Kaçırılan Eserler: Tarih Yerinde Güzel - ArtDog Istanbul
Metropolitan Sanat Müzesi

Kaçırılan Eserler: Tarih Yerinde Güzel

//

Bir gazete haberi elimize geçiyor, kısa süre önce The Art Newspaper’da yayımlanmış. Haberde anlatılana göre, tanınmış ABD’li hayırsever Shelby White’ın özel koleksiyonunda bulunan kaçırılmış tarihi eserler, Türkiye ve İtalya’ya teslim edildi. White’ın Manhattan’daki evinde, 18 ay önce bazı tarihi eserlere el konuldu ve ait oldukları topraklara iade edildi.

Manhattan Bölge Savcılığı tarafından 28 Haziran 2021 ila 27 Nisan 2022’de verilen arama emirleri sonucunda Shelby White’ın evinde bulunan 23 eserin ülkelerinden çalınarak ABD’ye getirildiğine dair güçlü kanıtlar ele geçirilmiş. Soruşturma sona erdiğinde, muhtemelen bu özel koleksiyonda bulunan daha fazla sayıdaki eser, ait oldukları ülkelere geri gönderilecek.

Shelby White’ın Koleksiyonundaki Altı Eser Türkiye’ye İade Edildi

Haberin izini Türk ve İtalyan basınında sürdüğümüzde konuyla ilgili daha fazla bilgiye ulaşıyoruz. Anlaşılıyor ki; Shelby White’ın evinde el konulan 9 parçadan oluşan 6 tarihi eser, geçtiğimiz kasım ayında, Antalya Müzesi’nde düzenlenen törenle Türkiye’ye iade edilen eserler. Manhattan Bölge Savcılığı ile ABD Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanlığı ve Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ortak yurda dönüş çalışmaları sonucunda, Anadolu’daki antik kentlerden yağmalanarak ta New York’a kaçırılan Lucius Verus heykeli, Attis heykelciği, Apollon heykelciği, Kusura tipi idol, düver pişmiş toprak levhası ve 4 parçalı sütunlu lahitten söz ediyoruz.

Özel koleksiyonunda yurt dışına kaçak yollardan çıkarılmış eserler bulunduran Shelby White da öyle sıradan bir kişi değil. Yönetim kurulu üyesi olduğu Metropolitan Sanat Müzesi (MET) ile 2006 yılında 200 milyon dolarlık tartışmalı bir bağışla kurduğu Antik Dünya Çalışmaları Enstitüsü’nü bünyesinde barındıran New York Üniversitesi gibi kurumlara yüklü miktarlarda bağışlar yapan, dünya sanat çevrelerinin yakından tanıdığı bir isim. Adına bir vakıf kurduğu merhum kocası Leon Levy ile birlikte White yıllar içinde antik Yakın Doğu, Yunan, Etrüsk, Roma ve diğer kültürleri temsil eden bir antik sanat koleksiyonu oluşturdu. White ve Levy ayrıca Metropolitan Sanat Müzesi’ne 20 milyon dolar bağışladı ve 2007’de bu kurum, anıtsal bir galeriye Leon Levy ve Shelby White Court Yunan ve Roma Sanatı adını verdi.

Leon-White sanat koleksiyonu çalıntı eserler için de ilk kez inceleniyor değil. Çiftin koleksiyonundan 200 kadar eser 1990 yılında MET’te Glories of the Past: Shelby White ve Leon Levy Collection (Geçmişin Zaferleri: Shelby White ve Leon Levy Koleksiyonu) adıyla sergilendi. Arkeolog David Gill ve Christopher Chippindale yaklaşık on yıl sonra, Leon-White koleksiyonuna ait sergilenen bu eserlerin yüzde 93’ünün bilinen bir kaynağı olmadığını saptadıkları bir çalışma yayımladılar. Bunun üzerine White, 2008’de 10 klasik antik eseri İtalyan yetkililere, MÖ 4. yüzyıldan kalma iki eseri ise Yunanistan’a teslim etti. Türkiye de 2011 yılında Levy-White ile Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nin ortak mülkiyetinde bulunan Yorgun Herkül heykelinin üst gövdesine kavuştu.

