Festivaller bir ülkenin ya da bir kentin nefes alabildiği akciğerleri gibidir. Deyim yerindeyse ciddi bir biçimde sanata olan açlığımızı giderir. Aslında sadece o ülkenin insanlarını beslemez, evrenseldir de. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 28 yıldır düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali bu yıl perdelerini ‘yüzlerce duygu sahnede’ diye açtı. Sonuçta tiyatro 3 bin yıldır var, bugün de var ve yarın da olacak. Her zaman anlatacak birileri çıkacak. Öyle ya derdimiz anlatmak… Tiyatro yaşamın ta kendisi, hayatın aynası… Tiyatro iyidir…
Ustalar…
Festival 19 Kasım’a kadar sürüyor. Mehmet Birkiye küratörlüğünde başlayan festival, ülkemizden ve yurtdışından toplam 19 tiyatro, performans ve dans gösterisine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Festival programında kimler yer almadı ki; günümüz tiyatrosuna farklı soluklar getiren yeni yerli yapımların yanı sıra ustaların yürekleri ve alın teriyle bu yıl da: Şahika Tekand, Ebru Nihan Celkan, Yiğit Sertdemir, Özen Yula, Levent Tülek, Kerem Kurdoğlu, Tuğçe Tuna, Engin Hepileri, Nagehan Gürkan, Elif Temuçin, Halil Babür, Güray Dinçol, Ümit Erlim, Başak, Kıvılcım Ertanoğlu, Michael Önder, Selin Şenköken’in imzalarını taşıyan yapımlar dikkat çekiyor. Festivalde ayrıca, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatro Teşvik Ödülü ve İKSV Genç Sanatçı Fonu’yla desteklenen üç yeni yerli oyunda sahnede… W. Shakespeare olmadan tiyatro olur mu? Bir klasik oyun sever olarak tabii ki olmaz diyorum. Shakespeare’e yeni soluk getiren Almanya, Fransa, Romanya, Sırbistan ve Japonya’dan eserler şenlikte yer alıyor. Ayrıca, festivalin Onur Ödülü Müjdat Gezen seçildi ve ustaya ödülü düzenlenen bir törenle sunuldu.
“Semiha Berksoy Berlin’de” Sayısı
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak: Semiha Berksoy, Sound, sunta üzerine yağlıboya, 1970. ©️ Semiha Berksoy ve GALERIST’in izniyle. Hamburger Bahnhof – Uluslararası Çağdaş Sanat Müzesi.
Büyük Yapımlar…
Dünyanın köklü tiyatroları her yıl olduğu gibi bu yıl da dikkat çekiyor.
Schaubühne Berlin, yönetmen Thomas Ostermeier’in yönetiminde, Lars Eidinger’in başrolünde oynadığı III. Richard’ı ile katılıyor festivale; festival izleyicisinin geçmiş yıllardan hatırlayacağı bir başka yönetmen Declan Donnellan, Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu ile birlikte sahneye koyduğu Hamlet ile; tüm dünyada izleyicileri derinden etkileyen Nikita Milivojević ise Sırbistan Ulusal Tiyatrosu oyuncularıyla sahneye koyduğu gerçeküstü bir Macbeth ile festivalde olacak.
Hamlet ve Macbeth, yıllardır ülkemizde aslında dünyada tiyatro sahnesinde yerini alıyor. Klasiğin dışına çıkmak gerek, günümüze yakın olmalı uyarlama diye yola çıkanların çoğu oyunu ustanın kaleminden uzağa gitmiş oluyor, anlaşılması zor ve Shakespeare’den uzak bir yere gidiyor. Çağdaş oyun istiyorsanız, istenilen tarzda kaleme alınmış oyunlar sahneye konmalı derim. Bırakın Shakespeare olduğu gibi kalsın.
Hamlet…
Shakespeare’in, ölümlülük, yozlaşma ve intikam temalı başyapıtı Hamlet, çağımızın en önemli yönetmenlerinden Declan Donnellan’ın yorumunda günümüze taşınırken Nick Ormerod’un sahne tasarımıyla izleyiciler binlerce kez anlatılmış bu hikâyeyi yepyeni bir bakış açısıyla deneyimliyor. 165 yıllık tarihinde pek çok unutulmaz oyuna imza atmış Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu’nun oyuncularından oyunu seyrediyoruz. Yukarıda bahsettiğim gibi topluluk çağdaş olandan yana. Yani özellikle klasiklere yeni bir ruh katmasıyla tanınıyor. Edinburgh, Avignon, Salzburg gibi önde gelen festivaller için oyunlar yöneten, dört Olivier ve Venedik Bienali’nden Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi Declan Donnellan imzalı Hamlet, 7 ve 8 Kasım’da DasDas’ta sahnelendi.
