‘Birlikte Yaşam’ İhtimalleri Venedik’te

//

Resmi adıyla 17. Uluslararası Mimarlık Sergisi Venedik Bienali, 22 Mayıs tarihinde açıldı. 21 Kasım tarihine kadar süreceği açıklanan serginin küratörlüğünü üstlenen Hashim Sarkis’in salgının ortaya çıkışından aylar önce, 2019’un Temmuz ayında açıkladığı ‘How will we live together? / Birlikte nasıl yaşayacağız?’ temasıyla ortaya attığı sorunun bugün, aradan geçen 2 yıla yakın zamanın ardından daha farklı bir anlam taşıdığını düşünmek yanlış olmaz.

Temayı açıklarken, ‘geniş bir alana yayılan siyasi bölünmeler ve artan ekonomik eşitsizlikler bağlamında, mimarları cömertçe bir arada yaşayacağımız alanlar hayal etmeye çağırdıklarını’ söyleyen Sarkis’in ortaya attığı ‘How will we live together?’ sorusu, mekânsal olduğu kadar, sosyal ve politik bir soru dolayısıyla. Birlikte yaşama dair sorgulama elbette yeni değil, ancak tema metninde de belirtildiği gibi, ‘yakın zamanlarda hızla değişen sosyal normlar, artan siyasi kutuplaşma, iklim değişikliği ve büyük küresel eşitsizlikler, bu soruyu geçmişe göre daha fazla aciliyet içeren şekilde ve farklı ölçeklerde sormamıza neden oluyor.’ Tüm bunların üzerine küresel pandemi ve devamında aşı süreciyle ilgili yaşananlar ise bu ölçeğe yeni bir katman ekliyor.

Pavyonların ‘Çevrimiçi’ Programları

Pandemi nedeniyle ertelenmesi bienal temasının kapsamını genişletmenin ve öneminin altını çizmenin yanı sıra, dijital mecraların daha fazla ve etkin şekilde projelere dahil olması için çeşitli alternatiflerin yaratılmasını sağladı. Aradan geçen sürede, bienale katılan ülke pavyonlarının bazıları dijital mecralar üzerinden içerik üretmeye ve paylaşmaya başladılar. Bu anlamda öne çıkan pavyonlardan biri Rusya Federasyonu oldu.

“‘Open?’ temalı Rus Federasyonu pavyonu sergi formatından, açık uçlu bir araştırma ve editöryel çalışma platformuna dönüştü ve bu sayede fiziksel kısıtların önüne geçerek, içerik kapsamında daha çeşitli yaklaşımları projeye dahil etme imkânı oluştu.”

Küratörlüğünü, uzun yıllar OMA mimarlık stüdyosunun Rem Koolhaas ile birlikte ortaklığını yürüten, ardından disiplinler arası araştırma projeleri gerçekleştiren 2050+ ajansını kuran Ippolito Pestellini Laparelli’nin üstlendiği, ‘Open?’ temalı pavyonun çalışmalarını tamamen çevrimiçi ortama taşıdığı duyurulmuştu (Mayıs 2020). Bu kararda, ‘pandeminin, kültürel kurumların rolüne dair anlayışın sorgulanmasına ve kültürel zeminin sunduğu çerçevenin yeniden gözden geçirilmesine neden olduğu’ yönündeki değerlendirme etkili oldu. Ve Open? programı kapsamında ‘podcast’lerden, video röportajlardan, filmlerden, canlı performanslardan ve video oyunlardan oluşan çevrimiçi program açılıştan aylar önce açıklanmıştı. Giardini’deki pavyonun KASA architects tarafından yürütülen fiziksel renovasyonu ise planlandığı gibi devam etti. Küratör Pestellini Laparelli, Aralık 2020’de ArtDog İstanbul’a verdiği bir röportajda, ‘pandemi krizinden kaynaklanan sınırların, farklı formatlarda denemeler yapmaları için bir yol olduğunu’ iletirken, Open?’ın bütün amacının küresel kriz zamanlarında kültürel yapıların kamusal rolünü sorgulamak olduğunun da altını çiziyordu. Buradan hareketle, etkinliğin ertelenmesiyle birlikte ‘Open?’ temalı Rus Federasyonu pavyonu sergi formatından, açık uçlu bir araştırma ve editöryel çalışma platformuna dönüştü ve bu sayede fiziksel kısıtların önüne geçerek, içerik kapsamında daha çeşitli yaklaşımları projeye dahil etme imkânı oluştu.