Yurda Kazandırılan Yorgun Herkül’ün Filmlik Öyküsü

Yorgun Herkül heykelinin yurda kazandırılma öyküsü filmlere konu olacak türden… Öykünün baş kahramanı ise kültür-sanat, arkeoloji konularında uzman, araştırmacı gazeteci Özgen Acar. Cumhuriyet gazetesinin yazarlarından Acar’ın Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki Yorgun Herkül’ün üst kısmının, Antalya Müzesi’nde sergilenen heykelin parçası olduğunu fark etmesiyle başlayan süreç tam 31 yıl sürüyor. Yurt dışına kaçırılan eserin müze yerine Amerikalı çift Leon Levy-Shelby White çiftine satılmış olduğu anlaşılınca olay daha zorlu bir boyut kazanıyor. Yorgun Herkül’ün 1990 yılında başlayan dönüş öyküsü ancak 2011 yılında son buluyor. Acar, eserin Türkiye’ye getirilme öyküsünü “Çoban Herkül’ü Yordu” isimli kitabında ayrıntılarıyla anlatıyor.

Gelin, Özgen Acar’ın ağzından ibretlik bu öyküyü yeniden anımsayalım: “Herkül, mitolojideki tanrıların tanrısı Zeus’un ‘güç tanrısı’ oğlu… Aslında bu heykel, Yunan heykeltıraş Lysippos’un İ.Ö 4. yüzyılda yaptığı ünlü Yorgun Herkül’ün Romalılar tarafından yapılmış kopyası. Dünyada pek çok benzeri var. Heykelin orijinali bugün kayıp, nerede olduğu bilinmiyor. Bu heykelde Herkül, bir aslanı öldürmüş ve yorgunluğunu gidermek için sopasına dayanmış… Romalılar zamanında Lysippos’un heykeli o kadar beğenilmiş ki, o yüzden Anadolu da dahil, pek çok Roma kentinde heykelin kopyaları yapılmış. O kopyaların en özgünlerinden biri bizdeki bu heykel, çünkü Perge Heykelcilik Okulu’nun önemli eserlerinden biri ve orijinalinin bire bir kopyası.

Perge’de, devletin ne yazık ki kamulaştıramadığı Nekropol (mezarlık) alanında, Süleyman Çoban adlı şahsın bir arazisi var. Orada kaçak kazılar yapıyor. Yorgun Herkül’ü de bu adam 1981’de çıkarıp kaçakçılara satıyor. Heykeli Boston Müze Müdürü Cornelius Vermule III’e götürüyorlar. Tabii o dönemde de müzenin parası yok. Müze müdürü de durumu Leon Levy-Shelby White çiftine anlatıyor. Sonuçta heykeli müzeyle birlikte ortaklaşa 1.5 milyon dolara alıyorlar. Böylece eser Leon Levy-Shelby White koleksiyonuna giriyor. Ancak bu eserin bir süre sonra Boston Müzesi’ne verilmesinde de anlaşıyorlar.

1990 yılının Eylül ayında New York’ta görevliydim. O dönem haftada birkaç kez Metropolitan Sanat Müzesi’ni gezerdim, her gidişimde yeni bir şey görür, yeni bir şey öğrenirdim. Bir gidişimde de Shelby White-Leon Levy adlı bir Amerikalı çiftin özel koleksiyonu geçici olarak sergileniyordu. Geziyorum… Önüme Yorgun Herkül›ün üst kısmı çıktı. Şaşırdım, ben bu heykeli biliyorum dedim. Heykeli, cam fanus içine almışlar. Etrafında dönmeye başladım, bir ipucu bulur muyum diye. Bu arada çok garip bir durum ortaya çıktı. Ben heykelin etrafında dönüyorum belki bir ipucu bulurum diye, müze bekçisi de benim etrafımda dönüyor, heykele bir şey mi yapacak bu adam diye. Huylanmış benden. Heykel sanki orada güneş, ben dünya, bekçi ay, cam fanusun etrafında dönüyoruz. Yörüngeye girmiş gibi… Diğer ziyaretçiler de durmuş, merakla bizi seyrediyor.