Macbeth…
Ödüllü yönetmen Nikita Milivojević, Sırbistan Shakespeare Festivali için sahnelediği Macbeth’te aynı anda hem zamansız hem çağdaş olabilen gerçeküstü bir dünya olarak şekillendiriyor. Klasikleri 21. yüzyıla taşıyan Milivojević, Shakespeare’in Globe Tiyatrosu’nda yazarın V. Henry oyununu yönetti; Atina’da sahnelediği Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı yılın kültür olayı olarak nitelendirilirken Çehov’un Üç Kız Kardeş’iyle Yılın En İyi Yönetmeni seçildi. 1861’de Avusturya İmparatorluğu zamanında kurulan Sırbistan Ulusal Tiyatrosu, o zamandan beri Sırpların kültürel kimliğine katkı sağlamış en önemli kurumlardan biri kabul ediliyor. Bu çağdaş yorumlamış Macbeth bakalım bizi Shakespeare’den uzaklara mı götürecek yoksa merkezine mı alacak seyredip göreceğiz. Oyun, 12 ve 13 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sahnelendi.
III. Richard…
Çağımızın en önemli yönetmenlerinde Thomas Ostermeier ile topluluğu Schaubühne Berlin, 10 yılın ardından festivale III. Richard ile geliyor. Lars Eidinger, canlandırdığı III. Richard rolüyle karşımıza çıkıyor. Eleştirmenlerin “karanlıkta bile parlıyor” sözleriyle övdüğü Eidinger, III. Richard’da bir rock yıldızına dönüşüyor. 18 ve 19 Kasım’da Zorlu PSM’de sahnelenecek.
Japonya…
Köklü tiyatrolardan Comédie-Française ilk Türkiye ziyaretini, Tiago Rodrigues’in yönettiği Hekabe, Hekabe Değil isimli oyunla festivalde yapacak. Ayrıca festival, Japonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 100. yılı kutlamaları vesilesiyle Japon butoh dansının ustası Ushio Amagatsu’yu, topluluğu Sankai Juku’nun Utsushi başlıklı gösterisiyle de ülkemizde ağırlayacak.
Mekânlar…
Festival kapsamında, İstanbul’un iki yakasında; Alan Kadıköy, Arter Karbon, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, DasDas, Erdem Otopark, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Metrohan, Hope Alkazar, Maximum UNIQ Hall, Üsküdar Tekel Sahnesi ve Zorlu PSM olmak üzere 11 farklı mekân festival seyircisine kapılarını açtı.
Comédie-Française…
Avignon Festivali Artistik Direktörü Tiago Rodrigues, gerçekle kurguyu, kişisel ile politik olanı birleştiriyor. Yaşanmış bir olaydan esinlenerek yeniden yazılan Hekabe, Hekabe Değil’de otizmli bir oğlu olan bir annenin adalet arayışı yüzyılları aşıp günümüzde yankılanıyor. Comédie-Française oyuncuları ve özellikle başrolde Elsa Lepoivre, üstlendikleri karakterlere hayat veriyor. Institut Français İstanbul ve İBB Şehir Tiyatroları’nın işbirliğiyle, 2 ve 3 Kasım’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izleyiciyle buluştu.
İstanbul Mon Amour / Senden Bana Hayır Gelmez Güzel İstanbul
Festivalin özel yapımı, İstanbul Mon Amour, bu kez alt başlığını Cahit Irgat’ın İstanbul şiirinden alıyor ve şehrin yeknesak gürültüsünün bastırdığı sesleri, karmaşasının görünmez kıldığı yaşantıları sahneye taşıyor. Tiyatromuzun en güçlü isimlerinden yazar ve yönetmen olarak bir araya geldiği proje Bülent Şakrak, Okan Yalabık ve Funda İlhan’ın performanslarıyla Beyoğlu’ndaki üç farklı mekânda bir yolculuğa dönüşüyor. Festivalin tüm gün sürecek kapanış etkinliği İstanbul Mon Amour I Senden Bana Hayır Gelmez Güzel İstanbul, 8 ve 9 Kasım’da Metrohan, Hope Alkazar ve Erdem Otopark’ta gerçekleştirildi.
Şahika Tekand Farklı Bir Bakış…
Yönetmen, yazar ve oyuncu Şahika Tekand, kurucusu olduğu Studio Oyuncuları için yazıp yönettiği yeni oyununda Zeus’un ölme ihtimaliyle Olimpos’un zirvesine hâkim olan korku, hırs ve arzular üzerinden iktidar, evlilik, emek, adalet, akıl, fırsat, savaş gibi kavramları ironik bir biçimde ele alıyor. Ionesco, Beckett, Aristofanes gibi hem klasik hem çağdaş komedi ustalarının dünyalarıyla selamlaşan oyun, Olimpos tanrılarının dünyanın ve insanlığın geldiği noktada kendi durumlarını tartıştıkları ve anlamaya çalıştıkları bir günde geçiyor. Müzikal bir karaktere de sahip Ölüyor mu ne?, 16 ve 17 Kasım’da Alan Kadıköy’de izleyicileri eğlenceli bir akışa katılmaya davet ediyor.
