Shakespeare’i Sansürlemek

Bugüne kadar hakkında yazılan biyografiler eksik. Nerede, ne eğitimi aldığı, ne zaman ve nasıl yazmaya başladığı da bilinmiyor. Fakat oyunları bütün dillere çevrildi ve diğer bütün yazarlardan çok daha fazla sahnelendi.

Türkiye’deki İlk Çeviriler

Türkiye’de ilk kez 1870’li yıllarda Kütahyalı Hasan Bedrettin Paşa ile arkadaşı Manastırlı Mehmet Rıfat Paşa, Othello’yu çevirdiler. 1881’de Mehmet Nadir Bey Hamlet’in birinci ve ikinci perdelerinin başından seçilen üç pasajlık metinleri tercüme etti. Bu çeviride Hamlet’in kralı öldürdüğü sahne yer almadı. Çünkü II. Abdülhamid bu sahneyi yasaklamıştı.

1902 yılında Doktor Abdullah Cevdet Viyana’da Hamlet’in tamamını çevirdi ama ancak 1908’de Kahire’de basılabildi. Aynı çeviri, 115 yıl aradan sonra 2017’de Düzyazı Yayınevi’nden yayınlandı.

Shakespeare Türkiye sahnesinde

1842 yılında Konkordiya Tiyatro’suna gelen Rum sanatçılar Romeo ve Juliette’i, Othello’yu ve Hamlet’i oynar. Osmanlı sahnelerindeki ilk oyun Mihran Boyacıyan’ın çevirdiği Othello olur. 1912 yılında Muhsin Ertuğrul kendisinin çevirdiği, yönettiği ve başrolünü oynadığı Hamlet’i sahneye koyar. 1914 yılında Darülbedayi’nin ilk öğrencilerinden biri olan Kâmil Rıza, gezici kumpanyasıyla Othello oynar, oyunun adı Arabın İntikamı olur.

Cumhuriyet Dönemi

1934 yılında Cenap Şahabettin’in kaleme aldığı Vilyem Şekspiyeradlı kitap 1934 yılında yayınlanır. Türkçede ilk kez bu kitapla Shakespeare’in hayatı, eserleri ve kimliği ele alınır.

Cumhuriyet’ten sonra neredeyse her yıl tiyatrolarda bir Shakespeare oyununa yer verildi. 1920’ler itibariyle Shakespeare’in neredeyse bütün eserleri Türkçeleştirildi. Halide Edip Adıvar, Sabahattin Eyupoğlu, Ülkü Tamer, Can Yücel, Mina Urgan, Berna Moran ve Talat Sait Halman en çok okunan ve bilinen Shakespeare çevirmenleri aralarında yer alıyor.

Ve Bugün Shakespeare

Özel tiyatroların açılmasıyla Shakespeare Türkiye’de klasik biçimden kurtuldu ve metinleri özgün biçimlerle uyarlamaya başladı. Bu uyarlamalar Shakespeare metinlerini yeniden gündeme getirdi.

2018 yılında Alfa Yayınları’nın başlattığı bir dizi ile Shakespeare yeniden çevriliyor. Dizi editörü ve aynı zamanda çevirmenlerinden olan Emine Ayhan* Fırtına, Venedik Taciri, Kral Learve Biz Yazdönümü Gecesi Rüyasıoyunlarının yeni çevirilerinin yayımlanmasına katkıda bulundu.

Emine Ayhan’a bu projenin nasıl başladığını sordum:

“Aslında Fırtınave Aysun Şişik’le birlikte çevirdiğimiz En Kısa Gecenin Rüyası (Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası)Moda Sahnesi tarafından Kemal Aydoğan yönetiminde oynanıyordu. Çeviriler için birkaç yayıneviyle görüşmüştük ama ben bu işin çeviriyle sınırlı kalmayıp bir Shakespeare edisyonuna dönüşmesini hayal ediyordum.”

2017’de Ayhan, Alfa’nın yayın yönetmeni Mustafa Köpüşoğlu ile karşılaşmış ve ona yeni bir Türkçe edisyon hayal ettiğini aktarmış. Alfa’daki seri böylece başlamış.

Edisyonların nasıl bir süreçle hazırlandığını şöyle anlatıyor Emine Ayhan:

“Edisyonlar oyunların oynanma ve yayımlanma hikayelerini, olası eleştiri hatlarını ve başka ayrıntıları kapsayan birer sunuştan; oyunların çevirisinden; oyun metinlerine düşülmüş son notlardan ve oyunların Quarto ve Folyo baskılarının editöryel olarak gözden geçirilmiş İngilizce metinlerinden oluşuyor. Şimdi ben Macbeth’le devam ediyorum, başka çevirmen arkadaşlarımızın elinde Anthony ve Kleopatra, Romeo ve Juliet, Hamletve bazı komedyalar var.”

