Photograph- Kerem Uzel

Orhan Pamuk: “Mütemadiyen çalışan ve sonunda mesafe kat edeceğini bilen, sabırlı, iyimser bir karıncayım”

//

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Hindistan asıllı İngiliz yazar Salman Rüşdi’ye yapılan bıçaklı saldırı, Türkiye’deki siyasi iklim ve son romanı “Veba Geceleri” hakkında The Guardian gazetesine konuştu. Kendisinin de geçmişte Salman Rüşdi gibi tehditler aldığını söyleyen Pamuk bu nedenle bir dönem üç korumayla gezdiğini paylaştı.

Lisa Allardice imzalı yazıda, 2005 yılında Ermeniler ve Kürtlerin öldürülmesine ilişkin yaptığı açıklamaların ardından Orhan Pamuk’un tehditler aldığı, sonrasında ise 15 yıldır korumalarla yaşadığı bilgisi yer aldı. O dönemde ‘kendisi için korkup korkmadığını’ soran Allardice’e yazar, ‘doğru kelime dikkatli olmak’ dedi.

“Rahatladım, Alıştım”

Pamuk önceleri çok sevdiği İstanbul sokaklarında yalnız dolaşamayacağını ve ilham kaynağı olan gündelik yaşamdan uzak kalmasına yol açacağı için koruma ile dolaşmak zorunda kalmasının onu endişelendirdiğinden bahsetti. Ancak yıllar içinde rahatladığını ve alıştığını söyleyen Pamuk şaka yollu “Eskiden üç korumam vardı, şimdi ise sadece bir. Demek ki Türkiye gelişiyor” dedi.

“Yazar İfade Özgürlüğü ve Demokrasiyi Savunmalı”

Salman Rüşdi ile 2000’lerin başında, New York’ta yaşarken arkadaş olan Pamuk, Rüşdi’nin aksine kendisine en büyük tehdidin aşırı tutucu Müslümanlardan değil, milliyetçilerden geldiğini söyledi. Yazar, “Tabii bu iki grup birbirinden çok da uzak değil, Türkiye de şu anda İslamcı-milliyetçi bir koalisyon tarafından yönetiliyor” diye ekledi.

Salman Ruşdi’ye yapılan saldırıyı ve genel olarak ekstremizmi “Temsil edilmeyen, görmezden gelinen ve yüzlerini görmediğimiz insanların öfkesinin sonucu” olarak nitelendiren Pamuk, romancıların işinin bu insanları görülmesini, duyulmasını sağlamak olduğu belirtti: “Bir yazar ifade özgürlüğü ve demokrasiyi savunmalı. Yazar ayrıca bu düşünceleri yıkan kişilerle de özdeşlik kurabilmeli. Özdeşleştirme çoğu zaman meşrulaştırma gibi görülüyor, yazarın paradoksu bu” diye konuştu.

“Veba Geceleri”ne İki Soruşturma

Yazıda, yazarın son romanı “Veba Geceleri”nin ardından kitabında Atatürk’e hakaret ederek, halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği iddiasıyla iki kez soruşturma geçirdiği, Pamuk’un ise iddiaları reddettiği yer aldı. Pamuk son durumu “Soruşturma çıkmaza girdi. Beni ne suçladılar ne de temize çıkardılar; bir araftayız” diye özetledi.

40 yıldır veba ile ilgili bir kitap yazmak istediğini söyleyen Pamuk, 2016 yılında, salgınlara eşlik eden baskı ortamının Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin “gittikçe otoriterleşmesi’ ile mükemmel bir alegori olacağını fark ettiğini ekledi. “Karar verdim ve veba romanımı neden şimdi yazmıyorum dedim” diye konuştu. Üç buçuk yıl süren araştırma ve yazma sürecinin ardından ise Covid-19 pandemisi ortaya çıktı. Yazmaya başladığında, arkadaşlarının kendisine “Ortaçağ kitabını kimse okumayacak. Veba şu an kimin umurunda?” dediğini, ancak pandemi başladıktan sonra “Çok şanslısın konun artık gündeme uygun” dediklerini söyleyen Pamuk kapanma günleriyle ilgili de konuştu.

İlginizi çekebilir:  Müzayedelerde Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten

Yazar, “Ben 50 yıldır yazarım yani 50 yıldır kapanma yaşıyorum” dedi. Teyzesinin pandemi sırasında İstanbul’da koronavirüs nedeniyle ölen ilk kişilerden olduğunu söyleyen Pamuk, pandemide çok korktuğunu ve eşi Aslı Akyavaş’a, “Bir roman yazıyorum ve insanlar sinekler gibi ölüyor. İronik… Ben zalim biri miyim?” dediğini anlattı.

Her Gün Dolma Kalemle Yazıyor

Zoom üzerinden yaptığı röportajı, çocukluğundan beri yazlarını geçirdiği Büyükada’da kiraladığı bir evde konaklarken gerçekleştiren Orhan Pamuk, her gün yazdığını, yazmayı bir iş olarak görmediğini belirtti.

Öte yandan yazıda, “Erdoğan’ın ‘ekonomik kurtuluş savaşı‘ sürecinde her şeyle birlikte mürekkep kartuşlarının da çok pahalı hale geldiği; varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldiği ve ülkenin en çok satan yazarı olarak hiç bir suretle ‘fakir’ olarak nitelendirilemeyecek olsa da Pamuk’un da bu durumlardan etkilendiği” ifade edildi. Her zaman elle yazmayı tercih eden yazarın artık yazmak için eski-usül tekrar doldurulabilir dolma kalem kullandığı belirtildi.

Pamuk bir yazar olarak kendini “Mütemadiyen çalışan ve sonunda mesafe kat edeceğini bilen, sabırlı, iyimser bir karınca” olarak tanımladı.

Yeni Romanı 1942’de Geçecek

Yazıda, “bir asistanın Pamuk’a, yeni romanı için Pers minyatürlerine dayanan oyun kağıtları hazırlamasında yardım ettiği” ve yeni romanının 1942’de geçeceği bilgisi yer aldı.

Dünyanın geleceğiyle ilgili umutsuz olmayı reddeden yazar “Macron kazandı, Trump kaybetti” diye hatırlatırken, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili kötümser olmadığını da belirtti: “O kadar da kötümser değilim. Anketlerde Erdoğan’ın oylarının düştüğünü görüyorum. Neden kötümser olayım” dedi.

Previous Story

“Hayat, Ölüm, Aşk ve Adalet”

Next Story

17. İstanbul Bienali’nin Mekanlarından Biri PCSAA

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.