Bruce Nauman’a atıfta bulunan dört sanatçının çevrimiçi çalışmalarını bir araya getiren performans videosu; mevcut gerçekliğe, mekânın özelliklerine ve kimliğe yaratıcı yanıtlar oluşturmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. 21 Şubat’a kadar Tate’in internet sitesinde izlenebilecek projenin sanatçılarından, Performistanbul sanatçısı Ekin Bernay ile “Repair and Restore” üzerine konuştuk.
-
Tate Müzesi’nin Terra Foundation for American Art Series: New Perspectives etkinliklerinin bir parçası olarak gerçekleştirilen çevrimiçi performans, “Resilient Resonses” projenizi tebrik edelim. Bu başarının arkasında neler var?
Sanırım inanç, hayal kurma ve çalışma. Son 5 senedir Performistanbul ile çok emek verdiğimiz bir yolda ilerliyoruz. (Tanımayanlar için, kuruluşu olan 2016 yılından bu yana beraber çalıştığım uluslararası performans sanatı platformu, performans sanatçılarını tek bir çatı altında birleştirmek ve projelerle buluşturmak amacının yanı sıra bu disiplinin araştırılması ve geliştirilmesi için çalışmalar gerçekleştiriyor.) Son 12 senedir de Londra’da yaşıyorum. Türkiye’ye sıkça işler için gelsem de bu şehre ve dokusuna ait olabilmek için de çok çalışmam gerekti. Büyük fedakarlıklar yaptık; ben de ailem de. Şimdi hepimiz adına dünyaya bir şeyler söyleyebildiğim için mutluyum.
-
Yer aldığın bu video-performans, karantina sırasında kameralara canlı kaydedilerek izleyicisiz boş kalmış tanklarda gerçekleştirildi. Bu bağlamda performansın izleyici ile anda olan – mekânda gerçekleşen pratiğine karşıt yapıda sosyal izolasyon sürecinde ne gibi dönüşümler gerçekleşti?
İzleyici ile yaşıyor ve birbirimize dokundukça anlamlanıyor yaptıklarımız ama bir yandan da bu form içerisinde “o anı” paylaşmadan yaşayabilen işler üretmeyi önemsiyorum. Atölye çalışmasını örnek alacak olursak her bedene adapte olabilecek, benim sınırlarım dahilinde zamansız, dans terapisi bulgularıyla performans dilimi birleştiren bir iş üretmek, bana buradan sonra nerelere gidebileceğimi düşündürüyor. Her şey değişip dönüşüyor. Ben kendime sadık kalarak gelişmeye çalışıyorum.
“Daha Sınırsız Üretmeye İhtiyaç Duydum”
-
Performans sanatına olan ilgin nasıl oluştu? Neden dans değil de performans?
Ben yaklaşık 25 yıldır dans ediyorum. Dans ile çok farklı dünyalar keşfettim ve şu an yaptığımdan çok farklı işler de yaptım. Ancak bir zaman sonra başka bir koreografın bana nasıl hareket etmem gerektiğini söylemesi, dans dünyasında sadık kalınan formlar ve stiller, dansın rekabet ile ilişkisi bana yetmemeye başladı. Dans her zaman benim için kıymetli ve öğrendiğim ilk dilim. Daha sınırsız üretmeye ihtiyaç duydum. Hareketi dans terapisi ile tekrar öğrendim ve bu arayışımın başladığı sırada Simge Burhanoğlu ile Performistanbul için buluştuk. O platformu kurmak istediğini anlatırken ben de üretmek istediklerimi anlattım ona. Birlikte bu işe giriştik diyebilirim. Çok güzel yol aldık ve aslında yeni başlıyoruz. Tanımlamalar sınırlayıcı oluyor ve aslında bir taraftan da kaçmak istiyorum tanımlanmaktan. Sadece söylemek istediklerim var ve üretmeyi seviyorum.
“İzleyici ile yaşıyor ve birbirimize dokundukça anlamlanıyor yaptıklarımız ama bir yandan da bu form içerisinde “o anı” paylaşmadan yaşayabilen işler üretmeyi önemsiyorum.”
-
Üretiminle kurduğun diyalog dolayısıyla performanslarında izleyici ile etkileşimin çok yoğun. Bu yöneliminin nedeni nedir?
Belki de dans terapisti olduğum için böyle bir kanal açıldı önümde. Ancak dans terapisine de paylaşmaya önem verdiğim ve faydalı olmak istediğim için başlamıştım. Anne ve babamın doktor olması da bana ilham vermişti. Böyle düşündüğümde benim özüme yakın olduğu için diye cevap verebilirim bu soruya. Simge de beni bu konuda motive etti. En başlarda her izleyici ile birlikte gerçekleşen performansımda bir daha yapmak istemedim. Yoruluyordum sürecin sonunda. Dayanıklılığım deneyim kazandıkça arttı ve yeni yöntemler üzerinde de çalışıyorum.
“Şu an Homework Özelinde Birlikte Üretmeye Açığım”
-
İki, üç ya da daha fazla sanatçının birlikte sergilediği performanslar üzerine düşüncelerini merak ediyorum. Bu durum seni, izleyiciyi ve sergileme alanındaki pratikleri nasıl etkiliyor?