“Bu İşte Bir Kadın Var”
Tiyatro BeReZe, Çehov’un Martı’sından uyarladığı yeni yapımı Martı mıyım? da bugünün Çehov karakterlerini sahneye taşıyor. Sezin Akbaşoğulları, Sanem Öge, Tolga İskit, Nazlı Bulum ve Erkan Uyanıksoy’un rol aldığı bu oyun, 4 ve 5 Kasım’da Alan Kadıköy’de yer aldı.
Festivalde Prömiyer Yapacak Gösteriler
Yazar, yönetmen, oyuncu, sahne tasarımcısı olarak pek çok ödülün sahibi Yiğit Sertdemir, beş yıllık bir aradan sonra kaleme aldığı ilk oyun Bagajdaki Balta ile festivale konuk oldu. Bir zamanlar yaşanmış ve olamamış bir aşkın özneleri bir gece vakti park edilmiş bir arabanın önünde buluşuyor ve geçmiş, bugün, yarın konuşulurken zamanlar, kişiler, türler birbirinin içine giriyor. 2022 Afife Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu seçilen Pınar Güntürkün ile Aziz Caner’i buluşturan Bagajdaki Balta prömiyerini festivalde yapıyor. Oyun, 12 ve 13 Kasım’da Alan Kadıköy’de. Mitolojiyle tarihin, anılarla rüyaların iç içe geçtiği şiirsel bir kurguda yıkıcı ama umut vadeden bir gelecek tasviri sunan Medea–Material, Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları iş birliğiyle ilk kez Türkçe sahneleniyor. Heiner Müller’in 1982’de Berlin Duvarı yıkılmadan önce kaleme aldığı bu oyun, Medea’yı bir karakterden ziyade materyal olarak ele alıyor ve karakter, yapı, anlatı ve performans öğelerinde yarattığı bağlantılar ve karşıtlıklarla Medea miti üzerinden batı uygarlığını analiz ediyor. Tiyatromuzun çınarlarından Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği ve “dördüncü duvarı” ortadan kaldırarak izleyicileri de yaratıcı yolculuğuna dahil eden Medea – Material, 16 Kasım’da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izlenebilir.
Çağdaş dans alanında ülkemizin önde gelen isimlerinden bol ödüllü koreograf, dans ve performans sanatçısı, akademisyen Tuğçe Tuna’nın, Orta Çağ’da Avrupa’da baş gösteren, bilim insanlarının hâlen çözemediği gizemli bir salgından ilham alan, bedeni insanın kişisel politikasını inşa ettiği bir alan olarak değerlendiren yeni eseri Dans Salgını, 2 ve 3 Kasım’da Arter Karbon’da sahnelendi.
Yeni arayışlar…
Dolkun Production bu kez prömiyerini Yeni Arayışlar bölümünde yapacak Linçler ve Dudaklar ile festivale konuk oluyor. Direklerarası Tiyatro Ödülleri’nde Kasap ve HE-GO ile iki kez Yılın Oyun Yazarı seçilen, HE-GO ile ayrıca Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri’nde Yılın Yerli Oyun Yazarı ödülünü alan Halil Babür, Linçler ve Dudaklar’da yaşamı yalnızca akıl üzerinden dizayn edip haklı olmayı bekleyenlerin hikâyesini anlatıyor ve sinematografik rejisiyle değişik bir tiyatro deneyimi vadediyor. İKSV 50. Yıl Genç Sanatçı Fonu ile desteklenen oyun, 6 ve 7 Kasım’da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izleyiciyle buluştu.
Festival, Başak Kıvılcım Ertanoğlu ve Ümit Erlim’i bir kez daha bir araya getiriyor. İki farklı zaman diliminde ilerleyerek Feray’ın aylar ve yıllar içindeki değişimini bir ülkenin dönüşümüne paralel olarak izleyen oyun, kimliğinden koparılıp görülmez olan bir kadının kendini bulma, görme ve gösterme çabasını anlatıyor. İKSV 50. Yıl Genç Sanatçı Fonu ile desteklenen oyun, 13 ve 14 Kasım’da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izlenebilir.
Festivalden Çocuklar İçin Ücretsiz Atölyeler
İKSV Alt Kat, çocukları tiyatronun büyülü dünyasını keşfetmeye davet ediyor. 12 ve 14 Kasım tarihlerinde Baba Sahne’de gerçekleşecek Sevinç Erbulak ile Kitap Okuma ve Tiyatro Sahnesi Keşfi etkinliklerinde çocuklar, tiyatronun sahne arkasını, bir oyunun nasıl gerçekleştirildiğini, İKSV’nin 2019’da çocuklar için yayımladığı Tiyatroda Bir Gün kitabının yazarı Sevinç Erbulak’la deneyimleyecekler. Gözde Eyce’nin resimlediği, yayın yönetmenliğini Burcu Ural Kopan’ın üstlendiği kitap, Bernard van Leer Vakfı’nın desteğiyle, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Feyza Çorapçı’nın danışmanlığında hazırlanmış ve Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak üç dilde basılmıştı. 4-9 yaş arası çocuklar için ücretsiz olarak gerçekleştirilecek: tiyatro.iksv.org