“İstanbul’un İyiliği İçin Nüfus Yarıya İnmeli”

//

Sanatçı Serkan Taycan’ın 14 yıllık emeğinin ürünü olan “Kente Doğru” sergisi, Müze Gazhane’nin açılış sergisi olarak ziyaretçilerini bekliyor. Kentleşme konusunu masaya yatıran sergi Habitat, Kabuk, Agora ve İki Deniz Arası adlı dört bölüme ayrılıyor. ArtDog’a konuşan Taycan, Ocak ayına kadar devam edecek olan “Kente Doğru”yu, İstanbul ile olan ilişkisini, kentin iyiliği için yapılması gerekenleri ve gelecek projelerini anlattı.

‘Kente Doğru’ Yerleştirme Fotoğrafı – Credit: Serkan Taycan

 

 

  • Müze Gazhane “Kente Doğru” serginizle ziyarete açıldı. Sergide izleyiciyi bekleyen duygulardan ve zihinlerinde belirecek sorulardan bahseder misiniz? Eserlerin üretim süreci sizin için nasıl geçti?

Sergi, 2007-2021 yılları arasında gerçekleştirdiğim üç fotoğraf çalışması ve bunlarla ilişkili bir yürüyüş rotası projesinden oluşuyor. Bunların her biri daha önce ayrı ayrı sergilendi. İlk kez tüm bunları hep birlikte gösterme fırsatı buldum. Hepsi birbirleriyle bir bütün oluşturuyor. Bir yönetmenin üçlemesi gibi… Sinematografik bir yanı da var. Sergiyi birleştiren ana sorunsal kent. En büyük soru da, “Kentleşme nedir ve kentlileşme nasıl olur?”. Sergide İstanbul’da yaşayanların nasıl kentlileştiğini ve kendi kentlileşme hikayemi anlatıyorum. Taşradan üniversite okumaya gelmiş bir insanın İstanbullulaşma hikayesi ve hatta sorunsalı var. Bunu tartışan bir sergi.

Serkan Taycan, Habitat 18, 2008

Serginin birinci kısmı 2007-2010 yılları arasında gerçekleştirdiğim, tam da Türkiye’nin AB sürecini yaşadığı, günümüze kıyasla daha iyi bir tablonun olduğu bir dönem. 30 yaşımın getirdiği olgunlaşma arayışıyla taşrada çocukluğumun geçtiği yerlerdeki mekanlara yıllar sonra ziyaretlerde bulunmaya başladım. Bu bölümü bir Anadolu anlatısı üzerine kurmaya çalıştım. Mekânı da Ankara’nın doğusu olarak tarif edebilirim. İçinde kimlik, ulus, resmi tarih, sınır gibi kavramları da hem mekânda hem anlatı boyutunda sorunsallaştırdığım ve bunları da görsel imgelere dönüştürmeye çalıştığım bir fotoğraf serisi hazırladım. Bu seri ilk kez 2010 yılında sergilendi.

Serkan Taycan, Kabuk 21, 2013

2010 yılında dünyada ilk kez kent nüfusunun kır nüfusunu geçmesi üzerine, bu kavram etrafında kentlere bakmak, kentleşme problemlerini incelemek istedim. Bu durumun İstanbul ölçeğindeki etkilerini anlamak için bir fotoğraf serisi ürettim. Bu, serginin ikinci kısmı. Kentin çeperlerindeki dönüşümü inceleyen bir seri. Seride su havzaları, taş ocakları, hafriyat döküm alanları ve toplu konutlar yer alıyor. Bu seriyi oluşturmak üç sene sürdü. Gezi süreci de yaklaşık olarak bu döneme denk geliyor. Ben de tüm bu tartışmalara bu şekilde müdahil olmaya çalıştım. Bu seri 2013 yılında sergilendi. Kentin geleceği çeperlerde. Seriyi kenti tanıma arzusuyla oluşturdum. İstanbul’u bilmek sadece Kadıköy, Beşiktaş’ı bilmek değil, İstanbul’u bilmek için Sultanbeyli, Bağcılar’ı da bilmek gerekiyor. Uyumlu bir kent yaşamı için bu gerekli.

Serkan Taycan’ın “İki Deniz Arası” adlı işi.

