Koronavirüsle birlikte hızlanan dijital gelişmelerin sanat dünyasına nasıl yansıyacağını Türkiye’nin belli başlı sanat kurumlarına sorduk. Ve şu sorular bağlamında bir yanıt aradık:
* Koronavirüs, sanat endüstrisini yeniden mi yapılandırıyor?
* Daha dijital olan yeni düzende sanatın yeni aracı ne olacak?
* Online etkinlikler bu süreçten sonra da devam edebilir, dolayısıyla, daha da dijitalleşen yeni düzende nasıl bir konum belirleyeceksiniz?
* Sanat dünyasında beklenen yenilikler neler?
* Dijital platformlarla sanatın duygusu iletilebilir mi?
* Sanatın tanımı değişiyor mu?
Dijital Ortam İçin Üretilmiş Yapıtlar Dahi Gerçek Dünyada Görünür Olmaya Çalışıyor
Levent Çalıkoğlu
İstanbul Modern Direktörü
Tüm alanların olduğu gibi kültür sanat dünyasının da pandemi dönemine hazırlıksız yakalandığına şüphe yok. Büyük kurumların, büyük müzelerin 2010’lu yıllardan itibaren sanatın iletişimi ve paylaşımı konusunda dijital teknolojilere ve sanal mecralara çok önemli yatırımlar yaptıklarını görüyoruz. Ancak bu beklenmedik durum, kurumların kapıları kapalı kaldığı süreç içerisinde nasıl iletişim kuracaklarının, ziyaretçilerine neler sunacaklarını, sanatçılar ile nasıl yeni diyologlar gerçekleştirebileceklerini görmeleri ve anlamaları açısından çok önemli bir tecrübe oldu.
Pandemi Kalıcı Etki Yaratacak
Normalleşmeler başlasa da pandemi süreci halen devam ediyor. Ayrıntısıyla üzerinde düşünülmesi gereken başlıklar mevcut. Özellikle kültür sanat dünyasında, galerilerde ve sanatçılarda pandeminin kalıcı etki yaratacağına inanıyorum. Yeniden yapılanma, dijital dönüşüme ağırlık verme ve kaynak artırmanın önemini anladığımız bir dönem oldu.
Dijital Dönüşüm Gündemdeydi
Dijital dönüşüm uzun bir süredir sanat kurumlarının da gündemindeydi. Fiziksel olarak sosyal izolasyona maruz kaldığımız bir dönemde kültürel, düşünsel ve sanatsal anlamda içeriklerin küresel olarak izleyiciye sunuluyor olması, bu imkâna kolayca ulaşmak çok önemli bir değer oldu. İstanbul Modern olarak biz de sanal sergi başta olmak üzere farklı disiplinlerdeki içeriklerimizi yıllardır üretiyor ve paylaşıyorduk. Ancak pandemi süreci ister istemez bu alandaki üretimin yoğunluğunu artırdı.
Müze Deneyimine Yeni Bir Bakış Açısı
Müze deneyimi bu yeni süreçle yeni bir bakış açısı kazandı diyebiliriz. Teknolojik imkânların sunduğu avantajlarla müzeler etkinliklerini farklı formatlarda sürdürebiliyor, izleyiciye sanat etkinliklerine farklı bir gözle deneyimleme imkânı sunuyor. Bunun yeni bir etki alanı olduğunu düşünüyorum. Müzelerin dijitalleşmesi özellikle genç izleyicinin bu ortamlara daha kolay erişmesini sağlıyor. Müzeler kapılarını açtıklarında dijital etkileşimin gündemlerinin başında yer alacağına inanıyorum.
O Çarpıcı Anın İçinde Olmak
Ancak her zaman müzede fiziki olarak bulunmanın, sanat yapıtlarıyla etkileşimin, onlarla karşı karşıya kalmanın yeri ayrı olacaktır. Sanat yapıtının aurası dediğimiz o çarpıcı anın içinde olmak karşılaştırılamaz bir deneyimdir. Ayrıca, sanatın ve müzelerin varlığı, travma sonrası normal hayata geçişte daha da önem kazanacaktır. Bu süreçte dijital sektörün de hızlı bir gelişim içine girdiği ortada. Her halükârda, bu teknolojiye yatırım yapmanın önemi de.
Yeni Düşünce Alanları Oluşuyor
Pandemi, şüphesiz sanatçıların sosyal ve ekonomik koşullarını etkileyecek ama sanatın ontolojik yapısına kısa süreçte etki edeceğine inanmıyorum. Buna karşılık sanatın paylaşımı, iletişimi, görünürlüğü ve deneyim alanı olarak bir mekânda tecrübe edilmesine ilişkin bence çok yeni düşünce alanları oluşuyor. Ve tabii ki sanat ekonomisi ciddi yaralar alacak ve dönüşümler geçirecek.
