Performans için yeni alan PerformLab

//

2019’dan beri sahnelediği tek kişilik performansı “Jezebel” ile Avrupa sahnelerinin en dikkat çekici isimlerinden birine dönüşen Hollandalı dansçı ve koreograf Cherish Menzo’yu tek bir cümleyle tarif etmek istesek, Amsterdam Fringe jürisinin festivalin en iyisi ödülünü verirken söylediği şu cümlenin altına imza atabiliriz: “Kadın, erkek ve hayvan arasında zahmetsizce geçiş yapabilen çok güçlü bir oyuncu.” PerformLab için Haziran’da Türkiye’ye gelecek Cherish’e Zoom’dan bağlandık.

PerformLab – Cherish Menzo – JEZEBEL (c) Bas De Brouwer
  • En başa gidelim mi? Dans ile ilgili ilk hatırladığın şey neydi?

Henüz 4 ya da 5 yaşındayken, teyzemi oturma odasında Surinam müziği eşliğinde dans ederken gördüğüm andı sanırım. Onun hareket edişini izlemek, onu taklit etmeyi istemek, kendi bedenimi hareket ettirmemde beni tetikleyen şey oldu. O zamandan beri dans etmekten asla vazgeçmedim.

  • Dans ederken bedenle ilişkini nasıl tanımlarsın?

Bedenin sahnedeki dönüşümü ve farklı imgelerin somutlaşması, ‘bedene getirilmesi’ beni büyülüyor. Benim için hayali olanın kısa bir süreliğine de olsa gösteri sanatlarında gerçeğe dönüştüğü bir alan olması çok ilginç. Bu benim için, beden ile ilişkimizin daha spekülatif ve neredeyse şekillenebilir bir hale geldiği, heyecan verici bir oyun alanı yaratıyor ve potansiyel olarak farklı performans biçimleri ve performatif durumları harekete geçirebiliyor.

“Bedenin sahnedeki dönüşümü ve farklı imgelerin somutlaşması, ‘bedene getirilmesi’ beni büyülüyor. Benim için hayali olanın kısa bir süreliğine de olsa gösteri sanatlarında gerçeğe dönüştüğü bir alan olması çok ilginç.”

  • Pandemi sürecinde Jezebel’e çevrimiçi canlı yayınlarla devam ettin. Nasıl bir deneyimdi?

Sahneden canlı yayın benim için de hâlâ çok yeni bir araç. Bunu yapabilen insanların zanaatını, ustalığını görmek etkileyici! Performansı canlı gerçekleştirmek dört gözle beklediğim bir şey, ama yine de video klip yönünün kendine başka bir hayat edinmesi ilgimi çekiyor. Umarım seyirci böyle bir canlı yayın sırasında hâlâ davet edildiğini, karşı karşıya kaldığını ve önemli olduğunu hissediyordur.

  • Yeni neler var peki?

Bu sıralar DARKMATTER adlı yeni bir işin ilk araştırma aşamasındayım. Bir düet işi DARKMATTER ve Camilo Mejìa Cortés ve ben, Distorted Rap Korosu’nun da yardımıyla, bedenlerimizi ve içinde hareket ettikleri günlük gerçekliği, onlara dayatılmış bir algıdan ayırmanın yollarını araştırıyoruz. DARKMATTER için post-hümanizm, Afro fütürizm ve astronomiden ilhâm alıyorum diyebilirim; hareket dili için de Chopped and Screwed remiks tekniğini kullanarak, hareket eden bedeni esnetme, deforme etme ve yıkıp yeniden inşa etmenin yollarını arıyorum. DARKMATTER’ın hareket dili için yaptığım bu araştırmaları PerformLab’de yapacağım atölyede de paylaşacağım. Bu anlamda da, İstanbul’daki karşılaşmanın neler getireceğini heyecanla bekliyorum.

Pelin Başaran’ı özellikle, 2000’lerin sonunda açılan meşhur garajistanbul ekibinden tanıyoruz. Kısa adı PARC olan Uluslararası Performans Sanatları Araştırma ve Üretim Derneği’nin kurucusu ve Türkiye’de sanat alanındaki sansürün kaydını halen tutan Siyah Bant girişiminin de başlatıcısı aynı zamanda. 2014’ten beri Manchester’da yaşıyor ve burada Contact Tiyatrosu’nun sanatsal programının direktörlüğünü yürütüyor. Yedi yıl sonra İstanbul sahnelerine geri dönen Pelin, geçen ay ayrıca Kundura Sahne sanat danışmanlığı görevine de başladı. PerformLab için kapısını çalmışken pandemi İngiltere’sinde neler yaşandığını ve yaşadığını da sorduk.

