Kıbrıs’ta yerini alacak olan devasa anıtsal heykel taşıdığı anlamla da hafızalara kazınacak bir görüntü sunmaya hazırlanıyor. Heykel devasa bir savaşçı ya da bir hükümdar figürü değil; yüzünü toprağa eğmiş bir köylü. Ne elinde bir kılıç var ne de sırtında bir sancak. O, yalnızca orada. Çömelmiş. Bekleyen. Dinleyen. Hatırlayan. Ve beklediği şey, aslında biziz. ARUCAD – Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi tarafından tasarlanan ve uzun yıllara yayılan bir düşünsel ve sanatsal emeğin ürünü olan Asil Köylü anıtı, yalnızca sanatsal ve mimari bir proje değil; geçmişle kurulmak istenen vicdani bir bağ, toplumsal sınıf hafızasının yeniden inşası ve kolektif bir saygı duruşu olarak anlam kazanıyor.
“Asil Köylü”nün Doğuşu: Bir Vizyon ve Bir Yarışma
Asil Köylü anıtının fikir babası, ARUCAD’ın kurucusu Erbil Arkın. Arkın’ın Rio de Janeiro’daki Kurtarıcı İsa Heykeli’ne yaptığı ziyaret, onda derin izler bırakmış. Corcovado Dağı’nın Rio şehrine hakim oluşu, Arkın’ın zihninde tüm Kıbrıslıların kendi kültürleri ve gelenekleriyle özdeşleştirebilecekleri, bu topraklara özgü anıtsal bir heykelin inşası fikrini filizlendirmiş. Erbil Arkın’ın bu hayali, halkın manevi asaletini onurlandıracak ve yüceltecek bir “Asil Köylü” anıtı. Bu anıt, geçmişinde bölünmelere ve çatışmalara tanıklık etmiş bir ülkede, birkaç nesil öncesine kadar toprağın oğulları ve kızları –çiftçiler, hayvan yetiştiricileri, köylüler– olan tüm Kıbrıslılar için birleştirici bir faktör olmayı hedefliyor.
Arkın Ödülü
ARUCAD, bu vizyonu hayata geçirmek için Ağustos 2018’de “Arkın Ödülü” adı altında uluslararası bir heykel yarışması başlattı. Yarışma, tüm sanat dallarından sanatçılara, tasarımcılara, mimarlara ve yaratıcı zihinlere açık bir çağrıydı. Projenin hedefi en az 40 metre yüksekliğinde, bölgeye özgü kalıcı bir eser ortaya çıkarmaktı. Heykelin, Levant ve Akdeniz kavramlarından esinlenmesi ve tüm modern toplumların mütevazı köylü sınıfına olan borcunu dile getiren bir yapıya sahip olması öngörülüyordu.
Lotta Blokker
Yarışmaya 30 farklı ülkeden 80’den fazla başvuru alındı. Yapılan değerlendirmelerin ardından başvurular altı finaliste indirildi. Her bir finalist, evrensel Asil Köylü’nün sanatsal bir vizyonunu kendi tarzlarıyla yorumladı. Bu altı finalistin eserleri, Londra’daki Royal Society of Sculptors (Kraliyet Heykeltıraşlar Derneği) ve Girne’deki Art Rooms’da düzenlenen başarılı sergilerle geniş kitlelere tanıtıldı. Kıbrıs’ta toplanan uluslararası jüri, yoğun değerlendirmeler sonucunda Hollandalı uluslararası üne sahip heykeltıraş Lotta Blokker’in muhteşem sunumunu kazanan eser olarak belirledi.
Lotta Blokker, sanat yolculuğuna Paris’teki Rodin Müzesi’ni ziyaretiyle başlamış, Auguste Rodin’in eserleriyle kaderinin belirlendiğini hissetmiş. Floransa Sanat Akademisi’nde heykel eğitimi alan Blokker, gözlemleme, yorumlama, çizim ve modelleme üzerine odaklanarak yeteneğini geliştirmiş. Eserlerinde Venus di Milo’dan Donatello’nun Mary Magdalene’ine ve Rodin’in Düşünen Adamı’na kadar heykel sanatı tarihinin önemli anlarını görmek mümkün. Blokker, aynı zamanda Vincent van Gogh, Lucian Freud ve Marlene Dumas gibi büyük ressamların çalışmalarını da heykellere dönüştüren bir sanatçı. Blokker’in eserleri, izleyenlerin aklını başından alacak kadar güçlü ve duyarlı bir külliyat oluşturuyor.
