ArtDog Istanbul Özel Haber: Kültür Sanat Kurumları Bir Araya Geldi, Neler Konuşuldu?

//

Nihan Bora Sapmaz

Kültür-sanat profesyonelleri ve takipçilerini bir araya getirmeyi amaçlayan Digilogue’un düzenlediği FutureTellers / Gelecek Anlatıcıları serisi Zorlu PSM ve İKSV iş birliğiyle bugün başladı. Bu yıl “Toplumsal Dönüşüm ve Yaratıcı Endüstriler” temasıyla 8 Ekim’e dek sürecek serinin ilk oturumu “Türkiye Kültür Sanat Kurumları Arasında Dayanışma” başlığıyla sektörün güçlü oyuncularının, dönemi iyi tahlil eden konuşmalarıyla gerçekleşti. Gülay Afşar’ın moderatörlüğünü üstlendiği oturuma İstanbul Kültür Sanat Vakfı’ndan Görgün Taner, İstanbul Modern Müzesi’nden Levent Çalıkoğlu, Zorlu PSM’den Murat Abbas, SALT’tan Meriç Öner ve Borusan Sanat’tan Ahmet Erenli katıldı.

Kültür sanat kurumlarının farklı açılardan zor bir döneme girdiği konusunda hemfikir olan katılımcılar, kurumlar arası sürdürülebilir diyalogların oluşmasına yönelik fikirleriyle de zihin açıcı bir sohbete imza attı.

Görgün Taner

“Arşivin önemini çok daha iyi anladık”

Covid-19 salgınının kültür-sanat kurumlarını hangi açılardan, ne derecede etkilediğine dair detaylı konuşmaların yapıldığı oturumda, sözü ilk olarak Görgün Taner aldı. Pandemi döneminin hepimiz için öğretici bir süreç olduğunun altını çizen Taner şöyle devam etti: “Önümüzdeki dönemde dünya pandemiden sonra nelerle karşılaşacak tahmin edebiliyoruz. Müthiş bir iklim krizi vardı, artacak. Gelir dağılımındaki adaletsizlik daha da büyüyecek. Tüm bunların da müsebbibi biziz. Pandemi sürecinde hepimiz gördük, ikinci ayın sonunda ‘Barbaros Bulvarı’nın tepesinden Uludağ görünüyor’ dedik. Etrafı kirletmezsen görürüz tabii.”

Kişisel olarak tüm kültürel faaliyetlerin fiziki olacağına inanan eski kuşak bir izleyici olduğunu belirten Taner, dijital yayınlarla birlikte gün yüzüne çıkan soru işaretlerini şöyle paylaştı: “Tiyatro, tiyatroda seyredilir. Sinema sinemada seyredilir, ki dijitale en yakın şey o. ‘Konserde ellerini kaldırmadığın zaman heyecan mı olur’ diyen kuşaktanım. Ama tabii pandemi süreci ‘bunlar dijitalde de olur mu?’ sorusuyla bizi karşı karşıya bıraktı. Ben bir süre sonra fiziki dünyanın geri geleceğine inanıyorum. ‘Bütün dünya dijital olacak, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ aforizmalarına şüpheyle yaklaşıyorum. Arşivin ve yapılan işin kayıt altına alınmasının önemini çok daha iyi anladık. Kayıt altına alınan eserlerle ilgili yeni bir iş modeli yaratılması gerekliliğini fark ettik. Dijital dünyada herkes her şeye ulaştığı zaman kalite dediğimiz şey ne olacak sorusuyla karşı karşıya kaldık. Biz de bu dönemde herkesin yaptığı bir uygulamayı yaptık, bütün arşivimiz açtık ve ‘hadi burada hemen seyredelim’ dedik. Nasıl Berlin Filarmoni bir ay açtı, herkes ücretsiz izledi, biz de böyle yaptık. Fakat sonra herkesle birlikte bizim de aklımıza şu geldi; ‘Peki bundan sonra ne olacak?’ Üreten sanatçıların geliri ne olacak, bu döngü nasıl ayarlanacak?”

“Buradan el ele tutuşmadan çıkmak zor”

Bu sisteme dair hala düşündüklerini ve çalıştıklarını söylüyor Taner. Pandemi sürecinde kültür sanat kurumlarının dayanışma içinde olması gerektiğine de vurgu yapan Taner, “Şu an birtakım iş birlikleri var. Tabii bunun biraz sistematik olması, sadece iki-üç işle kalmaması, sistematiğin de ekosisteme katkısının ne olacağının iyi anlatılması gerek. Buradan kimse tek başına çıkmayacak, el ele tutuşmadan çıkmak çok zor. Özellikle gösteri sanatları ve canlı müzik dünyasındaki yük çok ağır” diye konuştu. Film festivalini önemli ölçüde gerçekleştirdiklerini, Filmekimi’ni de yapacaklarını belirten Taner, İstanbul Müzik Festivali kapsamında Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın geçen akşam 4500 kişilik alanda, mesafeli bir şekilde 1100 katılımcıyla gerçekleştiğini de sözlerine ekliyor.

