Yahşi Baraz

Yahşi Baraz Fotoğraf Arşivi

İstanbul’un kadim semti Kurtuluş’ta Galeri Baraz’dayız. Karşımızda Türkiye’de uluslararası anlamda galericiliği hayata geçiren isim Yahşi Baraz oturuyor… Önümüzde bugüne kadar hiçbir yerde yayımlanmayan Türkiye sanatının görsel hafızasının kaydını tutan binlerce fotoğrafı…

//

Yarım asrı geçen sanat serüveni ve ülkede resim sanatının benimsenmesindeki katkısıyla akıllara kazınan bir isim Yahşi Baraz. Dünya sanatına ve kültürüne tanıklık ettikten sonra Türkiye sanatının bir mirasçısı olarak sanat yayıncılığı ve sanat arşivi oluşturmaya yönelik girişimleriyle de adından sıkça söz ettiriyor. Öyle ki bu alanlarda yıllar boyu verdiği mücadele ve katkı, üniversitelerin ilgili sanat bölümlerinde ders olarak okutulacak türden… Ancak kültür sanat dünyamıza katkısı bu kadarla da sınırlı değil Yahşi Baraz’ın… 1975 yılında Galeri Baraz’ı kurduğunda Türk sanatçılarının fotoğraflarının olmadığını fark eder. O tarihten itibaren de bugün aralarında en bilinen isimlerin de bulunduğu 200’ün üzerinde sanatçıyı döneminin sınırlı olanaklarıyla bir bir fotoğraflar… Aralarında Fahrelnissa Zeid, Füreya Koral, Semiha Berksoy, Burhan Doğançay ve Nejat Devrim’in portelerinin de bulunduğu fotoğraf arşivinin öyküsünü Yahşi Baraz’dan dinliyoruz.

“Yıllar İçinde Binlerce Fotoğraf Çektim”

“Neden bu fotoğrafları çektim?”

Galericiliğe başladığım yıllarda Türkiye’deki sanatçıların fotoğrafları yoktu. Çok az sayıda fotoğraf vardı. 20. yüzyılın başında doğmuş sanatçıların 5-10 tane resmini bulamazdınız mesela… İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Hikmet Onat gibi çok mühim sanatçılar geçmiş Türkiye’den. Ama o dönemde bunları dokümante eden hiç kimse çıkmamış. Mesela Fikret Mualla… Ara Güler fotoğrafını çekmese Fikret Mualla’nın fiziğini bile hatırlayan olmazdı şimdi. Yani böyle bir durumla karşı karşıyaydı Türkiye sanatı… Batı ülkelerinde böyle değildir. Bu iş için çalışan belirli müzeler vardır, vakıflar vardır… Bu vakıflarda çalışan kültür insanları, fotoğrafçılar ve film yapımcılarıyla birlikte bu önemli sanatçıları dokümante ederler. Bu, Türkiye’nin en büyük eksikliğidir. Ben o eksikliği galeriyi açtığım 1975 yılında gördüm ve sanatçılarımızı fotoğraflamaya başladım. Yıllar içinde binlerce fotoğraf çektim. Bu fotoğrafların yüzde 90’ı yayımlanmamıştır; bir belge halinde durmaktadırlar. Belki ileriki yıllarda Türkiye’de daha medeni bir toplum kurulur… Müzeler, vakıflar kurulur ve sanatçılar gerçek yerini bulur… İşte o zaman bu fotoğraflar sanatçıların tanınmasını temin edecek. Hiç olmazsa fiziki olarak tanımış olacaklar…”

Füreya Koral

Elmadağ, İstanbul

Füreya Hanım’ın bütün ailesini tanırım. Cevat Şakir, Aliye Berger, Nejat Devrim, Şirin Devrim… Benim sanat dünyası içerisinde geçen yıllarımı düşündüğünüz zaman 1900’lü doğumlularla en gençlerine kadar 100-120 senelik sanat insanlarıyla tanışma şansım oldu. Benim dışımda bu dönem içerisinde bu kişilerle ilişki kurmuş olan çok az kişi vardır; başka bir galerici olduğunu da sanmıyorum. Füreya Hanım çok disiplinli, çalışan bir seramik sanatçısıydı. Hatta Türkiye’de ilk seramik sanatçısı niteliği taşıyan sanatçımızdır. Atölyesi Elmadağ’daydı. Zaman zaman giderdik. Bu ziyaretlerim sırasında onun bazı fotoğraflarını da çekerdim. Bu fotoğrafı da İstanbul Elmadağ’daki atölyesinde çektim. Otodidak bir sanatçımızdır. Bazı bankalar ve iş yerlerinde ürettiği çok ilginç duvar panoları vardır.

