Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Alin Taşçıyan

Kavramın doğasındaki “avarelik” kısıtlı mekanda yerine getirilemese de aynı kavramın kilometre taşlarından “durup düşünerek olayları değerlendirmeyi, ince zevklerin keyfini çıkarmayı ve günü dermeyi” görece yavaşladığımız bu dönemde nasıl becerebiliyoruz? Peki yavaşladık mı sahiden? Yoksa aynı etkinlikleri dört duvar arasında gerçekleştirerek yalnızca mekanlarımızı mı sınırlandırdık? Dijital iletişimin, sanal etkinliklerin öneminin arttığı aşikar, her şey bittiğinde bizi nasıl bir kültür ortamı bekliyor?

Kültür dünyamızda farklı alanlarda üreten isimlerin Covid 19 salgınıyla birlikte bu sorulara verdikleri yanıtlar, kültürel algı ve rutinlerinde olan değişimlerle birlikte, kısıtlı mekanda flanörlük, yavaşlama ve salgın sonrası kültür ortamının geleceği gibi konularda düşünmemize aracı oluyor.

Alin Taşçıyan
SİNEMA ELEŞTİRMENİ

“Internette flânerie mümkün elbet!”

Bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz?

Ben rutin bir çalışma düzenine sahip değilim. Birden fazla iş yaptığım için günlerce eve kapandığım ve bilgisayar başından kalkamadığım da olur, şehir içinde oradan oraya gittiğim ya da şehir dışına ve yurt dışına art arda yolculuk yaptığım da. Yetiştirecek işim olmadan eve kapanmak özleyip de yapamadığım bir şey. Bu süreçte asla şikayet etmeyeceğim bir şey varsa o da aylaklık etmektir. Kaldı ki henüz ona vakit bulamadım. İzlenecek filmlerim var, zaten hiç bitmez! Şöyle zamanı unutarak kitap okumaya hasretim. Dostoyevski’nin Budala’sını bir kez daha okumayı çekti canım bu ortamda. Dolap temizlemek ve düzenlemek gibi vakit bulamadığım işlere el attım. Daha geç yatıyor, daha geç kalkıyor, ev yemeği yiyor ve televizyon izliyorum ki bu benim için büyük bir lüks! Sosyal medyaya ve WhatsApp’taki arkadaş gruplarıma daha fazla bakıyorum.

Evde “flaneur” olunabilir mi?

Internette flânerie mümkün elbet! Teknoloji sayesinde dünyanın dört bir yanındaki akraba ve dostlarımızla yüz yüze görüşebiliyoruz. Ancak bütün bunları bir virüs kapma tehdidiyle, yakınlarını kaybetme korkusuyla, salgının ardından gelecek ekonomik kriz kaygısıyla yapmanın baskısı altında bütün olumlu yanlarını ihmal edebiliriz. Asıl vahim olan bu ortamda çalışmak zorunda olanların durumu.

İlginizi çekebilir:  Tasarımın Pandemi Reaksiyonu

Yavaşlamanın psikolojisi üzerine düşünceleriniz?

Son birkaç yıldır yavaşlamaya çalışan bir insanım. Yaşlandıkça beden de zihin de yavaşlamak istiyor. Daha sakin, daha düzenli, daha az yorucu bir hayat sürmek, durup düşünerek çalışmak, güzel şeylerin tadını çıkarmak istiyor… “Yavaş şehir” misali akımlar buradan çıktı. Öğle uykusu çekilen sıcak iklim kültürleri bu yüzden yüceltilir. Ancak bu küresel salgının neden olduğu karantina bir yavaşlama değil, mahkumiyet psikolojisi yaratıyor. Özgürlüklerimiz büyük ölçüde engellendi ve engellenmeye de devam edecek gibi. Silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetleri hâlâ bir arada bulunabiliyor ama kitleler bir araya gelemiyor. Küresel grevlerden medet umuyorduk, iklim için, insan hakları için hayatı durdurmaktan söz ediyorduk, ama öngördüğümüz eylem biçimleri şimdi eylemsizliğimizi garantilemek isteyenlerin silahı oldu. Covid-19 kitleleri zapturapt altına alan bir biyolojik silah işlevi görüyor. Orwellyen bir distopyayı yaşıyoruz. 

Corona salgınının kültür sanat ortamını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?

Türkiye dahil dünya genelinde bütün kültür sanat endüstrilerinde büyük bir çöküş yaşanacağına kuşku yok. Bu endüstrilere büyük önem veren Fransa, Almanya, Polonya misali devletler şimdiden fonlar ayırdıklarını açıkladı. Avrupa’da Kuzey ülkelerinin fazla etkileneceğini sanmam, ama bu yaz turizm gelirlerinden de mahrum kalacak olan İtalya ve İspanya’nın kendini toplaması daha uzun sürecektir. Genel olarak ertelemelerin çoğu iptale dönüşecektir. Daha bir süre agorafobi yaşayacağız besbelli, insanların konsere, sinemaya, sergiye gitmesi için biraz vakit geçecek. On-line yayınların gelire dönüşmesini pek mümkün görmüyorum. O kadar çok bedava içerik üretiliyor ve arşiv paylaşılıyor ki kimse ödeme yapması gereken bir etkinliği izlemeyecektir. Belki reklam sektörü iyi organize olursa bir süre sonra ciddi kültür sanat içerikli online yayınlar bu feci krizden etkilenen yaratıcılar için umut olabilir.

Previous Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Barış Müstecaplıoğlu

Next Story

Kısıtlı Mekanda Flanörlük, Yavaşlama ve Gelecek – Ali Akay

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.