Murat Abbas

“Belki hiç etkinliğe katılmamış kişiler, dijital yayınlarımıza katıldı”

13 Mart’ta kapılarını kapatan ve o günden bu yana 650 etkinliği iptal ettiklerini veya ertelediklerini söyleyen Murat Abbas, bunların arka planında hukuki ve finansal anlamda yoğun bir yazışma gerçekleştiğini söyledi. Hızla dijital alanda var olmaya başladıklarını belirten Abbas şöyle devam etti: “Pandemi döneminde dünyave ülkemiz insanlarının eve kapandığı dönemde yapılan işlere baktığımızda primitif formatta yapılan işlerdi. Herkes evlerinden yayınlarını yaptı. Bu dönemin sonlarına baktığımızda, dışarı çıktığımız noktada bu yayınlara ilgi düştü. Bu yayınları primitif olarak görsem de, normal şartlarda Zorlu PSM’ye ister ekonomik sebeplerle ister coğrafi sebeplerle gelemeyen yüzlerce binlerce insan bizim yaptığımız dijital yayınları izlediğini gördüm. Yayınlarımız 780 bin kişiye ulaştı. Benim burum kıvırdığım işler çok ilgi gördü. Farklı coğrafi bölgelerinde, belki hayatlarında hiç etkinliğe katılma şansı yakalayamamış takipçilerimiz, bu etkinliklere katıldılar ve bize memnuniyetlerini ilettiler”.

İnternet altyapısı anlamında da bizi sıkıntılı dönemlerin beklediğini söyleyen Abbas, dünyadaki bazı işlerin de PR amaçlı yapıldığını anlatarak şöyle devam etti. “Berlin Filarmoni’de bir bakıyorsunuz, merkezde çiçeklere konserler veriyorlar. Herkes bu haberi paylaşıyor, çok şahane. İngiltere’de bir merkezin CEO’su havalı cümlelerle 1000 kişilik salonda, iki seyirciye farklı bir deneyim yaşatıyor. Belki o iki kişi bu deneyimi unutmayacak ama bu sürdürülebilir mi? Ne yazık ki bazı işlerin sürdürülebilirliği yok. Belçika’da büyük bir dans müzik festivali gerçekleşti, ekip olarak dijital platformlardan katıldık, harika bir deneyimdi. ‘Siz de böyle bir şey yapamaz mısınız?’ dediler. Bütçesinin 10 milyon Euro olduğunu öğrendik.” Abbas ayrıca “Pandeminin hiçbir şeye yaramayacaksa bile arşiv ve sanatçı telif hakları konusunda büyük bir ders vereceğini düşünüyorum. Senelerdir işler yapıyoruz. Bunlar nerede, kimler erişebiliyor. Bunlar ne olacak?” diye soruyor.

İlginizi çekebilir:  Bir Işık Hüzmesi Üzerine

Yeni sezonu 7 Ekim’de açacaklarını söyleyen Abbas, bu sürecin sadece seyirci açısından değil sanatçı tarafından da zorlu bir süreç olduğunu şöyle paylaşıyor: “Normal şartlarda pandemi sona ermiş değil. Seyirci tarafından konuşuyoruz ama performans gösterecek sanatçılar tarafından da bir açmaz söz konusu. Onlar da sağlık açısından karar vermek zorundalar. Aslında sağlıkla ekonomi arasında sıkışmış durumda hem kurumlar hem performans gösterecek kişiler. Ciddi bir süre yerli içeriklerle işlerimize devam edeceğiz. Tüm işlerimizi yüzde 60 kapasitede yapacağız. Yönetmelikler bizim alanımızı da belirliyor. Sonbahar yaklaştığında önümüze ne geleceğini bilemiyoruz.”

Levent Çalıkoğlu

“Sanatçının desteklenmesi bir numaralı gündem konusu olmalı”

İstanbul Modern Müzesi’nden Levent Çalıkoğlu 4,5 aylık pandemi sürecinin 4,5 yıllık tecrübeye eşdeğer olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Bu yaklaşık 5 aylık süreç, kültür sanat aktivitelerinin deneyimlenmesi, paylaşılması, üstümüzdeki pozitif etkisinin şahlandığı ve taçlandığı bir dönem oldu. Fakat biz bu dijitalleşmeden ne anlıyoruz?Bu soru bizi sanat yapıtının ne olduğunu hatırlamamız gerektiği noktasına itiyor. Sanat deneyiminin temel yaklaşımı şudur, bir şeyi izlemekle deneyimlemek aynı şey değil. Bir şeyi izleriz ama bu izlediğimiz şey bize gerçek zamanlı bir deneyim sunmaz, bunu biliriz. Sanki dijitalleşme bunun yerine geçiyormuş gibi bir yanılsama oluştu bizde.”

