İlhan İrem’e AKM’de Veda

//

Anlasana”, “Sürgün Gibi Masallarda” ve “Olanlar Olmuş” gibi eserleriyle tanınan müzisyen İlham İrem 67 yaşında hayatını kaybetti. İrem’in naaşı yarın 12.00’da Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan törenin ardından Bebek Camii’ne getirilecek. Ardından Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

Böbrek hastalığı nedeniyle 2016’dan bu yana diyaliz tedavisi gören sanatçı durumunun ağırlaşmasının ardından geçtiğimiz Perşembe gecesi hayatını kaybetti. Sanatçının eşi Hansu İrem, eşinin vefatının ardından, “Üç vasiyeti vardı. Tabutunun Türk bayrağına sarılmasını istemişti. Atatürk Kültür Merkezi’nde, AKM’de bir tören yapılmasını istiyordu. Bir diğer vasiyeti de Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilmekti” diye konuştu.

Şan Derslerine Ortaokulda Başladı

Asıl ismi İlhan Aldatmaz olan sanatçı 1 Nisan 1955’te Bursa’da dünyaya geldi. Şan ve solfej dersleri almaya ortaokulda başlayan İrem, 14 yaşındayken okul orkestrasına solist olarak seçildi. 1970’de bünyesinde olduğu Meltemler Orkestrası ile Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği Liselerarası Müzik Yarışması’nda Marmara bölgesi birinciliğini kazandı. 1972 yılına kadar bu orkestra ile birlikte çalışmaya devam etti. Bundan sonra romantik parçalar yapmaya başlayan İrem çeşitli single’lar çıkardı. Sanatçı ikinci 45’liği “Yazık Oldu Yarınlara – Haydi Sil Gözlerini” ile Türkiye’de tanınmaya başlandı. Sanatçının en sevilen 45’liklerinden olan “Anlasana” 1975 yılında çıktı. İrem’in çalışmaları “İlhan İrem 1973-1976”, “Havalar Nasıl”, “İşte Hayat”, “Son Selam”, “Ayrılık Akşamı”, “Sen Bilirsin”, “Bal Ağızlım” gibi eserleriyle devam etti.

6 Kez Altın Plak

1985 yılında “Köprü” albümü ve İlhan İrem’in ilk kitabı “Pencere… Köprü… Ve Ötesi…” yayınlandı. Sanatçı 1986’da Eurovision şarkı yarışmasına “Halley” adlı şarkıyla katılarak iyi bir derece aldı. 1987’de “Ve Ötesi” albümünü yayınlayan sanatçı daha sonra “Uçun Kuşlar Uçun” adlı albümü çıkardı. 2006’da “Cennet İlahileri” adlı albümü çıkaran sanatçı çocukları da unutmadı. İrem’in çocuklar için hazırladığı “Tozpembe / Progressive Çocuk Şarkıları” adlı albümü 2008’de piyasaya çıktı. Hayatı boyunca 6 defa Altın Plak ödülünü kazanan İrem, eşi Hansu İrem ile 1991 yılında evlendi.

İrem’den Erdoğan’a

İlhan İrem 2013 yılında Aydınlık gazetesine yazdığı “Kimse kusura bakmasın!” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şu satırlarla seslenmişti:

Ne bağırıyorsun? N’oluyor? Sabah – akşam evimizin içinde senin bağırtılarını duymak zorunda mıyız?

Ne istiyorsun?

Derdin ne?

Atatürk’ü aldın, ışığı aldın, sevgiyi aldın, vicdanı aldın…

Duyarlığı, estetiği, bilimi, sanatı, gülüşleri…

En başta özgürlüğü aldın.

Yetmedi…

Dağları, denizleri, ormanları, madenleri…

Kuzeyi, güneyi, doğuyu…

Her yeri…

Her şeyi aldın.

Hayatlarımızı, mutluluğumuzu, geleceğe dair umutlarımızı…

Adaleti, haklarımızı, parklarımızı, meydanları, sokakları, şehirleri, gençleri, kadınları, çocuklarımızı…

Öğrencileri, öğretmenleri, emekçileri…

Hakkını arayanları aldın.

Yurtseverleri, orduları, askerleri esir aldın.

O askerlerin savaştığı şerefsizlerle boy gösterip sahnelerde…

Ülkenin çağdaş kıyılarını düşman belleyerek yok saydın.

Bir dudak bükülmesinden öte izin kalmayacak tarihte…

Ama bugün, bütün zamanlar ve bütün coğrafyalardaki en büyük tiransın.

İlginizi çekebilir:  BİFO'nun Yeni Yıl Konseri Yarın Borusan Klasik'te

Daha ne istiyorsun?