Semiha Berksoy

Cihangir, İstanbul, 1990’lı yıllar

Ünlü bir opera sanatçımız; aynı zamanda çok enteresan resimler yapan bir sanatçımızdır Semiha Berksoy. Kızı Zeliha Berksoy benim arkadaşımdı. O vasıtayla tanışmak istedim ve atölyesine, yani Cihangir’deki evine gittim. O gün Semiha Berksoy’un çok ilginç fotoğraflarını çektim. Çok samimi, dinamik ve çok karizmatik bir kişilikti… İleri yaşta olmasına rağmen çok genç kalmıştı ve bu hali o gün beni çok etkilemiştir. Bu fotoğrafta kucağında köpeği de var.

Nejat Devrim

Kopenhag, 1988

Nejat Devrim, Türk resminin en ilginç sanatçılarındandır. Bir kere ilk soyut resmi yapmış sanatçımızdır. 1946’da Paris’e gitti ve orada soyut ekolün içerisinde yer aldı. Bu çok mühim bir şeydir. Nejat Devrim daha sonra Amerikalı ünlü galerici Leo Castelli’nin New York’ta Sidney Janis Galerisi’nde Fransız ve Amerikan Genç Ressamlar adıyla açtığı sergide yer aldı. Bu sergide Nejat Devrim’in resimleri, Ad Reinhardt’ın eserleriyle karşılaştırılarak “Reinhardt-Nejat” diye sunuldu. Bu Nejat Devrim’in kariyeri içinde de mühim bir sergidir. Zaten ondan sonra da Amerikalı ya da Avrupalı önemli bir galerici hiçbir Türk ressamını seçmedi… Resim tarihimizde böyle bir özelliği vardır Nejat Devrim’in… Birlikte çok vakit geçirdiğim bir sanatçıdır. Türkiye’nin kültür – sanat dünyasına yön veren ünlü Şakirpaşa Ailesi’nin yetiştirdiği bireylerindendir. Annesi Fahrelnissa Zeid de biliyorsunuz ilk soyut resmi yapan sanatçımızdır. Bu fotoğrafı Nejat ile bir görüşmemiz sırasında 1988 yılında Kopenhag’da çektim.

İlginizi çekebilir:  Nereye gidiyor bu gemi?

Fahrelnissa Zeid

Amman, Ürdün, 1991

Benim Fahrelnissa Zeid ile tanışmamı 2011 yılında kaybettiğimiz ünlü tiyatro sanatçısı kızı Şirin Devrim sağladı. Onun vesilesiyle kendisiyle tanışma imkânı buldum ve bu benim için büyük bir şanstı. Bu fotoğraf Zeid’in Ürdün, Amman’daki atölyesinde çekilmiş fotoğraflarından biridir. 1991 senesinde çekildi. Bu fotoğraftan yaklaşık üç ay sonra da vefat etti. O nedenle de Zeid’in son çekilmiş fotoğraflarındandır.

Fahrelnissa Zeid benim, Türk resim tarihi içinde benim en önem verdiğim 3- 4 sanatçıdan biridir. Biliyorsunuz bizim Türk resminde bazı gecikmeler olmuştur. Ama Zeid’e bakarsanız döneminin sanatçılarıyla aynı yıllarda, aynı eşdeğerde resimler yaptığını görürsünüz. Bu nedenle de oğlu Nejad Devrim’in de dahil olduğu Fransız soyutunun temsilcileri arasında anılır. Hans Hartung, Alfred Manessier ve Helena Vieria da Silva gibi dünya çapında üne kavuşmuş o değerde eserler yapmıştır. Özgün bir sanatçıdır Zeid. Tate Modern tarafından 2017 yılında açılan sergisi büyük ses getirdi. Dediğim gibi çok önem verdiğim sanatçılarımızdan biridir. Onun için hazırladığım Fahrelnissa Zeid / Fırtınaya Doğru adlı kitap, yarım asrı geçen sanat serüvenim boyunca en övündüğüm çalışmalarımdan biri olmuştur.

