Osman Nuri İyem "Yeniden Cesur Dünya"yı Anlattı - ArtDog Istanbul
"Yeniden Cesur Dünya" sergisinden genel görünüm. Evin Sanat Galerisi, İstanbul

Osman Nuri İyem “Yeniden Cesur Dünya”yı Anlattı

/

Evin Sanat Galerisi, “Yeniden Cesur Dünya” başlıklı grup sergisini ziyaretçilerle buluşturmaya devam ediyor. Rahmi Aksungur, Setenay Alpsoy, Tuğçe Arıöz, Ahmet Elhan, Neş’e Erdok, Kader Genç, Hakan Gürsoytrak, Nasip İyem, Nuri İyem, Temür Köran, Işıl Şimşek, Emin Turan ve Devin Oktar Yalkın’ın işlerinin bir araya geldiği serginin küratörlüğünü galerinin de direktörü olan Osman Nuri İyem üstleniyor.

Osman Nuri İyem ile sergiye ve Evin Sanat Galerisi’ne dair konuştuk.

Ahmet Elhan, “Yerüstünden Notlar 006″ / “Notes from Overground”, Pigment mürekkep baskı, 24×30 cm, 2020
  • Evin Sanat Galerisi’nin ev sahipliği yaptığı grup sergisi “Yeniden Cesur Dünya”, başlığını Aldous Huxley’in distopik romanı “Cesur Yeni Dünya”dan alıyor. Öncelikle içinde yaşadığımız şu dönem ve ortamda bu metinden hareket eden bir sergi hazırlama fikri nasıl gelişti?

Huxley’in Cesur Yeni Dünya’yı kaleme almasından doksan yıldan fazla geçmesine rağmen içinde yaşadığımız dünyayla olan benzerliği aşikar. Evin Sanat’ın güzel sanatlara sahip çıkma macerasının geçmişini ve geleceğini ortaya koyabilecek bir sergiyi planlarken, güzel sanatların istikrar adına feda edilmek zorunda kalındığı bir dünyayı anlatan bu romanın bize ilham verdiğini söyleyebilirim.

  • Romanda okur, gelecek bir tarihte, duyguları kontrol altına alınmış bireylerin oluşturduğu bir toplumu; refah içinde, istikrarlı ve gelişmiş görülen bu toplumdaki üretim-tüketim çarkında yaşayan bireylerin ‘yüzeysel’ mutluluğunu görüyor. Örneğin güzel sanatlar ve kültürel etkileşim yok sayılıyor. Buradan hareketle sanatın anlama/anlamlandırma, duygulandırma, görünür kılma gibi rollerinin ve ‘sorumluluk sahibi’ olmasının toplumlar/bireyler için önemi, onların yaşamı üzerindeki etkisi, değeri nedir sizce?

Sergi metninde de bahsettiğim gibi, kişisel görüşüm gerçek sanatçının ve sanatın sorumluluk sahibi olduğu yönünde. Velhasıl, sorumluluk sahibi bir özneden bahsedeceksek, temiz bir vicdan ve irade ile dürüst hareket etmekten bahsetmeliyiz diye düşünüyorum. Yani sorumluluk sahibi olan sanat yapıtının ortaya koyduğu bir duygu ise dürüst, bir hesaplaşma ise vicdanlı ve adil olmalıdır bence.  İnancım da, yalnız bu şekilde izleyicinin o yapıt ile dürüst bir bağ kurabildiği yönünde.

Şaşaalı bir yapıtın izleyicisini heyecanlandırması aslında tek taraflı bir iletişim biçimidir -tıpkı politikanın estetize edilmesi gibi. Buna karşın samimi bir iletişim iki taraflı ve karşılıklıdır; orada bir alışveriş söz konusudur. Ortadaki fikir soyut ya da somut olsun, izleyici kendisinden parçalar bulur.

Nuri İyem, Soyut | Abstract, Duralit üzerine yağlıboya, 64×91 cm, 1960’lı yıllar.
  • Sergide, galerinin temsil ettiği, uzun zamandır birlikte çalıştığı ya da yeni iş birlikleri kurduğu sanatçıların eserleri bir araya geliyor. Seçkiyi hazırlarken dikkat ettikleriniz neler oldu?

Çerçeve kesinleştikten sonra, yerine oturan ilk seçki dedem Nuri İyem’inki oldu. Gerek külliyatına olan hakimiyetim, gerek de galerinin kimliğindeki etkisidir bunun sebebi. Galerimizin temsil ettiği sanatçılardan bir çoğu organik olarak yerlerini buldular sergide. Yeni birliktelikler kurduğumuz sanatçıların olması da yola çıkış noktamız için anlamlıydı; galerinin geçmişini ve geleceğini bir arada ortaya koyabilmek.

