Polanski’ye karşı ‘Violanski’

/

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

İddialı bir cümle mi? Hayır, artık değil. Doğrusu, hiç kimse, “O erkekliğini bi’ indir!” diyen seslerin bu kadar çoğalacağını, dayanışmanın büyüyeceğini ve ‘dokunulmaz erkeklerin’ dünyalarının başlarına yıkılacağını düşünmüyordu. Hiç azımsanacak gibi de değildi, çok kısa bir süre öncesine kadar Harvey Weinstein, yaldızlı tahtında oturuyor, Polonya’nın yaşayan en büyük yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Roman Polanski’nin hikmetinden sual olunmuyordu. Ama buraya kadarmış! En azından üzerlerinde durdukları o kaide sarsılmaya, kendileri de titremeye başladı.

İşte, bir zamanlar, “Hollywood’daki en güçlü isim” olarak bilinen Weinstein, geçen ay New York’ta yargılandığı davada, “Basit cinsel saldırı ve tecavüz” ve “ağır taciz”den suçlu bulundu. Karar açıklandıktan sonra, “Ben masumum” diye bağırmış haberlere bakılırsa, tansiyonu çıkmış ve bayılmış.

Roman Polanski ise bu kez mahkeme tarafından değil ama kamuoyu tarafından bir kez daha mahkûm edildi. 45. César Ödülleri’nde, Polanski’nin J’accuse filminin, En İyi Yönetmen ve En İyi Uyarlama Senaryo dallarında ödüle layık görülmesi, bilindiği gibi, protestolara neden oldu. Polanski’nin En İyi Yönetmen ödülünü aldığı açıklandığında oyuncu Adèle Haenel töreni terk etti. Yönetmen Céline Sciamma‘ın da aralarında bulunduğu bazı sinemacılar da Haenel’e eşlik edip salondan ayrılırken, dışarıda kadınlar kararı protesto ediyordu. Törenden akıllarda kalanın, Polanski’nin değil de Adèle Haenel’in tepkisinin olması, o kaidenin ne kadar sıkı sallandığına bir örnek.

Polanski, törenden sonra konuşmadı ama elbette susacak değildi. O, Weinstein gibi karardan sonra değil, karardan önce “masumum” diye bağırmıştı zaten.

Burada filmi biraz geriye sarıp parantez açalım: César Ödülleri olarak bilinen Académie des Arts et Techniques du Cinéma, bu yıl Polanski’nin filmini 12 dalda aday gösterdi; J’accuse böylece bu yılın en çok adaylık alan yapımı oldu. Adaylıkların açıklanmasının ardından bir duyuru yayınlayan Fransız feminist grup Osez le Féminisme, César Ödülleri’ni protesto edeceklerini açıkladı. Diğer taraftan, Fransa sinemasının önde gelen isimlerinin arasında yer alan 200 sinemacı, Le Monde’da bir açık mektup yayınlayarak Académie des Arts et Techniques du Cinéma’nın yönetiminde sistematik değişiklikler yapılmasını talep etti. Tepkiler artınca César yönetim kurulunun tüm üyeleri istifa etti.

İşte, “Polanski de durur mu?” diyeceğimiz yer burası. Elbette durmadı, bir açıklama yaparak şu soruyu yöneltti: “Günlerdir insanlar bana bu soruyu soruyor: César ödül törenine katılacak mısın? Ben de buna karşılık şu soruyu soruyorum: Nasıl katılabilirim ki?”

İlginizi çekebilir:  Sanatçılar George Floyd'u Murallar ile Anıyor

Polanski bu sorunun ardından kedini ‘mağdur’ ilan ederek, “Aktivistler beni linç etmekle tehdit ettiler” dedi ve ‘tüm bu yaşananların eşine ve çocuklarına zarar verdiğini, hem onları hem de ekibini korumak için’ törene katılmayacağını söyledi.

Hâlbuki, “kadınların linçine” uğradığını savunan Polanski, 1970 ve 1980’li yıllarda, henüz 18 yaşından küçük olan en az üç kadını taciz ettiği gerekçesiyle suçlanıyor. Üstelik, 1977 yılında 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz ettiği gerekçesiyle yargılandı. Dava sürerken, ABD’den kaçarak Fransa’ya yerleşti. 13 yaşındaki çocukla “yasadışı şekilde cinsel ilişkiye girdiğini” itiraf etti ve bu suçlamadan hüküm giydi. Fransız oyuncu ve eski model Valentine Monnier de Polanski’yi 1975 yılında kendisine tecavüz etmekle suçladı.

Yani, César Ödül Töreni’nde Polanski’nin protesto edilmesinin sebebi aktivistlerin linç meraklısı olması değil, onun tecavüzden hüküm giydiği halde ‘muteber’ bir sinemacı gibi tam 12 dalda aday gösterilmesi ve iki ödül almasıydı. Ne var canım bunda diyenler var hâlâ, “iyi sinema ödüllendirilir.” Ödüllendirilir ödüllendirilmesine de “iyi sinema her şeyi affettirir mi?” de bir soru. Ayrıca neyin meşrulaştırıldığı da… Adèle Haenel, anlamayanlara çok kısaca açıklamıştı oysa: “Polanski’ye adaylık verilmesi cinsel saldırı mağdurlarına saygısızlık.”

Her neyse, yönetmenin itibarına zeval getirmeyenler şöyle dursun, Polanski artık, ‘Violanski’ ismiyle anılıyor. Tarihe böyle geçmek ödül olmasa da en azından ders sayılır. ‘Violanski’ ismi, Fransızca tecavüz anlamındaki “viol” kelimesiyle Polanski adının birleşiminden oluşuyor. Yönetmenin ‘linç’le suçladığı feminist aktivistler, César Ödülleri öncesinde duvar yazılamalarında Violanski ismini kullandı; eh, sonuçta insan nasıl anılacağını kendisi belirliyor.

Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı da aşikâr. İki yıl önceki Cannes Film Festivali’nde bir konuşma yapan Asia Argento’nun öngörüsünün tuttuğu da: “Buralar onun av sahasıydı ama Harvey Weinstein bir daha asla burada olamayacak. Bir zamanlar onun suçlarını örtbas edip ona kucak açan film sektöründen uzaklaştırılmış olarak, utanç içinde yaşayacak.”

Polanski ise tüm protestolara karşın César’da ödül aldı. Ama üzerinde yükseldiği kaidenin sarsıldığı da bir gerçek. Polanski’ye karşı ‘Violanski’ tarihe kaydediliyor.

Previous Story

Bütün Düşmanlarını Yenen James Bond Korona Virüse Yenildi

Next Story

2 Bin Kadına Ses Veren Belgesel

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.