İpek Duben

New York, 1990’lı yıllar

İpek Duben, çok eski bir arkadaşımdır ve çok önemli bir sanatçımızdır. Bu fotoğrafını 1990’lı yılların başı gibi New York’taki atölyesinde çektim. İpek’in bende bıraktığı izlenim Türk ressamları arasında en aydın ve en entelektüel bir kişilik olmasıdır. Hem yaratıcı bir sanatçı hem de dünyayı çok iyi, sanatı çok iyi bilen bir kişiliktir. Reklamdan hep uzak yaşamıştır. Fakat sanatıyla literatüre girmiş bir sanatçımızdır. Yıllar içinde açtığı sergileri hep takip ettim. Çok güzel işler yaptı. Aynı zamanda kuramsal kitaplar da yayımlamıştır. Yani bu Türkiye’de çok az sanatçının yaptığı bir şeydir… İpek Duben’in resim tarihiyle, sanat tarihiyle ilgili çok ilginç araştırma kitapları vardır. Bu yönüyle de Türk sanatına çok büyük katkısı olmuştur.

Burhan Doğançay

Singer Bulding, New York, 1996

Hiç kimsenin tanımadığı bir ressamdı, Burhan Doğançay. İlk sergisini 1976 yılında ben açtım. Resimleri 2000 yılına kadar hiç ilgi görmemiştir. Fakat daha sonra çok önemli bir sanatçı olduğu anlaşıldı. Bugün Doğançay’ın resimleri bir nevi kara borsa olmuş durumdadır. Burhan Doğançay ile çok yakın dostluğum oldu. Belki de Türk ressamları arasında en yakınlık duyduğum, en çok dostluk kurduğum tek ressamdır. Hem Amerika’da hem de burada aşağı yukarı 38 sene birlikteydik, ölümüne kadar. Çok eserlerini sattım, çok koleksiyonculara eserlerini tanıttım. Dünyaya açılmış, müzelere eserleri satılmış çok mühim bir sanatçıdır. Onun da kitabını hazırladım. Önümüzdeki aylarda bu kitap piyasaya çıkacak. Bu fotoğraf New York’taki atölyesinde çekildi. Amerika’ya her gittiğimde atölyesinde buluşurduk. Herhalde bu arşiv içerisinde en çok fotoğrafını çektiğim sanatçı Burhan Doğançay’dır. Birlikte geçirdiğimiz yıllar içerisinde yüzlerce fotoğrafını çektim.

Haluk Akakçe

İstanbul, 2019

St. Regis otelinin sahibi Cengiz Çetindoğan, Haluk’un resimlerini çok beğenir ve hep satın alırdı. Ona bir dönem otelin içerisinde bir atölye de verdi. O atölyeyi 2-3 sene kullandı ve çok güzel eserler üretti o dönemde. Ben de zaman zaman oraya gider Haluk’un fotoğraflarını çeker, resimlerini incelerdim. Bu da o fotoğraflardan biridir. 2019 yılında çekildi. Fotoğrafta Haluk benim bir portremi yapıyor. Hatta bir arkadaşımız bu anın bir dakikalık filmini de yapmıştı. Aslında çok yetenekli bir kişilikti Haluk Akakçe… Amerika’ya gitti ve ünlü galerici Jeffrey Deitch’ın sanatçı listesine girdi; onunla çalışmaya başladı. Hatta 2008- 2010 yılları arasında Amerikalı galericilerle konuştuğumda ilk akla gelen hep Haluk oluyordu. Orada baya bir isim yapmaya başlamıştı. Fakat maalesef Haluk bunu değerlendiremedi. Yani o kadar büyük bir güce sahip olduktan sonra “Neden Jeffrey Deitch’ten ayrıldı ve Türkiye’ye döndü?” bu hep bir soru işaretidir benim için. Kalsaydı belki başka ilişkiler kurup dünya çapında bir isim olabilirdi. Çok kısa bir zaman önce de ne yazık ki öldü.

Previous Story

Görünenin Ardındaki

Next Story

Dans Eden Beden Ses Çıkarıyor

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.