Sanatçıların yapıtları arasından seçimleri yaparken ise biraz zor bir süreç yaşadığımızı söyleyebilirim. Kimilerinde çok organik bir süreç yaşarken, kimilerinde ise gerek kendi içlerindeki, gerek yaratmaya çalıştığımız bütün içindeki temaslar adına daha zor süreçler yaşandı. Masada veya zihninizde bir araya getirdiğiniz yapıtlar, mekanda tam oturmadıysa, başa dönüp seçenekleri gözden geçirmek gerekti. Bu noktada bir çok sanatçının da anlamlı katkıları oldu.

  • Eserler nasıl bir araya geldi ve birbiriyle nasıl bir iletişim içerisindeler? Eserler arasındaki diyaloglarda size ‘doğru’ hissettiren neler oldu, bahsedebilir misiniz?

Tam da deminki soruda anlatmaya çalıştığım buydu aslında. Örneğin serginin en genç sanatçısı Işıl Şimşek’ın soyut heykellerinden birinin serginin girişinde bulunan ve en yaşlı sanatçısı olan Nuri İyem’in soyut resminin yanında olması, iki yapıtın da forma dair olan söylemlerinden ötürü kaçınılmaz bir durumdu benim için. Veyahut yeni temsil etmeye başladığımız Kader Genç’in, artık temsil etmediğimiz ama yıllarca birlikte çalıştığımız hocası Neş’e Erdok’un yanında yer alması ilk baştan karar verdiğim bir noktaydı.

Diğer yandan Hakan Gürsoytrak’ın yapıtları arasından resimde fotoğraf kullanımı içeren bir seçki olacağı çok önceden belliydi, ama duvarlara resimleri dizerken masadakinden farklı bir kurgu çıktı ortaya. Aslında sergi düzenlemeyi film kurgulamaya benzetmenin sebebi de budur; bazen içgüdüsel, bazen kavramsal, bazense salt plastik tercihlerdir karar vereni etkileyen.

Kader Genç, Bir Çıyan Ters Döndü Omzumda | A Centipede Turned Upside Down on My Shoulder, Tuval üzerine yağlıboya, 90×90 cm, 2019
  • Kaleme aldığınız sergi metninde Walter Benjamin’in sanat eserlerinin ‘endüstrileştiğini’ ileri süren ‘Mekanik Yeniden Üretilebilirlik Çağında Sanat Yapıtı’ (1935) makalesine değiniyor, günümüzde de “parlak dekoratif ‘eserler’, şaşalı ‘sanatsal’ etkinlikler, birbirinin neredeyse aynısı yapıtlar üreten sanatçılar, sadece yapay zekâ kullanılarak üretildiği için, büyük bir zekâ ürünüymüşçesine sunulan içi boş yapıtlar” gibi örnekleri gördüğümüzü söylüyorsunuz. Günümüzün bu ‘cesur yeni dünyası’nda sanat üretiminin, güzel sanatların potansiyeli, gücü ve sorumluluklarına dair neler söylemek istersiniz?
İlginizi çekebilir:  10 Yaşındaki Ressamın Eseri 50 Bin Dolar

Sanırım ikinci sorunuzda biraz da bu konuda bahsettik aslında ama, kalbimde yatan, tam da romandaki gibi insana dair olanların -duygular, kültürel çeşitlilik, aile, güzel sanatlar- bastırıldığı günümüzün dünyasında yeniden cesur olmamız ve bizi biz yapan tüm bu kavramlara sahip çıkmamız gerektiğidir. Bir yapıt tek başına dünyayı değiştiremez, ama bir kişiye dahi dokunabiliyorsa, bu yönde katkısı olur. Elimizdeki potansiyelin farkında olmamız lazım; moda diye, albenili diye bir şeyler üretiliyor veya sunuluyorsa, bu işin ticari kısmıyla alakalı olabilir ancak. Oysa sanat insan hayatında aslında çok daha önemli bir vazifeye sahiptir; dünyayı ve duygularımızı daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

  • Sergi, izleyicinin sanatçıların hem kendilerinden önce ve sonra gelen isimlerle hem de kendi yaşamlarındaki süreçleriyle olan etkileşimlerini görebilecekleri şekilde hazırlanmış. Erken dönem işleri ile güncel işlerini bir arada görme imkanı sunuyor. Bu tercihin etkilerinden bahseder misiniz? Serginin vermek istediklerine hangi şekillerde hizmet ediyor?

