Multidisipliner Fransız sanatçı Sophie Gamand son on yıldır Los Angeles’ta yaşıyor ve üretiyor. Gamand’ın ödüle layık görülen ve en çok bilinen fotoğrafları “Wet Dog” ve “Pit Bull Flower Power” adlı seriler.
2010 yılından bu yana insanların köpeklerle olan ilişkisine odaklanan Gamand, ABD ve civarında seyahat ederek barınaklardaki ve tehlike altındaki köpekleri fotoğraflıyor. Hikâyelerini sosyal medya hesabında anlatarak bu köpeklerin yuva bulmalarına yardımcı oluyor ve köpeklerle ilgili kâr amacı gütmeyen kuruluşlara destek oluyor. Gamand aslında köpeklerin hikâyeleri aracılığıyla aslında insanlığımızı keşfetmek istediğinin altını çiziyor.
Bu ay kapağa taşıdığımız fotoğrafında bulunduğu “Pit Bull Flower Power” serisi için barınaklardaki 450’den fazla Pit Bull’u kafalarında el yapımı çiçekli taçlarla fotoğraflayan sanatçının, sosyal medya hesabında paylaştığı köpek portreleri çoğunun sahiplenilmesini sağlamış. Aralarında çok uzun süre barınaklarda yaşayan ama sonrasında yuva bulan köpeklerin olduğu bu portreler ve özellikle sanatçının “Pit Bull Flower Power” adlı serisi bugün dünya çapında Pit Bull’lar hakkında ki yanlış algıyı yıkmak için savaş veren en önemli kaynak ve platformlardan biri.
Henüz ülkemizde emareleri görünmese bile tüm araştırmalar kanıtlıyor ki- esasında tehlikeli köpek ırkı diye bir şey yok. Köpeklerin olumlu ya da olumsuz davranışlarına sebep olan esasında insanlar. Ülkemizde yılbaşı öncesi yüzü Pit Bull’lar tarafından parçalanan 4 yaşındaki Asiye olayının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “köpeklerin yeri barınaklardır. Belediyeler gerekli önlemleri alsın,” açıklaması sonrası yüzlerce sokak köpeği yaka paça sayısı yetersiz barınaklara götürülürken, birçok Pit Bull da sokağa terk edildi. Kayıt altında olmayanlar ise ömür boyu barınaklarda ölümü bekleyecekler.
2014 yılında Sony World Photography Award da dahil bir sürü ödülün sahibi olan sanatçı Sophie Gamand ile ülkemizde olanlar sonrasında online olarak buluşup kapsamı söyleştik. National Geographic’ten Oprah Magazine’e beli başlı dergilere konu olan ve dünya çapında köpekler üzerine yaptığı çalışmalarla bir farkındalık yaratan sanatçının ilk kitabı “Wet Dog” 2015’te çıktı, ikinci kitabı “Pit Bull Flower Power” ise 2018’de basıldı.
Köpekleri insanları daha iyi anlayabilmek için fotoğrafladığını söyleyen Gamand insanların aslında Tanrı gibi davranarak bazı köpek ırklarını ‘yarattığının’ altını çiziyor.
Kendi ihtiyaç ve arzularını tatmin etmek için köpeklerin genetiğiyle oynayan insanların köpeklere boyun eğdirmek için uğraştığını anlatan Gamand, bu durumun insanlara büyük bir sorumluluk vermesi gerekirken tam tersi köpeklere olan davranışımızın hakkımızda çok şeyi ortaya koyduğuna inanıyor.
Köpekler kendi kendilerine hayatta kalabilir mi? Köpeklerle aramızdaki bu bağımlı ilişki mi onların doğasını mı değiştirdi? Köpekler hızlı kültürümüzün kurbanları mı? Kullanılıp atılabilir mi oldular? Özellikle Pit Bull cinslerinin ömür boyu hapse atılması yada öldürülmesi, bu masum hayvanların dövüştürülüp insanların elinde oyuncak olması bize, bizim hakkımızda ne anlatıyor?
