“Süs” AKM’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel olarak organize ettiği sergilerin üçüncüsü ancak en çok tartışılanı. İlki 2022’de ”Sonsuz Enerji, Mitokondriyal Havva’‘ isimli sergisinde 11 kadın ve 8 erkek sanatçı yer alıyordu. 2023’te ise “8. Renk Kadın ve İz” ismiyle açılan
Felsefeci, müzisyen, sanat eleştirmeni ve görsel sanatçı Zafer Aracagök’ün, İtalyan sanat/felsefe/politika insiyatifi Rizosfera ve onun ses deneylerine yönelik ses laboratuvarı NUKFM tarafından yayımlanan onuncu albümü “If I Were Happy”, içinde 6 adet yayınlanmamış müzik parçasının bulunduğu 2 GB USB kart ve kırmızı
Onur Fırat Fen’in Çağla Cabaoğlu Gallery’de düzenlenen Medeniyet Blokları başlıklı sergisi anıtsal monobloklar, rölyefler ve yüzey işleriyle, sanat ve felsefenin çarpıcı bir birleşimini sunuyor. Sanatçının çalışmalarında kozmik unsurları kullanması, izleyicileri heykelin somut sınırlarını aşan bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. Sergideki Medeniyet Blokları
Mimar kökenli Fritz Lang eşi ile birlikte 1924’te New York’a gittiğinde gördüğü manzaradan öyle etkilendi ki odağına, o günün New York’unu koyarak, 100 yıl sonrasının dünyasını görsel ve sosyolojik olarak tasavvur ettiği bir film yarattı. Film için önce o dönemki eşi Thea
İmge, sanatçısının oluşturduğu bir gerçekliktir, çünkü Berger’e göre bütün imgeler insanın anlığından doğar. Bu doğrultuda ressamın resmini oluşturan imgeleri neden seçtiği bakanı resmin, hâliyle ressamın meselesine götürür. Çünkü imgeler sanatçının zihin kapılarıdır. İmgelerin ardına, elbette sanatçısının izin verdiği ölçüde sızılır. Ya oradan
Transhumances III (Konargöçerlikler III), daha önce ilki Fransa’da, ikincisi İtalya’da başarıyla gerçekleşmiş bir göçebe sanat ve tasarım rezidansının bu kez Türkiye’de gerçekleşen yeni halkası. Çağlar boyunca sanatçılar için ilham kaynağı olan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Kapadokya, bu dünyanın dışından atmosferinde,
Kamera, tarihi boyunca bir gözetleyen olarak gözetim sistemleriyle özdeşleştirildi, kurumsal sansür mekanizmaları ve mahremiyet ihlalleri ile eleştirildi. Özel alandan kamusal alana kadar toplum güvenliğinin sağlanması maksadıyla (bahanesiyle?) çeşitli yerlere yerleştirilen kameralar, baskıcı birer gözetleme ve kontrol araçlarına dönüştü, Michel Foucault’nun modern toplumda
Çalışmalarını New York ve İstanbul’da sürdüren tiyatro/performans sanatçısı Fulya Peker’in deneysel oyunu “YOKTUR.”, Beyoğlu Kumbaracı Yokuşu’ndaki bağımsız tiyatro sahnesi Gri Sahne’de izleyiciyle buluşuyor. “Yok var mıdır?” paradoksunu sahneye taşınan oyun, 9-16-23 Şubat tarihlerinde izlenebilecek. Varlık ve Yokluk Fulya Peker’in yazdığı, yönettiği ve
Onat Kutlar ilk kitabı “İshak”ı 1959 yılında yayımladığında büyük bir övgüyle karşılanmıştı. Büyülü Gerçekçilik akımının öncülerinden sayılabilecek bir yapıttı hatta kitap 1960 yılında Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’ne değer görüldü. Sorbonne Üniversitesi’ne felsefe eğitimi almak için gittiğinde Paris’te bulunan Sinematek’i keşfetti ve Türkiye’ye
Uçsuz bir çayırda uzun uzun koşan, bedeninin sadece alt yarısını gördüğümüz bir genç kız. Yeşil çimenler yalnızlığının, lacivert taytı güvende olduğunun kanıtı. Suna’yla, nihayet, beden bütünlüğü içinde tanıştığımızda ise üstündeki kırmızı fermuarlı sweat shirt’ünü fark ediyoruz. Bu millî bir sporcu olmaya çalışan