Teşekkürler Baksı

//

Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın 2000 yılında hayal etmeye başladığı Baksı Müzesi, açıldığı 2010 yılından bu yana gerçek bir toplumsal projeye dönüştü. Koçan Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde yer alan Baksı, bir insanın hayal gücünün ve mücadelesinin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlar nitelikte olduğu için de, Bayburt gibi bir yerde hiç beklemediğiniz bir tepenin üstüne konumlandırılmış olmasıyla da çok dikkat çekici.

Tohumları 20 yıl önce atılan ve kapılarını 2010’da açan Baksı Müzesi, 1600 metre yükseklikte bir kültür yuvası. Doğu Karadeniz’de, Bayburt’un 45 kilometre dışında, Çoruh Vadisi’ne bakan bir tepenin üzerinde yükselen müze, eski adı Baksı olan Bayraktar Köyü’nde. Sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın kurduğu müze çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına aynı çatı altında yer veriyor. Bayburt doğumlu Koçan’ın hayali olan müze, sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konukevi ile 40 dönümlük bir araziye yayılıyor.

Baksı Müzesi

Toplumsal Bir Proje

Koçan’ın 2000 yılında hayal etmeye başladığı müzeyi hayata geçirmek için önce 2005 yılında Baksı Kültür Sanat Vakfı kuruldu. Yıllar içinde sanatçılar ve gönüllülerin katkılarıyla toplumsal bir projeye dönüşen Baksı Müzesi’nin ana binası 2010 yılında tamamlandı. Tanıtımı 2010’un Haziran ayında İstanbul Modern’de, açılışı ise aynı yıl Temmuz ayında gerçekleştirildi. Müzedeki 1500 metrekarelik ana sergi salonunda güncel sanat ve tasarımlar sergileniyor. 2012 yılında ise müzenin sergi salonu olan Depo Müze açıldı. 1000 metrekarelik bu kapalı alanda güncel sanatın örnekleri ile birlikte; halk resmi koleksiyonu, camaltı ve işleme koleksiyonu, yazı resimler, şifa tasları, alemler, taş baskılar, çömlek ve seramikler, ehramlar yer alıyor.

Bayraktar’ın Koruyucusu

80 haneli, 480 kişinin yaşadığı Bayraktar Köyü’nün çehresini değiştirip geliştiren Baksı Müzesi isminin ilhamını misyonlarından alıyor. “Şifacı, yardımcı, koruyucu” demek olan Baksı sözcüğü Kırgız Türkçesi’nde Şaman anlamına geliyor. Bayraktar’ın koruyucusu Baksı, yoğun göç veren Bayburt’ta gurbete, kaybolan geleneklere, unutulan değerlerin neden olduğu sorun ve sonuçlara çözüm arayışı ile yola çıkıyor. Geleneksel kültürü koruyarak gelecek kuşaklara aktarmak için araştırmalar yapan Baksı, kültür-sanat etkinliklerinin dışında kadın istihdamı projeleri ve bölgedeki özel yetenekli çocuklara burs sağlamak gibi çalışmalarla adından söz ettiriyor. Diğer müzelerden farklı olarak gelenekselle çağdaşı aynı zeminde buluşturan Baksı, 2014 yılında Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü aldı. Aynı yıl Koçan’a TBMM Onur Ödülü verildi.