Gamand, köpeklerin insanlığımıza bir ayna tuttuğunu, onlara olan davranışlarımızı gözlemeyerek kendimiz hakkında daha fazla bilgi edineceğimizi düşünüyor. Bu dergi matbaaya hazırlanırken hâlâ Türkiye genelinde sokak köpekleri toplanıyor, bazıları insanların vahşetine maruz kalıyor, sokağa atılan Pit Bull’lar alınıp hapse atılıyordu…
Gamand’ın sanatsal pratiğinin odağına aldığı köpek insan ilişkisinin ‘insan’ olana çok şey anlatacağı kesin.
-
“İşlerim, insanlarla köpekler arasındaki ilişkideki karmaşık dinamikleri araştırıyor. Köpekler aslında insanlığımıza bir ayna tutuyor. Amacım onları gözlemleyerek insanı daha iyi anlamak, ona daha iyi ışık tutabilmek.” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Geçtiğimiz bin yıl boyunca köpekler, insanlarla yakın bir ortaklık içinde evrimleşmiş. Evcilleştirilmiş köpekler, yapay seçilim, üreme, eğitim, görünüşlerinin veya sahip oldukları becerilerin değiştirilmesi, toplumdaki rollerinin değiştirilmesi yoluyla birden fazla yolla şekillendirilmiş. Sokak köpekleri yada doğada dolaşan köpekler biraz farklı, çünkü yuvaları yok ve bu nedenle insan dünyasının tam içinde değil sınırlarında yaşıyorlar. Ancak evcil köpekler artık gerçekten ‘doğal’ hayvanlar değiller. İnsan eliyle dramatik bir şekilde dönüştürüldüler. Köpeklere yaptığımız her şey, köpeklerle yaptığımız her şey insanlığımız hakkında çok şey anlatıyor bize. İster onları kötüye kullanalım, ister dövüşmeye zorlayalım, ister kâr için yetiştirelim, ister onları kurtaralım…tüm bunlar insanlar hakkında çok şey anlatıyor. Beni en çok büyüleyen de bu. Köpeklerin tüm bunları yapmamıza izin verdiği gerçeği. Sanırım bu durum onlar hakkında da çok şey anlatıyor. İnsan denen tür kendini nasıl üstün gördüğünü hatta megalomanisini köpekler yoluyla ifade edebiliyor. Köpekler bu anlamda boş tuvaller gibi. Hatta köpeklerin hayatta kalması buna bağlı. Aynı zamanda, bir bakıma onları bu kadar başarılı bir tür yapan şeyde bu. İnsanların olmasını istediği her şeye dönüşme yetenekleri. Çok bağımlı bir ilişki aslında insan-köpek ilişkisi.
-
Sanatsal pratiğinizin merkezinde köpekler var. Köpeklere odaklanmaya nasıl başladığınızı anlatır mısınız?
Her zaman hayvanlarla iletişim kurmayı özellikle de köpeklerle; insanlardan daha kolay bulmuşumdur. Onlarla ilişki kurmak daha doğal, kelimeler araya girmiyor… Avrupa’dan New York’a taşınana kadar köpekler dünyamın merkezi değildi. Son on yıldır sanatımı onlara adadım. Köpekler küçük bir çocukken benim “güvenli alanım”dı. New York’a taşındığımda kaotik şehir ve bu yeni hayat beni çok etkiledi. Köpekler yine “güvenli alan”ım oldu. Köpekleri, insanların onlarla yaptığı şeyleri fotoğraflamaya başladım. Birkaç yılımı bir veteriner kliniğinde fotoğraf çekerek, köpek yarışmalarını ve köpek moda etkinliklerini izleyerek ve köpek kurtarma operasyonlarında gönüllü olarak çalışarak geçirdim. Moda podyumlarında ki süslü Chihuahua cinsi köpeklerden incinmiş ve istismara uğramış sokak köpeklerine kadar tüm köpek yelpazesini ele aldım. Gerçekten takıntılıyım! Köpeklerin etrafında keşfedilecek çok şey, yaratılacak çok fazla sanat var.
Sorumsuz Köpek Sahipleri Tehlikeli Olan…
-
Yılbaşı öncesi Türkiye’de 4 yaşında bir çocuk Pit Bull saldırısı sonucu ağır yaralandı. Ardından Erdoğan bir konuşma yaptı ve sokak köpeklerinin yerinin barınaklar olduğunu ve belediyelerin onları toplaması gerektiğini söyledi. Pit Bull’lar zaten “tehlikeli ırk” kapsamında oldukları için kayıtlı olmayanlar ömürlerini artık barınaklarda geçirecekler. Tüm bunları nasıl yorumlarsınız?
