Sanatçı POLVO’nun “Why So?” başlıklı ilk kişisel heykel sergisi BBprojecTT’in Teşvikiye’de bulunan galerisinde 1 Nisan’a kadar ziyaretçilerle buluşmaya devam ediyor. Sanatçı ile sergisi ve üretimlerini konuştuk.
- Öncelikle POLVO kimdir? Heykel üretimine nasıl başladı?
POLVO, İspanyolca ‘toz’ anlamına geliyor. Havada süzülen bir toz zerreciği olarak tanımlıyorum kendimi. Uçuyor ve nereye konacağını bilmiyoruz. Hayattaki bu öngörülmezlik bambaşka yaşamda kalma stratejileri geliştiriyor insanda. Bence sanat da bunlardan birisi.
Ben aslen iletişimci- reklamcıyım. Senelerce Türkiye’nin önde gelen markaları için çalıştım. Sanata bulaşmam çok sonra oldu. Farklı sanat disiplinlerini denedim, çamura dokunmamsa bazı tesadüflerin sonucuydu. Dokununca ne kadar keyif aldığımı hissettim. Macera o günden beri bir tutkuya dönüştü.
Kadın ve Erkek Hikayelerini Anlatan ‘Elma’ ve ‘Muzlar’
- “Why So?” ilk kişisel heykel serginiz. Bize biraz sergideki işlerinizden bahseder misiniz?
Evet, “Why So?” ilk kişisel sergim. Temelde bir sorgulama içeriyor; alışılagelmiş, kanıksanmış toplumsal norm ve yapılara şüpheli bir mesafe koyuyor ve tüm bunlara ‘neden’ diye soruyor.
Bu sergideki işlerim tamamen elma ve muzlardan oluşuyor. Bu formları kadın ve erkek hikayelerini anlatan birer klişe öğe olarak görebiliriz. Muzlarım genelde büyük; tıpkı erkeklik ve bir deyimle maçoluk gibi, büyüdükçe, kabardıkça takdir topluyor. Elmalarım yuvarlak hatlı, dolgulu, şehvetli. Günümüz estetik anlayışının bir tezahürü olarak kadın bedeninin prototipleşmesine göndermede bulunuyor.
- Sergideki işleriniz toplumsal olarak kanıksanmış cinsiyet rollerine gönderme yapıyor. Bu konu üzerinde düşünmenizi sağlayan ve ilham aldığınız şeyler neler?
Kişisel öykü ve deneyimlerimin elbette önemli bir payı var. Evlilik, boşanma gibi cinsiyet rolleri içerisinde tanımlanan ve toplumla hizalı geleneksel kurumların içerisine girdiğinizde, zihninizde olan bazı şeyler kişisel öykünüzde billurlaşıyor.
Cinsiyet dediğimiz şey, toplumsal yaşantı içerisinde en kristal, en gözle görünür olanı. Ben temelde toplumun cinsiyetler arası aynılaştırma baskısına karşı çıkıyorum. Erkekleri ve kadınları belirli form ve sistem içerisinde görmek için bireyin özünü baskılıyoruz. Bence hikayenin en acı veren tarafıysa toplumsal kabule dahil olmak için bireylerin bu aynılığı gönüllü kabulü…
“Sanat Eserinin Sadece Estetik Olması Yeterli Değil”
- Sanatı, topluma mesaj ulaştırmak için bir yol olarak görüyorsunuz ve “iletişimin sofistike bir formu” olarak tanımlıyorsunuz. Bu sözü biraz açabilir misiniz?
Evet, bana göre sanat eserinin sadece estetik olması yeterli değil. Sanat eserini anlamlı kılan bir diğer şey de ne anlattığı. Elbette izleyicinin bunu türlü türlü okuması mümkün ve belki de işin en eğlenceli kısmı bu. Ancak sanatçı üretimini yaparken bir bakış açısı ile yola çıkıyor, bir şeyi kendine dert ediniyor ve sanatı bir araç olarak kullanarak bunu dışavuruyor. Sanat bu bağlamda iletişimin bir üst formu gibi. Vermek istediğiniz mesajı, anlatmak istediğiniz duyguyu estetik öğeleri de barındıracak şekilde işliyorsunuz.
- Üretim sürecinizden ve eserlerinizde kullandığınız malzemelerden biraz bahseder misiniz?
Üretim süreci bir hisle başlıyor. O hissin peşine gitmek çoğunlukla yeterli oluyor benim için. Üretmeyi ve yeni şeyler denemeyi seven bir sanatçıyım. Bir şeyin tekrarını, edisyonunu yapmak pek hoşuma gitmiyor.
Genellikle modern malzeme kullanıyorum. Heykellerim çoğunlukla renkli, eğlenceli ve parlak. Onları bazen bir çini zemin ile birleştiriyorum, bazen üstüne grafik öğeler çiziyorum. En son bir işimde 1 milyondan fazla kristal taş kullandım; elmayı tamamen bu taşlarla kapladım.
“Etnik Öğeler İlgi Yaratıyor”
- Eserleriniz daha önce İstanbul’un yanı sıra Art Miami kapsamında Context Art Miami’de ve Londra’da çeşitli galerilerde sergilendi. Önümüzdeki dönemlerde de yurtdışında işleriniz sergilenecek mi? Sanatseverlerden aldığınız geri dönüşler nasıldı?
Yurtdışında elma ve muzlar çok ilgi çekiyor açıkçası. İnsanlar önünde durup bakıyor ve merak ediyorlar. Konuştukça anlıyorsunuz ki çağdaş sanata olan yaklaşımları gerçekten şaşırtıcı. Amerika’da çinili olan eserleri sergilemiştik; bazı coğrafyalarda etnik öğeler de ilgi yaratıyor tabi. 2023 ve 2024 için farklı ülkeler için görüşmelerimizi başlattık. Umarım yakın zamanda güzel haberler verebiliriz.