Yapının Mühendislik Boyutu ve Çevreyle Uyum İlkesi
ARUCAD, yalnızca sanatsal bir vizyon değil; aynı zamanda mimari ve mühendislikte yüksek bir kaliteyi hedefliyor. Proje alanında kapsamlı jeofizik, jeoteknik ve jeolojik analizler gerçekleştiriliyor. Yapısal dayanıklılık, çevresel etki, sürdürülebilirlik ve estetik uyum gibi birçok kriter dengeleniyor. Heykelin ilk yerleştirileceği alan olarak Beşparmak Dağları’nın Girne’ye bakan yamaçlarından biri belirlenmiş daha sonra ise bu anıtsal heykelin Karpaz sahiline yapılmasına karar verilmiş.
Heykel Parkı: Ziyaret Deneyiminin Katmanları
Asil Köylü sadece bir heykel değil, bir mekânlar bütünü. Proje kapsamında üç ana deneyim alanı tanımlanıyor: Heykelin kendisi, çevresindeki meydan ve doğa parkurları. Heykel alanı, figürün büyüklüğüyle izleyiciyi etkileyen bir an olacak. Gündüz ve gece ışıklandırmalarıyla değişen yüzey etkisi, ziyaretçilere farklı ruh hâlleri sunacak.
Meydan ve heykel parkı, yöresel bitki örtüsüyle çevrelenmiş yürüyüş yolları, dinlenme alanları, kafe ve restoranlar içeriyor. Bu alanlar yalnızca turistik değil, kültürel ve sosyal bir paylaşım mekânı olarak da kurgulanıyor. Açık hava konserlerinden ışık gösterilerine, belediye toplantılarından sergilere kadar birçok etkinliğe ev sahipliği yapabilecek esneklikte bir altyapı düşünülüyor.
Ekonomik ve Kültürel Etki: Anıtların Gücü
Dünyanın büyük anıtları yalnızca semboller değil; ekonomik motorları olarak kabul ediliyor. Eyfel Kulesi’nin Fransa’ya dolaylı ekonomik katkısının 343 milyar sterlini bulduğu tahmin ediliyor. Asil Köylü de bölgenin turistik değerine önemli bir katkı yapmayı hedefliyor.
Dünyada birçok anıtsal heykel, bulundukları şehirlerin veya bölgelerin ikonik ve anında tanınabilen sembolleri haline gelmiştir. New York’taki Özgürlük Anıtı, Rio de Janeiro’daki Kurtarıcı İsa ve İngiltere Gateshead’deki Kuzeyin Meleği, bu türden eserlere verilebilecek en bilindik örnekler. Kuzeyin Meleği, her saniye birden fazla kişi tarafından görülen, dolayısıyla günümüzde dünyanın en çok ziyaret edilen sanat eserlerinden biri. Kurtarıcı İsa ise 1931’deki açılışından bu yana dünyanın en ünlü noktalarından biri ve Brezilya’nın kalıcı bir sembolü haline gelmiş, yılda 2 milyondan fazla turist çekmektedir. Eyfel Kulesi yılda ortalama sekiz milyon ziyaretçi çekmekle kalmıyor, aynı zamanda Fransa’nın yıllık gayri safi yurtiçi hasılasının neredeyse beşte birine tekabül eden 343 milyar Sterlinlik bir dolaylı ekonomik fayda sağlıyor.
ARUCAD’ın öngörüsüne göre, bölgeyi ziyaret edenlerin büyük çoğunluğu bu heykele akın edecek. Böylece Asil Köylü, yalnızca sanatsal bir değer değil; turizm, kültürel tanıtım ve yerel ekonomi için bir kaldıraç işlevi görecek.
Doğayla Diyalog, Toprakla Uyum
Asil Köylü yalnızca bir figür, bir sembol, bir kültürel hafıza cismi değil; aynı zamanda doğayla kurulan incelikli bir ilişki biçimini temsil ediyor. Projenin kalbinde yer alan sürdürülebilirlik ilkesi, heykelin fiziksel çevresiyle kuracağı diyaloğu belirleyen temel etiklerden biri. Bu, yalnızca çevre dostu malzeme kullanımıyla sınırlı değil; bölgenin jeolojik yapısından flora ve faunasına, su kaynaklarından rüzgâr hareketlerine kadar pek çok parametreyi göz önünde bulunduran bütünlüklü bir planlama anlayışıyla yürütülüyor.
