Paris’te Avangart Fotoğrafçılık veya ‘Aura Kaybı’

Walter Benjamin, “Mekanik Yeniden Üretim Çağında Sanat Eseri” adlı denemesinde, sanatın gücünün ‘dramatik biçimde’ değiştiğine vurgu yaparak, tekil estetiğin anlamını yitirdiğini söylemişti. Fordizm, sadece üretim biçimlerini şekillendirmiyor, sanatı da baştan sona değiştiriyordu: Fotoğraf makinesi, kamera ve filmler sayesinde imgeler çoğaltılabiliyor, çoğaltılanlar da yeniden ve yeniden çoğaltılıyordu. Sanat artık zaman ve mekânla sınırlı değildi ve mekanik olarak yeniden üretilebiliyordu. Louvre Müzesi’nin bir salonunda aslı duran küçücük Mona Lisa resminin milyonlarca imgesi çoktandır dünyanın dört bir yanına dağıldı, bu dağılan imgelerin yeniden üretilen imgeleri bile yeniden üretildi. Louvre Müzesi’ne adımını atmayanların bile aklına ‘o gülümseme’ kazındı. En son Mona Lisa’nın elinde cep telefonu, yüzündeyse korona virüsüne karşı maske vardı. Bu duvar resmi de fotoğraf makinesi aracılığıyla yeniden üretildi.

Benjamin’e göre, kitle iletişim araçlarının ve kitle üretiminin bu hızlı gelişimiyle ‘aura’ kaybedilmişti (editörün notu: Benjamin’in bahsettiği aura’nın çakra açmakla ilgisi yoktur, lütfen evde denemeyiniz). Şunu söylüyordu Benjamin: O zamana kadar tekil olarak üretilen sanatın bir ‘aura’sı vardı, ama artık kitle iletişim araçlarının imge bombardımanı bu tekil estetiği öldürmüş, ‘aura’ kaybedilmişti.

Benjamin’in yaşadığı döneme bakalım: Fotoğraf, 1920’lerin sonlarında dünyanın algısını kökten değiştiriyor, imge dünyasının tartışmasız lideri haline geliyordu. Özel aile fotoğrafçılığından gazeteciliğe, resimli dergilerden reklam afişlerine, moda fotoğrafçılığından adli tabipliğe kadar her yerde fotoğraf vardı. Bu yıllarda fotoğrafçılığa, görsel sanatlarda ilk kez statü verildi.

Bu sıralarda Paris’te ortaya çıkan Avangart fotoğrafçılık, tam da Benjamin’in kavramsallaştırdığı ‘aura kaybı’ndan doğmuştu.

Germaine Krull: Jean Cocteau, 1928/1929 Kaynak: © Nachlass Germaine Krull Museu

Paris, 1930’lar, iki dünya savaşı arası… Fotoğrafçılığı iki önemli avangard eğilimle şekillendiriyordu: Gerçeküstücülük ve Neue Optik (Yeni Bakış). Çağdaş sanat eleştirmeni Waldemar George’un “fotoğrafın altın çağı” dediği bu dönemde Man Ray, Brassaï, Florence Henri, André Kertész ve Germaine Krull gibi büyük isimler, fotoğrafın kabul edilmiş kurallarını yıkıyor ve modernizmin en önemli fotoğrafçıları olarak ünleniyorlardı.

İlginizi çekebilir:  İtalya’dan İlhamla ‘Balkon Sanatı’

35mm kamera ve daha hızlı lenslerin üretimi bir taraftan yakın ve gece çekimlerini mümkün kılan benzersiz olanaklar yaratıyor, bir taraftan da bu sanatçılar çoklu pozlama, flu çekim veya montaj gibi akla gelebilecek tüm manipülasyon formlarını kullanıyordu. Kamera mükemmel görüntüyü yakalamak için moda, reklam ve portre fotoğrafçılığında gittikçe netlenirken, sürrealist fotoğrafçılar ‘toplumun karanlık tarafını belgelemek için’ görüntüyü giderek bozuyordu.Örneğin Else Thalemann, kullandığı teknik ve perspektifle Eyfel Kulesi’ni sis ve gölgeler içinde ve silüetlerin gerisinde fotoğraflıyor, bu demir yığınına yakından bakarken onu yabancılaştırıyordu.

André Kertész: Bozulma #40, 1933
Kaynak: © 2020 Estate of André Kertés

Avangardlar, portre fotoğrafçılığında kabul edilegelen temsil fikrini bir kenara bırakıyor, aydınlatma veya gölgeleme gibi klasik resim efektleriyle oynuyorlardı. Kafa karıştırıcı çerçevelemeler, aşırı perspektifler veya çift pozlamalar kullanan Jean Cocteau’nun, ‘Germaine Krull’ portresi dönem fotoğrafçılığına bir örnektir.
Florence Henri’yse, kamerasını geometrik desenler oluşturmak için kullanıyordu. Örneğin, 1928 tarihli ‘Paris Penceresi’ fotoğrafında aynadan yardım alarak karmaşık mekânsal efektlerle dikey cephe hizalamalarını bir araya getirmişti. André Kertész nü fotoğraflarda, kadınları aynaların önünde erir gibi çekiyordu ve bu nedenle fotoğrafın Dali’si olarak adlandırıldı.

Tüm bu isimler ve yapıtları, ‘Paris 1930. Avangardın Fotoğrafı’ isimli sergide bir araya getirilmişti. Ancak, küratörlüğünü fotoğraf tarihçisi ve yayıncı Philipp Freytag’ın yaptığı Almanya’daki Kunstsammlungen Chemnitz’deki sergiye de korona virüsü arası verildi. Serginin uluslararası uzmanların makalelerini içeren kitabı (Paris 1930. Fotografie der Avantgarde), neyse ki internette satın alınabiliyor.

Covid-19 salgınını önlemek için sergilerin kapatılması, sanat etkinliklerinin iptal edilmesi veya ertelenmesi de  şimdilerde 100 yıl önceki soruyu yeniden gündeme getirdi: Bu kez farklı sebeplerle olsa de yine bir ‘aura’yı yitiriyor muyuz? Peki, korona virüsü salgınından sonra sanatın çevresinin aura’sı nasıl olacak?

Cevap şimdilik meçhul.

Florence Henri: Paris Penceresi, 1928
Kaynak: © Galleria Martini & Ronchetti,
Previous Story

New York Sanat Çevresini Kurtarmak

Next Story

Ünlü Galerici Paul Kasmin Hayatını Kaybetti

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.

Verified by MonsterInsights