Shakespeare çevirilerinin sansürle malûl olduğu bilinir. Bu meseleyi ve çeviri üslubuna ilişkin değerlendirmelerini soruyorum Emine Ayhan’a, diyor ki:

“Shakespeare ve döneminin tiyatrosu ile bugünün modern kapitalist kültürü arasındaki en önemli farklardan biri, o dönem edebiyat ve tiyatro üretimi açısından halk kültürü ya da popüler kültür ile yüksek kültür denen burjuva fenomeni arasında bir karşıtlık olmaması. Tiyatro o dönem için adeta bir kitle iletişim aracı, bazen de bir propaganda aracı.

Shakespeare ise metinlerinde halk kültürünün önemli özelliklerinden biri olan müstehcenliğe fazlasıyla yer veriyor. Türkçe çevirilerin çoğunda müstehcenliğe rastlamıyoruz ve Shakespeare denince aklımıza anlaması hayli zahmetli, köhnemiş bir yüksek kültür anıtı geliyor. Müstehcen unsur, burjuva yüksek kültürü ideolojisine özgü bir muhafazakârlıkla sansüre uğruyor. Shakespeare ile aramızda ideolojik engeller var, bu engellerin yeni çalışmalarla, çeviriyle, performansla aşılmaları gerekiyor.”

Shakespeare’in eserlerinin Türkçe’ye tercüme edilirken nasıl soylulaştırıldığı hakkında bir iki örneğe bakmak öğretici olabilir:

Fırtına

Aralık 2018’de Alfa Yayınları tarafından yayımlanan yeni çevirilerde ilk eser Fırtına. Metnin 1935 yılında Gazi Terbiye Enstitüsü’nce yayınlanan ilk çevirisi ise Mustafa Işıksal’a ait. Eser ilk kez 1952’de İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Haldun Derin çevirisiyle sahnelenmiş. Fırtına1610-11’e yazılmış ve ilk kez Kral I. James’in huzurunda oynanmış. Eserin ilk matbu hali ise 1623 tarihli Shakespeare oyunları derlemesi olan Birinci Folyo’da. Emine Ayhan’ın hazırladığı Fırtınaedisyonunda çeviri Birinci Folyo’daki metinle birlikte yer alıyor.

Elimde Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan Bülent Bozkurt çevirisiyle bir başka Fırtınadaha bulunuyor (2. Baskı 1999). İki kitap arasında takip ediyorum metni. Çok geçmeden Shakespeare’in ağzına nasıl biber sürüldüğünün örnekleriyle karşılaşıyorum.

Alfa Yayınları, Fırtına, orijinal metin sayfa 96:

SEBESTIAN: A pox o’your throat, you bawling, blasphemous, incharitable dog.

GONZALO: I’II warrant him for drowning, though the ship were no stronger than a nutshell and as leaky as an unstanched wench.

Remzi Kitabevi, Fırtına, Bülent Bozkurt çevirisi sayfa 6:

Sebastian: Hay gırtlağın tıkansın da bağıramaz ol, seni patırtıcı, küfürbaz, duygusuz herif!

Gonzalo: Merak etme bu gemi kolay kolay boğulmaz; isterse fındık kabuğu kadar zayıf, akıntılı kadın kadar dibi delik olsun.

İlginizi çekebilir:  Filmler Kesilip Parçalanabilir mi?

Alfa Yayınları, Fırtına, Emine Ayhan çevirisi sayfa 97

SEBESTIAN: Frengiden boğazın düğümlensin de konuşama inşallah, seni hırgürcü, kâfir, geçimsiz köpek!

GONZALO: Şu gemi fındık kabuğu kadar mukavemetsiz de olsa, âdetli kız misali sızdırsa da, sizi temin ederim ki, deniz olmayacak bu adamın eceli.

Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası

Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası’nınShakespeare’in dünya çapında farklı sanat dalları tarafından en çok sergilenen eseri olduğu söylenebilir. Tam olarak ne zaman yazıldığı ve sahnelendiği bilinmiyor fakat 1594-97 yılları arasında yazıldığı tahmin ediliyor. İlk kez 1600 yılında Londra’nın ünlü kitapçılarından olan Thomas Fisher tarafından yayınlanır. Türkiye’de de ilk kez Hilmi Kitabevi tarafından 1936 yılında Nureddin Sevin çevirisiyle basılır. Oyunun Türkçe’deki en iyi uyarlama çevirisi ise Can Yücel’in Bahar Noktası (1981 yılında Adam Yayınları). Oyun ilk kez 1951-52 sezonunda Carl Ebert yönetmenliğinde Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenir. 2015-2016 sezonundan beri de Kemal Aydoğan yönetiminde Moda Sahnesi’nde oynanıyor.

Çeviri örneği olarak aşağıya aldığım yorumun elbette bir nedeni var. Shakespeare’in uyaklı konuşmaya önem verdiği metinlerden biri Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası, oyunun bir ritmi var ve karakterler birbirleriyle adeta düet yapıyor. Bülent Öztürk (Remzi Kitabevi) çevirisi ve orijinal metni yayımlayan Alfa Yayınları, Emine Ayhan çevirisi üzerinden bakalım:

Alfa Yayınları, Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası, orijinal metin: Sayfa 80-82

Lysander: Ay me! For aught that I could ever read,

            Could ever hear by tale or history,

            The course of true love never did run smooth;

            But either it was different in blood-

Hermia           : O cross! too high to be enthrall’a to low.

