Holokost’u “Yağmalananlar” Üzerinden Okumak

Amsterdam'daki "Yağmalananlar" sergisi, Holokost sırasında Yahudi eşyalarının nasıl sistematik olarak çalındığını ve bu yağmalamanın insan hayatını nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Sergide, bu eşyaların yanı sıra kişisel acı dolu hikayeler de sergileniyor. Amsterdam'ın iki müzesinde düzenlenen bu özel sergi, Holokost'un unutulan yönlerine ışık tutuyor.

/

II. Dünya Savaşı’nı tarihin kanlı sayfalarına kazıyan pek çok olay yaşandı savaş sırasında. Şüphesiz ki Naziler’in Hollanda’daki 100.000’den fazla Yahudi’yi katletmesi de bu olaylar silsilesine dahildi. Bu katliamın yaşandığı tam o dönemde Hollanda’da ikamet eden Yahudi nüfusunun yaklaşık yüzde 75’i katledilmişti. Hayatta kalmayı başaranların çoğu, beş parasız ve sefil bir şekilde yaşamlarına devam etmek zorunda kalmışlardı zira Naziler neredeyse bütün kişisel eşyalarını yağmalamışlardı.

Şimdi ise Amsterdam’da açılan yeni bir sergi Holokost’a yeni pencereden bakıyor, bahsettiğimiz maddi kayıpları serginin odak noktası hâline getirerek bu Yahudi kesiminin göğüs germek zorunda kaldığı hayat koşullarını sanatseverlere aktarıyor.

Yahudi Kültürel Bölgesi ve Rijksmuseum İş Birliğiyle

“Yağmalananlar” (Looted) başlıklı bu sergi, Yahudi Kültürel Bölgesi (Jewish Cultural Quarter) ve Rijksmuseum iş birliğiyle düzenlenecek. Sergiyi ilgi çekici kılan pek çok unsur mevcut. Sanat eserlerinden kıyafetlere, kitaplardan dini eşyalara, porselen parçalardan çaydanlıklara, müzik aletlerinden antik eşyalara kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahip olan sergi, bu eşyaları vitrinlere koymakla yetinmiyor. Ayrıca serginin yapısına içkin olacak şekilde sekiz bireyin kişisel hikâyesi ve anıları da merkezde olacak.

Rijksmuseum’da konservatör olan Mara Lagerweij, Agence France-Presse’ten Jan Hennop’a bir demeç vererek sergiyi yapmalarının amacını ve sürecin nasıl işlediğini anlattı. “Bu sergiyle iki amaca ulaşmayı hedefliyoruz,” diyor Lagerwejj, “Evvela Yahudi eşyalarının yağmalanmasının sistematik olduğunu göstermek, ikincisi ise bunun insanların yaşamlarını nasıl etkilediğini ortaya koymak.”

Rijksmuseum, Amsterdam

Yok Olma Duygusunun Merkezde Olduğu Bir Sergi

Birçok Holokost müzesi ve sergisi yağmalamadan sonra yaşanan dehşetlere odaklanırken bu sergi kişilerin eşyaları ile kimlik arasındaki bağı ve bu eşyalar zorla alındığında hissedilen kayıp ve yok olma duygularını vurguluyor. Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anma Konseyi Başkanı Stuart E. Eizenstat ve Amsterdam Yahudi Müzesi’nin kültürel tarih küratörü Julie-Marthe Cohen, yazdıkları bir makalede, “Yahudi mülklerinin çalınması, fiziksel soykırım kadar organize, acımasız ve büyük çaplı bir şekilde gerçekleştirildi,” diyorlar. “Bu, bin yılı aşkın Yahudi tarihini kökten silmek ve Nazilerin aşağı bir ırk olarak gördüğü Yahudileri insanlıktan çıkarmak için yapılan esaslı bir çabaydı.”

