Bir kıyafete, aksesuara sahip olmak demek artık sadece ‘fiziksel’ olarak sahip olmak demek değil. Özellikle pandemi döneminde yükselişe geçen dijital moda evleri ve platformlarının etkisi artarak devam ediyor. Dijital, üç boyutlu teknolojilerdeki yeni gelişmeler ve pek çok sektörde sürdürülebilirlik kavramının önceliklendirilmesi moda
Güzel Sanatlar Müzesi Acı çekmek konusunda asla yanılmadılar Eski ustalar: Nasıl da iyi anladılar Acının insani durumunu: Nasıl aynı anda yaşandığını; Birisi yemek yerken, pencereyi açarken ya da öylesine yürürken… Brueghel’in İkarus’unda mesela, Her şey nasıl da sakince felakete sırtını çevirir:
Nedir küratörlük? Neyi iyi eder? Neyi öne çıkarır veya neyi gizler? Geçmişle bugün arasında nasıl köprü kurar, âna nasıl tanıklık eder? Sanatçının gözü müdür, sanatçının düşmanı mı? Neyi düzenler? Neyi şekle sokar? Eserleri olduğu gibi “aktaran” mıdır, yoksa manipüle eden mi? Sanat
Zeynep Arınç / Küratör Sergi metni “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil,” ibaresiyle başlıyor. ArtDog yayın hayatına 2 aylık periodlarla 2019 Eylül yılında başladığında dünyanın içinden geçtiği değişimi işaret etmek için “ Ve…Kıyamet” “Yeni Bir Dünya” “Nefes Alamıyoruz” gibi başlıklarla kapaklar yayınladı.
Türkiye’de uzun bir süredir bu denli kapsamlı bir serginizi izlememiştik. Sergi, tüm üretimlerinizden dikkatli bir seçki ile oluşturulmuş neredeyse mini bir retrospektifi şeklinde izleniyor. Bu noktada serginin oluşum süreci ve kavramsal perspektifinden söz eder misiniz? Vahap Avşar: Bu sergi fikri üç yıl önce
Doksanlı yılların sanatı, karşılıklı eylemliliğe dayanan, sanat yapıtının yerini insan ilişkileri alanına bırakan, iş birliği yapmaya götüren bir dünyayla ilişki kuran, bir kurgu üzerinden bizi gerçekle yüzleştirirken, kültür temelinde bellek oluşturmaya çalışır. Kültürün tanımı ve kültüre ait kavramlar –yer, yurt, kimlik, sınır,
Hüseyin Arıcı’nın CerModern’de açılan sergisi son dönemim en sağlam fikir barındıran sergilerinden biri. Sergiye girer girmez boynunun altından kopmuş çerçeve içinde bir leylek kafası ve yerde kanlar içinde bir leylek cesedi karşılıyor bizi. Sergi metnini okumadan direkt yürümeye başladığım alanda bu görüntü
İpek Duben’in Salt Beyoğlu’nda “TEN, BEDEN, BEN” başlığıyla gerçekleşen ve 8 Mayıs’a dek sürecek sergisinde dilsel ifadeleri anlambilim ve göstergebilim açısından yorumlamak mümkün. Duben, 1994 yılında ürettiği Manuscript adlı eseri için kaleme aldığı kısa şiir şu şekilde başlar: “gövdemi sarmalayan ten/ taşlara