Zeytin Ağacı: Yasa Değil Vicdan Korur - ArtDog Istanbul
Fotoğraf: Lachezar Asparuhov / Unsplash

Zeytin Ağacı: Yasa Değil Vicdan Korur

Türkiye’nin dört bir yanındaki zeytinlikler, artık yalnızca tarımsal alanlar değil; birer mücadele hattı, birer sınav sorusudur. Bu soruyu geçemeyen bir toplum, sadece doğasını değil, kültürel sürekliliğini de kaybeder. Zeytin kesildiğinde sadece bir ağaç değil; bir halkın sesi, bir sofranın bereketi, bir ülkenin vicdanı da susturulmuş olur.

Zeytin ağacı, yalnızca bir Akdeniz bitkisi değildir; o, insanlığın ortak vicdanına kök salmış, toprağın belleğiyle konuşan bir canlıdır. Barışın taşıyıcısı, sabrın öğretmeni, köklülüğün simgesidir. Onun her kıvrımı, her çentiği, binlerce yıllık bir zaman defterinin yaprağı gibidir. Sessizdir ama suskun değildir. Gövdesiyle geçmişi, dallarıyla geleceği anlatır. İnsan türünün belleği zayıf olabilir; ama zeytin unutmamıştır. Ne tufanı, ne savaşı, ne kuraklığı, ne de ihaneti. Bu yüzden onun gölgesinde yalnızca insanlar değil, medeniyetler dinlenmiştir.

Zeytin Ağaçlarının Binlerce Yıllık Yoldaşlığı

Zeytin ağacıyla insan arasındaki ilişki, yabanıl doğayı evcilleştirmenin ötesindedir. İlk kez Anadolu’da evcilleştirilen bu ağaç, Mezopotamya’dan Girit’e, Yunanistan’dan Roma’ya, Endülüs’ten Latin Amerika’ya dek uzanan uzun bir yürüyüşün canlı tanığıdır. İnsan zeytine sarındıkça, savaşlar barışa evrildi, karanlık yerini ışığa bıraktı. Çünkü zeytin, yalnızca meyve değil; barış, gölge, ışık ve birlikte yaşamanın maddi ve manevi sembolüdür.  İspanya’nın Katalonya bölgesindeki Farga d’Arió ağacı, lazer perimetresiyle yapılan ölçümlere göre MS 314 yılına, yani Roma İmparatoru Konstantin’in dönemine tarihlendirilir.

Girit’teki Vouves ağacı.

Girit’teki Vouves ağacıysa 4000 ila 5000 yaşındadır ve hâlâ meyve verir. Her yıl binlerce insan, bu yaşayan hafızayla karşılaşmak için Girit’e akın eder. İtalya’da “Millenari di Puglia” adlı girişim, binlerce yıllık zeytin ağaçlarını belgeleyerek koruma altına alır. Bu ağaçlar yalnızca geçmişin değil, geleceğin de taşıyıcılarıdır; genetik çeşitliliğin ve kültürel sürekliliğin teminatı olarak görülür.

Aşkı Hatırla
Aşkı Hatırla Mobil

Edebiyatta, Resimde ve Direnişte  Zeytin

Homeros’un Odysseia destanında, Odysseus’un evine dönüşünün ve sadakatin simgesi olan yatak, zeytin ağacının gövdesinden oyulmuştur. Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ında zeytin ağacı, döngüsel zamanın ve aile belleğinin taşıyıcısı olur. Pablo Neruda’nın şiirlerinde zeytin; emeğin, köylülüğün, toprağa bağlılığın metaforudur.

Vincent van Gogh. The Olive Trees. 1889. MoMA

Sanatta zeytin ağacı, yalnızca biçimsel bir tema değil, aynı zamanda bir içsel fırtınanın da temsilidir. Vincent van Gogh’un Provence kırsalında resmettiği zeytin ağaçları, onun doğayla ruhsal temasını ve kutsal olanla kurduğu bağlantıyı yansıtır. Picasso’nun 1949’da Dünya Barış Kongresi için çizdiği zeytin dalı taşıyan güvercin, II. Dünya Savaşı sonrası insanlığın barış özlemine simge olur.

Filistinli sanatçılar için zeytin; toprağa, geçmişe ve yurda duyulan özlemin figürüdür. Her kesitte, her gövdede, her figürde yerinden edilmişliğe karşı dikilen kökleri görürüz. Zeytin burada yalnızca bir ağaç değil, sürgüne karşı bir hafıza mekânıdır.

