Orhan Pamuk ve "Okur Değiştirmek" - ArtDog Istanbul
Orhan Pamuk. Fotoğraf: Hakan Ezilmez

Orhan Pamuk ve “Okur Değiştirmek”

Orhan Koçak’ın "Okur Değiştirmek" kitabı, Orhan Pamuk’un üç romanını merkeze alarak Türkiye’de edebiyatın, okurluğun ve postmodern anlatının dönüşümüne dair etkileyici bir eleştirel bakış sunuyor.

/

Orhan Koçak’ın Everest Yayınları tarafından yayımlanan Okur Değiştirmek adlı kitabı 30 yıllık bir zaman diliminde yazılmış üç denemeden oluşuyor. Koçak, bu kitapta, Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un üç romanını inceliyor ve Türkiye’deki postmodern anlatının gelişimini mercek altına alıyor.

Orhan Koçak. Fotoğraf: Şahan Nuhoğlu

Orhan Pamuk’un Üç Romanına Üç Deneme

Kitabın ilk bölümünde, daha ilk satırlardan itibaren okuyucuyu sarsıcı bir zaman algısıyla karşı karşıya bırakıyor Koçak: “Burada bir araya getirilen üç denemeden ilki, otuz küsur yıl önce yazılmıştı, bu kitabın muhtemel (umulan) okurlarının büyük kısmının belki de henüz doğmamış olduğu bir tarihte.”

Bu ifade, sadece Pamuk’un eserlerini değil, aynı zamanda değişen okur profilini de inceleme amacı taşıdığının bir işareti. Koçak, postmodern anlatının Türkiye’deki yolculuğunu ele alırken, modernizmin “ödünsüz” ve “uzlaşmaz” tavrının nasıl olup da daha “çevik, ilginç, hayal gücünü uyaran ama onu ‘ölüm kalım’ seçenekleriyle yüz yüze bırakmayan” bir anlatım tarzına evrildiğini gözler önüne seriyor. Bu dönüşüm yalnızca edebiyatta değil, okuma alışkanlıklarında da yankı buluyor. Koçak’ın tabiriyle okumanın “ibadet olmaktan çıkıp bir tüketim kalemine dönüşmesi” tespiti, modern dünyada edebiyatın konumuna dair önemli bir gözlem.

Borusan Mid Banner
Borusan Mid Banner Mobil

Orhan Pamuk’un Saf ya da Düşünceli Okuru

Önsözün belki de en ilgi çekici bölümlerinden biri, Orhan Pamuk’un Saf ve Düşünceli Romancı kitabında tanımladığı iki okur tipi üzerine yaptığı çözümleme. “Saf okur”, romanı anlattığı öykü için okuyan, “düşünceli okur” ise romandaki söz oyunlarını, “simetrileri” keşfetmekten zevk alan okur. Koçak, zamanla Pamuk’un “asıl ‘taltif etmek’ istediği okurun düşünceli’den uzaklaşıp saf’a yaklaştığı” izlenimini edindiğini söylüyor – bu, çağdaş edebiyatın gidişatı hakkında düşündürücü bir gözlem.

Okurken karşınıza Ahmet Necdet Sezer’in, Nobel ödülü alan Pamuk’u tebrik etmeyi reddetmesi gibi Türkiye’nin yakın tarihindeki kültürel-politik çatışmalar da çıkacak. Koçak, bu bağlamda Tanpınar’ın “Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkânı vermiyor” sözünü hatırlatarak, Türk yazarların tarihten kaçmak isteseler bile tarihin onların yakasını bırakmadığını vurguluyor.

Masumiyet Müzesi’ni ele aldığı bölümde, romanın solcu eleştirmenlerce “tarihten kopuk, kendi dedikodularına kapanmış dar bir burjuva çevresini anlattığı için” eleştirildiğini belirten Koçak, romanın aslında “burjuva toplumunda sanatın özerkliğiyle ilgili bir alegorinin armatürünü sağladığı için” önemli olduğunu savunuyor.

Önsözün sonunda Koçak, kendi eleştiri yöntemini açıklarken Adorno ve René Girard gibi büyük düşünürlerden nasıl etkilendiğini paylaşıyor. Adorno’nun “yapıtın yorumunun, onun çalınması, icra edilmesi, konuşturulması” olduğu fikri, Koçak’ın Pamuk romanlarını yorumlarken benimsediği yaklaşımı şekillendiriyor.

Orhan Pamuk ve Kara Kitap

Bu bölümde Koçak, postmodern anlatının temel dinamiklerini masaya yatırarak, Pamuk’un özellikle Kara Kitap romanı üzerinden bu anlatı biçimiyle nasıl bir ilişki kurduğunu tartışıyor. Postmodern romanların içsel referanslarla, aynadaki yansımalar gibi çoğalan anlatı katmanlarını nasıl kurduğunu sorgulayan Koçak, Pamuk’un da benzer bir strateji izlediğini belirtiyor. “Metinlerin iç içe geçmesi, bir tür labirent yaratıyor; ancak bu labirentin sonu, genellikle okurun çıkış kapısını unutmasına yol açıyor” diyerek, Pamuk’un romanlarında okurun kaybolmasını bilinçli bir teknik olarak kullandığını ifade ediyor.

