Cengiz Akıncı, bambaşka bir formatla sanat ortamına tahsis edilen tarihi Feshane binasının Sanat Kütüphanesi’ne İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından Naile Akıncı Kütüphanesi adı verildiğini aktarıyor. Bu minvalde Eyüp semti ile bağlantılı olarak, Haliç ve Eyüp semtini yorumlandığı üç yağlıboya tablo ile Eyüp, Haliç ve Bebek semtlerinin yorumlandığı dört gravür, Cengiz Akıncı ve Lâle Akıncı tarafından kütüphanede sergilenmek üzere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağışlanmış. İlgili eserler, Naile Akıncı’nın 1990’ların sonuna ve 2000’li yıllara tarihlenen yapıtlarını içererek Akıncı’nın, doğayı yorumlamada verimli bir ifade aracı biçiminde kullandığı desenlerinden oluşuyor.

Lâle ve Cengiz Akıncı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin şimdilerde proje aşamasında olan ve Kasımpaşa’da açılması planlanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Müzesi’ne de Naile Akıncı’nın üç yağlıboya tablosunu da bağışlama kararında.

“İnanmadığı Asla Yapmazdı”

Cengiz Akıncı, Naile Akıncı’nın sanat anlayışına ressamın “inanmadığını asla yapmadığını” belirten sözlerine atıfta bulunuyor. Özgün bir yoruma ulaşmak için “deseni” çok önemsediğini, desenin, doğayı yorumlarken kullandığı, ona “doğanın özünü hissettiren, en etkin ifade aracı” olduğunu da. Naile Akıncı, renk de desen kadar önemli olmakla birlikte, renk unsurunun ön planda olduğu ve desenin herhangi bir şekilde ikinci plana itildiği bir yapıtın ne kadar başarılı olursa olsun “plastik” değil, “dekoratif” nitelikli olabileceğini söylermiş. Doğadan aldıkları izlenimleri olduğu gibi tuvallerine yansıtan ve genellikle empresyonist anlayışı benimseyen eski kuşağa mensup sanatçıları, asla küçümsememekle birlikte, onlarla aynı kulvarda sanatını icra etmediğini ifade edermiş. Sanatçının genel anlamda “doğanın” ve özel anlamda ele aldığı “konunun”, onun için sadece bir “hareket noktası” olması mühimmiş.

Şövalesinin başına geçerek, bir anlamda resmiyle özdeşleşen Eyüp Çeşitlemelerini oluşturduğunda, önceki yorumlamaları ile çelişkiye düşmeksizin, bu yöreyi yeniden, nasıl yorumlarım, “kendim kalarak” gelişim çizgime hangi halkaları ekleyebilirim gibi soruların peşinden gidermiş.

Naile Akıncı’nın eserlerinde zamanı ve mekânı nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Naile Akıncı’nın zamanı ve mekanı birbirinden bağımsız nesneler olarak gördüğünü, mekanı olduğu gibi yansıtmak gibi sanatsal bir endişesinin bulunmadığını, tuval veya desen kartonuyla baş başa kaldığında doğanın görünen yüzünü insanların oluşturduğu çirkinliklerden ayırarak doğanın onu harekete geçiren detaylarını ayıklayarak doğanın “özünü” hissetmeye odaklandığını, bunun ötesinde, zamanın sanat eserlerinin değerlenmesinde yanılmayan, en adil yargıç olduğuna içtenlikle inandığını belirtiyor, Cengiz Akıncı.

Naile Akıncı Kütüphanesi

Biraz önce Naile Akıncı’nın isminin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle 23 Haziran’da açılan Feshane Art İstanbul sanat alanı bünyesinde kurulan kütüphaneye verildiğini belirtmiştik. Kütüphanenin, Naile Akıncı’nın entelektüel tavrının bir yansıması olduğu söylenebilir. Naile Akıncı, ismini alan kütüphanede çok sevdiği yerli ve yabancı sanatçıların yaşamını ve sanatını ele alan, bir bölümü ona özel ithaflı ve imzalı kitaplar, ayrıca önemsediği, değer verdiği yerli ve yabancı eleştirmenlerin kitapları aracılığıyla entelektüel boyutta da kamuya mal oldu. Ayrıca Müze Gazhane’de Bir Kendilik Öyküsü: Naile Akıncı (1953-2013) retrospektif sergisini de izlemiştik. İBB’nin Cumhuriyet’in önemli kadın ressamlarına yer verdiği seri sergilerin bu öncü sergisi, 4 Nisan-16 Temmuz arasındaydı.

Naile Akıncı Kitabı

Naile Akıncı’nın yaşamı, sanatçı kişiliği ve yapıtları üzerine yazılan Bir Kendilik Öyküsü: Naile Akıncı isimli kitabı ise küratör ve sanat tarihçisi Ebru Nalan Sülün kaleme aldı. Kitapta Cengiz Akıncı, Ebru Nalan Sülün’ün, bir yıl gibi kısa bir süre içinde 1953’ten günümüze kadar eşiyle birlikte özenle kurdukları 70 yıllık arşivi, ulusal ve uluslararası kataloglarını, daha önce 1993, 2001, 2004 ve 2013’te yayınlanan dört ayrı “Naile Akıncı kitabını” büyük bir özen ve dikkatle ayırdığını anlatıyor. Hatta Akıncı, çoğu zaman onların fazla önemsemedikleri teferruatları, güçlü bir akademisyen ve duyarlı bir kadın kişiliğiyle “farklı” bir gözle değerlendirerek Naile Akıncı’nın yaşamı ve sanatı arasındaki bağlantıları ve paralellikleri özenle saptadığını dile getiriyor.

Naile Akıncı bir şehir ressamıydı. Kadim şehir İstanbul’un farklı yörelerini değişik yorumlamalarla yansıttı. Akıncı’nın işleri hem kültürel bakımdan can çekişen bir şehrin moral verici hatıraları oldu.

Previous Story

Transhumances III: Konargöçerlik Kapadokya’da

Next Story

Desert X AlUla: Çöl Gördüğümüzden Fazlasıdır

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights