Zorunlu Antrakt: Sinemaya COVID-19 Darbesi

/

COVID-19 pandemiğinin dünya üzerindeki herhangi bir bireyi, sektörü ya da eylemi etkilemediğini söylemek imkansız. Her şeyin başında tabii ki sağlığımız geliyor, fakat gündelik yaşamımızın muhtelif parçalarının pandemiden ne şekilde etkilendiği, alışkanlıklarımızın ya da rutinimizin nasıl değiştiği ve belli alanlardaki normalleşmenin nasıl ya da ne zaman olabileceği de oldukça önemli. Dışarıda olamamanın bir sonucu olarak yokluğunu en çok hissettiğimiz, pandemiden en çok etkilenen alanların başında kültür, sanat ve sinema geliyor.

Ötelenen gösterim tarihleri, iptal edilen ya da ertelenen film festivalleri, tedbir amaçlı kapatılan salonlar, durdurulan film prodüksiyonları derken sinemanın zorunlu olarak verdiği antrakt bir hayli uzun süreceğe, COVID-19’un sinemadaki etkileri aylarca, hatta birkaç yıl boyunca hissedileceğe benziyor. Deloitte’in Mart 2020’deki araştırması ve Marketing Türkiye’nin haberine göre, “[COVID-19 salgınının Türkiye’deki etkileri açısından] tüm incelenen kategoriler arasında açık ara en negatif ayrışan kategori sinema, konser ve tiyatro gibi kültürel topluluk faaliyetlerini içeren Kültür-Sinema kategorisi oldu. […] Mart ayı başlarında başlayan sert düşüş, sonraki haftalarda devam etti ve karşılaştırılan ocak dönemindeki etkileşimin yüzde 95’ini kaybetti.” Durum dünyada da pek farklı değil, krizin en önemli işaretlerinden biri olarak ABD’nin en büyük sinema zincirine sahip AMC Entertainment’ın yaşadığı zor durumu örnek göstermek mümkün: 17 Mart’tan beri ABD’deki 630 farklı lokasyondaki sinemalarını kapamak ve 25 bini aşkın çalışanını ücretsiz izine çıkarmak zorunda kalan AMC Entertainment’ın, MKM Partners’ın raporuna ve Variety’nin haberine göre temmuz ayına kadar kapalı kalması durumunda iflasını açıklaması öngörülüyor.

BAĞIMSIZ SİNEMA SALONLARI TEHLİKEDE

Gelişen teknolojiler ve değişen film izleme alışkanlıkları nedeniyle tüm dünyada halihazırda zor durumda olan sinema endüstrisinin, bu olağanüstü hâlde ve ansızın ortaya çıkan yeni koşullar altında toparlanmasının ne kadar süreceğini öngörmek oldukça zor. Hatta ne yazık ki, birçok (özellikle bağımsız) sinema salonu, hayat normale döndüğünde bıraktığımız yerde olmayabilir. Bu kötü sondan olabildiğince kaçmak için hem dünyada hem de Türkiye’de çeşitli kampanyalar, kitlesel fonlamalar ve yardım kampanyaları ortaya çıktı bile: “Art-house” sinemanın önemli temsilcileri Criterion Channel ve Janus Films, ABD’deki bağımsız sinema salonları için bir kitlesel yardım fonu başlatırken, başta New York, Los Angeles ve Chicago olmak üzere ABD’deki birçok metropol de bağımsız salonlarını ve sinema çalışanlarını desteklemek için bölgesel yardım kampanyaları duyurdu. ABD ve Avrupa’daki birçok “art-house” sinema, kendi internet siteleri ya da farklı çevrimiçi platformlar üzerinden programlarındaki filmleri kirala-izle sistemleriyle erişime açmaya başladı. Benzer bir uygulama, “art-house” sinemanın ülkemizdeki en büyük kalesi Başka Sinema’nın duyurduğu BluTV ortaklığı ile Türkiye’de de mevcut; 8 Nisan’dan beri Başka Sinema’nın ilkbahar ayları için gösterimini planladığı birçok film, iki haftalık süreler boyunca BluTV üzerinden kiralanarak izlenebiliyor, elde edilen gelirin bir kısmı Başka Sinema gösterimlerinin yapıldığı bağımsız sinema salonlarına destek için ayrılıyor. Bir diğer örnek ise Beyoğlu Sineması’nın alternatif bir projesi; sinemanın hazırladığı 1989 adındaki haftalık sinema e-gazetesine belli bir maddi destek karşılığında aylık ya da yıllık olarak abone olunabiliyor.

FİLM FESTİVALLERİ BİR BAŞKA BAHARA…

Sinema salonları kadar film festivalleri de COVID-19’un etkisinden nasibini aldı. Pandeminin henüz adının konmadığı ve Avrupa ile Amerika’yı henüz etkisi altına almadığı günlerde, ilk erteleme kararı 5-15 Mart tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan Selanik Belgesel Film Festivali’nden geldi. ABD’nin hem bağımsız sinema hem de bağımsız müzik sahnesi için en önemli etkinliklerinden, 13-22 Mart tarihleri arasında düzenlenmesi planlanan SXSW bir süre dirense de, Amazon, Apple ve Netflix gibi şirketlerin çekilme kararlarının ardından iptal edildi. Festivalde gösterimi planlanan filmlerden birçoğunun nisan ayında Amazon Prime Video aracılığıyla on günlüğüne tüm ABD’nin ücretsiz erişimine açılmasıyla SXSW bu dönemde çevrimiçi seçeneğine yönelen ilk önemli film festivali oldu. New York’taki Tribeca Film Festivali (15-26 Nisan) ise basın ve sektör çalışanları için çevrimiçi olarak gerçekleşti; halka açık gösterimlerin ise eylül ayındaki Tribeca Televizyon Festivali’yle birleştirilebileceği konuşuluyor.

CANNES VE VENEDİK ÇEVRİMİÇİ FESTİVAL SEÇENEĞİNE KARŞI

COVID-19’un yarattığı küresel endişe büyürken, sinema dünyasının gözleri Cannes Film Festivali’nin (12-23 Mayıs) üzerindeydi. Dünyanın farklı köşelerindeki festival ve etkinlikler birbiri ardına iptal edilirken tarihi gittikçe yaklaşan, dünyanın en prestijli festivali sayılan ve tüm sinema endüstrisini bir araya getiren festival, erteleme ya da iptal duyurusunu geciktirmekle kalmadı, belli bir süre boyunca gerçekeleşeceğini ima eden sosyal medya paylaşımlarıyla takipçilerini hayrete düşürdü. Fakat sounda Cannes Film Festivali’nin duyurusu da geldi; festival haziran sonu ya da temmuz başına ertelendiğini açıkladı. Diğer yandan görünen o ki, şu anki koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu tarih de Cannes Film Festivali çapındaki bir etkinliğin gerçekleşebilmesi için fazla iyimser belirlenmiş. Festivalin bu tarihlerde gerçekleşememesi durumunda – böylesi geleneksel ve kapalı görüşlü bir festivalin hiçbir koşulda çevrimiçi seçeneğini değerlendirmeyeceği de göz önünde bulundurularak – iptal edilmesi bekleniyor. Diğer yandan göreceli olarak uzak bir tarihi bulunan Venedik Film Festivali (2-12 Eylül) de seçeneklerini değerlendirmeye başladı. Festivalin planlandığı tarihlerde gerçekleşememesi durumunda, tıpkı Cannes Film Festivali gibi çevrimiçi festival seçeneğine karşı olduğu ve böyle bir olasılıkta erteleneceği ya da iptal edileceği açıklandı. Bahar festivallerinin ardından güz festivallerinin de durumu konusunda belirsizliklerin ortaya çıkmaya başlaması gösteriyor ki, 2020’de düzenlenebilmiş tek büyük festivaller Rotterdam Film Festivali (22 Ocak – 2 Şubat), Sundance Film Festivali (23 Ocak – 2 Şubat) ve Berlin Film Festivali (20 Şubat – 1 Mart) olarak kalabilir.

İSTANBUL VE ANKARA FESTİVALLERİ ERTELENDİ

Türkiye’de de durum farklı değil. İstanbul ve Ankara izleyicisi için bahar aylarıyla özdeşleşen, iki kentin en büyük sinema etkinlikleri olan İstanbul Film Festivali (10-21 Nisan) ve Ankara Film Festivali (4-14 Haziran), henüz açıklanmayan ileri birer tarihe ertelendi. 16 Mart’ta İstanbul’da başlayıp bahar ayları boyunca farklı şehirleri ziyaret etmesi planlanan Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin de düzenlenmeyeceği açıklandı; festival sosyal medya hesaplarından her gün kısa ya da uzun metrajlı bir filmin 24 saat erişilebilir bağlantısını paylaşmaya başladı. Her yıl 1 Mayıs haftasında izeyiciyle buluşan İşçi Filmleri Festivali ise “Evde Kalamayanlara” başlığı altında, 1-7 Mayıs tarihlerinde çevrimiçi düzenlendi.

WE ARE ONE: KÜRESEL BİR ÇEVRİMİÇİ FESTİVAL

Tüm bu gelişmeler bir yana, 27 Nisan’da duyurulan We Are One: A Global Film Festival projesi, sinema endüstrisi ve sinefiller için umut oldu. 29 Mayıs’ta başlayan ve 10 gün boyunca YouTube’dan erişilebilecek bu küresel çevrimiçi film festivali projesi, Berlin, Cannes, Karlovy Vary, Locarno, Londra, New York, San Sebastian, Saraybosna, Sundance, Toronto ve Venedik film festivallerinin de aralarında bulunduğu 20 festivalin ortak küratörlüğünde bir araya getirilen bir seçkiyle izleyici karşısına çıkıyor.

GÖSTERİM TARİHLERİNDE ZİNCİRLEME DEĞİŞİKLİKLER

Sinemaların dünyanın dört bir yanında kapılarını kapatmasıyla stüdyo filmi ya da bağımsız film fark etmeksizin birçok filmin gösterim tarihi ertelendi ve ertelenmeye devam ediyor. Mart, Nisan ve Mayıs 2020’de gösterime girmesi planlanan ve COVID-19 nedeniyle ertelenen filmler arasında A Quiet Place Part II (20 Mart 4 Eylül), Mulan (27 Mart 24 Temmuz), No Time to Die (2 Nisan 25 Kasım), The New Mutants (3 Nisan Belirsiz), Antlers (17 Nisan Belirsiz), Black Widow (1 Mayıs 6 Kasım), F9 (22 Mayıs 2 Nisan 2021), Wonder Woman 1984 (5 Haziran 14 Ağustos), Candyman (12 Haziran 25 Eylül), Soul (19 Haziran 20 Kasım), In the Heights (26 Haziran 18 Haziran 2021), Top Gun: Maverick (26 Haziran 23 Aralık), Minions: The Rise of Gru (3 Temmuz 2 Temmuz 2021), Ghostbusters: Afterlife (10 Temmuz 5 Mart 2021), Bob’s Burgers: The Movie (17 Temmuz 9 Nisan 2021), The French Dispatch (24 Temmuz 16 Ekim), Jungle Cruise (24 Temmuz 30 Haziran 2021) gibi filmler var. Üstelik uzun vadeli dağıtım ve pazarlama stratejileri belirleyen büyük stüdyoların programları bu zorunlu ertelemeler nedeniyle o kadar karıştı ki, büyük stüdyoların 2021, hatta 2022 takvimleri zincirleme ertelemelerle güncellendi. En büyük karmaşayı yaşayan ise kuşkusuz Walt Disney Pictures, Marvel Studios, Lucasfilm, Searchlight Pictures ve 20th Century Studios ve Pixar Animation Studios’u bünyesinde barındıran The Walt Disney Studios. Özellikle Marvel Sinema Evreni filmlerinin birbirine bağlı yapısı nedeniyle gösterim tarihi 5 Kasım 2021 olarak duyurulmuş Thor: Love and Thunder dahi 18 Şubat 2022’ye ertelendi!

VİZYON FİLMLERİ İÇİN İKİNCİ BİR ŞANS: İNTERNET

Peki ya sinemalar kapandığında halihazırda gösterimde olan, dahası sinemalar kapanmadan henüz birkaç gün önce gösterime girmiş olan filmler? Birçok ülkede resmî kararlarla kapıları geçici süreliğine kapatılan sinema salonlarının izleyici sayılarında, bu kararlar alınmadan da önemli bir düşüş gözlenmişti; kendi iradesiyle sosyal mesafe uygulayan izleyici, sinemaya gitmeyi tercih etmiyordu. ABD’de bu sırada gösterimde olan ya da gösterime henüz girmiş filmler arasında stüdyo filmleri Sonic the Hedgehog (14 Şubat), The Invisible Man (28 Şubat), Emma. (6 Mart), Onward (6 Mart) ve The Hunt (13 Mart) ile bağımsız filmler Downhill (14 Şubat), Saint Frances (28 Şubat) ve Wendy (28 Şubat) vardı. Ulaştığı izleyici sayısı ve elde ettiği gişe hasılatı sinemaların kapanmasıyla beraber öngörülemeyecek kadar düşük kalan bu filmlerin bazıları, interneti ikinci bir şans olarak gördü. Normal şartlarda gösterime girdikten aylar sonra Apple iTunes, Google Play ve Amazon Prime Video gibi VOD (video on demand) dağıtım kanallarına açılan filmler, gösterim tarihleriyle neredeyse eşzamanlı olarak internette erişilebilir hale geldi. Bu hamleyi ilk yapan, gösterimde üç filmi birden bulunan Universal Studios oldu: The Invisible Man, Emma. ve The Hunt, 20 Mart’ta VOD platformlarında yaklaşık 20$ karşılığında erişilebilir hale geldi. Aynı tarihte Disney, Pixar animasyonu Onward’ı VOD erişimine sundu. Vizyon gösterimleri kısa süre önce tamamlanmış bazı filmlerin de VOD erişim tarihleri öne çekildi; 24 Mart’ta Warner Bros. Birds of Prey’i, STX Films ise The Gentlemen’ı yayınladı.

İlginizi çekebilir:  Festival Heyecanı

Sinemaların kapılarının bir süre daha kapalı kalacağını öngören bazı dağıtım şirketleri ve stüdyolar ise doğrudan VOD erişimini tercih etmeye başladı bile. Focus Features, Sundance ve Berlin film festivallerinde oldukça iyi eleştiriler alan Never Rarely Sometimes Always’i 3 Nisan’da, Universal ise animasyon devam filmi Trolls: World Tour’u 10 Nisan’da, sinemaların açılmasını beklemeden VOD kanallarına sundu. Paramount’un elinde bulunan, prömiyerini SXSW festivalinde yapması, ardından da ABD’de 3 Nisan’da gösterime sokulması planlanan komedi Lovebirds, Netflix tarafından satın alındı ve 22 Mayıs’ta platformun kataloğuna ekleneceği duyuruldu. COVID-19 tehlikesi ve alınan önlemler sürdükçe, bu yöntemi bir gelir kaynağı olarak gören şirketlerin, gösterim tarihi bekleyen birçok filmi bu şekilde yayınlaması bekleniyor. Gösterimdeki filmlerin eşzamanlı olarak (ya da bir-iki hafta arayla) VOD erişimine açılması hayat normale döndüğünde de devam ederse sinema endüstrisini ve izleme alışkanlıklarını büyük ölçüde değiştirecek. Bu noktada ortaya çıkabilecek en büyük sorun ise, özellikle Türkiye gibi korsan erişimin denetlenemediği ve cezalandırılmadığı ülkelerde izleyicinin filmleri sinema salonunda izlemeye bir alternatif olarak VOD değil, korsan erişimi tercih edecek olması.

ÇEKİMLER VE PRODÜKSİYONLAR DURDU

Güz festivallerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, yeni filmlerin gösterime girmek için festival gösterimlerini ve sinema salonlarının açılmasını mı bekleyeceği, yoksa VOD seçeneğini mi değerlendireceği merak ediledursun, 2021 ve 2022’de gösterime girmesi planlanan birçok büyük prodüksiyon da şimdiden COVID-19 nedeniyle askıya alındı. Durdurulan çekimler ve prodüksiyonlar özellikle dev bütçeli stüdyo filmlerini belirsizliğe sürükledi: James Cameron’ın Avatar 2, Avatar 3, Baz Luhrmann’ın Elvis, Ridley Scott’ın The Last Duel, Joel Coen’in Macbeth, Wachowski Kardeşler’in Matrix 4, Guillermo del Toro’nun Nightmare Alley, Robert Eggers’ın The Northman, Jane Campion’un The Power of the Dog, Ryan Murphy’nin The Prom, ayrıca popüler serilerin ve sinema evrenlerinin yeni filmleri The Batman, Jurassic World: Dominion, Mission: Impossible 7, Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings’in çekimleri yarım kaldı.

İlgiyle izlenen ve yeni sezonları merakla beklenen diziler ve büyük bir heyecanla yolu gözlenen yeni diziler için de biraz daha beklemek gerekecek; Amazon’un The Lord of the Rings, Disney+’ın Falcon and the Winter Soldier, Loki, WandaVision, FX’in American Crime Story, Atlanta, Fargo, Pose, HBO’nun Barry, Euphoria, Succession, Hulu’nun The Handmaid’s Tale, Netflix’in GLOW, Grace and Frankie, Russian Doll, Stranger Things, The Witcher gibi dizilerinin devam eden çekimleri durduruldu ya da tamamlanan sezonların yayın tarihleri ötelendi.

PANDEMİNİN KAZANANI: DİJİTAL PLATFORMLAR

Pandeminin kazananı olmak pek tabii ki rahatsız edici bir tabir, fakat evinde kalma lüksüne sahip milyonlarca insan ve dünyanın her yanında askıya alınmak zorunda kalan bir sosyal yaşamın doğurduğu en büyük ihtiyaçlardan biri evde izleyecek film ve diziler oldu. Bu da başta Netflix olmak üzere dijital platformların trafiğinin ve üye sayısının büyük ölçüde artmasıyla sonuçlandı. Forbes’un haberine göre Netflix, 20-22 Mart hafta sonunda tüm zamanların izlenme rekorunu kırdı ve 16 Mart haftasında Netflix hisseleri (NFLX) yaklaşık %20 oranında değer kazandı. Muhtemelen COVID-19 tehlikesi sürdükçe de yeni rekorlar kırılmaya devam edecek. Netflix, yoğunluğun altından kalkabilmek için Avrupa’da bir aylık süreyle görüntü kalitesini ve indirme hızını düşürme kararı aldıklarını ve bununla Avrupa’daki internet altyapısına binen trafik yükünü azaltmayı amaçladıklarını açıkladı. Türkiye’de de hizmet veren Netflix’in yanı sıra Amazon Prime ve Mubi gibi uluslararası platformlar, yerli dijital platformlar BluTv ve puhutv ile Türkiye’de henüz hizmet vermeyen Disney+ ve Hulu da evde vakit geçirmek isteyenlerin yoğun ilgisiyle karşılaşanlardan. Bunlar arasına, daha önce planlandığı gibi mayıs ayı içinde, WarnerMedia’nın yeni dijital platformu HBO Max da eklenecek.

Dijital platformların sağladığı özgün içerik ve lisanslı içerik neredeyse sınırsız seçeneği evlere taşısa da, durdurulan çekimler ve aksayan prodüksiyonlar nedeniyle uzun vadede yeni özgün içerik sağlamakta zorlanacaklarını kestirmek zor değil. Entertainment Weekly’nin haberine göre, Netflix’in içerik yöneticisi Ted Sarandos’un açıklamaları platformun birkaç ay yetecek kadar özgün içeriğe sahip olduğunu ve yayın takviminde herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğini garanti etse de, içinde bulunduğumuz koşulların devam etmesi halinde yıl sonuna doğru sıkıntı yaşanabileceğini işaret ediyor.

AKADEMİ’DEN OSCARLAR İÇİN YENİ DÜZENLEME

Hayatın ve sosyal yaşamın normale dönmesinin, film festivallerinin gerçekleşmeye başlamasının ve sinema salonlarının kapılarını açmasının ne kadar süreceği bilinmiyor. Pandemi, yarattığı kriz ortamı ve korunan sosyal mesafe devam ettikçe, yeni erteleme ve iptal haberleri geldikçe 2020’de yeni filmler izleme olasılığı da düşüyor. Akademi ve Hollywood Yabancı Basın Birliği şimdiden Oscarlar ve Altın Küre Ödülleri için yeni düzenlemeleri gündemine almaya başladı bile. Her iki kurum da nisan ayı içinde duyurduğu kural değişiklikleriyle, sinema gösterimleri planlanmış fakat vizyona girmeden doğrudan VOD erişimine açılan filmlerin de değerlendirmeye alınacağını garantiledi. Yine de normalleşmenin ne zaman geleceğine bağlı olarak erteleme ve iptaller, ödül sezonundaki birçok organizasyon için kapıda olabilir.

1 “Deloitte analiz etti: Covid-19 salgını Türkiye’de hangi sektörleri ne kadar etkiledi?”, Marketing Türkiye, 7 Nisan 2020, Haber: Eylem Arslan, https://www.marketingturkiye.com.tr/haberler/deloitte-analiz-etti-covid-19-salgini-turkiyede-hangi-sektorleri-ne-kadar-etkiledi/

2 “AMC Theatres Bankruptcy Likely, Analysts Say”, Variety, 9 Nisan 2020, Haber: Todd Spangler, https://variety.com/2020/film/box-office/amc-theatres-bankruptcy-likely/

3 “Netflix Traffic Hits All-Time Highs Amid Coronavirus Pandemic, Says AT&T”, 24 Mart 2020, Forbes, Haber: Simon Chandler, https://www.forbes.com/sites/simonchandler/2020/03/24/netflix-traffic-hits-all-time-highs-amid-coronavirus-pandemic-says-att

4 “Netflix viewership surging, will have plenty of new content for a few months”, 23 Mart 2020, Entertainment Weekly, Haber: James Hibberd, https://ew.com/tv/netflix-viewing-coronavirus/

2020 Sineması Üç Aydan mı İbaret?

Eğer pandemi kontrol altına alınamaz, sinemaların açılacağı ve güz festivallerinin gerçekleşebileceği bir ortam sağlanamazsa 2020 sineması yılın ilk çeyreğinde izleyiciyle buluşan yapımlardan ibaret olabilir. Böyle bir durumda 2020’yi hatırlayacağımız sayılı filmden birkaçı şunlar olacak:

The Assistant (Yön. Kitty Green):
Başrolünde Emmy ödüllü oyuncu Julia Garner’ın rol aldığı drama, kariyerinin başlarındaki bir genç kadının, asistanlığını yaptığı güçlü yapımcının tacizlerini ortaya çıkardığı bir film olarak Hollywood’un yozlaşmış düzenini yansıtıyor.

Birds of Prey (Yön. Cathy Yan):
Suicide Squad’da tanıştığımız, Margot Robbie’nin canlandırdığı Harley Quinn karakterini başrole yerleştiren film, DC evreninden Black Canary, Huntress ve Renee Montoya gibi yeni karakterleri beyaz perdeye taşıyor.

Downhill (Yön. Nat Faxon & Jim Rash):
Prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yapan, Julia Louis-Dreyfuss ve Will Ferrell’in başrollerini paylaştığı bağımsız komedi, çığ düşme sahnesiyle sosyal medyada çokça konuşan İsveç filmi Turist / Force Majeure’ün yeniden çevrimi.

