Fotoğrafçı Ayşe Yavaş’ın İsviçre’ye göç eden ailesinin öyküsünden yola çıkarak kurgulanan Ve Sonra Hayat Başladı sergisi, nesiller arası bir göçmen deneyimine dair iç görüler sunuyor. Fotoğrafçı Ayşe Yavaş ile etnolog Gaby Fierz’in biyografik-fotoğrafik sergisi, kayıp yüzlerin ve hikayelerin izini sürüyor. Daha iyi bir yaşam umudundan tanıdık bir dünyanın kaybına uzanan bu karmaşık hikayenin sergi sürecine varan yolculuğunu, Ayşe Yavaş ve Gaby Fierz ile konuştuk.
Sergide üç neslin geçmişten bugüne çeşitli anlarına tanık oluyoruz. Bu geniş albümün oluşma sürecine dair bilgi verir misiniz?
Gaby Fierz: Ayşe Yavaş bana babası ve 10 arkadaşının İsviçre’ye seyahat ederek Aargau kantonundaki Brugg’a geldiklerini ve daha sonra Doğancalı köyünden ve İstanbul›un Anadolu Hisarı semtinden 70 erkeğe iş bulduklarını anlattığında, bu erkeklere ve ailelerine ulaşma ve hikayelerini takip etme fikri ortaya çıktı. Böylece bu ailelerin her üç kuşaktan üyeleriyle sözlü tarih görüşmeleri yapma fikri doğru. Ben de bir etnolog olarak, bireyin ötesine geçen ve sosyal bağlamları görünür kılan kişisel hikayelerle ilgileniyorum. Bu nedenle bu hikayeye dahil olmak istedim.
Ayşe Yavaş: Başlangıçta motivasyonum çok kişiseldi. Geçmişe bakmak için çok büyük bir ihtiyacım vardı. Kendi ailemin hikayesine dönüp bakmak. Kendi eylemlerimin ve yaşantımın onlarınkine benzeyip benzemediğini bilmek istedim. Ebeveynlerimin hikayesi hakkında daha fazla şey öğrenmek, büyük bir öz farkındalıktı ve kimlik arayışım, sanatsal çalışmalarım için zenginleştirici bir etkiye neden oldu.
Gaby’nin aksine, İsviçre’deki Türk kökenli insanların göç konusunu anlatmakla pek ilgilenmiyordum. Ancak zamanla, ortak çalışmamız ilerledikçe, röportaj yaptığımız kişilerin hikayelerinin beni iyi yönde etkilediğini fark ettim. Daha önce bilmediğim pek çok şeyi fark ettim ve öğrendim. Geçmişime ve deneyimlerime bakışım farklılaştı.
Sanırım Gaby ve ben, iki bakış açısını bu projede birleştirdik. Gençliğimden beri aile fotoğrafçılığı ile meşguldüm. Her zaman ailemin fotoğraflarını topladım ve aradım. Fotoğrafları kendime göre yapıştırdım ve düzenledim. Bu benim için bir günlük gibiydi. Ancak bu çalışmayla, sanatsal çalışmalarımı başkaları için daha erişilebilir hale getirmeyi öğrendim. Önceden sadece mahrem ve kapalıydı. Çalışmamızı, Geniş Aile Albümü olarak da adlandırıyoruz.
Sergi fikrinden başlayarak, bu ‘Geniş Aile Albümü’nü biraraya getiren dokümantasyon sürecinde neler yaşandı?
Gaby Fierz: Benim için, kişisel hikayesi hem araştırmanın hem de serginin çıkış noktası olan bir kişi (Ayse Yavaş) ile bu kadar yakın çalışmak, çok özel bir tecrübe oldu. Göç konusu, özellikle de İsviçre ve Türkiye arasındaki göçün tarihi benim için yeni değil. Bu konuda daha önce başka sergi projeleri de gerçekleştirdim, ancak hiç bu kadar çok perspektifli bir işbirliği yapmamıştım. Bunu çok zenginleştirici buldum.
Ayşe Yavaş: Benim için en ilginç ve şaşırtıcı olan şey, görüşmecilerimizin hikayelerinin çoğunun benzer olmasıydı. Her zaman ailemin hikayesinin benzersiz olduğunu düşünürdüm, o kadar da harika olduğunu değil. Öğrendim ki, eylemlerinin ve kararlarının çoğu o zamanki koşullar ve şartlarla ilgiliymiş.
“Fotoğraf tarih olayıdır” demiş Ara Güler, “tarihi zapetmek”… Bu serginin yalnız kişisel tarihinize değil aynı zamanda köklerinize uzanan derin bir yolculuk olarak da okumak mümkün mü? Serginin amacını nasıl tanımlarsınız?