“Yağmalananlar” sergisi, esasında Amsterdam’ın tamamına yayılmış bir sergi olacak şekilde planlanmış. Ziyaretçiler Amsterdam’ın farklı köşelerinde bulunan iki ayrı mekânda bu yağmalanmanın Yahudi topluluğu üzerindeki tesirlerini inceleyebilecek. Ulusal Holokost Müzesi (National Holocaust Museum) yağmalanan sanat eserlerinin iadesine odaklanan sekiz hikâyeden beşine ev sahipliği yapıyor. Yahudi tören eşyalarının iadesine odaklanan diğer üç hikâye ise Yahudi Müzesi’nde (Jewish Museum) sergileniyor.

Yahudi Koleksiyonerlerin Mücadelesi

Yahudi koleksiyoner Leo Isaac Lessmann (sağ) Fotoğraf: Joods Cultureel Kwartier

Yahudi Müzesi’nde, koleksiyonları Nazi soykırımı döneminde kaybolan ya da yağmalanan Yahudi koleksiyonerlerin hikâyeleri de ele alınıyor. Bunlardan biri koleksiyoner Leo Isaac Lessmann’ın hikâyesi. Lessmann Yahudi ritüel objelerinin tutkulu bir koleksiyoncusuydu. Kendisi için çok değerli olan yaklaşık 1000 ritüel objesine sahipti çünkü bunlar onun için Yahudi manevi değerlerini ve geleneklerini temsil ediyor ve aktarıyordu.

Savaştan önce koleksiyonunu Amsterdam’a göndermeyi ve kendisi de Filistin’e kaçmayı başardı. Amsterdam’da koleksiyonunun büyük bir kısmı Naziler tarafından çalındı. Savaştan sonra Lessmann, koleksiyonunun kaybı nedeniyle Alman devletinden maddi tazminat alabilmek için her yolu denemek zorunda kaldı. Sonunda toplam değerinin yarısını alabildi. Nesnelerin kendileri hâlâ bulunabilmiş değil.

İlginizi çekebilir:  ''Döngüsel İzler'' Kibele Sanat Galerisi'nde
Leo Isaac Lessmann’ın koleksiyonundan, gümüş ustası Johann Friedrich Wiese (1743-1752 yılları arasında Hamburg, Almanya’da faaliyet göstermiştir) tarafından yapılmış Tevrat süslerinin fotoğrafı. 1935  Gerstner aile koleksiyonu, İsrail. Fotoğraf: Rijksmuseum

Yukarıda gördüğünüz bu görkemli Tevrat süsleri Leo Isaac Lessmann’a ait yaklaşık 1.000 Yahudi ritüel objesinden oluşan koleksiyonun bir parçasını oluşturuyor. Bu set bir çift süs kulesi, bir Tevrat kalkanı ve Tevrat tomarından okumak için bir işaretçiden oluşuyor. Olağanüstü sanatsal, kültürel ve tarihi niteliklere sahip bu objeler savaşın sonunda iz bırakmadan ortadan kayboldu. Onlardan geriye kalan tek şey bu fotoğraf.

Edith Crowe’un Portresi, Henri Fantin-Latour, 1874, Los Angeles, Hammer Müzesi, Armand Hammer Koleksiyonu. Fotoğraf: Rijksmuseum

Yahudi koleksiyoner Margarete Stern-Lippmann bu portreyi 1941 yılının sonlarında, kendisi ve ailesi için çıkış vizesi karşılığında Nazi Reich komiseri Arthur Seyss-Inquart için satın aldı. Tablo, değerli malların yağmalanmasından sorumlu bir Nazi ajansına verildi ancak vizeler hiçbir zaman gelmedi. Sonuçta tablo Margarete’nin ya da sekiz aile üyesinin hayatını kurtaramadı. Hepsi sınır dışı edildi ve öldürüldü.

