Pandemi tiyatroyu global anlamda vurdu. Hemen iptaller başladı, seyircisiz yapamayan bu canlı sanat dalı dünyanın her yerinde büyük darbe aldı. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali, pandeminin en ağır koşullarında bile bir şekilde gerçekleştirildi. Çevrimiçi oyunlara, yerli prodüksiyonlara ağırlık verildi, önemli olan umut taşımak ve her ne koşulda olursa olsun festivali seyirciyle buluşturmaktı. Bu yıl ise çeyrek asrı deviren festival çok daha rahat bir ortamda tiyatroseverlerle buluşacak. Tabii yine seyahat kısıtlamaları dolayısıyla tam özgür değildi ve program ona göre hazırlandı. 3 tane dışında yabancı oyunların çoğu çevrimiçi. Fakat buna karşın bol fiziki yerli yapım, kulak tiyatrosu, sinema gösterimi, çocuk oyunları, dans, klasikler, yeni oyunlar derken son derece renkli ve dolu bir programla karşı karşıyayız. “Bu Zamanda Tiyatro Nefes Aldırır” sloganıyla Tiyatro Festivali 25. yılında, 25 oyunla, 22 Ekim’de seyircisiyle buluşuyor. İçlerinden çevrimiçi ve sahne üzerinde oynanacaklardan en ilgi çekicileri seçtik.
ULUSLARARASI OYUNLAR
NEŞE
Pippo Delbono
Festivalin onur ödülüne layık gördüğü İtalyan yönetmen Pippo Delbono 80’lerde kumpanyasını kurdu ve projelerinin çoğunu bu toplulukla oluşturdu. Oyun sahneye koymaktan çok oyuncularla beraber tasarlanan yapımlara odaklandı, sosyal olarak dışlanmış kişilerle çalıştı. En değerli oyuncularından biri 2019’da vefat eden, Napoli’de bir akıl hastanesinde bulduğu sağır ve dilsiz Bobo’ydu. “Neşe” Bobo’ya bir veda, mutlu bir ağıt niteliğinde oluşturulmuş. Sahnede yok yok: Muhteşem çiçek tasarımları, şarkı, palyaço, öyküler, dans…Neşe her şeye rağmen yaşama sarılmaya ve umuda dair müthiş bir “kreasyon”.
MEDEA
Simon Stone
Hollanda seçkisi dahilinde sahnelenecek Medea’nın yönetmeni en genç Laurence Olivier ödülü sahibi Simon Stone Euripides’e ait, tiyatro tarihinin bu belki de en zor yenilir yutulur metnini günümüze taşımış hem de yaşanmış bir olaydan yola çıkmış. 1995’te sorunlu evliliği nedeniyle buhran geçirip evini içinde iki çocuğuyla ateşe veren “gerçek Medea” doktor Debora Green’i Medea olarak almış. Karakterde Marieke Heebink’in oyunculuğu dışında sahneleme de çok övülüyor. Bol ödüllü, çarpıcı, sarsıcı…
BEYAZPERDEDE TİYATRO
OEDIPUS
Robert Icke
Festivalin geçen yıl başlattığı Hollanda iş birliğine bu yıl da devam ediliyor. Hollanda’dan iki fiziksel gösteri geliyor: Biri başarılı genç yazar ve yönetmen Simon Stone’un merakla beklenen Medea’sı, diğeri ise bir çocuk oyunu, Alice.
Üçüncü iş ise ne fiziksel ne de çevrimiçi, Atlas Sineması’nda beyazperdede gösterilecek olan Robert Icke’in Oedipus’u. Icke Uluslararası Amsterdam Tiyatrosu’nun konuğu, İngiliz tiyatrosunun parlak yazar ve yönetmeni, Laurence Olivier ödülünün en genç sahibi. Klasiklere getirdiği çağdaş yorumlarla tanınıyor. Daha önce sahnelediği Hamlet, Oresteia ve Orwell’in 1984’üne kattığı yeni anlamlarla oldukça ilgi çekti. Sofokles’in mükemmel trajedisinde Thebai şehri vebanın esareti altındadır. Kâhin kral Laios’un cinayeti çözülemediği için şehrin lanetlendiğini söyler. Oedipus olayı çözmeye ant içer. Icke’in yorumunda Oedipus günümüzde bir politikacı ve olaylar seçim gecesi vuku buluyor. Oedipus’u bir nevi Boris Johnson olarak düşünebiliyor musunuz? Icke bizim için düşünmüş. Oyunun sinemada sahnelenmesinin nedeni ise pandemi vurduğunda yönetmenin çevrimiçini kabul etmemesi, tiyatronun en azından seyircisinin canlı olması gerektiğini savunması….
ÇEVRİMİÇİ ULUSLARARASI OYUNLAR
Golden Mask Rus Sahne Sanatları Festivalinden
İKSV 2018’den bu yana Rusya’nın prestijli festivallerinden Golden Mask’le iş birliği içinde… Bu yıl festivalden üçü de Rusların önemli klasik yazarlarından üç eser çevrimiçi olarak tiyatro festivali seyircisiyle buluşacak. Çehov’un Ayı’sı, Puşkin’in Boris’i ve Gorki’nin Güneşin Çocukları.
AYI
Yazan: Anton Çehov
Yöneten: Vladimir Pankov
Ayı Çehov’un 1888’de yazdığı, en bilinen kısa oyunudur. Fars-vodvil tarzında yazdığı işlerindendir ve mektuplarında tarz çalıştığı için “Yeni Zamanlar” gazetesinin kendisiyle dalga geçeceğinden bahseder. Ayı’da insanların kendini bilmezliğini eleştirir yazar. Ölmüş kocasının yasını tutan Bayan Popov’la kocanın borcunu tahsil etmeye gelmiş, kabalığından dolayı “ayı” olarak nitelendirilebilecek toprak sahibi Bay Smimov arasında garip bir romans başlar. Romantizmi ti’ye alan nadir oyunlardan ve Pankov’un rejisi pek övülüyor.
