"Zeytin Ağaçları Altında"

İki Farklı Coğrafyadan İki Üçleme

/

İstanbul Modern Sinema, aralık ayına kadar sürecek olan ve her ay iki üçlemenin gösterileceği çevrimiçi program dizisi “3×2: Topoğrafya”yı seyirciyle buluşturuyor.

Bazen film eleştirmenlerinin bazen yönetmenlerin kendilerinin adlandırdığı, birbirine ortak bir karakter, tema veya mekân üzerinden ilişkilenen üç filmlik seriler, büyük bir hikâyenin parçaları olabildiği gibi birbirinden bağımsız öykülerin ancak bir araya geldiğinde yarattığı bir çatı görevi de görebiliyor.

“Arkadaşımın Evi Nerede?”

İran ve Şili

Bu ayki üçleme ikilisinin odağında görsel ve öyküsel mekân olarak coğrafya var. İlki; adını taşıdığı köyden alan, İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi’nin 1987-1994 yılları arasında çektiği “Köker” üçlemesi. Diğeri ise Patricio Guzmán’ın 1973’teki darbe sonucunda yaşanan Şili’nin darbeler, katliamlar, acılarla dolu geçmişine baktığı “Şili” üçlemesi.

“Rüyaların Dağları”

“Köker” Üçlemesi

“Köker” üçlemesini başlatan ilk film “Arkadaşımın Evi Nerede?” (Khane-Ye Doust Kodjast?) Ahmet isimli bir oğlanın arkadaşından yanlışlıkla aldığı defterini ona geri vermek üzere evini aramasını konu alıyor. Ahmet, diğer köydeki bu evi ararken kamera hem köydeki gündelik hayatı ve ritmi kaydederken kırsal İran halkına dair bir tablo ortaya koyuyor. “Ve Yaşam Sürüyor” (Zendegi Va Digar Hich)‘te önceki filmin yönetmeni, yarım milyon insanı evsiz bırakan İran depreminin ertesinde Ahmet’i ve filmde oynayan diğer çocukları bulmak amacıyla oğluyla birlikte yola çıkıyor. Felaketin ardından yeniden kendine gelmeye çalışan hayatı gözlemleyen film, görsel mekânın şiirsel ifadesi, profesyonel olmayan oyuncular ve kurmacanın kendisini sorgulayan anlatı yapısıyla dikkat çekiyor.

İlginizi çekebilir:  KTSM’de Konuk Sanatçılardan Sergi
“Zeytin Ağaçları Altında”

“Ve Yaşam Sürüyor”un oyuncu seçimleri ve çekim görüntüleriyle bir tür kamera arkası niteliğindeki “Zeytin Ağaçları Altında”(Zire Darakhatan Zeyton)‘ın başında, yönetmen kameraya dönerek kendini tanıtıyor. Önceki filmde hayatın doğal akışı gibi hissettiren sahnelerin aslında nasıl tasarlandığını ve oyuncuların itirazlarını seyirciyle buluşturan film, insan doğasına sıcak ve nazik bir yerden yaklaşıyor.

Şili’nin Acı Tarihine Bakış

1973’te Pinochet tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında ülkesinden ayrılmak zorunda kalan yönetmen Patricio Guzmán’ın üçlemesinin ilk filmi “Işığa Özlem” (Nostalgia De La Luz) dünyanın dört bir yanından gelmiş astronomların galaksileri incelemek için buluştukları 3000 metre yükseklikteki Atakama Çölü’nde geçiyor. Yönetmenin gökyüzündeki yıldızlar ile aşağıda Pinochet diktasının kurbanlarının kemikleri arasında kurduğu bağlantı izleyiciyle buluşuyor.

“Işığa Özlem” Courtesy Icarus Films.

“Sedef Düğme” (El Botón de Nácar) okyanusta bulunan iki gizemli düğmenin hikâyesinin peşinde giderken, Şili topraklarının karanlık geçmişine ve okyanusu kana bulayan Pinochet’nin diktatörlüğüne yer veriyor;  insanların birbirlerine karşı acımasızlıklarını Şili’nin yerlileri üzerinden perdeye yansıtıyor.

Yönetmenin üçlemedeki en kişisel filmi olan “Rüyaların Dağları” (La Cordillère Des Songes), yönetmenin ülkesine yıllarca dönemeyen bir aydın olarak Cordillera’ya dair hislerini, çocukluk anılarını, dağların tanıklık ettiği politik ve doğal tahribatı, Pablo Salas’ın arşiv görüntüleriyle birleştiriyor.

Previous Story

Kısa Film Atölyesi’ne Beş Proje

Next Story

Senin Annen Bir Melekti Yavrum!

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.