Erdal Duman, Oy Tombulum

Tepe Heykellerle Kuşatıldı

Baksı Müzesi’ni ziyaret etmek isteyenleri ise iki yeni sergi bekliyor. “Kıraçta Heykel”, Baksı tepesini heykellerle kuşatıyor. Farklı kuşaklardan dokuz sanatçının açık havadaki yapıtları Çoruh nehrini seyrediyor. Heykellerin rehberlik ettiği bu yolculuğa Erdal Duman, Günnur Özsoy, Hüsamettin Koçan, İbrahim Koç, Kemal Tufan, Mike Berg, Nermin Er, Osman Dinç ve Yunus Tonkuş’un yapıtları eşlik ediyor. Kıraçta Heykel sergisinde yer alan Erdal Duman’ın “Oy Tombulum” heykeli boşlukla kamufle olan askeri bir nesne şeklinde ziyaretçilerin karşısına çıkıyor. Savaşın ve yıkımın insan yaşamında tahrip ederek boşalttığı alanı ifade ediyor. Sergideki bir diğer eser olan Günnur Özsoy’un organik-lirik heykeli “İsimsiz”, kıvrımlı anatomisiyle aynı anda soyut bir figür ya da rüzgârın yonttuğu kaya parçası gibi natüralist bir form olarak kendini gösteriyor. Koçan’ın Kıraçta Heykel’de yer alan “Demirci Ustasını Selamlamak” ve “Herkes İçin Dünya” adlı eserleri hem yaşadığı toplumun kültürel değerlerini hem de evrensel kaygılarını simgesel formlarla izleyiciye aktarıyor. Sergide, İbrahim Koç’a ait olan dev “Sivrisinek” heykeli, hayvanın gerçekdışı boyutuyla esere sembolik bir anlam yüklüyor. Kıraçta Heykel’de Kemal Tufan’ın iki ayrı eseri yer alıyor. “Denizaltı” ve “Kör Makas/Aç Gözünü” adlı ironik/alegorik heykeller, okyanusların sonsuzluğunu ve nesnelerin sıra dışılığını ifade ediyor. Çalışmalarında Doğu kültürünün soyut ifade gücünden ilham alan Mike Berg’in, doğanın minimal ve geometrik estetiğinden izler taşıyan “Şeylerin Örgüsü” adlı heykeli de sergide yer alan eserler arasında. Nermin Er’in sergideki “Nehri Dinle” adlı çalışması doğayla insan arasındaki mesafeyi yakınlaştırıyor. Öte yandan Osman Dinç’in “Orada Bir Ev Var Uzakta” heykeli, ‘ev’in en yalın arketip formuyla ilişki kuruyor. Yunus Tonkuş’un “Çift Yüzlü Dansçı” isimli çalışması ise üç boyutlu dünyanın da sürprizlerle dolu olduğunu ifade ediyor.

Yunus Tonkus, Çift Yüzlü Dansçı

Anadolu Ödülleri Sergisi Depo Müze’de

Baksı’daki ikinci yeni sergi ise geçen yıl ilk kez verilen “Anadolu Ödülleri”ne değer bulunan projeleri bir araya getiriyor. Ödüller, Baksı Kültür Sanat Vakfı tarafından Anadolu’nun ortak kimliğine katkıda bulunan üretimlere dikkat çekmek amacıyla veriliyor. Ödül programı; “Müzecilik”, “Süreli Etkinlikler”, “Gösteri Sanatları”, “Arkeoloji” ve “Restorasyon” kategorilerinden oluşuyor. Türkiye’nin 35 ilinden 133 projenin başvurduğu yarışmada, altı proje Anadolu Ödülü’ne, iki proje de “Alana Katkı Ödülü”ne değer bulundu. Depo Müze’deki sergi Anadolu’dan ilham alan ve ona değer katan çalışmalara topluca bir bakış olanağı sağlıyor. Ayrıca sivil topluma ve yerel yönetimlere yeni öneriler sunuyor.

Kemal Tufan, Denizaltı

Gösteri Sanatları Ödülü EBB Senfoni Orkestrası’na

Ödüllerden arkeoloji alanında olana Sivas Kayalıpınar Kazısı layık görüldü. Müzecilik ödülü Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze’nin oldu. Restorasyon ödülü Hatay’daki The Museum Hotel Antakya projesine, Süreli Etkinlikler ödülü ise Çanakkale Bienali’ne verildi. Gösteri sanatları ödülüne EBB Senfoni Orkestrası layık görüldü. Diğer gösteri sanatları ödülü Van Akdamar Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Şenliği’nin oldu. Alana Katkı Ödülleri’nden arkeoloji alanında olana Siirt’teki Başur Höyük kazısı ve restorasyon alanındakine Erzurum’daki Kültür Yolu projesi layık görüldü. Baksı’daki bu iki yeni serginin yanı sıra Şakir Gökçebağ’ın heykel ve yerleştirmelerinden oluşan “Aşina” sergisi, “Maske/Çağrışımlar” adlı grup sergisi ve kalıcı koleksiyonda yer alan yapıtlar da ziyaretçileri bekliyor. Müze, pazartesi hariç her gün 10.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