Tuval Olarak Kullanılan Tevrat

Bir Tevrat tomarından alınmış boyalı parşömen, parşömen üzerine yağlıboya, 1938-1945 Yad Vashem Eserler Koleksiyonu, Kudüs. Y. Reuka’nın hediyesi, Almanya Fotoğraf: Rijksmuseum

Naziler tarafından Yahudilerin aşağılanması ve insan dışılığa itilmesi, Yahudi kutsal kitaplarına ve ritüel nesnelerine yapılan saygısızlıkla el ele gitti. En çok zarar gören nesne ise Tevrat parşömeni oldu. Tevratlar büyük ölçüde ticarete konu oldu ve yeniden kullanıldı. Bu örnekte, İncil’in Çıkış kitabından metinler içeren bir parşömen, bir askerin portresinin tuvali olarak kullanılıyor.

Acı Verici Hikâyeler

Sergide yer alan eserlerden biri, Hollandalı sanatçı Samuel Jessurun de Mesquita’nın “Edepsizce Konuşan Küçük Kadınlar” adlı baskısı. De Mesquita, ünlü sanatçı M.C. Escher’in hem öğretmeni hem de dostuydu. Naziler De Mesquita’nın evine baskın yaptıktan sonra, Escher bu baskıyı kurtarabilmişti. Ancak De Mesquita ve ailesi Auschwitz’e gönderildi ve hayatta kalamadılar. Rijksmuseum’un genel direktörü Taco Dibbits, DutchNews’den Senay Boztas’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İnsanlar hırsızlığı genellikle anlık bir eylem olarak düşünür, ancak bu aynı zamanda organize ve sistematik bir süreçti. Bu sistematik sürece pek çok acı verici adım eşlik etti: izolasyon, hırsızlık, yerinden edilme ve ardından cinayet.” Sonra devam ediyor. “Bu sergide, insanların hikâyelerini merkeze koymayı önemsiyoruz çünkü bu hırsızlıklar onların hayatlarını sonsuza dek değiştirdi.”

Şu anda 90 yaşında olan Max Heppner, 1940’larda Nazilerden saklanırken bu çizimi yaptı. Fotoğraf: Maryland Yahudi Müzesi, Baltimore

Bir diğer hikâye ise Max Heppner’a ait. Heppner’ın ailesi, Adolf Hitler’in 1933’te iktidara gelmesinin ardından Almanya’dan Hollanda’ya göç etti. Yaklaşık on yıl sonra, Heppner henüz 8 yaşındayken, ailesi Nazilerden bir kez daha kaçmak zorunda kaldı ve Amsterdam’dan ayrılarak küçük bir çiftlik kasabasında bir tavuk kümesinde saklandı.

Heppner’ın sırt çantası ve saklanırken yaptığı çizimler de sergide yer alıyor. Şu anda 90 yaşında olan Heppner The New York Times’ta Nina Siegal’a verdiği röportajda, “Bu sırt çantası her şeyi simgeliyor: Kaçak olan insanlar, eşyaları olmayan insanlar, evi olmayan insanlar,” cümlelerini kullandı. “Kaçış sırasında eşyalar kayboldu ya da alındı. Tavuk kümesine vardığımızda, elimizde kalan tek şey bu sırt çantasıydı.”

1731’den kalma Nazi yağması bir çay seti. Fotoğraf: Rijksmuseum

Sergide, sanat eserlerinin yanı sıra Holokost’ta kaybolan ya da yağmalanan antika eşyalar da var. Örneğin her zaman orijinal seyahat çantasında muhafaza edilen bu servis Venedik’li Morosini ailesinin armasını taşıyor. Nazi rejiminden kaçan evli bir çift olan Oppenheimer’ların bu servisi geçici olarak Avusturya sınırındaki bir depoda sakladıklarını 1937 yılında hazırlanan bir envanterden öğreniyoruz.

“Yağmalananlar” sergisi, Amsterdam’daki Ulusal Holokost Müzesi ve Yahudi Müzesi’nde 27 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek.

Previous Story

Cennetin Duvarları

Next Story

Geri Çekilene Kadar “Katliam Yasasına Hayır”

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.