Şükran Moral, Evli, Üç Erkekli, Pigment baskı, 80x120 cm, 2/5 + 2 A.P., 2010, İdil Tabanca Koleksiyonu

Memleketin Halleri

//

Mayıs 2022 tarihine kadar OMM – Odunpazarı Modern Müze’nin tüm katlarında devam edecek olan “Maziye Bakma Mevzu Derin” hakkında OMM Sergiler Direktörü – Zeynep Birced ile sohbet ettik.

  •  “Maziye Bakma Mevzu Derin” toplumsal normların varlığını sarsan, alışkanlıkları sorgulayan ve “öteki” tanımına farklı bir perspektiften bakan bir yaklaşıma sahip. Sergi fikri nasıl ortaya çıktı ve süreç nasıl gelişti?

“Maziye Bakma Mevzu Derin”in fikri önceki projelerimizden başka bir sergi taslağından buraya evrildi. Öncelikle kendi koleksiyonumuzdan bir eser seçkisi ile bahsi geçen konularda fikir üreten bir sergi üzerinde çalışıyorduk, fakat fikir geliştikçe daha geniş bir seçkiyi bir araya getirmek istediğimize karar verdik. “Öteki”yi tanımlarken bu topraklardan yola çıkarak kapsamlı bir temsiliyet ortaya koymayı hedefledik. Sergi ziyaretçisinin anlamlandırma mekanizmasındaki bu “tanışıklığın” ortaya konan fikirleri hazmetmek konusunda bir itici güç olmasını arzu ettik.

OMM konumu itibarıyla çok çeşitli bir ziyaretçi profiline sahip ve bu sayede gerçek anlamda çok kültürlü bir mecraya dönüşerek Türkiye’nin zengin kültürel mozaiğinin güzel bir yansıması hâline gelmekte. Bu açıdan temsiliyetin mühim olduğunu düşünüyoruz ve bu düşünceyle hareket ederek eser seçkisini hazırlamaya gayret ettik. Bizden bize sunulan bir sergi yapma niyetiyle ortaya çıktı diyebilirim özetlemek gerekirse.

Nilbar Güreş, Başüstü TrabZONE serisinden, C-print, 150×100 cm, 2010.
  • Toplum baskısı, normallik-anormallik, alışılmış dışı olanı yargılama tüm dünyanın özellikle Türkiye’nin 21. yüzyılda hâlâ aşamadığı bir konu, farklılıkların hâlâ dışlandığı bir toplumdayız. Sergi de bu konulara tabu, özgürlük ve ifade alanları perspektifinden yaklaşıyor. Serginin tüm bu kalıplaşmış normları yıkma, değiştirme, esnetme konusundaki önerisi nedir?

Maalesef kalıplaşmış ve “statüko” olarak adlandırılabileceğimiz normları yıkmak konusunda sanat günümüzde hâlâ destekleyici bir role sahip. Değişim, jenerasyonlar boyu uğraş ve mücadele sonucunda elde edilecek bir mefhum olmaya devam ediyor. Toplumsal değişimin gün aşırı olmayacağı gerçeğiyle yüz yüzeyken bir kişinin paradigmasındaki ya da değerlerindeki dönüşüm bile ekilen bir tohumdur bize göre. Bireyin karşılaştığı belli problematiklere sosyal bağlamda vereceği reaksiyon değişmezken, aynı problematik veya önerme farklı bir biçimde yeni bir mecrada – sanatsal pratikle – yöneltildiğinde bir fark yaratma potansiyelini taşıyor. Bu karşılaşma, kanıksanmış bir deneyimden farklı kapılar açabilir. Esasında serginin amaçladığı şey insanlığın başından beri süregelen sorunların farklı bağlamlarda değerlendirilmeye açılmasına ön ayak olmak. Kalıplaşmış yargılarla kalıbın dışında yöntemlerle mücadele etmek için alan açmak demek doğru olur.

