Üretimlerinde gözle görünenin ardındakine odaklanan Börte İpek, masallar ve bariz olan dünya arasındaki bağdan etkilendiğini söylüyor. Son çalışmalarıyla çevrimiçi sanat platformu Pavé X art’ın, “Tuhaf Zaman, Tuhaf Güzel” başlıklı seçkisinde yer alan sanatçı ile ilham kaynakları, üretim pratiği ve gelecek planlarını konuştuk.
Çalışmalarına pandemi döneminin etkileri yansıyan Börte İpek, eserlerinde bireyin kendisini ön plana çıkarıyor. İnsanın kendiyle daha çok iletişimde olduğu, içine döndüğü, daha çok kendini keşfettiği sürecin izlerini çizgilerine yansıtan sanatçı bu dönemi de “bireyin daha da bireyselleştiği tuhaf bir zaman” olarak tanımlıyor.
-
Masallar ve gerçek yaşam arasındaki etkileyici bağ çalışmalarınızın önemli konuları arasında yer alıyor. İlham kaynaklarınız neler?
Temel ilham kaynağım gözle görülen (bariz) dünya dışında, her bireyin içinde, öznel algısıyla şekillenen daha narin bir dünya olduğu düşüncesi. Bu gizemli ve birbirinden farklı dünyaların kendisinden çok, ikincil gerçekliğin neden oluştuğu ve nasıl şekillendiği ilgimi çekiyor. En basit şekliyle kendimizi anlatırken seçtiğimiz kelimelerin bile bir geçmişe dayandığını düşünüyorum. Aslında bireyin yaş aldıkça sohbetinin de derinleştiğini söylemeye çalışıyorum. Bu nedenle masallar ve bariz olan dünya arasındaki bağdan çok etkileniyorum.
Masallar bir jenerasyonun kendinden sonrakilere aktarmak istedikleri hayat dersleri aslında. Bireyin iç dünyasını, hayata bakışını şekillendirecek olan dersler ama bunu yaparken seçilmiş yöntem, dil ve anlatı şeklini naif buluyorum. Hepsi birbirinden sert hayat derslerinin gerçek dışı, hatta biraz da çocuksu anlatımı korumacı içgüdünün bir ürünü gibi.
-
Kurgusal dilinizle hayal gücünün sınırlarını zorluyor, alternatif hikâyeler yaratıyorsunuz. Çalışmalarınız gerçek ile gerçek dışı arasında ince bir çizgide dolaşıyor. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
İşlerimi oluştururken genel bir çerçeve çizmeye ve o şekilde sonlandırmaya özen gösteriyorum. Tamamlamıyorum ya da yarım bırakıyorum demiyorum çünkü bu yanlış bir tanımlama olur. Görsel bir sohbet ettiğimizi düşünüyorum, bu sorulara cevap verirken de olduğu gibi belli bir yere kadar anlatıyorum. Kalan kısmını karşımdakinin algısına bırakıyorum. İzleyici ve iş arasında daha öznel bir hikâye de oluşturabilmeyi amaçlıyorum. Gerçek dışının daha çok düşünmeye itmesini, kurguladığım dünyanın farklı ayrıntılarla algılanmasını, izlendikçe derinleşmesini istiyorum.
-
Üretim pratiğiniz çerçevesinde bireysel ve toplumsal hafızanın zaman içinde nasıl şekillendiği üzerine düşünüyorsunuz. Bellek kavramı çalışmalarınızla nasıl bir ilişki kuruyor?
Bence hafıza durmaksızın yoğurulan bir hamur gibi. Hızla şekil değiştiriyor. Sadece büyüyor, gelişiyor demiyorum çünkü önemli bir kısmı da uçlara itelenerek unutulmak üzere arkada bırakılıyor. Hafızanın bu anlık-günlük-yıllık değişimi algılarımızla çok oynuyor. Bilinç dışı bir evrim geçiriyor sürekli. Bu da baktığın görselde ne göreceğinin esnek olmasının kapısını açıyor. Ham olarak tanımlanmış görsel dünyamın bellek tarafından şekillendirilip tamamlanması üzerine kurdum bütün pratiğimi. Bilinçli bir davranış olduğunu düşünmüyorum ama göz-beyin gördüklerini kendi özgünlüğü içinde tamamlama eğiliminde. Ben de bundan faydalanıyorum.