NEMESTUDIO and the Architecture As Measure Curatorial Team, Arka fon üzerinde (2020). Perspective, digital drawing. Courtesy of NEMESTUDIO and the Pavillon of Turkey at the 17th Venice Architecture Biennale.

Çevrimiçi mecranın kendi başına bir alan halinde açılış öncesinde programını yürütmeye başladığı pavyonlardan biri de Türkiye Pavyonu. İKSV’nin koordinasyonunu yürüttüğü, Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğundaki Türkiye Pavyonu Neyran Turan’ın küratörlüğünü yaptığı ‘Architecture as Measure / Ölçü Olarak Mimarlık’ projesine ev sahipliği yapıyor. Proje, fiziki enstalasyonu ve sürekli güncellenen web sitesiyle, Türkiye’de inşaattan bakıma, kaynak kullanımından tedarik zincirine uzanan süreçlerin çevreyle ilişkisine odaklanıyor. ‘Ölçü Olarak Mimarlık’, ‘mevcut iklim krizinin ışığında mimarlık, çevrecilik ve teknolojik determinizmin ötesinde farklı diyaloglara olanak tanıyacak alternatif bir çevre ve gezegen tasavvuruna ne gibi katkılar sunabilir ve tasarımın rolünü basitçe iklim değişikliği sorununa çözüm üretmeye indirgemek yerine mimarlığı çevrenin yeniden tahayyül edildiği bir ölçü olarak düşünebilir miyiz?’ sorularını tartışmaya açarken, ‘iklim değişikliğinin yenilenmiş bir mimari bakış gerektiren kültürel ve politik bir fikir olduğunu’ öne sürüyor.

“İKSV’nin koordinasyonunu yürüttüğü, Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğundaki Türkiye Pavyonu Neyran Turan’ın küratörlüğünü yaptığı ‘Architecture as Measure / Ölçü Olarak Mimarlık’ projesine ev sahipliği yapıyor.”

Adını Neyran Turan’ın Mart 2020’de İngilizce olarak yayımlanan Architecture as Measure isimli kitabından alan proje, mimari sözleşmelerin, imar kanunlarının, teknik standartların, şartnamelerin veya maden çıkarımının; tedarik zincirlerinin, inşaat montajlarının, emek gücünün, bakım-onarımın ya da teftiş teamüllerinin yalnızca mimarlığın fiziksel pratiğinde derin izler bırakmadığının, aynı zamanda mimarlık için ‘çevre’nin ne anlama geldiğine ilişkin değer ve varsayımlarımızı da yansıttığının altını çiziyor.

Başından beri projenin yayını olarak kurgulanan web sitesi geçtiğimiz yılın son aylarında açılmıştı. ‘Sergi, Evrak İşleri, Söyleşiler, Yazılar, Kesitler’ başlıklarından oluşan yayında, o günden bu yana çeşitli içerikler ekleniyor ve sitenin içeriği paylaşıma açık olarak gelişiyor. Başından beri sergiden birkaç ay önce açılması ve sergi süresince içeriğinin devam etmesi üzerine kurguladıkları web sitesi bienalin 1 yıl ertelenmesiyle birlikte yayın düşünülenden daha uzun süreli bir bilgi üretimi ve paylaşım platformu halini almış durumda. Bienal ile birlikte geçtiğimiz günlerde açılan Türkiye Pavyonu’ndaki Ölçü Olarak Mimarlık yerleştirmesi 4 odadan meydana geliyor ve Dört Diyorama(*) adını taşıyor. ‘Taşocağı’, ‘Lojistik’, ‘Bakım ve Onarım’ ve ‘İnşaat’ başlıklı diyoramalardan her biri, Türkiye’de geçen kurmaca bir hikâyenin belirli mizansenlerini jenerik birer mimari sahada, sıradan ayrıntılarıyla canlandırıyor. Ziyaretçiler, bir mimari modelin içindeymişçesine diyoramalar arasında gezebiliyor.

