CSO Yeni Salonuyla Dünya Liginde

///

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası‘nın yeni yerleşkesi, konser salonları, sergi alanları, kütüphane, CSO Arşivi ve mağazasıyla 3 Aralık Perşembe günü itibarıyla Ankara’da kapılarını açtı. 3 ve 4 Aralık tarihlerindeki gala konserleriyle yeni evinde ilk izleyicileriyle buluşuyor. CSO dünyaca ünlü soprano Angela Gheorghiu ile uluslararası üne sahip piyano ikilisi Seher Güher Pekinel kardeşleri, şef Cemi’i Can Deliorman yönetimindeki konserde ağırlıyor.

ARTCONTACT
ARTCONTACT M

Bu akşam saat 18.00’de CSO’nun yeni evinde 2. Gala Konseri’ni yönetecek şef Cemi’i Can Deliorman, geçtiğimiz sayıda ArtDog Istanbul’a verdiği özel röportajda yeni konser salonunu, programları ve pandemi döneminde müzik yapmayı anlattı. İşte röportajın öne çıkanları…

  • CSO gerçekten çok köklü bir kurum. Sizin yorumunuzla CSO tarihinin dönüm noktaları, mihenk taşları nelerdir?

CSO her şeyden önce benzersiz bir kültür mirası. Salt bir orkestra oluşumundan ziyade Türkiye’de çok sesli müziğin öncüsü. 1924 yılında Atatürk’ün emri ile Ankara’ya gelmesi ile Musiki Muallim Mektebi’nin kurulmasında başrolde yer alıyor. Bu demek oluyor ki orkestranın tarihi aynı zamanda ülkemizdeki müzik eğitiminin doğuşuna da ev sahipliği yapıyor. Sonrasında gelen konuk şefler ve solistler dünyanın en büyük isimleri. Dolayısıyla aslında bir dönem Ankara senfonik müzik anlamında dünyanın metropolleri ile eşdeğer bir içerik üretiyor.

“Başkenti Simgeleştirecek, İkonik İçerikler Üretecek Bir Oluşum”

  • CSO’nun yeni mekânının mimari, yapısal ve fonksiyonel özelliklerinden bahseder misiniz?

Yeni CSO konser salonu yapımı 25 yılı aşan bir inşaat sürecinden sonra nihayet tamamlanıyor. Burada Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın olağanüstü çalışmaları ve destekleri söz konusu. Bir mucizeyi gerçekleştirerek bir dönem beklemekten herkesin ümidini kestiği muazzam bir kültür sanat kompleksini çok kısa bir zamanda bitirdiler ve yeniden hayat verdiler. Bina kısaca; 2023 kişilik Ana Salon, 500 kişilik Mavi Salon ve dış mekân konser alanlarından oluşuyor. Burada tabii bir CSO Müzesi, CSO Kütüphanesi, CSO Arşivi, CSO Shop gibi çok işlevsel alanlar da yaratıldı. Salt bir konser salonundan ziyade gün boyu yaşayan, sanat üreten, insanların içinde vakit geçirmekten ilham alacağı bir yer haline geldi.

  • CSO’nun yeni mekânında planladığınız kısa ve uzun vadeli programın altı çizilmesi gerekenlerini paylaşmanızı istesem… 

Her şeyden önce yeni salonla birlikte dünya liginde en üst sıralarda yarışacak bir orkestra hedefliyoruz. Kuşkusuz yeni salon aynı şekilde birçok kültür sanat başkentinin ikonik yapılarıyla aynı ağ içinde yer almalı. Elbphilharmonie, Berlin, Sidney örneklerinde olduğu gibi Türkiye’nin başkentini simgeleştirecek, yine bu ikonik salonlar gibi içerik üretecek bir kültür sanat oluşumu hedefliyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde bu çapta konser salonları kısa vadede mükemmel bir işleyişe sahip olamazlar. Daha aylarca, belki yıllarca akustik optimizasyonları yapılacak, operasyonel işleyişi tecrübe edilecek.

Yeni CSO Konser Salonu. Fotoğraf: Çağrı Öner
  • Bir Ankaralı olarak kültür sanat etkinliklerinde Ankara seyirci profilinin belirli özelliklere sahip olduğunu gözlemlemiştim. Bu gözleme katılır mısınız?