Bu sergiye eşlik etmesi için bir de harita hazırladım. Fotoğrafları çektiğim noktalara giden otobüs hatlarını da gösteren bu haritayı alıp kullanan birçok insan oldu. Demek ki insanlar Bağcılar’ı da merak ediyor. Bu haritadan yola çıkarak bir yürüyüş rotası fikri aklımda belirdi. Yürüyüş kendi ontolojisi gereği çok devrimci bir eylem. Bu sebeple İstanbul’un çeperlerinde dolaşan bir yürüyüş rotası oluşturdum. Bu rotayı da Kanal İstanbul’un yapılması planlanan bölgeden geçirdim. İki Deniz Arası isimli bu yürüyüş rotası bir sanat projesi olarak 2013 yılında İstanbul Bienali’nde sergilendi. Yaklaşık 60 kilometrelik bu rota 4 günde yürünebiliyor. 2 binden fazla insan bu rotayı yürüdü. Bu da serginin bir diğer bölümü.

İlginizi çekebilir:  Bir Dansçının Gözünden "Maske ile Dans Etmek"
Serkan Taycan, Agora, Sultanahmet Meydanı, Atmeydanı, 2014

2014 yılında üçlemeyi tamamlayabilmek için taşra ve kent çeperinin ardından kentin kendisine dair bir hikâye kurmak istedim. Bu anlatının da kentin en önemli kamusal alanları olan meydanlara dair olmasına karar verdim. 8 önemli kent meydanı seçtim. Bu meydanların vinç tepelerinden çektiğim fotoğraflarını ürettim. Böylece kentin kronolojik olarak görsel haritasını tamamlamaya çalıştım. Sergide görülebilecek bu çalışmanın ismi ise Agora. Sergide tüm bunlar 600 metrekarelik bir alanda sergileniyor.

  • “Kente Doğru” için hangi fikirle yola çıktınız?

Serginin yola çıkış hikayesi, Türkiye’nin 2000’li yılların ilk çeyreğindeki panoramasını çıkarma isteğimden kaynaklanıyor. Bu panoramayı insanların ileride dönüp baktığında dönemi iyi anlayabilmesi için çıkarmaya çalıştım.

  • Yeni serginiz kentleşme, taşranın ve kentin dönüşümü konularını odağına alıyor. Siz İstanbul’daki dönüşüm ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Kentin iyiliği için sizce neler yapılmalı?

Bu soruya verebileceğim yanıtların bazıları gerçekçi, bazıları da ütopik olacaktır. Ben ütopik olandan bahsedeyim. Bence kentin iyiliği için nüfusun yarıya indirilmesi gerekiyor. 10 milyon kişiyi nereye koyarsanız koyun sağlıksız bir durum ortaya çıkar. Bu nüfusu küçültmenin yolunu bulmak gerekiyor. Esprili bir şekilde söylemek gerekirse bence İstanbul’u sevenler kenti terk etsin.

Serkan Taycan.
  • Dünyada ekoloji felaketleri gündemde, “Kente Doğru”da işlenen konulardan biri de ekoloji. Sizce ekolojik felaketlerin önüne geçmek için nelere öncelik vermek gerekiyor?

Tüketim ve sermaye odaklı kurulan bu medeniyet sürdürülebilir değil. Bu durum devam ettikçe dünyanın sonu gelecek. Ekolojik, devrimci bir anlayışla bu durumun önüne geçilmeli. Bunun en başında tabii ki fosil yakıtlardan kurtulmak geliyor. Yoksa bizi daha karanlık günler bekliyor.

  • Sergi İstanbul üzerinden şekilleniyor. Buradan kentin sizin için çok özel olduğunu anlıyoruz. Sizin İstanbul ile ilişkiniz nasıl?

Serginin büyük kısmı İstanbul’la ilişkimi sorguluyor. İstanbul benim için dünyanın en özel kenti. Özel bir kent ancak yaşanacak bir kent değil. 20 yıldan uzun süredir İstanbul’dayım ve artık bir süre İstanbul’dan ayrılmam gerektiğine karar verdim. Eylül ayında mimarlık teorisi alanındaki doktoramın ikinci senesine başlamak üzere Kanada’ya gidiyorum.

‘Kente Doğru’ Yerleştirme Fotoğrafı. Credit: Serkan Taycan
  • Sizi ilgiyle takip eden izleyiciler için bundan sonraki projelerinizi anlatır mısınız? Hangi konuları ele almayı planlıyorsunuz?

Bu dönemin ardından kendimi sanatçı pozisyonundan araştırmacı pozisyonuna geçiriyorum. Bundan sonraki projelerim sanatsal çalışmalardan çok akademik çalışmalar üzerine olacak. Çalışmalarımda politik ekolojik meseleler daha fazla ön plana çıkacak. Doktoram süresince bunları araştıracağım. Kent ve kır arasındaki meselelere yoğunlaşacağım bir süreç olacak. Ve bu çalışmalarda İstanbul dışında bir mekânı konu edineceğim.

Previous Story

39 Yıl Sonra ABBA

Next Story

Adalar’da Açık Havada Sinema Günleri

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.