İlginizi çekebilir:  İstanbul Gece Hayatının Hayatta Kalma Mücadelesi

‘Birlikte Yaşam’ İhtimallerine Dair Gerçek Bir Sorgulama

17. Uluslararası Mimarlık Sergisi Venedik Bienali, Giardini’deki ana sergi, Arsenale ve Forte Marghera’da yer alacak sergi ve projelerden oluşuyor. Bienalde 46 ülkeden 112 katılımcı yer alıyor ve bu katılımcılar arasında Refik Anadol, Pınar Yoldaş gibi yurtdışında çalışmalarını yürüten Türkiye’den isimler de var. Ulusal pavyonlar ise 63 ülkeden oluşuyor ve aralarında bu yıl ilk kez katıldıkları açıklanan Azerbaycan, Grenada, Irak ve Özbekistan bulunuyor. Ayrıca Avusturya Pavyonu içindeki proje kapsamında Sinop Bienali’nden tanıdığımız Aslı Serbest ve Mona Mahall’in çalışmaları yer alıyor.

“Bienalde 46 ülkeden 112 katılımcı yer alıyor ve bu katılımcılar arasında Refik Anadol, Pınar Yoldaş gibi yurtdışında çalışmalarını yürüten Türkiye’den isimler de var… Avusturya Pavyonu içindeki proje kapsamında Sinop Bienali’nden tanıdığımız Aslı Serbest ve Mona Mahall’in çalışmaları yer alıyor.”

Bienalin küratörü Hashim Sarkis açılıştan birkaç ay önce ‘dünyanın mimarlığın önüne yeni zorluklar koyduğunu ve bu zorlukların üstesinden nasıl geleceklerini birlikte hayal etmek üzere dünyanın dört bir yanından mimarlarla çalışmayı sabırsızlıkla beklediğini’ ifade etmişti. Artık birlikte nasıl yaşayacağımız sorusunun içinde, insan dışı canlıların ve hatta mikroorganizmaların bulunduğuna ve ‘bizim’ dışımızda bir çevre olduğuna dair bilincimiz daha kuvvetli. Naif bir farkındalık seviyesinin ötesindeyiz. Ayrıca ‘birlikte’ yaşam meselesi içerisinde, bizden kilometrelerce uzakta, okyanus ötesindeki yaşam alanlarındakileri de düşünmek zorunda olduğumuzu biliyoruz. Gördük ki, yaşam şartlarını yalnızca bulunduğumuz noktada ve belli koşullar için ‘iyi’ bir seviyede tutmak ve hatta daha da iyileştirmeye çalışmak, bizi daha ‘güzel’ bir geleceğe götürmeyecek. Kelebek etkisi kendini gösterdi… O nedenle sorumlu ve bilinçli tüketim, üretme çabası, sürdürülebilir yaşam pratikleri, kaynak kullanımı gibi meseleler bireysel çabanın ötesine geçmeli. Pek çok mesleki pratik gibi çevreyi oluşturan ve şekillendiren mimarlık alanında sunulacak ihtimallerin ise kritik öneme sahip olduğu bir dönemdeyiz. Venedik Mimarlık Bienali’nde bu anlamda heyecan verici, düşündürücü, yeni sorular soran veya kapı aralayan projeler olup olmadığını Kasım ayına kadar değerlendirebileceğiz gibi görünüyor.