“Düşünmeye İtmek İstiyorum”
-
Amorf formlar, deformasyona uğramış yüzler ve belirsiz ifadeleri ile anlatmak istedikleriniz neler?
Başkalarının işlerinde de beni hep etkilemiştir teknik yapı. Sanatçının kendini ifade etme şekli, seçtiği fırça darbesi ve boya sürüşü… Bu da bir ifade dili. Ben atölyede çalıştığım anın heyecanını ve tazeliğini durdurup saklamanın bir yolunu bulduğumu düşünüyorum. İşi izleyiciye taşırmaktan ziyade çalışma anına izleyiciyi götürebilmeyi istiyorum. Cümlenin sonuna üç nokta koymak gibi aslında, ucunu biraz da açık bırakıyorum. Sadece yüz ifadesi ya da bir bakışla net bir duygu aktarmaktansa rengiyle, kurgusuyla ve katmanıyla daha bütün bir hikâye anlatmak istiyorum. Aslında izleyicinin ilgisini çekerek daha çok düşünmeye itmek istiyorum.
-
Sanat dünyasının pandemi ve teknoloji etkisiyle geçirdiği evrim en çok çevrim içi sergileme pratiklerine yansıdı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, online sergi ve seçkilerde yer almak size ne hissettiriyor?
Bu konuda kendi içimde tam olarak ne hissettiğime karar veremediğim ve uzun zamandır aklıma takılan bir konu bu. Çevrim içi sergileme olması bu yaşadığımız tuhaf zamanda gerçekten ihtiyaç duyduğumuz bir şeydi. Karantina sürecindeki niş faydası dışında daha fazla insana, daha kolay ulaşım imkânı sağladığını ve bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak bir işi yakından inceleyebilmek ya da sanatçı ve izleyicinin birebir iletişimde bulunması çok değerli. Belki de bu bir alışma ve gelişme sürecidir.
-
Pavé X art’ın, “Tuhaf Zaman, Tuhaf Güzel” başlıklı seçkisinde yer alıyorsunuz. Pavé X art ile yollarınız nasıl kesişti?
Gözde Ulusoy sayesinde kesişti. Bir süredir projeler üzerinden iletişimimiz vardı ama böyle güzel bir projede bir araya gelmiş olmaktan çok mutluyum. Hem seçkideki sanatçılar hem de proje bakımından çok gurur verici bir birliktelik oldu.
-
Sergi kapsamındaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz? Eserleriniz “Tuhaf Zaman, Tuhaf Güzel” başlığıyla nasıl bir ilişki kuruyor?
Sergi kapsamında pandemi sürecinde ürettiğim figürler üzerinden bireyin kendisini öne çıkaran bir seçki var. Yüz yüze iletişimin yok denebilecek kadar azaldığı, dokunmanın neredeyse yasak olduğu bir dönemin, hayatımızda şok yaratacak hızla yeni normal hâline dönüşmesi sürecinde üretilmiş işler. Bireyin kendiyle daha çok iletişimde olduğu, içine döndüğü, daha çok kendini keşfettiği ve hatta kendi hayatımdan yola çıkarsam en çok kendimi kendime yansıttığım bir sürecin işleri. Bireyin daha da bireyselleştiği tuhaf bir zaman…
-
Gelecek projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Bu soruya cevap vermeyi hep çok zor bulmuşumdur. Sürekli kendimi geliştirmenin peşindeyim. İşlerim açısından kafamda kurduğum varmak istediğim bir nokta var ama daha orada değilim. Kendimi yolun başında görüyorum ve adım adım ilerliyorum.
Çevrim içi sanat platformu Pavé X art’ın, “Tuhaf Zaman, Tuhaf Güzel” başlıklı ilk seçkisinde Börte İpek, Burcu Erden, Erkut Terliksiz ve Merve Morkoç’un eserleri yer alıyor.