Sümer Sayın, NOW-HERE, Ayna yerleştirmesi/ Mirror installation, 45 x 200 cm, 2016

Her Şeye Rağmen Bir Şans Daha Var Mı?

Melike Bayık küratörlüğünde 12 sanatçının eserleriyle değişime ve değişimin ortaya çıkardığı yeni düzenlere odaklanan Bir Şans Daha Var mı? sergisi, Milli Reasürans Galerisi’nde.

//

Melike Bayık küratörlüğünde yapılan Bir Şans Daha Var Mı? adlı sergi, 12 sanatçının değişime dair bakış açılarını tek bir alanda bir araya getiriyor. Sergi, içinde bulunduğumuz hız çağının direttiği değişim ve dönüşüm arzusuna karşı direnen belleğin mücadelesini sanat eserleriyle anlatıyor. Küratör Melike Bayık, kişisel anlatılar ve kolektif belleğin sanatçılar üzerindeki etkisini öne çıkarmayı hedefliyor. Aslında, yaşadığımız hızlı hayatın, herkesin her zaman peşinden koştuğu kapitalist başarıların sonunda toplumun elinde ne kaldığını ya da bireysel olarak kişiye ne kaldığını da sorguluyor. Bu durumu bir yabancılaşma olarak ifade eden eserler, bir yandan toplumsal bir gerçekleri eleştiriyor, diğer yandan yabancılaşmanın, değişimin ve hızlı akışın her bireyin hayatına nasıl yansıdığına bakıyor.

Sonunda, izleyici de kendisine soruyor. Bu değişimin içinde bizim için ne var? Biz nasıl yaşıyoruz ve bizim daha anlamlı ve daha derin yaşamamız için bir şans daha var mı? Eserlerin sorguladığı gerçeklik bu soru ile “her şeye rağmen”, bir şeyleri onarmanın, merhem olmanın mümkün olduğunu ifade ediyor ve bu sürede birlikte hareket etmenin önemini ortaya koyuyor. İnsan toplumdan ayrılamaz, toplum ise insanın içsel gelişimin bir parçasıdır olgusunu bizlere hissettiriyor.

Toplumsal Yozlaşma

Sergide farklı disiplinlerde ürettikleri eserleriyle Mehmet Ali Boran, Antonio Cosentino, Memed Erdener, Yunus Emre Erdoğan, Kaan Fıçıcı, Şifa Girinci, Rana Kelleci, Melike Koçak, Aytekin Olgunsoy, Sümer Sayın, Egemen Tuncer ve Seçil Yaylalı’nın eserlerini görüyoruz.

Melike Bayık bu sergide insanı insan yapan kültürün ve zamanın izlerini taşıyan olguları bir araya getiriyor. Küratör, günümüzde birçok farklı yapının belleksiz, anlamsız ya da popülist ve bu nedenle derinlere inemeyen bir ifade yöntemini eleştiriyor. Bu bir tesadüf değil, Bayık’ın genel olarak ele aldığı konularda toplumsal yozlaşma, toplumun yeniden inşası gibi konuları bir arada görüyoruz.

Patron, Çalışan, Köle

Sergide Melike Bayık, yerleşim planı ve mekânsal stratejisinde eserler arasındaki ilişkiyi katmanlarla anlatıyor. Böylece, izleyici bir alanda ekonomik çöküşü, diğer yandan sosyal bağların farklılaşmasını görebiliyor. Bu katmanlarla birlikte çetrefilli konuların birbiri arasındaki ilişkileri anlatıyor. Bayık, eserler insan-kültür, patron-çalışan-köle, yap-yık-yeniden inşa et, birim-tekrar, bireysellik-toplumsallık, bireyselcilik-dayanışma, göç-kayıp, bağ-ilişkisizlik, soylulaştırma-restorasyon gibi zıtlık ya da paralellik taşıyan anlamlarla birlikte değişim kavramını bir bütün olarak ele alıyor.

Sergide gördüğümüz, Sümer Sayın’ın ayna yerleştirmesinde No Where yazısı yersiz olmak, bir yere bağımlı olmamak ve yurtsuzlaştırma fikriyle bizleri karşı karşıya getiriyor. Hiçbir yer olmaması ya da hiçbir yere ait olamamak, izleyiciye ait olmaya çalıştığı ama olamadığı mekânları ve durumları düşündürüyor. Bu şekilde dönüşüm ve onunla birlikte gelen her şey için ‘bir şans daha var mı’ sorusunu soruyor.