Şöyle, aslında yola çıkış noktamızın Evin Sanat’ın ardında bıraktığı çeyrek asırı geçkin süre ile geleceğini bir arada ortaya koymak olduğundan bahsetmiştim. Bu noktada Foucault’un Söylemin Birlikleri (1969) isimli makalesi yol gösterici oldu diyebilirim. Foucault bu makalenin gelenek, evrim ve süreç gibi kavramları ele aldığı kısmında, bir yapıtı incelerken onu tüm diğer hemcinsi yapıtlarla olan temas ve ilişkilerinden bağımsız ele alamayacağımızdan bahsederken, yine bir yapıtı tek başına ele alma hassasiyetinden de bahseder.

Biz de eğer ki Evin Sanat Galerisi kendi politikasında tutarlı bir süreç izlediyse, yapıtları tekil olarak ele alırken gösterdiğimiz hassasiyetin, bütünde de varlığını göstermesi gerektiğini düşündük. Dolayısıyla izleyicinin bu etkiyi yaşaması ve ilişkileri hissetmesi aslında umduğumuz bir sonuçtu demek yanlış olmaz.

Neş’e Erdok, El | The Hand, Tuval üzerine yağlıboya, 73×60 cm, 1973
  • Çağımızın yerel ve küresel sorunlarına dikkat çeken sergi, süreklilik, gelenek, etki ve gelişim gibi kavramların da üzerine inşa ediliyor. Hem sanatçıların hem de Evin Sanat Galerisi’nin yıllar içerisindeki çalışmaları/söylemleri üzerinden okuyabiliriz bunu. Günümüzde sanat dünyasında bu kavramların yeri ve önemi üzerine neler söylemek istersiniz?

Genelleme yapmayı sevmem ama aslında tam da bu kavramların sanat dünyasındaki eksikliğinden yaptığımız işe inanıyoruz biz de. Neden daha fazla soyut veya daha fazla kavramsal sanat sergilemiyorsunuz sorusuna cevabım şu yönde oluyor; zaten çoğu galeride özel bir uzmanlık alanı güdülmeden güncel merak ne yönde ise, o yönde bir paket program sunuluyor, neden biz de aynısını yapalım? Biz dürüst, özgün ve emek gösterilmiş her türlü yapıta yer verirken, uzmanlık alanımız olan figüratif ağırlıklı plastik sanatları merkeze oturtuyoruz -galerilerin uzmanlık alanının olmasının da önemli olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir sergide de ister istemez bu tutarlılık ortaya çıkıyor. Neden biz de herkese benzeyelim? Kültürel çeşitliliği yok mu edelim?.. 🙂

  • Modern sanatının figüratif geleneğine ağırlık vermiş bir galeri Evin Sanat Galerisi. Siz de bu sergi ile bir taraftan da galeri kimliği ve gittiği yönün tutarlılığını ortaya koymayı amaçlıyorsunuz. Galerinin evrim sürecinde ve gelecekteki yolunda kendi adınıza ön planda, temel olarak gördükleriniz neler?

Bağnazlıktan uzak ama geleneklerinden ve birikimlerinden kuvvet alan bir yolda, üç kuşaktır kendi öznel uzmanlık alanlarımızdan taşları da ekleyerek bir duvar örüyoruz aile olarak. Metinde de bahsettiğim gibi, Huxley’in kelimeleriyle ‘günümüz çeliğinden’ beslenen yapıtlara yer vermek, 27 yıldır Evin Sanat’ın gayesi oldu. Bu çaba geçmişimiz incelendiğinde rahatça görülebilir.

Tuğçe Arıöz, Çıkış | Exit, Pigment mürekkep baskı, pleksi sandviç, 120×120 cm, 2022
  • Bir yandan kendi üretimlerinize de devam ediyorsunuz. Kendi pratiğinizde ele aldığınız temalara, üretimlerinize ve güncel projelerinize dair neler söylemek istersiniz?

Açıkçası bir çok başlanmış veya sadece hayalleri kurulmuş projem var ama son zamanlarda tüm vaktimi galerinin işleri ve gelecek planlaması alıyor diyebilirim. Burada, çok emek verdiğimiz bir sergi için yaptığımız bu anlamlı röportajın içinde detaylarına girmek doğru olmaz sanırım. Son olarak iyi çalışılmış ve anlamlı sorularınız için teşekkür etmek isterim size de.

“Yeniden Cesur Dünya” sergisi 29 Nisan’a kadar Evin Sanat Galerisi’nde görülebilir. 

Emin Turan, İsimsiz | Untitled, Tuval üzerine yağlıboya, 180×155 cm, 2017
Previous Story

Decollage Art Space’te Yeni Sergi: “Lâl Gece”

Next Story

İki Yeni Sergi Mixer’de

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.