Denemenin dikkat çeken noktalarından biri, Pamuk’un Kara Kitap’ında yer alan “Esrarlı Resimler” anlatısını çözümlemesi. Burada anlatılan hikâye, ünlü bir gangsterin randevuevinin girişine yaptırdığı iki duvar resmini konu alıyor: Bir duvara büyüleyici bir İstanbul resmi çizilirken, diğerine ise o resmi yansıtan bir ayna yerleştirilmiştir. Sonunda ödül, aynayı koyan ressama gider. Koçak, bu anlatıyı Pamuk’un metinlerarası oyunlarının bir metaforu olarak yorumlar ve şu keskin eleştiriyi yapıyor:

“Pamuk’un edebiyatı, okuru aynada kendi suretiyle karşılaştırıyor; ancak bu suret, gerçeğin bir yansıması değil, yazarın kurduğu aynasal bir düzenin kaçınılmaz sonucu.”

Yeni Hayat: Bir Karnavalesk Olarak Komplo Kuramları

İkinci bölümde Koçak, Yeni Hayat romanını, komplo teorileriyle ve karnavalesk anlatım biçimiyle ilişkilendirerek çözümlüyor. Pamuk’un bu romanda okuru bir tür “sürükleyici bilinç akışı”na dahil ettiğini vurgulayan Koçak, romanın içinde kurulan dünyanın, okurun inançlarını ve beklentilerini sürekli olarak altüst ettiğini belirtiyor. “Pamuk’un kurduğu anlatı evreninde, okur asla tam olarak neye inanması gerektiğini bilemez” derken, bu belirsizlik atmosferinin, komplo teorilerinin doğasıyla birebir örtüştüğünü ifade ediyor.

Denemede dikkat çeken bir diğer unsur, Koçak’ın romanın başkarakterinin kimlik arayışını, modern bireyin dağılmış benliğiyle ilişkilendirmesi. Yeni Hayat’ın başkarakteri, bir kitap okuduktan sonra hayatının değişeceğini hisseder ve bu duygu onu, bir tür mistik yolculuğa çıkarır. Ancak Koçak’a göre bu yolculuk, okuyucunun postmodern anlatılarda sıkça karşılaştığı bir yanılsama döngüsüne dönüşür:

“Yeni Hayat’ın kahramanı, bir hakikati ararken, kendini sürekli aynı noktaya geri döndüren bir anlatının içinde sıkışıp kalır. Pamuk’un romanı, hakikatin değil, hakikati aramanın nasıl bir tuzak olabileceğini gösteren bir metin olarak okunmalıdır.”

Koçak burada, Pamuk’un anlatılarının okuru nasıl yanıltıcı bir labirentin içine çektiğini ve bu labirentin, modern okurun belirsizlikle ilişkisinin bir yansıması olduğunu ileri sürüyor.

Bir Burjuva Sanatçı Alegorisi Olarak Masumiyet Müzesi

Koçak, üçüncü bölümde Pamuk’un Masumiyet Müzesi romanını, burjuva sanatçının temsil krizleri üzerinden okuyor. Romanın, bireysel bir aşk hikâyesinin ötesinde, aslında bir toplumun geçmişiyle ve kimliğiyle kurduğu karmaşık ilişkiyi ele aldığını belirtiyor. Ancak burada en dikkat çeken nokta, Koçak’ın, romanın “nostaljiye dayalı bir müze anlatısı” olarak, edebi kurguyla fiziksel mekân arasındaki gerilimi nasıl ele aldığı. Koçak, Masumiyet Müzesi’nin anlatısının, burjuva sanatçının kendine duyduğu hayranlıkla şekillendiğini öne sürerek şu gözlemi yapıyor:

“Pamuk, romanın kahramanı Kemal’i bir koleksiyoncu olarak inşa ederken, aynı zamanda romanın kendisini de bir nesneler koleksiyonuna dönüştürüyor. Ancak bu koleksiyon, bir hatıra defterinin ötesine geçmiyor; anlatının kendisi, müze fikrinin ağırlığı altında eziliyor.”

Orhan Pamuk’un Edebi Serüvenini Anlamak

Koçak’ın kitabı, yalnızca Pamuk’un eserlerini değil, genel olarak modern okuma pratiklerini de sorgulayan bir çalışma. Edebiyatın okurla kurduğu ilişkiyi, romanın işlevini ve postmodern anlatının dönüşümünü ele alırken, şu gözlemi yapıyor:

“Pamuk, zamandan da günden de kaçan bir romancı olmadı. Artık Stendhal veya Lampedusa (Leopar) gibi tarihsel olunamayacağını herhalde seziyordu, ama romanlarını belli bir yaşanmış tarihe, bu tarihin çeşitli noktalarına iliştirecek ‘çengelleri’ ihmal etmedi.”

Bu, Pamuk’un anlatısının yalnızca bir kurmaca dünyaya değil, aynı zamanda bir tarih inşasına da dayandığını gösteriyor. Koçak’ın kitabı, Orhan Pamuk’un edebi serüvenini, okuruyla kurduğu ilişkiyi ve roman sanatının dönüşümünü anlamak isteyenler için iyi bir kaynak. Peki, Orhan Pamuk gerçekten de okurunu değiştirmeyi mi hedefliyor? Yoksa edebiyat piyasasının kaçınılmaz baskıları altında okurun değişen taleplerine mi uyum sağlıyor? Orhan Koçak’ın Okur Değiştirmek kitabı tam da bu sorular etrafında şekilleniyor. Eleştiri, yalnızca bir metni okumak değil, ona dair düşünme biçimimizi de sorgulamaktır ne de olsa. Koçak, bu kitapta tam da bunu yapıyor. Karar okurun.

Previous Story

Venedik Mimarlık Bienali’nde Türkiye Pavyonu: Yerebasan

Next Story

Annie Ernaux’dan Dünya Vicdanına Çağrı

0 0,00