1927’de Kocamustafapaşa’da doğdu. İstanbul Kız Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisini bitirdikten sonra Fransızcasını ilerletmek üzere Paris’e gitti. Avrupa sanatını yakından inceleme fırsatı yakaladığı bu şehirde ileride Türk resminin mihenk taşlarını oluşturacak sanatçılarla dostluklar kurdu. Kimilerini İstanbul’dan tanıdığı bu isimlerin arasında İlhan
İstanbul Bienali’nin bu yılki teması “Yedinci Kıta”. Dünya genelinde insanların ürettiği çöp miktarı artık o kadar fazla ki, gezegenimiz artık bunu kaldıramıyor. Bu çöpler toparlanıp miktarı hesaplandığında, kocaman bir “Yedinci Kıta” oluşturabilecek ölçüde olduğu görülüyor. Bienal’in “Yedinci Kıta” teması, “insan ile
Bugüne kadar hakkında yazılan biyografiler eksik. Nerede, ne eğitimi aldığı, ne zaman ve nasıl yazmaya başladığı da bilinmiyor. Fakat oyunları bütün dillere çevrildi ve diğer bütün yazarlardan çok daha fazla sahnelendi. Türkiye’deki İlk Çeviriler Türkiye’de ilk kez 1870’li yıllarda Kütahyalı Hasan Bedrettin
Bu yazıya giriş olarak ancak bir dipnotta duyurabileceğim bir hayli “deep” bir not’tan sözetmek isterim. Ocak 2019’da kendi önerim üstüne Sanat Dünyamız’da “Sanatkaç” adlı bir köşeye başlamıştım. Burada iki yazım yayınlandıktan sonra üçüncü yazım, editör değişimi dışında hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmiş, ve
“In the Eyes of the Animal”da ki amacımız diğer canlıların evrimle beraber ustalaştıkları inanılmaz yetilerini göstererek insanların onlarla empati kurabilmelerini sağlamak. Hayatınız boyunca hiç karşılaşmadığınız bir kutup ayısıyla empati kuramıyorsanız Yedinci Kıta’nın pasifik okyanusunda belirmesine çok da şaşırmamak gerek!” İngiliz