Özlem Yenigül’ün Anna Laudel‘da açılacak yeni sergisi Her Yerde Ev Olma Arzusu mekân, kişisel tarih ve bireyin yakın çevresindeki nesnelerle kurduğu ilişkiler üzerinden aidiyet kavramını ele alıyor. Yenigül, “Nereye ait hissediyorum?” sorusunu merkeze alarak, mekân ve ev kavramlarını sorguluyor ve yanıtlarını ev yaşamında kullanılan geleneksel tekniklerde arıyor. Sergide, sanatçının tufting ve punch dokuma teknikleriyle ürettiği duvar işleri; önceki çalışmalarının temelini oluşturan desen defterleri; kolalama yöntemiyle biçimlendirdiği ev içi nesnelerden kumaş kalıpları ve yüksek baskı örnekleri yer alıyor.
“Ev”e Dönüş
Sergideki büyük ölçekli dokuma duvar yerleştirmelerinde, Yenigül, kendi evinde kullandığı nesnelerin temsillerinden yola çıkarak ev ile kurduğu bağı, kimliğini ve nesnelerin aidiyetini sorguluyor. İlk mekânı olan “eve” dönüş fikri etrafında şekillenen bu yerleştirmelerde, sanatçı tufting ve punch dokuma tekniklerini kullanarak kadın figürlerine yer veriyor ve kadın kimliğinin ev ile olan bağlantısını öne çıkarıyor. Rengârenk çiçeklendirmeler ise sanatçının mekâna güzelleme yaparak bir tür kimlik edindirme çabası olarak öne çıkıyor.
Sanatçı, izleyiciye tanıdık ama bir o kadar da kendine özgü yeni ifade biçimleri sunarken, kullandığı nesnelerle oluşturduğu yüksek baskı örneklerinde “izini alma” düşüncesini işliyor. Yenigül, her evde bulunan ve varlığını sürdüren danteli, kendi evinde kullandığı nesnelerle birleştirerek özgün bir kompozisyon yaratıyor. Yüksek baskı tekniğiyle bu kompozisyonların izini çıkaran sanatçı, böylece nesnenin oradanlığına atıfta bulunuyor. Özlem Yenigül’ün iz bırakmak üzerine çalıştığı baskı serisine, kumaşları kolalama yöntemiyle elde ettiği kaşık, küllük gibi gündelik nesnelerin kalıpları da eşlik ediyor. Bu nesneler, ev kimliğine dair göndermeler yaparak, seriye anlam katıyor. Sergide, sanatçının pratiğinin temelini oluşturan desen çalışmaları da yer alıyor.
Mekânın Kimliği
İnsanın mekânsal deneyimlerine dair sorunları tufting ve punch dokuma tekniği, kumaş kalıplar ve yüksek baskı yöntemiyle şekillendirilmiş temsillerle irdeleyen sanatçı kendi ifadesiyle “Her mekân, insanla karşılıklı etkileşim içerisindedir. Yapılan müdahaleler her zaman karşılıklıdır,” diyor. Sanatçı üretimlerinde “ev” kavramı ise bu müdahalenin en yoğun yaşandığı mekân olarak ele alıyor. Sanatçı Martin Heidegger’in “yuva” kavramına da atıfta bulunduğu bu olguyu şöyle açıklıyor:
“…Mekânlara karşı hissedilen özel olma durumu, onunla kurulan ilişki ile ilgilidir. Dolayısıyla kurulan her ilişki oluşan bağlar ile birlikte ona yeni bir kimlik ve boyut kazandırır. Martin Heidegger yaşamın özü olarak yuva kavramını, bir kimlik meselesi, aidiyet ve yerleşiklik olgusu etrafında ele alır. Ona göre insanın bir mekânla kurduğu bağ, o mekânı yalnızca bir fiziksel alan olmaktan çıkarır; ona anlam,bellek ve bilişsel bir haritayla birlikte kimlik kazandırır.
Mekân yalnızca kişilerin içinde hareket edebildikleri ya da faaliyetlerini gerçekleştirebileceği yerler olmaktan öte, kişinin duygusal ve psikolojik unsurlarıyla değer kazanır. Kişi mekânı algılarken, onu aldığı mesajların birikimleriyle deneyimler ve tüm yaşadıklarıyla beraber okur. Kişinin kendi varlığının bir kazanımı olan eşya, kültürel, fiziksel, psikolojik ve bilişsel iletişimi sonucunda bir anlam kazanır. Mekâna ait olan izlerimiz, eşyalarla bir nevi desteklenir. ‘Benim olan-bana ait olan’ kişiselleşmiş nesnelerimiz, mekânın karakterini oluşturan temel yapı taşlarıdır…”
Anna Laudel, bu sergi ile birlikte Özlem Yenigül’ün sanatçı temsiliyetini duyuruyor. Geçmiş üretimlerinin yanı sıra, daha önce üretmiş olduğu işlerinin devamı niteliğindeki yeni üretimlerinin de yer aldığı Her Yerde Ev Olma Arzusu, sanatçının ilk kişisel sergisi olarak da öne çıkıyor. Sergi, 23 Ocak – 2 Mart tarihleri arasında Anna Laudel İstanbul’da ziyaret edilebilir.