ARUCAD’ın bu projedeki yaklaşımı, bir yapının sadece estetik ya da yapısal olarak değil; yaşadığı toprağa, köklendiği coğrafyaya, içine yerleştiği ekosisteme duyduğu saygı üzerinden de anlam kazandığı fikrine dayanıyor. Bu bağlamda, Asil Köylü heykelinin yerleştirileceği alanın doğal yapısını korumak ve geliştirmek üzere birçok adım atılıyor. Anıt yalnızca insanlara değil, çevresindeki doğal varlıklara da alan açan bir yerleştirme pratiğine dönüşüyor.
Sürdürülebilir Bir Heykelin İnşası
Sürdürülebilirlik ilkesi yalnızca doğaya değil, geleceğe karşı da bir sorumluluk anlamı taşıyor. Proje kapsamında yüksek enerji verimliliği sağlayan teknolojilerin kullanılması, inşaat sürecinde ve sonrasında yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması, atık yönetiminde çevreci yöntemlerin benimsenmesi, ARUCAD’ın yalnızca sanat değil; çevre etiği konusunda da örnek teşkil eden bir yaklaşımı benimsediğini gösteriyor. Peyzaj mimarisi, master planlama ve çevre düzenlemesi alanlarında çalışan ekipler, doğayla bütünleşen bir yapı yaratmak adına, kültürel estetik ile ekolojik dengeyi aynı potada eritmeye çalışıyor.
Doğaya Saygılı Bir Çalışma
Heykelin çevresi, yaşayan bir ekosistem olarak düşünülüyor. Bu alanda yalnızca bitkiler değil; insanlar, hayvanlar, rüzgâr, güneş, su, taş; ne varsa hepsi bir arada varlık gösterecek. Mekânın tasarımında yalnızca göze hitap eden değil; bedeni, ruhu ve bilinci harekete geçiren bir bütünsel deneyim hedefleniyor. Işıklandırma sistemleri, çevresel etkileri en aza indirecek şekilde, geceleri gökyüzüne saygılı biçimde planlanıyor.
Sergiler ve Kamusal Diyalog
Arkın Ödülü finalistlerinin eserlerinin sergilendiği Londra ve Girne’deki başarılı sergilerin ardından, halkın Lotta Blokker’ın Asil Köylü yarışmasını kazanan eserini görmesini sağlayacak yeni bir sergi planlanıyor. Bu sergide, heykelin dağdaki pozisyonunu gerçeğe en yakın biçimde temsil etmesi amaçlanan panoramik bir sunum yer alıyor. Özel bir ışık sistemi, sunumun gündüz ve gece görünümlerini simülasyon aracılığıyla mümkün kılıyor.
Asil Köylü projesi, Kıbrıs’ın sanatsal, kültürel ve ekonomik geleceği için büyük bir potansiyel taşıyor. Anıtsal bir sanat eseri olarak, özellikle bu kadar fotojenik bir ortama yerleştirildiğinde, kalıcı bir ilgi yaratması bekleniyor. Tıpkı Girne Kalesi’nin şehrin sembolü olması gibi, Asil Köylü’nün de Kıbrıs’ın ve Girne’nin yeni bir sembolü haline gelmesi ve nesiller boyunca hatta yüzyıllar boyunca benzer bir ikonik rezonansa sahip olması umuluyor.
Akdeniz’in Yeni Simgesi
Sonuç olarak, Asil Köylü projesi sadece bir heykel inşa etmekten çok daha derin bir anlam taşıyor. Beşparmak Dağları’nın tepesinde yükselecek olan bu figür, tüm Kıbrıslıların ortak hafızasında yer edecek, turistlerin ilgisini çekecek ve gelecek nesillere mütevazılığın, emeğin ve toprağa bağlılığın değerini hatırlatacak. ARUCAD’ın bu projesi, Kıbrıs’ın kültürel kimliğini güçlendirirken, aynı zamanda sürdürülebilir sanat anlayışının da öncülüğünü yaparak, dünya çapında takdir görecek bir miras yaratmayı hedefliyor. Asil Köylü, yalnızca Girne’nin değil, tüm Akdeniz’in yeni bir simgesi olacak.

29. Sayı şimdi basılı ve dijital versiyonuyla satışta.
Basılı dergi siparişiniz 3-7 iş günü içerisinde adresinize teslim edilir. Dijital sayı siparişiniz ise e-posta adresinize PDF olarak gönderilir.