Olayın detaylarını tam olarak bilmiyorum ama böyle bir kazadan sonra bir türün yasaklanması yaygın bir siyasi taktiktir. Politikacılar korkmuş, öfkeli ve incinmiş bir toplulukla karşı karşıya kaldıklarında, halkı yatıştırmak ve ‘yanlış’ bir güvenlik duygusu yaratmak için sert sembolik önlemler alma eğilimine yöneliyorlar. “Tehlikeli köpekleri” yasaklamak bunlardan biri. Ancak, köpek cinslerini yasaklamanın verimsiz, halk için maliyetli olduğu ve köpek ısırması olaylarının önüne geçmediği tekrar tekrar kanıtlandı… Bütün dünyada bu böyle. Birkaç yıl önce, Kanada’da Montreal halkı, özellikle Pit Bull aileleri, gerçekten bu yasağın kaldırılması için çok çaba gösterdiler ve sonunda belediye başkanı seçimi kaybetti ve yasak kaldırıldı. Bir topluluğa, “tehlikeli köpekler” yasaklanırsa daha güvende olacaklarını söylemek tamamıyla yalan. Bu iş böyle değil. Sadece belirli köpek ırklarının sorunlu olduğunu iddia etmek sorumsuzluktur. Sonuçta tehlikeli olan insandır! Sorumsuz köpek sahipleri tehlikeli olanlar. Köpeklerini kısırlaştırmayan, köpeklerinin etrafta koşturmasına izin veren insanlar….Evet, bazı köpekler topluluklar için tehlike arz edebilir. Bu durum insanca ele alınmalıdır. Topluluk, belirli bir köpeğin başkalarına zarar verme potansiyeline sahip olduğunda harekete geçmek için uygun hayvan kontrolü gibi mekanizmalara sahip olmalıdır. Pit Bullar da dahil olmak üzere, cinsi ne olursa olsun köpeklerin büyük çoğunluğu, insanlarla barış içinde yaşar. Sorunun çözülmesi için bir türün yok edilmesi gerektiğini iddia etmek bize anlatılan koca bir yalan. Kırmızı renkli bir araba bir kazaya karıştı diye tüm kırmızı renkli arabaların imha edilmesi gerektiğini söylemek gibi bir şey bu. Böyle bir sorun ancak kazaya karışan sürücünün ehliyetine el koyduğunuz yada benzer cezai işlemler uyguladığınızda çözülebilir.
Cins yasaklarıyla ilgili en büyük sorunlardan biri, bir köpeğin hangi cins olup olmadığını değerlendirmenin çok zor olması. “Pit Bull” kelimesi, “büyük kafalı ve tıknaz gövdeli kaslı köpek” ile eşanlamlı hale geldi ve çoğu terrier karışımı köpek böyle algılanıyor. Sırf görünüşü veya soy ataları nedeniyle doğası gereği tehlikeli kabul edilen bir köpek ile davranışları nedeniyle gerçekten tehlikeli olan bir köpek arasında ciddi farklar var. Açıkçası bu çerçevede sadece ikincisi konuşmak anlamlı.
Sorunlu köpeklerle başa çıkmanın yegâne yolu insanları köpeklerle nasıl iletişime girmeleri gerektiği konusunda eğitmekten geçiyor. Bu sorunu çözmenin diğer yolu köpekleri istismar eden kişilere ceza vermek. Evrensel anlamda tüm araştırmalar gösteriyor ki- köpeklerden çok ‘durumlar’ tehlike arz edebiliyor. Örneğin kısırlaştırılmamış erkek köpekler yaşadıkları ve beslendikleri yeri korumak için doğal olarak agresif davranabilirler. Tasmalı özellikle zincirle bağlı köpekler istatistiksel olarak daha fazla ısırma eylemi gösteriyorlar. Yine istatistikler gösteriyor ki- çocuklar bir köpeğe nasıl yaklaşacaklarını tam olarak bilemiyorlar. Türkiye’de yaşanan örnekte olduğu gibi- örneğin 4 yaşında bir çocuk -yüzü köpeğin yüzüyle aynı yükseklikte olduğu için daha fazla risk altındadır. Ayrıca, şunu çok iyi anlamamız gerek, küçük çocuklar vücut dillerini anlamayan köpekler için gerçekten korkutucudur. Köpekler bir şekilde çocukların bu halini sezer ve korkarlar. Çocuklara tanımadıkları bir köpeğe yaklaşmamalarını ve asla zincirlenmiş yada yemek yiyen bir köpeğe yaklaşmamalarını öğretmek gerekir. Ayrıca, köpekler çok sadık hayvanlar oldukları için onların bu sadakatinden yararlanarak onları zincirlemek, dövüştürmek yani onları sömürmek ciddi cezalarla yasaklanmalıdır. Aslında kurban durumunda olan masum köpeklerin tehlikeli ve kötü olarak gösterilmeleri tek kelimeyle yürek parçalayıcı.