İlginç ve Yaratıcı
Birebir olarak ziyaretçiye sunduğunuz bir hizmeti muhakkak farklılaştırarak çevrim içinde de devam ettirmek durumundasınız. Bunun anlamı şu; bir şehirdesiniz ama Türkiye ve yurt dışından sizi takip eden sanatseverler var. Onlarla buluşmak için dahi çevrim içi etkinliklerinizi güncel tutmanız lazım. Bu başlık altında doğal olarak ilginç ve yaratıcı şeyler geliştirmeniz gerekir.
Mevcut Olanı Sürdürmek
“Sanat dünyasında beklenen yenilikler” sorusuna henüz bir cevap vermek mümkün değil. Yenilik şu aşamada sürdürülebilirliğin gerisinde kalıyor. Varolmak, mücadele etmek ve mevcut olanı nasıl sürdüreceğimize dair stratejiler geliştirmek bir yenilik olabilir.
Fotoğrafın İcadıyla Dönüşüm Başlamıştı
Sanatsal her türlü faaliyetin sosyal medyada paylaşılması, tanıtılması ve pazarlanması ister istemez sanatın görünürlüğü ve algısına yeni bir bakış açısı getirdi. Sanat dünyasının tüm paydaşları bu değişim karşısında farklı stratejiler geliştirmeye çalışıyor ya da bu değişimi hiç ciddiye almayıp önemsemiyor. Sanat yapıtının tek ve biricik olma hali, fotoğrafın icadı ile birlikte dönüşmeye başladı ve sanal ortamda kopyalanıp çoğaldıkça kamunun artık neredeyse geri dönüşsüz bir şekilde parçası oldu. Çoğu tüketici yapıtın aslını değil, görüntüsünü sanat yapıtı zannetmeye başladı ki, bu da ciddi sonuçlar doğuruyor. Sanatın dijitale olan merakı ve ilgisi şüphesiz gelişiyor, yeni medya her zaman için özel bir mecra sanat için. Ama dijital ortam için üretilmemiş bir yapıtın ısrarla dijital ortama aktarılması ve bunun da sanat yapıtı olarak adlandırılması yanlış bir algı.
Müze ve Galeri Ziyaretinde Artış
Hiç şüphesiz bir yapıtın kendisini deneyimlemek, sergilendiği mekânın içinde olmak, dijital muadillerin sayısını arttırarak öne çıktığı bir dünyada çok daha kıymetli ve vazgeçilmez bir deneyim. Bu anın kendisi, belki de başka hiçbir tecrübenin sağlayamayacağı, derin bir anlama sahip. Nitekim müze ve galeri ziyaret etme sayılarında tüm dünyada görülen artış, bu uyanışın yaşanmaya başladığını gösteriyor. Yapıt izlemenin ortak bir kültürel davranış olduğunu ispat edercesine sanat yapıtının karşısında, mekânın içinde olmayı tercih ediyor insanlar. Bu süreçte dijital dünyadaki sanata olan ilgiyi, müzelerin, galerilerin sanal turlarına katılımın ne kadar yüksek olduğunu gördük hep beraber. Bir anlamda yeni koşullar sanat yapıtından alınan duyguyu başka bir zemine de taşıdı. 2014 yılında düzenlediğimiz “Yüzyıllık Aşk” sergimiz Türkiye sinemasının 100’üncü yılını merkeze alıyordu. Sergiyle 100 yıllık sinema kültürümüze bir arşiv oluşturmuştuk ve web sayfamızda yer alıyordu. Biz onu bu süreçte daha görünür kılmaya çalıştık. Yine çok ilginç bir içerik olarak ziyaretçi üzerinde tekrar bir etki yaptı. Bunu işin aslında arşivsel kısmı diye düşünebiliriz. Dijital platformlara özel içerikler üretmenin yanı sıra, buna benzer geçmişte yapılan sergi ve içeriklerin arşiv paylaşımları göremeyen, gelemeyen, kaçıran ya da yeniden deneyimlemek isteyenler için bir fırsat olacaktır diye düşünüyorum.
Dijital Ortamda Olmak Ya Da Olmamak
Kanımca sanatın gelecekte var olma şekilleri üzerine bugünlerde ciddi bir sınav veriliyor: Dijital ortamda olmak ya da olmamak sanatın doğasını değiştirdiği gibi, algılanma şeklini de altüst etti. Bir sergiyi ve yapıtı sözgelimi Instagram’dan izlemek o sergiyi gördüm demekle eş anlama gelmiş durumda, ki değil. Bence bu sınır çizgisi sanatın geleceğinde çok belirleyici olacak.
Sanat Kavramsal Bir Süreçtir
Sanat kavramsal bir süreçtir ve kendine özgü ifade araçları ile görünür olmak ister. Dijital ortam için üretilmiş yapıtların dahi gerçek dünyada görünür olmaya çalıştıklarını unutmayalım.