Büyülü Ev

Sümer Sayın’ın eserinden hemen sonra gördüğümüz Mehmet Ali Boran’ın Büyülü Ev adlı video eseri, bir kuş figürü üzerinden şekilleniyor. Boran, bir Ermeni aile tarafından yaptırılmış olan konağın sağ ve sol sütunlarına karşılıklı oturtulmuş ve çok sonraları da kafaları koparılan taştan iki güvercinin hikâyesine yoğunlaşmış. Aslında, burada heykeli bir hikâye anlatıcısına dönüştürerek yurtsuzlaşma üzerine bir değişim hikayesi anlatıyor. Yaşadıkları yerleri tehcirle terk etmek zorunda kalan Ermenilerin evlerine yeni sahiplerinin bir türlü yerleşememiş olmalarının onlarda yarattığı huzursuzluğa ve bu huzursuzluktan ötürü yapılara gösterdikleri fiziksel şiddet üzerine yoğunlaşan bu hikâyenin topluma mâl olan konuların, tanıklıklar, değişimler üzerinden değerlendirilmesini görüyoruz.

Topluma mal olan konuların değişimler ve tanıklıklar üzerinden araştırılması konusunda sergide Seçil Yaylalı’nın Collect-ive-ing eseri, insanların kendi kimliklerini tanımladıkları görsel sembolleri araştırmayı hedefliyor. Bu semboller kişilerin anavatanına, tarihine, kültürüne veya herhangi başka bir kişisel özlemine bağlı olabiliyor. Tarih öncesi medeniyetlerde olduğu gibi, bu sembollerle bir logografi (anlamı olan işaretler) oluşturulur. Seçil Yaylalı, bu sembollerin belirli bir toplumun ait olduğu bölgeyle olan bağına dair ipuçları verdiğine inanıyor.

Dönüşümün Kaçınılmazlığı Üzerine

Dönüşüm aslında kaçınılmaz bir gerçek. Belki de en derin hissettiğimiz konulardan birisi de sermayenin değişimi. Sermayenin değişmesi hayatları güvencesiz ve kırılgan bir alana doğru sürüklüyor ve bu dönüşümün büyük bir sorun olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Sergide, Şifa Girinci’nin Dayanışma Yeni Para Birimi adlı yerleştirmesi bir yandan ekonominin değişkenliğini diğer yandan finans dünyasındaki durumu ortaya koyuyor. Ama Girinci’nin eserinde bir tür umut da var. Girinci bu dünyanın çok da kalıcı olmadığını söylüyor, eserini tamamlayan taşların tekinsiz ve kırılgan duruşuyla. Bu sistem de değişecek ve değişmeye mahkûm ve daha umut dolu bir yarın bizi bekliyor mu diye soruyor.

İlginizi çekebilir:  Babalar Günü’ne Özel Sanat ve Tasarım Oyunu
Aytekin Olgunsoy, Ceci N’est Un Pipi, Seramik/ Ceramic, 198 adet ahşap çay kutusu/ 198 pieces of wooden boxes, değişen ölçüler/ various dimensions, 2023

Antonio Consentino’nun eseri ise bir tür otobiyografik objeler göstergesi. Consentino 2018-2023 yılları arasında çizim, kâğıt üzeri yağlıboya ve buluntu objeleri bir araya getiriyor. Bu objeler arasında oyuncak gemiler, uçaklar, küçük buluntu objeleri kutular ve arabalar var. Bir yandan çocuksu bir merakla değişimi gözlemlemeyi, diğer yandan da kağıt üzerine yağlı boya resim ve çizimleriyle bizlere bu objelerin onda yarattığı görsel etkiyi aktarıyor.

Hırsız, Dilenci Köle

İzleyici dönüşümün tekinsiz bir durum olduğu fikrini ise en çok Memed Erdener’in eserleriyle anlayabiliyor. Erdener, serginin tam ortasında bulunan Famulus (Latince’de evcil köle anlamına geliyor) ve onu tamamlayan duvardaki Kutsal Üçlü: Hırsız Dilenci Köle adlı eserleriyle özgürlük, ifade özgürlüğü gibi konuların üzerinde duruyor.