BORIS
Yazan: Puşkin
Yöneten: Dmitry Krymov
Puşkin Boris Godunov’u Shakespeare’in tarihi oyunlarından esinlenerek yazdı. İnsanın iktidarla ilişkisinin gerçekçi ve yalın bir dille anlatıldığı bu tragedyayı Krymov yapı bozuma uğratarak bir anlamda yeniden yazmış. Oyun Moskova müzesinde sahneleniyor ve mekanın gösteride önemi büyük çünkü burası hem devrilen tüm hükümdarlıklardan izler taşıyor hem de tarihi elle tutulur kılıyor.
GÜNEŞİN ÇOCUKLARI
Yazan: Maksim Gorki
Yöneten: Timofei Kulyabin
Güneşin Çocukları’nda Gorki 1905 devrimi öncesi aydınlar ve halk arasındaki derin kutuplaşmayı işler. Genç, parlak yönetmen Kulyabin Olga Fedyanina’nın orijinaline sadık kalarak yeniden yazdığı metninden yola çıkmış; onun karakterleri Gorki’nin fırtınadan önceki sessizliği deneyimleyen karakterlerinden farklı olarak 20. Yüzyılla milenyum arasında Stanford Üniversitesi kampüsünde sıkışmış durumdalar. Rus bilim insanları, Steve Jobs ve Elon Musk’ın konuşmalarının iç içe geçtiği bu yorumda devrim öncesinin atmosferi bu kez teknoloji devrimi arifesinde yeniden yaratılıyor.
BETROFFENHEIT
Yazan: Crystal Pite ve Jonathon Young
Koreograf Crystal Pite 2018’de festivale “The Statement” adlı eseriyle konuk olmuş ve seyircinin büyük hayranlığını kazanmıştı. Pite bu kez de dans eleştirmenleri tarafından 2016’nın en iyi işi seçilen ve ödüle doymayan “Betroffenheit”la festivalin çevrimiçi bölümünde. Koreografın yazar/oyuncu Jonathon Young’la beraber yazdığı eser yazarın yaşadığı trajik bir hikâyeden yola çıkıyor. Türe meydan okuyarak kayıp, travma, izolasyon ve hayatta kalmanın psikolojik kökenlerini araştıran, tiyatroyla dans karışımı, tap’i, salsayı, kuklayı şarkıyı ve sözlü anlatımı birleştiren sıradışı ve çok ilginç bir gösteri.
YEREL OYUNLAR
ISTIRAP KOROSU
Yazan: Murat Mahmutyazıcıoğlu
Şehir yaşamında ömrümüzün çoğunu içinde geçirdiğimiz apartmanlarımızdaki diğer yaşamları ne kadar tanıyoruz? Dip dibe bambaşka hayatlar sürüyoruz. BAMİstanbul’un hareketli, farklı bir mizansenle sunduğu Mahmutyazıcıoğlu oyununda iki oyuncu tüm karakterleri ve efektleri üstleniyor: Evli, bekar, yaşlı, genç, çocuk, köpek… Çarpan kapılar, bağırışlar, tepinen çocuklar, ıstırabın çeşitli boyutları… Sırf bu kadar çok sesliliğin sadece iki oyuncuyla nasıl başarılabildiğini çözmek için bile izlenir.
VİŞNE BAHÇESİ
Yöneten: Mehmet Birkiye
Tiyatroda modern klasiklerin babalarından Çehov’un son ve bütün dertlerini bir arada topladığı için en karakteristik oyunu Vişne Bahçesi’ni tiyatromuzun renkli yönetmeni Mehmet Birkiye rejisiyle izlemek kaçırılmaması gereken bir deneyim. 19. Yüzyılın ortasında, derebeylik yasaklandıktan sonra Rusya’da büyük bir değişim yaşandı. Aristokratlar topraklarını kaybederken köylüler zenginleşti. Bu değişim içindeki insanların hayatlarındaki atalet, değişime direnç ve eylemsizlik bütün Çehov tiyatrosunun belkemiğini oluşturur. Vişne Bahçesi’nde de, topraklarını “yeni zengin”lere satmak zorunda kalan “eski zengin” bir ailenin bu gerçeklikle başetme çabaları anlatılır. Büyük ve yetkin bir kast, iyi oyun, iyi yönetmen… İzlenir.
GABRİEL’İN DÜŞÜ
Yazan: Sema Elcim
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak
Ayvalık’tan Midilli’ye giden feribotta başlar oyun. Berke ve Eleni’nin tanışma anının günümüz mülteci kriziyle nasıl bir ilgisi olabilir? Farklı zaman ve coğrafyaların farklı “göçmen”leri üzerinden anlamaya çalışıyoruz. Midilli’ye göç etmek zorunda kalmış Anadolu Rumları Angeliki ve Angelos, Suriye’deki savaştan kaçan Mirvan ve Yana, ilişkilerinde ve hayatlarında yeni bir yön arayışında İstanbul’dan kaçan Berna ve Berke…Göçler coğrafyası Ortadoğu-Ege hattında birbirlerine dokunan, kimi kez iç içe kimi kez teğet geçen hayatlar. Belli bir konunun kesişen hayatlar üzerinden, bu hayatların farklı perspektifleriyle işlenmesi tiyatroda da sinemada da her zaman işe yarayan bir araçtır. Yunanistan-Türkiye çekici bir hattır. Ahmet Sami yetenekli bir tiyatro insanıdır. Kısacası, umut vadediyor.