Bir zeytin ağacını yıkımdan koruyan Filistinli bir kadın. Fotoğraf: Frank M. Rafik / Flickr

Zeytin Ağaçlarının Türkiye Sınavı

1939 yılında çıkarılan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, Türkiye Cumhuriyeti’nin zeytine verdiği ilk büyük sözdü. Bu yasa, zeytinliklerin daraltılmasını, tahribini ve amacı dışında kullanılmasını kesin şekilde yasakladı. Bir zeytin ağacını kesmek için Bakanlık onayı gerekirdi; yapılaşma %10 ile sınırlandırılmıştı. Bu yasa, yalnızca bir çevre düzenlemesi değil, bir kültürel sözleşmeydi. Çünkü zeytin, Türkiye’nin tarımsal omurgası, kültürel kimliği ve yerel ekonomisinin vazgeçilmezidir. Ancak günümüzde, torba yasalarla bu koruma tedbirleri esnetildi; zeytin, kâğıt üzerinde korunurken, fiiliyatta sessizce yok edilmeye başlandı. Zeytinliklerle ilgili düzenlemeler de bu torbaların içine sıkıştırıldı. Enerji ihtiyacı, kalkınma iddiası, afet sonrası inşa gibi gerekçelerle zeytinlik alanların tarım dışı kullanımı “istisna” olarak kabul edildi. Ancak bu istisnalar, artık birer kurala dönüşüyor.

Bir Gecede 6 Bin Zeytin Ağacına Kıydılar

2013’te Soma’nın Yırca köyünde termik santral yapılması için bir gecede 6 bin zeytin ağacı kesildi. Tarlalar tel örgülerle çevrildi. Köylüler, sabaha kadar bedenleriyle ağaçlarını savundu. Zeytin, yalnızca bir geçim kaynağı değil, toprağın iç sesi, ailenin sofrası, geleceğin güvencesiydi. O gün Yırca’da kesilen zeytinler, yalnızca birer ağaç değil; birer hafıza, birer hayat, birer halktı.

Yırca’dan bir kare. 2013.

Bu olay Türkiye’de zeytinliklerin ilk kez büyük ölçekte kamusal bir direnişle gündeme gelmesini sağladı. Fakat Yırca’dan bu yana çok şey değişti—ve aynı zamanda hiçbir şey değişmedi. Torba yasalar, zeytini yeniden hedef aldı. Yasanın etrafından dolaşmak kolaylaştı. “Enerji için gerekli” denildi. “Yatırım getirir” denildi. Oysa zeytin ağacı, kendi başına bir yatırımdır; kırsalda üretim demektir, kooperatif demektir, geçimlik ekonomi demektir.

Yırca’dan Hatay’a

2023’te Hatay’da yaşanan büyük depremin ardından, afet bölgesi ilan edilen alanlarda yeniden inşa için 321 dönümlük zeytinlik alan imara açıldı. Bu karar, yıkımdan sonra yeniden dirilmek isteyen bir coğrafyada, yaşamın en eski destekçisi olan zeytinin yok sayılmasıydı. Aynı yılın devamında TBMM’de kabul edilen başka bir yasa teklifiyle, zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasının önü açıldı. Artık şirketler, elektrik üretimi gibi gerekçelerle bu kadim ağaçları yerinden sökebiliyor. Üstelik bu sökümün ardından ağaçların “başka bir yere dikileceği” ileri sürülerek kamuoyu aldatılıyor.

“Zeytin Ağacı Taşınamaz”

Uzmanlar uyarıyor: Zeytin ağacı taşınamaz. Taşınsa bile eski verimine ulaşması 5 ila 10 yılı bulur. Çoğu zaman taşındıktan sonra kurumaya terk edilir. Zeytin, doğduğu yerde yaşar. Köküyle, gövdesiyle, toprağıyla bir bütündür. Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya, bu sürecin ne ekonomik ne ekolojik olarak sürdürülebilir olduğunu belirtirken; Prof. Dr. Doğan Kantarcı daha açık konuşuyor: “Taşınan zeytin yaşamaz. Taşınsa da köylü açlıktan ölür.”

“Köylüyüz, Haklıyız, Kazanacağız”

Muğla Milas’a bağlı İkizköylü çiftçiler, Meclis’te görüşülen torba yasa teklifinin zeytinlikleri madenciliğe açma ihtimaline karşı çıkıyor: “Biz bu ülkenin üreten köylüleriyiz. Zor ve şiddetle, bize rağmen meclis komisyonundan geçirilen torba yasaya karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Kimsenin kuşkusu olmasın. Henüz son sözümüzü söylemedik! 7’den 70’e direnişteyiz! Köylüyüz, haklıyız, kazanacağız!”

Zeytin Ağacı Kesildiğinde…

Zeytin ağacı kesilirse biz neye tutunuruz?
Barışa mı, gölgeye mi, emeğe mi, köklerimize mi, yoksa yalnızca pişmanlığa mı?

Zeytin ağacı kesildiğinde, sadece toprak değil, biz de kururuz. Türkiye’nin dört bir yanındaki zeytinlikler, artık yalnızca tarımsal alanlar değil; birer mücadele hattı, birer sınav sorusudur. Bu soruyu geçemeyen bir toplum, sadece doğasını değil, kültürel sürekliliğini de kaybeder. Zeytin kesildiğinde sadece bir ağaç değil; bir halkın sesi, bir sofranın bereketi, bir ülkenin vicdanı da susturulmuş olur. Yasa değil vicdan…

Previous Story

Hara’da “Upuzun Gün”

0 0,00