-
2010 yılından beri köpekleri fotoğraflıyorsunuz. ABD ve diğer ülkelerdeki barınaklara gidip köpeklerin fotoğraflarını çekiyorsunuz. Yakından takip eden biri olarak dünya genelinde köpeklerin durumu hakkında neler söylemek istersiniz. İnsanoğlu bu dost canlısı hayvana pek de adil davranıyor diyemeyiz, değil mi?
“İnsanın dostu” ifadesini duyduğumda tüylerim diken diken oluyor. Hangi dost köpeklere bizim davrandığımız gibi davranır? Yoksa insan-köpek arkadaşlığı tek taraflı mı? Köpekler onlardan istediğimiz her şeyi yaptılar. Her şeyi. Ama karşılığında gerçekten ne alıyorlar? En iyi senaryoda: barınak, yemek, sevgi mi? Köpeklerimize aktif olarak zarar vermesek bile, onlara hâlâ malımız gibi davranıyoruz- örneğin- uzun saatler evde tek başlarına kalıyorlar. Sadece biz karar verince yürüyüşe çıkabiliyor, yemek yiyebiliyor veya diğer diğer köpeklerle sosyalleşebiliyorlar. Beterin beteri var. New York’ta yaşarken hiç dışarı çıkmayan köpeklerle tanıştım. Dairelerinin içindeki çiş pedlerine işerlerdi. Bu nasıl bir hayat?
Son zamanlarda, köpekleri metalaştırdığımız için yoğun bir utanç duygusu hissediyorum. Kendime sürekli sorular soruyorum: Köpeklerin kendi kararlarını verme yetenekleri var mı? Ve eğer kendi kararlarını verseler nasıl yaşarlardı? Köpeklerimiz için daha sağlıklı, daha zengin bir yaşamı nasıl teşvik edebiliriz? Köpekler istedikleri hayatı yaşayabilir mi? Bu bakımdan insanlarla birlikte yaşayan ama evde olmayan sokak köpekleri, köy köpekleri ya da topluluk köpekleri beni giderek daha çok etkiliyor. Kendileri için kararlar alıyorlar bu köpekler. Bu bana olumlu geliyor. Ancak elbette hastalık kapma ya da incinme riskleri daha fazla. Ama felsefi bir bakış açısıyla, kendime sorup duruyorum güvende yaşayan ev köpeği mi yoksa yoksa dünyayı serbestçe dolaşan köpekler mi daha özgür?
Sophie Gamand: “Son zamanlarda, köpekleri metalaştırdığımız için yoğun bir utanç duygusu hissediyorum.”
-
Köpeklerin yuva bulmasına nasıl yardım ettiğinizden bahseder misiniz?
Dünya genelinde hayvan barınaklarını ziyaret ediyor ve köpekleri fotoğraflıyorum. Bu kareler köpekleri evlat edinmeye teşvik etmek için kullanılıyor. Sosyal medya hesabımdan yayınlıyorum ve çoğu zaman bu şekilde yuva buluyorlar. “Pit Bull Flower Power” adında özel bir projem var. Barınaklardaki Pit Bull’ların kafalarına çiçeklerden taçlar koyarak fotoğraflıyorum onları. 2014 yılından beri yaklaşık 450 Pit Bull’u kafasında çiçek taçlarıyla fotoğrafladım. Proje o kadar popüler oldu ki Pit Bull’a bakış açısı değişti insanların.