Mustafa Boğa, Extraneous Objects, Fine Art Baskı, 30×40 cm, Edisyon 2/5, 2017.
  • Sergideki çalışmalar aidiyet, adaptasyon, kabul görmeme, meydan okuma olgularından besleniyor. Seçkideki işlerden biraz bahsedebilir misiniz?

“Maziye Bakma Mevzu Derin” Türkiye’de 20. yüzyılda yaşanan toplumsal, kültürel ve siyasal değişimlerin bireyin varoluş çabası üzerindeki etkisi ile beraber sosyolojik yapıya içkin aidiyet sorunsalı üzerine yoğunlaşıyor. Sergi bugünden geçmişe bakarken, birçoğu üretimine 2000’ler sonrasında başlamış olan ve köklerine uzanarak durumu inceleyen genç sanatçıyı Türkiye çağdaş sanatının önde gelen isimleri ile bir araya getiriyor. Bu bağlamda bir kanon görevi gören sergi, birbirine eklemlenerek bütünlüklü bir külliyatın parçalarını oluşturan eserleri “ben ve ben olmayan” üzerinden okumaya olanak sağlıyor.

Biraz daha açmak gerekirse, seçkideki çoğu kadın 31 sanatçının 41 eseri insan olmanın ve bir toplulukta yaşamanın bedelini varoluşsal, sosyal ve bürokratik yönlerden ele alıyor. Toplumun, “gelenek” adı altında bireyi maruz bıraktığı normlara karşın insanın salt varlığı için verdiği mücadeleyi irdeliyor. Anadolu’nun çok kültürlü ve yönlü yapısında ise bu uyum mücadelesi elbette kaçınılmaz. Örneğin Cansu Yıldıran’ın “Mülksüzler” serisinin edindiği konu olan “mülkiyet”, aile bireylerinin bugün, günlük yaşamlarında tezahür eden ve her manada gündemlerinde olan bir mesele olmaya devam ediyor. Ya da CANAN’ın “Nazar Değdi Dünyama” isimli işiyle beraber Zeren Göktan’ın “Anıtsayaç: Bir İhtimal Daha Var” adlı eserinde konu edilen kadına yönelik erkek şiddeti ve kadın cinayetleri; sergi fikrinin ortaya çıktığı günden açılışa dek – ve maalesef ertesinde, güncel kalmaya devam eden ve çok aciliyeti olan bir problematik. Bu gibi eserlerin yanı sıra Memed Erdener’in yaşadığımız heterotopyaya atfettiği devlet dairesi tabelaları, “Gelecekteki Olası Felaketlerin Şimdideki İzlerini Silme Birimi” ve “Unutulması Gerekenleri Belirleme Şubesi”, bireyin toplumdaki bürokratik varlığına dair hicivle harmanlanmış bir görüş sunuyor. Sergi girişinde bizi karşılayan, Nancy Atakan’ın “Buralı” isimli eseri ise serginin ruhunu başarıyla yansıtıyor. Herkes burada, ama kimse buralı değil. Bu perspektif, bir ihtimalle daha hemfikir ve anlayışlı bir jenerasyon sayesinde, daha açık fikirlerle “ben” olmayana toleranslı bir bakış açısına dair hayal kurduruyor bizlere. Kezban Arca Batıbeki’nin “Kafes Projeleri 2: Kitsch Oda Projesi – Nereye Kadar?”ı gibi eserler ise bireye toplum tarafından belli sınırlar çizildiği düşüncesini ileri götürerek “özgürlük” olgusunu kişinin kendi duvarlarıyla inşa ettiği varoluşsal bir önermeyi izleyiciye sunuyor. Son olarak ise Hasan Özgür Top’un “Biz Birbirimizi Biliriz” ve “Halay” eserleri bireye biçilen toplumsal rollerin münhasır varoluşuna da etki ettiğini ve bu kimliklerin kimi zaman iç içe geçtiği kimi zaman ise ters yüz edildiği söylemini barındırıyor.