İlginizi çekebilir:  Koreli Sanatçılardan İstanbul'da Sergi

Cömert ve Gururlandırıcı Bir 20 Yıl

Doğup büyüdüğü topraklara Baksı Müzesi gibi önemli bir değeri katan Hüsamettin Koçan, gerçekleşen hayalinin ayrıntılarını ArtDog İstanbul için anlattı.

Kemal Tufan, Kör Makas Aç Gözünü
  • Baksı Müzesi’nin hayaliniz olduğu çok yazıldı çizildi, merak ettiğim neredeyse imkânsız bir coğrafi noktada olan bu mekânı kurma fikrini paylaştığınızda aldığınız olumlu ve olumsuz tepkiler? Ve olduğunda hissettikleriniz?

Evet. Her konuda olduğu gibi Baksı konusunda da çok çeşitli sorular soruluyor. Üstelik Baksı bu sene 20’nci yılına da ulaştı. 20 yıldır bu tür sorularla karşı karşıya geliyoruz. Tabii ki bu sorular içerisinde öncelikle bu projeyi nasıl akıl ettiğimiz ve onun etrafında sizin sorunuza benzer paralellikte, “Yerleşik halk projeye olumlu geri dönüş sağladı mı?” gibi sorgulamalar hep karşılaştığımız durumlar oldu. Arkasından nereden aklınıza geldiği sorusu geliyor çünkü bu bulunduğumuz coğrafya bu tür girişimler için öncelikli merkezi bir coğrafya değil, insanların gittikleri bir noktada değil. Hatta insanların sosyal erozyon nedeniyle göç verdikleri, terk etmek istedikleri bir coğrafya. Yani herkes gurbete giderken biz o noktaya geri dönüp insanlara, “Gitmeyin, burada kendi doğup büyüdüğünüz topraklarda mutlu olabileceğiniz koşulları yaratmak mümkündür” dedik. Bütün bunları söylerken bizi herkes can kulağı ile dinledi. Tabii biz de bu durumdan son derece memnun olduk. Ancak daha sonradan bu soru ve cevapların projeye katılım konusunda bir çözüm üretmediğini görünce, hayal kırıklığı değil ama şaşkınlık süreci yaşadık. Tabii bu değerlendirmeyi yaparken sanatçıları farklı değerlendirmek gerekiyor. Çünkü sanatçılar ilk günden bugüne kadar Baksı’nın rüyasına inandılar ve koşulsuz destek sağladılar. Bu sadece ülkemizde değil uluslararası ortam için de şaşırtıcı bir gelişmeydi.

Hüsamettin Koçan, Demirci Ustasını Selamlamak
  • Bu süreçte yaşanan zorluklar ve mucizeler nelerdi?

Zorluklar silsilesinde, müzenin yerini seçmekten tutun da böyle bir bölgede kâr amacı gütmeyen bir proje için riskler üstlenmiş olmamız, projenin etrafında hiç aklımıza gelmeyen söylentilerin yayılması ve benim orada sonu gelmeyen bir mücadeleye girmiş olmam sıra dağlar oluşturdular. Yeterli malzeme, teknisyen bulmadaki güçlüklerde işin cabası. Tabii başka bir çetin sorun ise proje başladığında ailemin beklentilerine yeterli yanıt vermemesiydi. Çünkü bu projenin bir aile hareketi yaratmasını değil, bir ortak toplumsal hareket başlatmasını istiyordum. O nedenle işe öğretmen, köy muhtarı ve imamla başladım. Bu durumda çok alkışla karşılanmadım. Ayrıca esnaf, eşraf ve siyasetin belli rezervleri vardı. Bu arada gurbetçilerin, kadınların ve çocukların coşkulu destekleri benim için şaşırtıcı oldu.