İlginizi çekebilir:  "Sahnede 90’lar"

Bir süre sonra incelemeyi bıraktım, gittim. Serginin kataloğunu aldım ve heykelin fotokopisini çektim. Sonra da faksla Antalya Müze Müdürü Kayhan Dörtlük’e gönderdim ‘Bu senin müzeden mi?’ diye. On dakika sonra Kayhan telefon etti. ‘Ağabey nasıl bilmezsin?Kapıda duran yarım heykel altı var ya, bu onun üzeri,’ dedi.

Bunun üzerine heykelin peşine düştüm, haberler yaptım. Perge’de kazı yapan Profesör Jale İnan’la telefonla konuştuğumda dedi ki, ‘Bu, bir Roma Heykeli, bunun 50 çeşit kopyası var. Bunlar genellikle düştüklerinde böyle kırılırlar, illa ki Antalya’dakinin parçası olmasına gerek yok’. Bu sözleri duyunca çok üzüldüm. Sonra atlayıp sırf Jale Hoca’yla konuşmak için Türkiye’ye geldim. Yanımda getirdiğim iki fotoğrafı da gösterdim. Jale Hanım fotoğrafları görünce, ‘İki kere iki dört, bu kesinlikle Antalya’daki Yorgun Herkül’e ait parça’ dedi. Ondan sonra baş savaşçı Jale İnan oldu. Mücadele uzun sürdü ama sonunda Yorgun Herkül Türkiye’ye kazandırıldı.”

Acar, Yorgun Herkül’den başka yurt dışına kaçırılmış Karun Hazinesi, Boğazköy Sfenksi gibi önemli pek çok tarihi eserin Türkiye’ye iadesinde rol oynamış, alanında uzman bir gazeteci. Arkeoloji mirası yıllardır yağmalanan Anadolu’da, sanat-arkeoloji alanında uzman araştırmacı gazetecilere ne kadar ihtiyaç olduğunun en önemli kanıtı Acar. Bugün Türk basınında yeni Özgen Acar’lara büyük ihtiyaç var. Tabii, böylesi bir sorunun sadece basınla da çözülemeyeceği çok açık.

Arkeoloji Talanının Önlenmesinde İtalya Örneği

Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda konunun uzmanı personel sayısının artırılması gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı yılda 2 bin kişi alırken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 10 kadar personel alması normal karşılanmamalı. Eskiden kazma kürekle kaçak kazılar yapılırken şimdi metal dedektörler, hatta yeraltı sismik aletleri kullanılıyor. Bu araçların kullanılması mutlaka yasaklanmalı. Define kazıları, definecilik faaliyetleri İçişleri Bakanlığı, valilikler ve kaymakamlıklar tarafından engellenmeli. Kazılarda bulunan eserler öncelikle devletin malı. Üç kuruş için çalınıp yurt dışına kaçırılan eseri, devlet sonra 3 milyon dolara geri almak zorunda kalabiliyor. Arkeolojik kazı yapılan alanlar, bekçiler ve güvenlik görevlileri tarafından mutlaka korunmalıdır.

Özgen Acar’ın sözüyle ‘uygarlıkların kavşak noktası’ olan Anadolu’da 3 bin antik kent, 20 bin höyük, 25 bin tane tümülüs var. Anadolu’nun zenginliği o kadar büyük ki, nereye kazmayı vursan bir şey mutlaka çıkıyor. Türkiye’nin, bu kültür mirası zenginliğini koruma ve kollama konusunda kendisine mutlaka İtalya’yı örnek alması gerekiyor.