Bir yapıtı Instagram’da görmeyi, serginin tamamını görmüş veya sergiyi gezmiş gibi bir yanılsamaya sürüklediğini söyleyen ve bu duruma şaşırdığının da altını çizen Çalıkoğlu, “Dijital ortam için üretilmiş sanat yapıtları dışında üretilmiş diğer sanat yapıtlarını cep telefonuna sığdırmaya çalıştık. Bu gerçek değil. Bu yapıtların hiçbiri dijital ortamda paylaşmak için üretilmiş yapıtlar değil. Hayatımız biraz daha mutlu olsun, biraz daha pozitif geçsin diye yaptık. Oysa ki şunu hatırlayalım, dijital ortam için üretilmiş yapıtların hepsi gerçek ortamda deneyimlemek için vardır. Enstalasyonu sanal turda deneyimlemek mümkün değil. Bir yapıtın enini boyunu sanal turda algılamak mümkün değil. Sesle mekanla olan ilişkisini telefondan ya da ekrandan deneyimlemek mümkün değil.” diyor.

Dijitalleşmeye sadece kurumların değil sanatçıların da ne kadar hazır olduğunu soran Çalıkoğlu, bu sürece bir de sanatçıların gözünden bakmanın önemine vurgu yapıyor. “Şüphesiz hepimizin desteğe ihtiyacı var, önümüzde belli belirsiz sıkıntılar var. Programlar küçülebilir, ertelenebilir, daha az paylaşımla hayatlarını sürdürebilirler. Fakat biraz daha içeriden bakmak lazım. Bu koşulları derinden hisseden sanat camiası ve sanatçılar var. Biz bir aracıyız, her şeyden önemlisi sanatçının ürettiklerini paylaşıyoruz. Sanatçılar için bu süreci farklı bir deneyim algısı olarak da görüyoruz. Sanat üretmenin pek çok farklı yöntemi var, farklı medya malzeme kullanma yöntemleri var. Ama onların kiraları da var, malzeme de alıyorlar. Ne kadar zorda olduklarını fark ediyoruz, duyuyoruz. Sanatçının desteklenmesi bir numaralı gündem konusu olmalı.”

Meriç Öner

“Arşiv normalden 3 kat daha kullanıldı”

1 milyon 850 bin belgeyi herkese açan bir arşivi olduğunu belirten Meriç Öner, arşivin öneminden şu sözlerle bahsediyor: “Arşiv, üzerine bir şey eklenebildiği, çıkarılabildiği, başkaları tarafından kullanılabildiği ölçüde önemli. Bu dönemde arşivin normal şartlarda takip edildiğinden 3 katı kullanıldığını, daha çok işe yarayabildiğini gördük. Bu bizim için pozitif bir deneyim oldu.”

Dijital ve fiziksel deneyim üzerine de çokça düşündüklerini aktaran Öner, “’Maddi kaynakları nasıl kullanmalıyız’ sorusuyla çok uğraşıyorduk. Bu soruyla muhatap olurken de fizikselin ve dijitalin farkı ortaya çıkıyordu. Bir şeyin çok uzun vadede birilerine yarayabilecek niteliği varsa, onun nerede değerlendirilmesi daha doğru olabilir? Arşivin dijital olması çok daha kolay her yerden erişilebilir olmasıydı. 30 Haziran itibariyle SALT’ı açtık. Kütüphaneye erişim çok kritikti tabii. Bunun şartlarını fiziksel olarak hazırlamak, burayı kullanılabilir kılmak çok önemliydi” diyor.

Ahmet Erenli

“Dijital yayınları artık ücretsiz vermeyeceğiz”

İstanbul Müzik Festivali’ndeki deneyimiyle birlikte hiçbir şeyin canlı konsere benzemediğini söyleyen Ahmet Erenli, gelecekteki dijital deneyime dair şunları söylüyor: “Birçok şey dijital olacak yine ama dijital artık bedava olmayacak. Biz kasım ayında dijital yayınlara başladığımızda ücretsiz vermeyi düşünmüyoruz. Bir bedel ödüyoruz. Sanatçı bunun karşılığında bir bedela lıyor. Bu tabii müthiş bir bütçe. 20 yıldır kayıt yapıyoruz zaten ama sanatçı teliflerini ödediğiniz zaman çok büyük bir bütçe çıkıyor. Özellikle Euro üzerinden olduğu için şu an çok zor görünüyor.”

85 kişilik orkestranın 30 kişiye düştüğünü söyleyen Erenli, zor bir dönem yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Seyirciyi 500’e düşürdük. Klasik müziğin seyircisi de genç bir seyirci değil. 65 yaş üstü de konserlere katılamıyor. Biz zaten seyircimizin yarısını kaybettik. Bu bir sarmal. Finansal anlamda Kültür Bakanlığı’nın ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Previous Story

Hasan Bülent Kahraman, Tartışma Yaratan İBB Kültür Sanat Platformu Danışma Kurulu Görevinden İstifa Etti

Next Story

Süpermodel Claudia Schiffer Küratör Olarak Karşımızda!

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.