“Önceliğimiz Hollanda’dan iş getirmek değildi; Türkiye’den ve uluslararası sanatçıların buluşacakları, birbirlerinin pratiklerinden esinlenecekleri, denkler arası paylaşımda bulunabilecekleri güvenli bir ortam sağlamak asıl niyetti.”
Pelin Başaran – ©Joe Harrison- Greaves
  • Nasılsın bu günlerde?

İngiltere’de uzun, karanlık ve pandeminin çok ağır sürdüğü bir kıştan çıktık. İngiltere hükümeti ilk yıl pandemi krizini yönetmekteki başarısızlığına rağmen, son birkaç aydır, NHS (Ulusal Sağlık Hizmeti) sayesinde, aşılama sürecini iyi yönetti. Bunun sayesinde bu ay kültür-sanat ve eğlence sektöründe açılma gerçekleşecek. Bir yandan kişisel olarak sosyal hayata yavaş yavaş uyumlanmaya çalışıyorum, bir yandan da iç ve dış mekânlarda gerçekleştireceğimiz sanatsal programa yoğunlaşmış durumdayım. Kastım programı küratörlüğünü yapmanın yanında, programa risk analizleri doğrultusunda sürekli yeniden şekil vermek, kimi program öğelerini ertelemek, kiminin formunu değiştirmek…

  • 7 yıldır İngiltere’desin; bizi hepten unuttuğuna inanıyorduk ki, Kundura Sahne’deki sanat danışmanlığı haberinle şaşırttın bizi. Nasıl oldu bu?

İngiltere’ye taşındığımda, kurucusu olduğum performans sanatları alanında iş üretmeyi ve sanatçı destekleme programları oluşturmayı amaçlayan PARC hâlâ hayattaydı ve ben PARC’ı Avrupa, İngiltere ve Türkiye’de ortak programlar, yapımlar ve içerik üreten bir kuruma dönüştürme sürecindeydim. Maalesef Türkiye’nin politik durumuna bağlı olarak bunu gerçekleştiremedim ve kurumu çok üzülerek kapattım ama İstanbul’da iş yapmaya devam etme niyetimi saklı tuttum. Beykoz Kundura’nın kültür sanat direktörü Buse (Yıldırım) ile İngiltere’ye taşınmadan önce tanışmıştık. Buse o zamanlar tarihi mekânı sahneye dönüştürme aşamasındaydı. Sonra yollarımız tekrar PerformLab üzerinden kesişti ve Kundura Sahne bu projeye ev sahipliği yapmayı kabul etti. Bu süreç içinde Buse ile Kundura Sahne’nin geleceği üzerine yaptığımız sohbetlerde çıkan fikirler ikimizi de heyecanlandırdı ve böyle bir iş birliğine yöneltti bizi.

İlginizi çekebilir:  Müze Bahçesinde “Saraydan Kız Kaçırma” 

“İstanbul’da İş Üretme Niyetimi Saklı Tutmuştum”

  • Bir de Ayşe Draz, Melih Gençboyacı ve S. Buse Yıldırım ortaklığınızla ilki yapılacak PerformLab var. Nasıl bir araya geldi bu dörtlü?

PerformLab için dördümüzün -öncesinde tanışıyor olsak bile- birbirinden bağımsız ve habersiz geliştirdiği ortak bir niyet diyebiliriz. (Gülüyor.) Dediğim gibi İstanbul’da iş üretme niyetimi –belki fazla romantik bir noktadan, bilmiyorum- saklı tutmuştum ve bunun yollarını arıyordum. Melih ile daha önceden sanatçı olarak da çalışmıştım ve Productiehuis Theater Rotterdam’ın sanatçı geliştirme programının başına gelmesiyle birlikte, Türkiye ve Hollanda’da nasıl destekleme programları oluşturabiliriz, güçlerimizi nasıl birleştirebiliriz üzerine konuşmaya başladık. Ayşe de benzer saiklerle Hollanda’dan Dutch Performing Arts ile görüşüyorken, bu kurumda destek programını yürüten ve herbirimizi çok iyi tanıyan Anja Krans, “Neden ortak bir program önermiyorsunuz” fikrinde bizi buluşturdu. Tam bunu nerede yapabiliriz diye düşünürken de Buse’nin Beykoz Kundura daveti geldi ve böylece ekip tamamlanmış oldu.

  • PerformLab nedir peki? Ne yapacak ve neyi değiştirecek?