Repost

Rana Kelleci’nin Repost adlı eseri oldukça zarif ve incelikli bir alanda bakıyor değişime. Kelleci bu eserde toplumsal bilinçaltımızdaki göçmen algısını şekillendiren ve yansıtan sosyal medyadaki davranışlarımızı ve sorumluluklarımızı tartışmaya açıyor. Bunu yaparken de Refugees hashtag’i altına yüklenen imgeleri bir kopyalama aracı olan aydınger kağıdına geçirerek sosyal medyada paylaşma, alıntılama, repost etme eylemlerimiz sırasında nelerin altını çizdiğimizi, neleri yeniden ürettiğimizi veya yok saydığımızı sorguluyor. Bir yandan değişimin bizi bırakmaya zorladığı kalıplaşmış yargılarla yüzleşiyoruz diğer yandan ise bu yargıları yeniden mi üretiyoruz sorusuna cevap arıyor.

Kentsel dönüşüm ve şehrin dönüşümü ise serginin ana konularından birisi. Melike Koçak’ın beş fotoğrafından oluşan eserleri, bu değişimin tam ortasında duranın sadece insan değil, doğa olduğunu da hatırlatıyor.

Milli Reasürans

Galerinin geniş duvarında, Aytekin Olgunsoy’un Ceci N’est Un Pipi adlı eseri 198 adet ahşap çay kutusuyla oluşturduğu yerleştirme mevcut. Bu yerleştirme, aslında bir tür arkeolojik eser örnekleri gibi sıralanmış ve bizlere günlük hayattan bir şeylere benzeyen objeler üzerine örnekler sunuyor. Olgunsoy kalıntılar, kalıntıların tarihi ve onların algılanması üzerine düşünmemizi sağlıyor.

Tüm bunların arasında belki de değişimin tam ortasında duran galeri mekânı ise kendi başına bir eser olarak sayılabilir. Milli Reasürans Galerisi yıllardır her şey değişse de değişimin ortasında belleğe dair bir şeyler kalacak dercesine duran galerinin tarihi de serginin ismine ince bir gönderme yapıyor.

Bu durumun tüm sergiye de yansıdığını söylemek mümkün. Değişimin alternatifleri her yerde ve bizlere eserler sayesinde bu durumun olumlu yönlerini anlatmak için bir alan açıyor. Eserler, bir yandan, inşaat sesleri sürerken ve insanlar gündelik hayatın yorgunluğuyla dönüşümü tüm yönleriyle deneyimlenirken, bu durumun sonunun nereye varacağını sorguluyor. Hatta, belki de sorgulayarak yeniliklere alan açabileceğimizi anlatıyor. Böylece, izleyici sadece zamanın ne kadar hızlı geçtiğini değil, mekânın da hızla değiştiğini görüyor.

Değişim ve İnsan

Diğer yandan sergideki eserler, değişimin hayatı deneyimlemeyle paralel ilerleyen bir olgu olduğunu da gösteriyor bizlere. Bu paralellik ve hız, bize hayatta ve canlı olduğumuzu hissettiren yegane şey olabilir mi? Her gün hızla ilerleyen bir şehrin tam ortasında bu sonsuz değişim kendini arayan insana ayna tutuyor. Bu şekilde, sadece şehre ya da olgulara dair bir yaklaşımdan öte, insana dair bir dair yaklaşımdan da bahsetmek mümkün. Serginin öznesi değişim olsa da, bunu yaşayan insan olgusu tam ortada duruyor. Değişimin içinde insan ne yapıyor, zaman ve mekân arasında sıkışıp kalıyor mu yoksa bu yeniliklere dair fikirler mi keşfediyor? Aidiyet duygusuyla var olan insanın dönüşümle birlikte nereye evrildiğine dair ipuçları veren Bir Şans Daha Var Mı? sürekli yenilenen bir yaşamda varoluşun gerçekliğini arayan bir insan öznesini keşfediyor. Bu var olma ihtiyacının tam ortasında ise kentteki farklılıkların, çeşitliliklerin ve yeni tarzların bitmeyeceğini ifade ediyor.

Değişim hayatın tam ortasında asla vazgeçilmez bir kavram olarak izleyiciyi içine alıyor ve yeni bir bakış açısıyla şehrin yoğunluğuna doğru bırakıyor. Sergideki bu bırakış olumsuz değil, yeni fikirlere açık ve daha net bir yaklaşım olabilir mi sorusunu zihnimize yerleştiriyor.

Sergi 10 Şubat 2024’e kadar devam ediyor.

ArtDog Istanbul 20. Sayı150,00Ocak – Şubat 2024

“VASAT DÜNYA VASAT SANAT” Sayısı

ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.

Kapak Görseli: Maurizio Cattelan, İsimsiz, 2001

Kapak Uygulaması: Burcu Ocak

Başarılı

Previous Story

Gülsün Karamustafa, “Oyuk ve Kırık Dökük” ile Venedik’te

Next Story

Bugünün İçerisindeki Esaret

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.