Ankara’nın klasik müzik dinleyicisi gerçekten özeldir ve bunu bu camianın içinden olan herkes bilir. CSO tarihinin ve konser sürekliliğinin yarattığı çok değerli, sadık bir dinleyici kitlesi var. Yıllardır 650 kişilik salonumuzda dinleyici taleplerine yetişebilmek için haftada iki bazen üç konser gerçekleştiriyoruz. Biletler satışa açıldıktan 4-5 dakika içinde tükeniyor, dinleyici profili farklı programlarda değişebiliyor çünkü eser, şef ve solist içeriğinde çok titiz ve seçici davranıyorlar. Nesilden nesile aktarılan bir CSO geleneği var. İstanbul’da yaşayan Ankaralılar ile konuştuğunuzda CSO ile büyüdüklerini, yahut TRT konserlerini anlatırlar. İstanbul’da böyle güçlü bir müzikal bellek bulmak mümkün mü bilmiyorum. Bir yandan İstanbul cazibesi yüksek, çok renkli, şairane bir kültür başkenti. Ankara için bunu söylemek kolay değil, dolayısıyla Ankara’da bir şeyi sevmek için çaba harcamanız gerekir, onu anlamanız, onunla savaşmanız gerekir. CSO örneğine indirgersek orkestra Ankara dinleyicisine çok yakın, onunla iç içe bir yapı oluşturur ve bu gerçekten benzersiz bir bütünleşme.

İlginizi çekebilir:  "Kelimedenim" 5533’te

“Orkestra Şefi İçin Yaşam Müziğin Kendisidir”

  • Dinleyicinin hiç bilmediği işinize ait minik sırlar var mı? Size ilginç gelmeyen alıştığınız bilgiler okuyucu için çok heyecan verici olabilir….

Hiçbir sırrım yok. Müzik orkestra şefinin yaşam şeklidir, mesleği değil. Daha doğrusu onun için yaşam müziğin kendisidir. Tüm birikiminiz, fikirleriniz çırılçıplak ortadadır. Dolayısıyla her konserde hem dinleyici hem orkestra karşısında en şeffaf, en sade haliyle yer alırsınız.

“Dijitalleşmenin Olağanlaşması Bir Tehlike”

  • Salgının dünya çapında en çok vurduğu sektörlerin başında kültür sanat sektörü var. Konserler durmuş durumda. Bu sizler için ne anlama geliyor?

Son derece korkutucu ve bizler için kırılgan bir tablo. Bu süreçte dijitalleşmeye yönelik eğilim, insanların buna alışması ya da bunun olağanlaşması bir tehlike. Konser; seyircilerin omuz omuza, tıka basa oturduğu, dolu bir salonda, yan yana beraber nefes alıp veren bir orkestra ile yapılır. Şimdi yeni normale uyum sağlamaya çalışıyoruz, herkes tedirgin, herkes şaşkın.

  • Klasik müzik üretimi güncel anlamda ne boyutta ?

“Güncel Sanat” kavramının karşılığını müzikte “Yeni Müzik” olarak ifade ediyoruz. Son derece üretken ve derin bir dünya. Bu dünya içinde “Yeni Müzik” yazan Türk bestecilerinin kıtalararası başarılarından bahsetmek isterim hatta bu ayrı bir röportaj konusu olabilir çünkü çok önemli ve geniş bir konu. Gerçekten dünyayı sallayan bestecilerimiz var, sayısız başarılar, muazzam eserler, tonlarca ödül, bizim için büyük bir gurur kaynağı. Bu alanda en üretken ülkelerden biriyiz ancak kendi bestecilerimizi kendimiz tanımıyor onları çalamıyoruz. Bu anlamda Ankara Yeni Müzik festivali çok önemli bir misyonu üstlenerek uluslararası iş birlikleriyle dünyanın sayılı festivallerinden biri olmaya aday. Bu sene pandemi nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız festival umuyorum 26 Mart-2 Nisan 2021 tarihlerinde gerçekleşecek ve yeni salonumuzda, yeni müzik alanında en iyi isimleri, gurur kaynağımız onlarca bestecimizi dinleyici ile buluşturacağız.

Previous Story

Monolitlerin Gizemi: Utah ve Romanya’dan Sonra Kaliforniya’da Görüntülendi

Next Story

Sualtı Heykel Parkından İklim Değişikliği Farkındalığı

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.