Birçok köpek güzel yuvalar buldular. Bu beni çok heyecanlandı.
Türkiye’de sokaklar köpeklerin yaşama alanı. Ancak belediyeler tarafından kısırlaştırılmaları ve kulaklarına numaralı küpe takılması gerekiyor. Kanuna göre sokak köpekleri sadece geçici bir süre barınaklarda kalabiliyorlar daha sonra yaşadıkları bölgeye geri salınmaları gerekiyor. Sizce hayat ev köpekleri için mi yoksa sokaktakiler için mi daha adil?
Türkiye’de kanunun böyle olduğundan haberim yoktu ama gerçekten çok güzelmiş. ABD ve Batı ülkelerinde biz bir şekilde köpeklerin insanlar olmadan yaşayamayacağına kendimizi inandırmış durumdayız. “Kurtarılmalı ve yuvalanmalılar” diye düşünüyoruz. ABD’de birçok köpek kurtarma topluluğuyla çalışıyorum- aslına bakarsanız sokaklardan koparılmaması gereken sokak köpeklerinin “kurtarıldığını” gördüm. Bu köpekleri yakalamak, onları gerçekten istemedikleri bir yaşama, istemedikleri evlere zorlamak gibiydi. Ve elbette, bazıları uyum sağladı ve aileleriyle birlikte çok mutlu hayatlar yaşadılar. Diğerleri yapamadı. Başıboş köpeklerin kendileri için karar vermelerine izin versek nasıl olurdu acaba? Kolombiya’da bir günümü Bogota’nın dışında bir kasabada insanları fotoğraflayarak geçirdim. Nefis hikâyeler çıktı ortaya! Bütün köpekler, seçtikleri insanla takılmaya karar vermiş olan sokak köpekleriydi. Karşılıklı güvene ve doğal bir bağa dayanan güzel dostluklar gördüm ve bu çok hoşuma gitti.
Aslında biliyor musunuz hem insanlar hem köpekleri güvende tutabileceğimiz şekliyle olsa köpeklerin seçim yapmasına izin vermemiz daha sağlıklı olmaz mı? Biliyorum bu köpek kurtarma işine dahil olan biri için radikal bir düşünce. Birçok kurtarıcının benimle aynı fikirde olmayacağını biliyorum. Ama bence kendimize bu soruları sormaya ve bizim müdahalemiz olmadan köpeklerin iyi olabileceği fikrine zihnimizi açmamız gerekiyor.
Tartışmasız Cehennem
Barınaklara gelince, barınaklar tartışmasız olarak köpekler için cehennemdir. Ben işim gereği her türlü barınağı ziyaret ettim; bazıları tam bir ölüm kampıydı. Kendi köpeğimi öyle bir barınaktan kurtardım. Hasta, korkmuş, ölmekte olan bir sürü köpek… En iyi şartlarda tasarlanmış ve en iyi bakımların yapılıp, en iyi mamaların verildiği barınaklar bile köpekler için acı ve ıstırap yeridir. Bence barınaklar ideal olarak sadece kısa vadeli bir çözüm olabilir.
-
Köpekler hakkında bilmediklerimizi anlatsanız bize.
Köpekler hakkında bilmediğimiz çok şey var. İnsanların köpekleri gerçekten anlamaya çalışmak için ne kadar az çaba harcadıklarına her zaman şaşırmışımdır. Onlar tamamen insanlarla iç içe evrimleşmiş inanılmaz yaratıklar. Günümüzde sokaklarda yaşayan köpekler tamamen insanların insafına kalmış durumda ve bunu çok problemli bir durum. Köpeklerin üremesi, giderek sayılarının çoğalması diğer bir problem. Sırf insanoğlu sevimli buluyor diye bir ömür boyu sağlık sorunlarıyla boğuşan köpekler üretiliyor. French yada İngiliz Bulldog’lar gibi…
Bu köpekler, üreme uygulamaları yoluyla tamamen deforme olmuş hayvanlar. Çoğu doğal yolla doğum yapamaz, sezaryen yaptırmak zorundalar. Fransız Bulldog’ların çoğu normal nefes alabilmek için ilk yıllarında hava yolu ameliyatına ihtiyaç duyarlar. Kafatasları küçük, burunları çok kısa ve bacakları eğik olacak şekilde üretildikleri! için bu köpekler ömür boyu nefes darlığı ve tıkanmalarla boğuşur ve sonuç olarak erken ölürler. Tüm bu köpeklere yaşattıklarımız aslında çok korkunç. Sevimli görünmeleri için köpeklere ıstırap veriyoruz. Köpekleri kendi büyüklük duygumuzu tatmin etmek için kullanmak, keyfimize göre ırklar yaratmak, yine keyfimiz için üretilmiş köpekleri para verip satın almak yerine neden varolan köpeklere kucak açmıyoruz? Neden bu dostlukların doğal olarak oluşmasına izin vermiyoruz? Bazılarının belki de hayatlarında bir köpeğe gerçekten ihtiyacı yoktur. Belki de hak etmiyorlardır!