Emma. (Yön. Autumn de Wilde):
Jane Austen’ın popüler romanından uyarlanan, on dokuzuncu yüzyıl İngiltere’sinde geçen bu çöpçatanlık komedisi, Anya Taylor-Joy başta olmak üzere yeni nesil yetenekli oyuncuları bir araya getiriyor.

First Cow (Yön. Kelly Reichardt):
Amerikan bağımsız sinemasının usta yönetmenlerinden Reichardt’ın Berlin Film Festivali’nde yarışan dönem filmi, Oregon’a ilk ineğin geldiği yıllarda, bir fırıncı ve bir Çinli göçmenin ticari kurnazlıkları üzerinden sömürgeciliği ve kapitalizmi eleştiriyor.

Gentlemen (Yön. Guy Ritchie):
Matthew McConaughey, Charlie Hunnam, Colin Farrell ve Hugh Grant gibi yıldız oyuncular Ritchie’nin, dolandırıcılık, üçkağıt, rüşvet ve şantajla dolu yeni suç komedisinde bir araya geliyor.

The Hunt (Yön. Craig Zobel):
Geçtiğimiz yaz Donald Trump’ın hedef göstermesiyle vizyon tarihi ertelenen korku türündeki politik taşlama, kutuplaşmış Amerikan toplumunun gerçeklerini uç noktalara taşıyan bir insan avını konu alıyor.

The Invisible Man (Yön. Leigh Whannell):
Elisabeth Moss’un yılın şimdilik en iyi eleştiriler alan performansını sergilediği korku filmi, psikolojik ve fiziksel şiddetine maruz kaldığı erkek arkadaşının ölümünün ardından rahat bir nefes alan bir kadının bu kez görünmez bir tehlikeyle karşılaşmasını konu alıyor.

The Lodge (Yön. Severin Fiala & Veronika Franz):
Ich seh, ich seh / Goodnight Mommy filminin yönetmen ikilisi, bu kez kar fırtınasında bir kulübede mahsur kalan iki küçük çocuk ve müstakbel üvey annelerinin yaşadığı gerilimi anlatıyor.

Miss Americana (Yön. Lana Wilson):
Sundance Film Festivali’nin en büyük yankı uyandıran belgeseli, günümüz ikonlarından birine dönüşmüş Taylor Swift’in kariyerine odaklanıyor.

Never Rarely Sometimes Always (Yön. Eliza Hittman):
Berlin’de Jüri Büyük Ödülü kazanan film, istenmeyen hamileliğini sonlandırmak için Pennsylvania kırsalından New York’a doğru yola çıkan iki genç kadının yolculuğunu, oldukça gerçekçi ve sade bir sinema diliyle anlatıyor.

Saint Frances (Yön. Alex Thompson):
2019’da SXSW’da başlayan festival yolculuğunu sayısız izleyici ödülüyle taçlandıran bağımsız yapımda genç bir kadın, kendi hamileliği konusunda bir karar verme aşamasındayken, dadılığını üstlendiği altı yaşındaki kızla yakın bir arkadaşlık bağı kuruyor.

Onward (Yön. Dan Scanlon):
Pixar’ın elfler dünyasında geçen son animasyonu, iki kardeşin, genç yaşta kaybettikleri babalarını bir gün de olsa görmelerini sağlayacak bir büyünün peşinden çıktıkları yolculuğu konu alıyor.

The Way Back (Yön. Gavin O’Connor):
Ben Affleck’in başrolünde yer aldığı spor draması, basketbol kariyeri başlamadan biten yetenekli bir sporcunun yıllar sonra kendi lisesinin takımını çalıştırmak için sahalara geri dönüşünü işliyor.

Wendy (Yön. Benh Zeitlin):
İlk filmi Beasts of the Southern Wild ile büyük başarı elde eden Zeitlin, ıssız bir adada kaybolmuş bir grup çocuğu merkezine alarak, Peter Pan’in klasikleşmiş öyküsünü modern bir büyüme hikayesi olarak yeniden yorumluyor.

Previous Story

Tuhaf Zamanların Edebiyatı – Hakan Bıçakçı

Next Story

Sil Baştan Moda

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.