Hüsamettin Koçan: …bu projenin bir aile hareketi yaratmasını değil, bir ortak toplumsal hareket başlatmasını istiyordum.”

  • Baksı sizin enerjinizle çok örtüşen bir yer, sizden sonrası için yaptığınız planlar öngördüğünüz bir vizyon, bayrağı devredeceğiniz kişi ya da kurumlar var mıdır?

Asıl şu günlerde masa üstünde en öncelikli sorun bu. Bizim müzemiz Baksı Kültür Sanat Vakfı’na ait bir kurum. Dolayısıyla da geleceği bu kurumsal yapı içerisinde çözmek gerekiyor. Dahası sürdürülebilirliğin temel kaynağı öncelikle ekonomik olduğu için saptadığımız içerik bu kurumsal yapı üstünden gelecek üretebilir. O bakımdan müze konuk evi, Bayburt ‘ta gerçekleştireceğimiz kadın istihdam merkezi, planlamakta olduğumuz yaz akademisi, yetenek geliştirme merkezi için ulusal ve uluslararası fonlar aracılığıyla işin maddi kısmını çözüyoruz. Ayrıca tekil liderli projeler eninde sonunda geniş tabanlı kurumlara dayanmak zorundalar. Bu bağlamda vakfın her türlü projesini geliştirebilecek ve sürdürülebilirliğini sağlayacak kapasite mütevelli heyetimizde ve yönetim kurulumuzda mevcut. Bir başka bakışla Baksı bir sivil girişim olarak sürekliliğini gönüllülerle sağlıyor. Komisyonlar ve öteki çalışma grupları hep birlikte büyük bir yaratıcı ve uygulayıcı grup oluşturuyorlar. Tüm bu saydıklarım gelecek için söz konusu sorunların yanıtlarını oluşturuyor.

Hüsamettin Koçan, Herkes İçin Dünya
  • Bugüne kadar gerçekleştirdikleriniz arasında en çok iz bırakan; belki de bir sergi aşamasında yaşanan ilginç bir hikâye var mı? Aynı şekilde içinizde kalan yapamadığınız neler var?

Daha önce sözünü ettiğim yirmi yaşındaki genç Baksı’nın her anı büyük heyecan ve coşkuyla geçti. Belki de hiç göz kırpmadan bu süreyi coşkuyla yaşadığımızı söylesem de vicdanen abarttığım düşüncesinde olmadığımı söylemeliyim. İlk temel atma, ilk çatıyı kapatma, ilk kapı ve pencereleri takma, ilk sergiyi açma, ilk bileti kesme, ilk kursları düzenleme, ilk öğrenci bursunu verme, ilk tableti öğrencilere sunma, ilk ödülü alma, bunların hepsi bizim için çok heyecanlıydı. Tabii ki şu günlerde yapmak istediklerimiz içinde en öncelikli sırada “Kadın İstihdam Merkezi” inşaatı var. Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından tasarlanan ve uluslararası ödüle sahip bu bina Baksı için ikinci bir adım ve bir gurur kaynağıdır. Onu da tamamlayınca Baksı projesi için, bize istediğimizden her zaman daha fazlasını veren cömert ve gururlandırıcı bir 20 yıl yaşattığını söyleyebiliriz. Doğayla, insanla, vicdanla ve masumiyetle karşılaşmış olmaktan gurur duyduğumuz bir projedir Baksı. Bunlar için Baksı’ya teşekkür ederim.

Anadolu Ödülleri heykeli sanatçı Osman Dinç’in imzasını taşıyor.
Previous Story

Tiyatro Kooperatifi’nden Bakanlığa 6 Soru

Next Story

İtirazdan Doğan Sanat

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.