Ayın karanlık tarafında kim varsa, çoluk çocuk hepsi peşinde…

“Bir dediği bir dediğini tutmuyor bu adamın…”

“Bizi kandırıyor galiba” diye bir saniyecik bile düşünmeden herkes inanıyor sana.

Sinirden kaskatı kesilmiş, yumruğu sıkılmış bir kabalığın homurtusu hayatlarımızın üzerinde.

Ülkesini, çağı savunmaktan başka hiçbir suçu olmayan insanlar hapislerde çürümeye terkedilmiş…

Biber gazıyla, polis copuyla öldürülmüş, kurşunlanmış gencecik çocukların kanları yerlerde…

Şehitler unutulmuş…

Cumhuriyetin, Atatürk’ün ve bütün kutsal değerlerin içi boşaltılmış…

Devrimleri savunmak arkaik bir değersizliğe dönüştürülmüş…

Yurtseverlik yaftalanıp darbecilikle eşdeğer olmuş.

“Atatürk” demeye dilin varmıyor bir türlü…

Gazi Mustafa Kemal’i bölücükle (!) suçlarken…

Bütün bölücü hainler için özgürlük türküleri söylüyorsun.

Dağlardaki gerçek çapulcuları düğün-dernek kucaklarken, sokaklara çıktılar diye, ülkenin düşünen gençlerine çapulcu diyorsun.

Olan bitenin arkasındaki gerçek niyeti aramaktan…

Senin her yaptığından şüphe etmekten yorulduk.

Ama sen bizi haklı çıkarmaktan yorulmuyorsun hiç.

Yaptıklarının tersini söylüyorsun…

Söylediklerinin tersini yapıyorsun.

Başkaları olmayan deliller, atmadıkları imzalar nedeniyle hapislerde olabilir…

Rüzgâr ters döndüğünde, sizin imzanız koro halinde “yok hükmünde”dir.

Özgürlükten, demokrasiden ve barıştan söz ederken, nifak sokmadığın hiçbir beraberlik kalmadı.

“Yüzde elli” diyerek çürümüş bir elma gibi ikiye böldün ülkeyi…

Sonra ufalamaya başladın;

Orduyu böldün…

Okulları böldün…

Sünnileri böldün…

Alevileri böldün…

Kürtleri böldün…

Elinde bir hızarla daldın kardeşliklerin ortasına…

Sanal barış türküleri söyleyerek memleketin kalbine doğru ilerliyorsun yara yara.

Ve bütün mantık ve felsefe doğrularını tepetaklak eden, bilim ve sanat ötesi önermelerle her konuda fikir ve söz sahibisin ayrıca…

Nasıl oturulacak, nasıl kalkılacak?

Ne içilecek, ne yasak?

Milli içkimiz ne olacak?

Kadınlarımız en az kaç çocuk doğuracak?

Nasıl doğuracak?

Tinerci olmadan, nasıl inançlı olacak gençler?

Çocuklar, okula, sınavlara nasıl hazırlanacak?

Nerede, nasıl okuyacaklar?

Erkekler, kızlar nerede kalacaklar ayrı ayrı…

Bahçelerde, parklarda, adabımıza uygun olarak birbirlerine hiç dokunmadan nasıl oturacaklar?

Vapurlara, trenlere hangi kıyafetlerle binecek, caddelerde nasıl gezecek kadınlar?

Resimler, heykeller nasıl yapılacak?

Diziler nasıl çekilecek?

Ahlaklı tiyatro nasıl olacak?

Evler kaç odalı olacak?

Türbanla nerelere girilecek?

Dekolte nerelere giremeyecek?

Ne marka otomobillere binilecek…

Hangi takımın taraftarı olmalı?

“Yüce Atatürk” yazılı formalardan uzak durmalı.

Köşe yazarları nasıl yazmalı?

Kırmızı halılar ne renk olacak?

Kırmızı Halı deyince…

Sadece içerisi değil, dışarıya da çeki düzen vermek lazım;

Mısır’ı Mursi yönetsin, Esed çekip gitsin Suriye’den.

Nobelciler haddini bilsin…

Nato kendine gelsin…

Kimse kusura bakmasın!

Ne dersen sineye çekiyor bu millet…

Ne yapsan peşinde…

Daha ne istiyorsun?

Daha ne verebiliriz sana, canımızdan başka?

Ne istiyorsan söyle haydi…

Sen ne dersen o olur!

Ne istersen vereceğiz…

Ne istersen yapacağız…

Yeter ki bağırma!!!

Previous Story

Claude Monet ve Joan Mitchell Bir Arada

Next Story

Zelenski Çiftinden Vogue Pozları

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.