Yazının girişinde de belirttiğimiz gibi, bu konuyla ilgilenmemiz The Art Newspaper’da yayımlanmış bir haberle oldu. Adı yanıltmasın, The Art Newspaper bir İngiliz ya da Amerikan yayıncı tarafından medya dünyasına kazandırılmış değil, arka planda İtalyanlar var. Torino’nun kültür-sanat ve arkeoloji alanında uzman yayımcısı Umberto Allemandi 1983 yılında Il Giornale dell’Arte’yi (Sanat Gazetesi) kurar, bu gazetenin İngilizce versiyonunu da 1990 yılında The Art Newspaper olarak tasarlar ve 2014’te Inna Bazhenova’ya satılana kadar gazeteyi yönetir. Benzer yayınların Türkiye’de de medya dünyasına kazandırılması ve halka kadar inmesi gerekiyor. Bir yandan da tarihi eser kaçakçılığına yönelik cezalar ağırlaştırılmalı. Ancak sorunun çözümü için sadece yasaklar ve cezalar düşünülmemelidir. Halkın da bu konuda eğitilmesi, bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu da ancak, halka kadar inebilen kültür sanat içerikli gazete ve dergilerle, insanların, özellikle çocuk ve gençlerin daha çok müze ziyaret etmeleriyle mümkün olabilir. İnsanlar, kazılarda bulunanların üç kuruşluk ya da zenginlerin milyon dolarlar akıttığı eski, kırık dökük çanak çömlek olmadığının ayırdına varmalı. Her yurt dışına kaçırılan eserle, Anadolu’ya, Anadolu insanına yönelik bilginin çalınıp yok edildiğini insanımız iyi öğrenmeli.

Roma’da Kurtarılmış Sanat Müzesi

İtalyan halkının tarihi koruma konusundaki hassasiyeti çok iyi bilinir. Birer açık hava müzesi olan kentleri, halkın bu konudaki hassasiyetine en büyük örnek. Yine de İtalyan Kültür Bakanlığı işi hafife almıyor. Çizme’deki müzelere sadece yurt dışından ziyaretçi çekmek için değil, İtalyan halkının da her fırsatta müzelere ilgi göstermesi için olanak yaratıyor, etkinlikler düzenliyor, yeni projeler hayata geçiriyor. Buna en güzel örnek, İtalya’ya geri getirdikleri eserleri sergiledikleri yeni bir müzeyi Roma’ya kazandırmış olmaları: Kurtarılmış Sanat Müzesi.

Ulusal Roma Müzesi’nin bir parçası olan Kurtarılmış Sanat Müzesi, 15 Haziran 2022’de Diocletian Hamamı’nın Sekizgen Salonu’nda açıldı. Bu müze çalınan, yasa dışı olarak yurt dışına çıkarılan eserlerin İtalya’ya geri getirildiklerinde ilk durakları, ilk sergilendikleri mekan. Eserlerin kurtarılmasında, İtalya’ya geri getirilmelerinde sadece İtalyan Kültür Bakanlığı değil, İtalyan Polis Teşkilatı da çok etkin. Carabinieri polis teşkilatı içinde Kültürel Mirasın Korunması Birimi (Tutela Patrimonio Artistico) var ve etkin olarak tarihi eser kaçakçılarıyla mücadele ediyorlar. Arkeoloji, sanat tarihi mezunu olup da polisliği meslek olarak seçmiş gençlerden, benzer bir polis birimi Türkiye’de de kurulmalıdır. Tarihi eser kaçakçılığının, tarihi eser mafyasının beli ancak polis gücüyle kırılabilir.

Tabii, Türkiye’nin sorunu sadece tarihi eser kaçakçılığı değil. Türkiye, müzelerinde koruma altına aldığı eserlerini bile aslında koruyamıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı yaklaşık 90 müze ve 140 kazı alanı ile 17 özel müzeden binlerce tarihi eserin çalındığı haberleri yakın zamanda medyaya düştü. Dolmabahçe Sarayı’ndan 92 kilo altın vazolar, Zeugma Müzesi’nden 9 milyon değerindeki 10 eser, MSÜ Müzesi’nde 404 eser, Resim ve Heykel Müzesi’nde 250 milyon dolar değerinde 302 tablo, Batman Müzesi’nde 20 altın sikke kaybolmuş, büyük olasılıkla çalınmış. Akıbetleri bilinmiyor. Görüldüğü üzere, Türkiye’nin müzelerindeki güvenlik sorunu da hafife alınacak türden değil.

Sözün kısası, kültür-sanat ve arkeoloji alanında da yapılması gerekenler aslında belli… Yeter ki, yapmak isteyen kadrolar iş başına getirilsin!…

Previous Story

Bill Viola’nın “Sal”ı “Yas ve Haz”da

Next Story

Kubrick İstanbul’da

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.