-
Türkiye’deki ilk kişisel serginiz “Obsidyen” Evin Sanat Galerisi’nde ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Bu sergi sizin için neler ifade ediyor? Bundan sonrası için Türkiye’de başka projeleriniz olacak mı, bu konuda planlarınız neler?
Bu sergi, işlerimin ve geçtiğimiz yıllarda deneyimlediğim samimi anların, nihayet gerçek dünyada var
olabilmeleri ve duvarda birbirleriyle diyalog kurabilmeleri açısından çok önemliydi. Proje anlamında
Türkiye’de şuanda planladığım pek bir şey yok. İstanbul seyahatlerim genelde aile ve arkadaş
ziyaretleriyle geçiyor. Bir sonraki gelişim ilk defa oğlum Ludo ile birlikte olacak.
-
“Obsidyen” sergisinde uzun süredir üzerinde çalıştığınız serilerden eserler bir araya geliyor. Seçki belirlenirken nelere dikkat ettiniz, seçkide yer alan eserlerin üretim süreçlerine dair neler söylemek istersiniz?
“Obsidyen” birkaç yıldır ayrı tuttuğum iki seriyi nihayet bir araya getirme kararımla ortaya çıktı: Nemesis ve Birlikte Yalnız (Alone Together). Seçkiye gelecek olursak; iki farklı serideki fotoğraflar arasında bir ilişki oluşmasını sağlamak amacıyla samimi ve ailevi fotoğraflarımı günlük tarzında olanlarla bir araya getirdim. İzleyicinin içine girebildiği bir mekân, bir dünya algısı yaratabilmek ve etrafımda olup bitenlerle nasıl etkileşime geçtiğimi, görüşlerimi izleyiciye aktarabilmek benim için önemliydi.
-
Sergi başlığını siyah ve keskin bir taş olan obsidyenden alıyor. Bu ismin tercih edilmesinde neler etkili oldu?
Başlığı taşın mitolojisine duyduğum ilgiden dolayı seçtim. Obsidyen taşının mitolojide karanlığı yırtıp gerçeği ortaya çıkarmak için kullanılması ve Aztek rahiplerinin bu taşın kehanet ve önseziyeteneklerini güçlendirdiğine dair inançları deneyimlerim üzerinden gerçekliğimi ortaya koyma isteğimle örtüştü.
-
Siyah-beyaz fotoğraflarınızda minimal öğeler, yoğun kontrastlı ve vurucu bir üslupla bir araya geliyor. Eserlerinizin izleyicide yarattığı hisler ya da izleyicinin zihninde ortaya çıkardığı sorulara dair neler söylemek istersiniz? Fotoğraflarınıza daha sonra baktığınızda, yaratıcısı olarak sizde ne gibi hisler bırakıyor?
Seyircinin kafasında sorular oluşturmanın sanatçı olarak sorumluluklarımdan biri olduğunu düşünüyorum. Sergiyi gezip işleri inceleyenlerin bu deneyimden bir şey çıkaramadan ayrılmamaları için bu soruları cevaplamak gibi bir niyetim de yok.
-
“… fotoğraf bana çok doğal gelen ve insanlarla daha yakın bağlar kurabildiğim bir alan” diyorsunuz. Buradan hareketle sanat üretiminizdeki motivasyonlarınız, sizi harekete geçiren, ilham olanlar hakkında neler söylemek istersiniz?
İmgelerimle zaman ve mekânı meçhul bırakan bir hissiyat yaratarak gerçek olanı göstermeyi seviyorum. Çoğu fotoğrafım anlaşılır bir yüz göstermemesine rağmen bir portre iması taşımakta. Bu benim için önemli çünkü gösterilenin kim veya ne olduğunu muğlak bırakıyor.
-
Üretim sürecinde takip ettiğiniz rutinler var mıdır? Daha planlı mı yoksa spontan bir şekilde mi ilerlersiniz; bu süreçten kısaca bahsedebilir misiniz?
Fotoğraflayacağım şey açıkça belirli olmadıkça rutinim genellikle spontane gelişiyor.
-
“Portreler” serinizde ABD Başkanı Joe Biden ve senator Bernie Sanders’ın da aralarında olduğu isimlerin yanı sıra Tom Hiddleston, Ben Stiller, Daniel Craig ve Matthew McConaughey gibi uluslararası tanınmış oyuncular yer alıyor. Portrenin üretimleriniz arasındaki yeri hakkında neler söylemek istersiniz?
Bu portreler editöryal alana geçen bir sanatçı olarak duyarlılıklarımı ortaya koymam ve her iki alanda da sanatsal yaklaşımımın aynı olduğunu göstermem için çok önemliydi. Bu sebeple editöryal işlerimin sanatsal fotoğraflarımla bir arada sergilenebileceğini düşündüm.
-
Bundan sonrası için belirli olan projeleriniz varsa paylaşabilir misiniz?
Halihazırda Obsidyen‘in kitabı üzerinde çalışmaktayım. Ayrıca Amerika’daki gizli Vampir Topluluğu’nu belgelediğim bir seri üzerinde çalışıyorum.
Devin Oktar Yalkın Hakkında
New York’ta doğup büyüyen Devin Oktar Yalkın, lisans eğitimini 2010 yılında School of Visual Arts Fotoğraf Bölümü’nde tamamladı. Yalkın’ın siyah-beyaz fotoğrafları Amerika, Türkiye, Almanya, Hollanda, Fransa ve daha birçok ülkede çeşitli sergilerde yer aldı. Sanatçının eserlerinin son yıllarda yer aldığı sergiler ve etkinlikler arasında Türkiye’de Bantmag Havuz / Bina’da “Normalin hatırlanacak nesi var?” sergisi (2021), İtalya’da Photo Vogue Festival’in düzenlediği “All in This Together” sergisi (2020), Türkiye’de Evin Sanat Galerisi Yalıkavak sergisi (2019), Almanya’da Ehemalige Tabakfabrik Heidelberger Platz’da “Passengers of a Kaleidoscopic Journey” sergisi (2018), New York’ta VSOP Projects’te “Very Special One-Time Performance” sergisi (2017), Gürcistan’ta Kolga Fotoğraf Festivali (2017) ve Hollanda’da Stieglitz 19 Galeri ile birlikte katıldığı Unseen Fotoğraf Fuarı (2016) bulunuyor.
Ayrıca sanatçının 2013 yılında İstanbul Modern’de açılan “Yakın Menzil” sergisine katılmasının ardından, bu sergide yer alan iki çalışması müzenin kalıcı koleksiyonunun parçası oldu. Yalkın’ın sergi geçmişinin yanı sıra yapıtları ödüllere layık görüldü. almıştır. New York Times, Time, Vice ve Rolling Stone gibi birçok dergiyle çalışan Yalkın’ın ilk monografisi “I’ll See You Tomorrow, Until I Can’t”, 2016 yılında Sun Editions tarafından yayımlandı. Öne çıkan “Portreler” isimli serisinde Joe Biden, Tom Hiddleston, Amanda Seyfried, Ben Stiller, Bernie Sanders, Daniel Craig ve Matthew McConaughey gibi dünyaca tanınan isimlere yer verdi. Yalkın, Los Angeles’ta yaşamaya ve üretmeye devam ediyor.