(*) Sergi amacıyla yapılmış üç boyutlu büyük tablo olarak da tanımlanabilecek diyorama, gerçek veya kurgu bir olayın, ânın veya hikâyenin üç boyutlu olarak modellenmesi anlamına geliyor.

Birbirimize ‘Kulak’ Vermek

İtalyan sanatçı Giuseppe Penone’nin anıtsal eseri “Dinleyici”, Vuslat Foundation’ın ilk projesi olarak Venedik Mimarlık Bienali’nde.

Vuslat Doğan Sabancı tarafından kurulan Vuslat Foundation Venedik Bienali’nin ses getiren işlerinden birine imza attı. ‘Birlikte Nasıl Yaşarız?’ temalı bienalde, İtalyan sanatçı Giuseppe Penone’nin anıtsal eseri “Dinleyici”, Vuslat Foundation’ın ilk projesi olarak izleyiciyle buluşuyor. Venedik Bienali 17’nci Uluslararası Mimarlık Sergisi’ne özel proje ortağı olarak davet edilen dernek, Penone’nin eserini 22 Mayıs – 21 Kasım 2021 tarihleri arasında sergileyecek. Dünyada ‘can kulağıyla dinleme’ becerisini bireysel ve toplumsal ilişkilerin olmazsa olmaz parçası haline getirme amacıyla kurulan Vuslat Foundation tarafından sergilenecek eser dokuz metre yüksekliğinde, ağaç formunda olan bronz bir heykel. Eser, Bienal’in özel etkinliği olarak Venedik’in tarihi mekânı Gaggiandre’de kanal suyuna yerleştirildi. Bu projeyle doğayı can kulağıyla dinlemenin önemine dikkat çekmeyi ve farkındalık yaratmayı amaçlayan Vuslat Foundation, izleyiciyi bu konuda düşünmeye ve üretmeye davet ediyor.

“Dünyada ‘can kulağıyla dinleme’ becerisini bireysel ve toplumsal ilişkilerin olmazsa olmaz parçası haline getirme amacıyla kurulan Vuslat Foundation tarafından sergilenecek eser dokuz metre yüksekliğinde, ağaç formunda olan bronz bir heykel”

Dinleme Kavramı Merkezde

Etkinliğin küratörü Hashim Sarkis, Vuslat Foundation’ın gerçek anlamda ilham verdiğini belirtirken, “Bu proje, mekân anlayışımızın, bir görme alanından dinleme alanına geçmesinin gerekliliğine vurgu yapıyor” dedi. Vuslat Foundation kurucusu Vuslat Doğan Sabancı ise, “Vakfımız hayata geçerken ilk projemiz olarak, bu sahnenin tam merkezine can kulağıyla dinleme kavramını yerleştirmek üzere davet edilmiş olmak bir şeref. Bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı devasa sorunların hemen hepsinde insanlığın kaderi birbirine örülmüş durumda. İklim krizi, pandemi, giderek artan gelir eşitsizliği, cinsiyete ve kimliğe dayalı şiddet gibi sorunların hiçbiri kimsenin tek başına çözebileceği sorunlar değil. Ortak ve kalıcı çözüm geliştirmeyi şart kılıyor. Bunun yolu da ancak dinleme kaslarımızı ve kültürümüzü geliştirmemizle mümkün olabilir” açıklamasını yaptı.

Previous Story

Açık Atölye Sanatçı Programı Başvuruları Başladı

Next Story

13 Ülkeden 13 Sanatçı Body Issue’da Buluşuyor

0 0,00
02_ArtDog_CD_Logo_RGB_Black

BÜLTEN

Türkiye ve dünyadan haftalık kültür-sanat haberleri, inceleme yazıları, sergiler ve etkinlikleri takip et.

Bülten aboneliğinde ArtDog Istanbul’un gizlilik sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.