2019 senesinde başladığım Homework isimli performans serimde canlı sanat yapan sanatçıları, küratörleri, fotoğrafçıları evime davet ediyorum; birlikte ürettiğimiz 2-3 saat süren seanslar yapıyoruz. Bu seanslarda, an içerisinde çok tutulabilir üretimler ve etkileşimler ortaya çıktı. Homework aynı zamanda İstanbul Bienali kapsamında İstanbul’da ve Block Universe Sessions’da online olarak paylaşıldı. “Homework”ü Covid sonrası tekrar canlandırmak istiyorum çünkü beraber birçok keşif anı yaşadık. Bu kapsamda düşündüğümde benim için değerli bir alan sanatçılar arası iş birlikleri. Eser özünde güçlüyse ve bu şekilde canlanması gerekiyorsa “neden olmasın” diye düşünüyorum. Her zaman açık olamayabilirim ama şu an Homework özelinde birlikte üretmeye açığım.
“Dans ile çok farklı dünyalar keşfettim ve şu an yaptığımdan çok farklı işler de yaptım. Ancak bir zaman sonra başka bir koreografın bana nasıl hareket etmem gerektiğini söylemesi, dans dünyasında sadık kalınan formlar ve stiller, dansın rekabet ile ilişkisi bana yetmemeye başladı.”
-
‘Homework’ performanslarının yaşadığımız pandemi ile yeni birlikteliklere olanak tanıması çok heyecan verici. Zamanın ruhunu sadece mesafeli etkileşim yöntemleriyle değil farklı noktalardan da yakalayacağına eminim. Sanatın farklı disiplinlerinde üretim yapan sanatçılarla birlikteliklerin nasıl gerçekleşiyor? Bir küratör ile nasıl birlikte üretiyorsun? Yeniden canlanarak neye dönüşecek?
Zaman zaman farklı disiplinlerde üretim yapan sanatçılarla iş birliklerim oluyor. Bugüne kadarki çalışmalarım biraz onları ön plana çıkaracak şekilde oldu. Müzisyenler, moda tasarımcıları ve markalar için yaptığım işlerde sanırım izleyici ile daha erişilebilir bir noktada buluştuğumuz işler çıktı. Dilim aslında belirgin ama gittikçe doğal olarak bir şeye evriliyor. Bundan sonra ne olacağını bilmek zor, doğru frekansları yaydığımız sürece çalışmalara açığım. Küratör konusunda Simge Burhanoğlu özelinde konuşmak isterim çünkü gerçekten eşsiz bir destek sağlıyor sanatçılarına. Tüm ekip beni ve sınırlarımı genişletiyor ancak ihlal etmeden, doğal bir şekilde süreci yönetiyorlar. Kendini güvende hissederek üretebilmek büyük bir şans. Eser olması gereken hâlini buluyor elbette ama her küratör ile çalışma deneyimi farklı. Homework gibi deney alanları ise kendi canı ile var ben yalnızca hafifçe alanı tutuyorum.
“Ne Tür Araçlar ile İzleyiciyi Dönüştürebilirim?”
-
Sanat pratiğinde, dans hareket terapisi üzerine gerçekleştirdiğin klinik çalışmalar ile performans sanatının iyileştirici niteliklerini daha geniş kitlelere ulaştırmaya çalışıyorsun. Üretimin ve sürecin nasıl ilerleyecek? Gelecek projelerinden bahseder misin?
Tate’de gerçekleştirdiğim dijital performatif atölyesi 6 Mart Cumartesi günü WOW Festivali’nde yer aldı. Bu sene içerisinde kapsamlı bir araştırma sürecine giriyorum. Londra’da güçlü bir arşivi olan başka bir müze ile çalışma sürecimiz başladı. Sonbahara kadar müzenin arşivi ve Roehampton Üniversitesi’nin Dans ve Hareket Psikoterapisi Bölümü ile çalışıyor olacağım. Şimdiye kadar içgüdüsel ilerlediğimi fark ettim ama şu an bir adım geri atıp derinleşmek istediğim bir döneme girdim. Aynı zamanda bu süre içerisinde performansı tetikleyebilecek objeler üzerine de yoğunlaşacağım. Kendime sorduğum sorulardan; “Kendi hissettiğim performans kanalını başka bedenlere nasıl hissettirebilirim? Ne tür araçlar ile izleyiciyi dönüştürebilirim?” Her zamanki gibi doğa bir yol gösterici ve gezegenimizle ilişkimiz üzerine çalışmamız gerekiyor. Kendimizle ve birbirimizle olan ilişkimiz konularını da inceliyor olacağım. Kamusal alanlara da taşmak istiyorum. Sanat hepimiz için olmalı.
“Kendime sorduğum sorulardan; “Kendi hissettiğim performans kanalını başka bedenlere nasıl hissettirebilirim? Ne tür araçlar ile izleyiciyi dönüştürebilirim?”… Kamusal alanlara da taşmak istiyorum. Sanat hepimiz için olmalı.”
-
Son sorumu çok daha geniş bir perspektifte tutmak istiyorum. Performans sanatının fiziksel sınırları nerede?
Her sanatçı kendi bedeniyle olan ilişkisine göre tanımlayabilir bunu. Bir taraftan sınır olmamalı diye düşünüyorum ancak sanatçı sınır çizmek istiyorsa bu konuda da özgür hissetmeli. Benim için bedenime zarar vererek var olabilen bir eser henüz olmadı. Bedeni kutsal bir alan olarak gördüğüm için ihtiyaç duymadım bu şekilde ifade etmeye. Ama çoğu zaman duygusal sınırlarımı zorluyorum, bedenimle de çok kirlendiğim ve yan etki olarak zarar gördüğü zamanlar oldu. Aynı şekilde yarattığım dünyalarda da izleyicinin duygusal olarak zorlandığı anların yaşandığını biliyorum.