Lysander: Or else misgraffed in respct of years-

Hermia           : O spite! too old to be engaged to young.

Lysander: Or else it stood upon the choice of friend-

Hermia           : Ohell, to choose love by another’s eyes!

Remzi Kitabevi, Bülent Bozkurt çevirisi Sayfa 8

Lysander: Ne acı! Tarihte de, hikayelerde de gerçek aşıkların işi rast gitmiyor. Aşıkların kanları uymuyor…

Hermia           : Ne korkunç! Yüksekteki alçaktakinin hükmü altına alıyor.

Lysander: ya da yaşları

Hermia           : Allah kahretsin! Çok yaşlı birine genç biri yakışır mı!

Lysander: Ya da çevreleri uymaz…

Hermia           : Aman Allah’ım, başkalarının gözlerine göre mi seçecek seven sevdiğini

Alfa Yayınları, Emine Ayhan çevirisi Sayfa 81-83

Lysander: Ah benim canım!

            Okuduğum ne kadar kitap varsa,

            Duyduğum ne kadar masal ve hikâye, hep böyledir bu,

            Gerçek aşkım yolu dikensiz olmaz hiç;

            Ya soydan dengi dengine olmaz âşıklar-

Hermia           : Kör talihin işine bak, ya avama gönül

            Düşürmeyecek kadar soyludur biri.

Lysander: Ya da yaşları tutmaz birbirini-

Hermia           : Bir tazeyle evlenemeyecek kadar ihtiyardır biri,

            Ah şeytanın garezi

Lysander: Ya da onun bunun seçimine aldanır

            Âşıklardan biri-

Hermia           : Hay aksi! Başkasının gözüyle seçer mi hiç insan sevdiğini!

Benzer çeviri farklılıklarını yine Venedik Taciri oyununda da görebiliyoruz. 1596-98 yılları arasında yazıldığı tahmin ediliyor Venedik Taciri’nin, 1598 yılından önce ilk kez oynandığı düşünülen oyunun tam metni 1600 yılında yayımlanıyor.

Venedik Taciri’ninilk Osmanlıca çevirisi 1884 yılında Hasan Sırrı Bey’in çevirisiyle yayımlanır. Talat Sait Halman’ın anlatısına göre, Venedik Taciri’nin bu çeviriyle II. Abdülhamid Dönemi’nde sansüre uğrar. Yasaklanma nedeni, Osmanlı Devleti’ndeki bir azınlığın duygularını inciterek tedirginlik yaratabilmesidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yahudilik temasıyla öne çıkan bu oyun bir yandan antisemitist olduğu söylenerek eleştirilir, diğer yandan bir Yahudilik savunusu olarak yorumlanır.

Alfa Yayınları tarafından 2019 Nisan ayında yayınlanan son çeviri ise Kral Lear. 1604-5 yıllarında yazıldığı düşünülüyor. 1608 yılında Birinci Quarto baskısı yayımlanıyor. Abdullah Cevdet çevirisiyle 1912 yılında ilk kez Osmanlıca yayınlanır Kral Lear, Cumhuriyet Dönemi’nde ilk kez 1937 yılında Darülbedayi’de sahnelenir ve Lear rolünü Muhsin Ertuğrul oynar. 2018-2019 sezonunda Oyun Sahnesi’nde Muharrem Özcan’ın yönetmenliğinde sergilenmeye başlıyor. Lear rolünü ise Haluk Bilginer üstleniyor.

Shakespeare’in Türkiye macerası bitecek gibi görünmüyor. Türkiye’nin geçirdiği siyasi ve beşeri dönüşümler çerçevesinde onu yeniden tanımaya ve yorumlamaya, daha da iyi anlamaya devam edeceğiz. Biz kendimizle uğraşırken onu kâh sansürleyecek, kâh yasaklayacak, kâh soylulaştırarak baştacı edeceğiz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi biz de Shakespeare’le ne yaptığımıza bakarak kendi hal-i-pür-melalimizi anlama şansına sahip olacağız. Shakespeare’e bir nevi muzır meşriyat muamelesi yapılmasını tavsiye edenlerin, Shakespeare tiyatrosunun aslında ne hakkında olduğunu bilmemesi akıldan bile geçirilemez. Biri böyle şeyler söylediğinde aklımıza ilk gelecek olan şudur: Bak sen, kim bilir hangi Shakespeare karakterinde gördü kendini ve kimse sahnede onu teşhis etsin istemiyor.

William Shakespeare

Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası (A Midsummer Night’s Dream)

Çevirmen: Emine Ayhan ve Aysun Şişik

Alfa Yayınları

Fırtına (The Tempest)

Çevirmen: Emine Ayhan

Alfa Yayınları

Venedik Taciri (The Merchant of Venice)

Çevirmen: Emine Ayhan

Alfa Yayınları

Kral Lear (King Lear)

Çevirmen: Emine Ayhan

Alfa Yayınları

Next Story

Bir Zaman Tamircisi Selim İleri

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.