Performlab, performans alanında disiplinler arası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı. Kariyerlerinin farklı noktalarında, farklı disiplinlerden gelen ve performans pratiğini merkeze koyan performansçıların, interdisipliner bir iş üretmenin süreçlerini paylaşabilecekleri, birbirlerine açacakları, ve halihazırda var olan konseptlerini geliştirecekleri bir ortam sunmayı amaçlıyor. Türkiye’de masterclass gibi eğitimler bile yeterince yaygın değilken, peer to peer (denkler arası paylaşım), yapıyı değişim üzerinden kurmanın risklerinin farkındayız, fakat performansçılar arasında öngörülmeyen karşılaşma alanları oluşturmak için bu yöntemi tercih ettik. Bu karşılaşmalar ve programlarla, ülkede var olan performans sanatlarının tanımını genişletmeyi, formları zenginleştirmeyi ve katılımcılara yeni perspektifler sunmayı hedefliyoruz. Önceliğimiz Hollanda’dan iş getirmek değildi; Türkiye’den ve uluslararası sanatçıların buluşacakları, birbirlerinin pratiklerinden esinlenecekleri, denkler arası paylaşımda bulunabilecekleri güvenli bir ortam sağlamak asıl niyetti. Bizim için de bir deney olacak ve bundan sonraki PerformLab’e nasıl devam edeceğimiz konusunda bize yol gösterecek.

“Önceliğimiz Hollanda’dan iş getirmek değildi; Türkiye’den ve uluslararası sanatçıların buluşacakları, birbirlerinin pratiklerinden esinlenecekleri, denkler arası paylaşımda bulunabilecekleri güvenli bir ortam sağlamak asıl niyetti.”

  • PerformLab programından söz eder misin?

60 başvuru arasından seçilen 10 yerel sanatçı ilk kez PerformLab’de bir araya gelecek. Hollanda’dan dansçı ve performansçı Cherish Menzo, dansçı ve koreograf Benjamin Kahn, oyuncu ve performansçı Khadija El Kharraz Alami İstanbul’da bizimle birlikte olacak ve katılımcılarla deneyimlerini paylaşacaklar. Sanatçı ve yönetmen Samara Hersch ise Avusturalya’dan Zoom üzerinden katılacak. İlyas Odman’ın sanatsal süreçler ve turşu kurma süreçleri üzerinden geliştirdiği bir atölye ile başlayacağız PerformLab’e. Fermantasyon burada sanatsal süreçlere yeni bir perspektifle bakmayı sağlayacak bir araç olarak kullanılıyor ve atölyenin omurgasını oluşturuyor. İlyas Odman, Sanat Fermantoru olacak adı da. Bu kavramı ilk defa kullanıyoruz, literatüre sokmayı umuyoruz. (Gülüyor.)

“Çalıştığım Kurum Üst Üste İki Yardım Aldı”

  • Pandemi sürecindeki İngiltere sahne dünyasını sormak istiyorum. Neler yaşandı son bir yılda? Bir de İngiltere hükümetinin 1.5 milyar sterlin bütçeli “kurtarma paketi” çok konuşuldu, bu ne kadar yeterli bir çözüm oldu sence?

Bu kurtarma paketi geç geldi maalesef. Geldiğinde birçok insan çoktan işinden edilmişti. Ancak ilk dalgayı atlatabilen tiyatrolar için bu paketler faydalı olabildi. Tabii Türkiye’de tiyatroların durumuyla kıyaslanacak durumda değil. Mesela benim çalıştığım kurum üst üste iki yardım aldı, kimse işten çıkarılmadı. Furlough sistemi ile, işten kısa süreli izne ayrılsak da maaş almaya devam ettik. Serbest çalışanlar devletten yardım aldılar. Ama bir yandan da bilet gelirine dayalı bir işletme modelinin ne kadar kırılgan olduğu kanıtlanmış oldu. Bazı tiyatrolar da işletme modellerini değiştirdiler.

  • Senin pandemi ve karantina zamanların nasıl geçiyor peki?

Bu ay karantina sona eriyor. Ama çok sert iki karantina geçirdik. İkisi de kriz yönetimi için sanatçılarla sürekli toplantı yaparak, oğlumun evde öğretim sürecini destekleyerek ve bunun yarattığı anksiyeteyle hep beraber başa çıkmaya çalışarak geçti. Bu süreçte güzel alışkanlıklar da kazandım, ama bunun verdiği memnuniyeti de geride bıraktım artık. Pandeminin sebep olduğu, hepimizin farklı şekillerde yaşadığı kayıp duygusunun yasını insanlarla beraber tutabilmek, beraber iyileşebilmek ve neşe içinde sokaklara dökülmek için sabırsızlanıyorum.

Previous Story

Avrupalı Çağdaş Sanatçılar Bir Arada

Next Story

Atış Serbest ‘MECMU’ Barın Han’da

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.