-
İnsanlara umut vermesi için açısından, köpeklerle ilgili umut verici tecrübeleriniz var mı?
Galiba bu alanda görmediğim şey kalmadı. Beni en çok etkileyen, dövüştürülen ve daha sonra rehabilite edilip evlat edinilen köpeklerin yaşadıkları. Kendimi köpek kurtarmaya adadığım on yıl boyunca öğrendiğim en önemli şey, bir şans verildiğinde köpeklerin nasıl tepkiler verdiği. Köpekler aslında çok dirayetliler, tek ihtiyaçları onları dinleyecek ve onlarla çalışacak biri. Her köpek bir birey ve hepsine bu şekilde davranmalıyız. Cinsleri veya geçmişleri önemli değil. Hepsi aslında benzersiz ve bu nedenle farklı yaklaşımlara ihtiyaç duyuyorlar.
“Bir barınaktan köpek evlat edinmek ‘köpek-insan’ bağının en güzel ‘kutlamalarından’ biri.”
Bir barınaktan köpek evlat edinmek ‘köpek-insan’ bağının en güzel ‘kutlamalarından’ biri. Kafesteki bir köpekle göz göze bakışmak; onunla birlikte bir hayata adım atacağınızı bilmek gibisi yok.
-
Keşfetme yolcuğunuz elbette devam ediyor ve köpekler aracılığıyla insanlar hakkında bilgi edinmeye devam ediyorsunuz. Bize tür olarak insanlar ve köpekler hakkında edindiğiniz güncel gözlemleri anlatır mısınız?
Sanırım köpeklerle olan ilişkimizde tembeliz. Onları hafife alıyoruz ve bu onları çok suiistimal ve ihmal etmemize sebep oluyor. Eğer gerçekten onların koruyucusu olmak istiyorsak, onları daha iyi anlayıp, dinlememiz ve ihtiyaçlarına yer açmak için çaba göstermemiz gerekiyor. Köpek sahibi olmak büyük bir sorumluluk gerektirir. Savunmasız bir yaşamdan sorumluyuz. Hayatlarının her yönünü kontrol ediyoruz. Hayatınızı bir köpekle paylaşmak sizin için bir ayrıcalık olmalı. Borç değil!
-
Köpekleri nasıl fotoğraflıyorsunuz, size poz mu veriyorlar, sizce onların fotoğrafını çekmenizi nasıl anlamlandırıyorlar?
Modellerimin çoğu barınak köpekleri. Bütün gün bir kafeste oturuyorlar ve yapacak çok az işleri var. Onların dünyası çok sınırlı. Çekimlerimiz sırasında onlara ödül mamaları veriyorum: “otur” ya da “kal” gibi becerileri üzerinde çalışıyorlar. Bazıları böyle şeyleri çok seviyor- insanları memnun etmek doğalarında var. Diğerleri barınaktaki deneyimlerinden o kadar bunalmış ki, iyice içlerine kapanıyorlar. Her köpek farklıdır. Ve ben her birini anlamaya çalışıyorum. Bence bu fotoğraf meselesi onlar için çok kafa karıştırıcı, ne olup bittiğini anlayamıyor, anlamlandıramıyorlar. Barınakta onları fotoğrafladığımda büyük bir sorumluluk duygusu hissediyorum. Yolculuklarına tanık olmak ve portreleri aracılığıyla bu köpeklere itibarlarının bir kısmını geri vermekse benim için bir onur.
www.sophiegamand.com @SophieGamand