Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Barış Müstecaplıoğlu

Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?

Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.

Barış Müstecaplıoğlu
 – YAZAR, İŞ İNSANI

“Bu sıkışmışlık sona erdiğinde arka arkaya çıkacak çarpıcı romanlar, tiyatro oyunları, filmler kültür sanat ortamımızı renklendirecek.”

Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

Yazarlık dışında tam zamanlı bir işim ve 4,5 yaşında oyuncu bir kızım var. Anaokulları da kapalı olduğu için iş ve çocukla evde olmak zaman yönetimini epey zorlaştırıyor. Genelde 21.30’a kadar hayat bu koşturmacayla geçiyor. Sonra bazen gece 4.00’e kadar süren yazar kimliğime bürünüyorum. Anlayacağınız fantastik öykülerin kurt adamları ya da Dr.Jekyll ve Mr.Hyde’ları gibi gündüz farklı gece farklı bir hayat sürüyorum. Yazmak öncelikle zihni ve ruhu doldurmayı gerektiriyor, yaratıcılığın bir hazırlık süreci var. Bu yüzden bu vakitlerde yazdığım kadar ilham verici eserler de okuyorum, izliyorum, dinliyorum.

Evde “flaneur” olunabilir mi?

Sanal ortamda belgeseller ve dijital programlar sayesinde farklı ülkeler, kültürler, insanlar tanımak, dünyaya onların gözlerinden bakmak da iyi geliyor. Gene de evde kalmaya romantik anlamlar yüklemeyi doğru bulmuyorum. İnsan doğaya ait bir canlı ve kapalı kalmak ruha iyi gelmiyor. Öyle olsaydı, suç işleyenlere hapis cezası veriyor olmazdık. Moğolistan’a gittiğimde buzla kaplı vadilerde keskin rüzgarı tenimde hissederek dolaşmakla, Moğolistan’la ilgili bir belgesel seyretmek aynı deneyimi yaşatmıyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda elimizden gelenin en fazlasını yapmak en doğrusu, ama bir an evvel dört duvardan kurtulmamızı umut ediyorum.

Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?

İlginizi çekebilir:  Sanatı İzleyiciye Sunma Biçimi Değişecek - Görgün Taner / İKSV

Hayat koşullarım pek yavaşlamamama imkan bırakmıyor, ben de bunu sevmiyorum açıkçası. İşlerimin azaldığı günlerde de zoom gibi video konferans yöntemleriyle, sanal ortamda okurlarımla, gençlerle bir araya geliyorum. Mayıs ayında pek çok okulda öğrencilere fantastik edebiyat, yaratıcılık ve içinden geçtiğimiz dönemin ruhuna uygun olarak distopya üzerine dijital seminerler vereceğim. Bir süredir devam ettiğim Hayallere Ulaşma Atölyeleri’ni de dijital ortama taşıdık. Elbette yüz yüze yaşanılan deneyimi birebir tecrübe edemiyoruz, lakin bazı güzel yönleri de oldu. Örneğin bu seminerlerime eskiden sadece İstanbul’daki okullardaki öğrenciler ve burada yaşayan okurlarım katılabiliyordu. Şehir dışına pek çıkamıyordum. Dijital ortamda Türkiye’nin her yerinden yazmak ve yaratmakla ilgili deneyimlerimi dinlemek isteyen dostlarla buluşabiliyoruz. Bugünlerde yavaşlamaktan çok zamanla yarışmanın psikolojisi etkiliyor beni. Eğer gerçekten heyecan duyduğum, tutkuyla yaptığım bir işim olmasa, bu yoğunluk ve koşturmaca oldukça yıpratıcı olabilirdi. Her şeye rağmen arada elbette mola vermek gerekiyor. Zihni ve ruhu dinlendirmek şart. Böyle anlarda terasımda uzanıp hiçbir şey düşünmeden gökyüzünü seyretmek, kendimi sakin bir müziğe bırakmak ya da maskemi takıp sokaklarda amaçsız yürüyüşler yapmak sevdiğim yöntemler.

Korona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

İnsanlar baskı altında daha yaratıcı olurlar, konfor alanlarında ise zihnimiz ve ruhumuz körelir. Bu açıdan şu dönem pek çok yazar dostum üretkenliklerinin düştüğünü söylese de, bence bu sıkışmışlık sona erdiğinde arka arkaya çıkacak çarpıcı romanlar, tiyatro oyunları, filmler kültür sanat ortamımızı renklendirecek. İçinden geçtiğimiz günlerde çok yoğun duygular, gelgitler, korkular ve umutlarla dolup taşıyoruz, bu birikimler mutlaka sanata yansıyacaktır. Edebiyatta zaten son dönemde gücünü artıran distopyanın daha da ağırlık kazanmasını bekliyorum. Lakin insanların geleceğe dair umuda da ihtiyacı var. Bu nedenle içlerini ferahlatacak ütopyalara da ilgi göstereceklerini düşünüyorum. Sanal ortamda kendilerini ifade etme kaslarını güçlendiren ve bundan keyif alan sanatçılar sayesinde, önümüzdeki dönemde dijital sanat hiç olmadığı kadar zenginleşecektir. Duygularımızı, düşüncelerimizi, korkularımızı ve ümitlerimizi yepyeni yollarla, belki de daha önce erişemediğimiz kitlelere sanal ortamlarda ulaştırma fırsatı bulacağız.

Previous Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Fuat Sevimay

Next Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Alin Taşçıyan

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.