İlginizi çekebilir:  Savaş Döneminin Vahşeti Filmle Yeniden Gündemde
İhsan Oturmak, İsimsiz, Tuval üzerine yağlıboya, 50×70 cm, 2020, İdil Tabanca Collection

 

Dolayısıyla bahsi geçen bütün bu olgular birbirlerinin içine geçmiş ve bir zincir hâlini almış, var olmanın en temel hâli ve mücadelesini temsil ediyor. Bizim toplumumuzun yapısı da yukarıda söz ettiğim muhtelif sebeplerden ötürü bu kavramları incelemek için hayli müsait.

  • “İfade özgürlüğü” de serginin parmak bastığı ve ne yazık ki artık varlığını bile unuttuğumuz bir diğer konu. Özgürlüğün olmadığı bir gerçeklikte sanatın ve sanatçının kendisine yer bulması da güçleşiyor. Bu konuda sanat kurumları, müzelere düşen görevler neler sizce?

İfade özgürlüğü maalesef merkezi otoriter yapılarda dediğiniz gibi sık karşılaşılmayan bir olgu. Sanatın muasır toplumlarda ve daha az gelişmiş toplumlarda yeri bir hayli farklı. Modern toplumlarda sanat biraz daha eğitici ve besleyici bir fonksiyona sahipken, gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumlarda sanat üretimi biraz daha muhalif bir yere konumlanıyor. Sanat, her nerede olursa olsun içinde bir eleştiri barındırıyor, bu “defacto” toplumsal eleştiri olmak durumunda elbette değil. Kurumların bu manada görevi ise bu eleştiriye yer açmak, öngörüyle ve kapsayıcılık ile yaklaşmak. Başka yerde ses bulamayan kişilere bir mecra vererek seslerini duyurmalarına yardımcı olmak. Seslerini kısmak yerine yankılanmasını, başka hâlde ulaşamayacakları yerlere ulaşmasını sağlamak ve doğru yöntemleri sunarak birlikte daha yüksek bir ses hâline gelmek.

Mustafa Boğa, Extraneous Objects, Fine Art Baskı, 30×40 cm, Edisyon 2/5, 2017.
  • Sergi kapsamında pek çok paralel etkinlik düzenlenecek. Bunlar nelerdir?

Sergi kapsamında sergi ile aynı adı taşıyan bir podcast serisi var hâlihazırda. Bu seri, Spotify üzerinden dinlenebilir. Bunun dışında bir seminer dizisi ve atölye serisi gerçekleşecek. Bu konuda çok yakın bir tarihte içerikleri paylaşacağız. MUBI’yle yaptığımız bir ortaklıkla, serginin konusunu farklı coğrafyalar üzerinden okuyan fakat benzer dertlere odaklanan film seçkisi oluşturduk. Bu seçki “omm” koduyla 30 günlük deneme üyeliğiyle mubi.com/omm adresinden ücretsiz izlenebilir.

  • OMM’un gelecek projeleri arasında neler yer alıyor?

“Maziye Bakma Mevzu Derin”den sonra açılacak olan sergilerle alakalı sürprizi çok bozmadan, 20. yüzyılda Türkiye’de stüdyo fotoğrafçılığı üzerine araştırmalarımızın devam ettiği bir projenin yanı sıra Türkiye’den ve dünyadan birçok öncü tasarımcının eserlerinin yer alacağı büyük bir tasarım sergisini sayabilirim. Bunun yanı sıra gelişen teknolojilerin kurumlardaki yeri ve entegrasyonu ile sürdürülebilirlik konularında derinleşen çalışmalarımız da bulunuyor.

www.omm.art/tr/sergi/maziye-bakma-mevzu-derin

Previous Story

2022 Oscar Ödülleri’nden Yeni Gelişmeler

Next Story

Alan Kadıköy’ün İlk Sergisi Uzatıldı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.