Gaby Fierz: Sorunuz, bu sergide çeşitli düzeylerde araştırdığımız bellek ve fotoğraf konusunu akla getiriyor. Şahsen ben fotoğraf ve tarih arasındaki ilişkiyle ve kültür bilimci ve bellek araştırmacısı Aleida Assmann’ın anlattığı kişisel ve kolektif belleklerin oynadığı rolle ilgileniyorum. Bir araç olarak fotoğraf tek başına bir bellek taşıyıcısıdır, ancak içinde tasvir edilen insanların tarihi olmadan boş kalır. Bunun arkasındaki hikaye(ler) ile ilgileniyorum, sadece bireysel, kişisel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde de. Özellikle İsviçre ve Türkiye arasındaki göç tarihi, İsviçre’deki resmi anma kültüründe ve bence Türkiye’de de boş bir alan. Bu sergi bu boşluğu görünür kılıyor.
Ayşe Yavaş: Fotoğraflar bir şeyi temsil edebilir ya da onun yerine geçebilir. Kişisel bir hafızayı devam ettirebilirler, ancak bu hafıza şekillenir ve oluşur. Bu araştırma sayesinde sadece bu insanların hayatlarında değil, imgelerinde de benzerlikler olduğunu fark ettim. Örneğin, ilk gelenlerin birçoğu, cennete geldiklerini kanıtlamak istercesine, özenle düzenlenmiş çiçek tarhlarının önünde fotoğraf çektirmiş. Bence fotoğraflar yaşam boyunca bizim aynamız ve yoldaşımızdır. Sohbetlerimiz sırasında anıları canlandırmak için kullandığımız bu aile albümleriyle yoğun bir şekilde çalışarak bu “paralel dünyanın” farkına vardım.
Sergide yalnız fotoğraflar yer almıyor, fotoğraftaki kişilerin ekranlar aracılığıyla hikayelerini anlattıkları bir bölüme de yer veriyorsunuz. Bir anlamda kendi sesleriyle, kendi sözleriyle doğrudan bir paylaşım bu. Fotoğrafların canlandığı bu deneyimin sergiye artısını siz nasıl yorumlarsınız?
Gaby Fierz: Biz 30 kişiyle sözlü tarih görüşmeleri yaptık ve elimizde 65 saatlik sesli materyal oluştu. Söylediğim gibi, üzerinde tasvir edilen kişilerin tarihi olmadan, fotoğraf bir bellek taşıyıcısı olarak boş kalır. Zamana bağlı estetik gibi genel ifadeler kullanılsa da, fotoğrafla ilişkilendirilen anlam, hikayelerle şekilleniyor.
Ayşe Yavaş: Bir fotoğrafçı olarak, insanların seslerini kaydetme yöntemi benim için yeniydi. Şunu da vurgulamalıyım ki, fotoğraflar, bu tür kişisel fotoğraflar, hatırlamak için çekilen fotoğraflar, herhangi bir ek bilgi olmadan bir değere sahip değiller. Her gün kaç tane evlenen çift fotoğrafı, kaç tane ilk adımını atan çocuk fotoğrafı çekiliyor? Bu fotoğraflarda kimin resmedildiğini bilmezsek, fotoğraflar değerini ve anlamını yitirir, birbirinin yerine kullanılabilir, bu kendi aileniz için de geçerli.
Fotoğraflardan oluşan kayıtlar tarihe açılan pencereler gibi. Bu pencerelerden bakarken siz neler görüyorsunuz?
Gaby Fierz: Sergide çeşitli fotoğraflar gösteriyoruz, bir yandan aile albümlerinden, çoğunlukla 1960’lardan 1990’lara kadar olan özel fotoğraflar. Diğer yanda ise güncel fotoğraflar, röportajlar, portreler ve Ayşe Yavaş’ın yaşam alanlarının fotoğrafları. Fotoğrafların arkasında hangi hikayeyi gördüğümü sorarsanız, birçok hikaye var. Göçün ayırdığı ailelerin hikayeleri, dışlanma ve ırkçılık hikayeleri, ama aynı zamanda kendini güçlendirme ve sosyal değişimin itici güçleri hikayeleri.
Ayşe Yavaş: Fotoğraflar görünür kılıyor ve çoğunluk toplumu içindeki bir topluluğun iç yüzünü gösteriyor. Aksi takdirde, hayatlarının o kısmına dair bu bakış fark edilmeyecek ve gözden kaçacaktı. Bu insanlar sadece fabrikalarda çalışmıyordu, özel hayatları da vardı. Bir arkadaş çevreleri vardı ve birlikte dans ediyor ve kutlama yapıyorlardı. Çocukları İsviçre’de doğdu ve burada büyüdü. Fotoğraflarımızla, buraya “sadece” “Menpower ve Yabancılar” olarak gelmiş olsalar bile, bir insanın hayatının geniş yelpazesini göstermek istiyoruz. Onlar bu toplumun bir parçasıydı ve öyle de kalacaklar.
Sergi, 14 Ocak’a kadar Müze Gazhane C Binası’nda.
“VASAT DÜNYA VASAT SANAT” Sayısı
ArtDog Istanbul basılı dergi satış noktalarını görmek için tıklayın.
Kapak Görseli: Maurizio Cattelan, İsimsiz, 2001
Kapak Uygulaması: Burcu Ocak